25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O K U R L A R A Tarih Vakfi Yurt Yayınları, Metc Çetik'in hazırladıfo bir kitap yayımladı gectiğimiz günlerde: universitede Cadı Kazam1948 DTCF Tasftyesive Pertev Naıli Boratav'tn Müda/aaşı". Kitaba yazdığt 'Önsöz'de şunlart söylüyor Pertev Naili Boratav: "Yârım Yüzyıl kadar önce, Türkiye'nin irtica odakuın Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nden Niyazi Berkes'i, Behice Boran't ve beni tasfiye etmek amacıyla çok yönlü bir kampanya açtılar ve sonunda başanya ulaştıhr. Oiaylar zincirinin bir noktasında ben, Niyazi Berkes ve Behice Boran aleyhinde açılan ceza davast, her üçümüzün de beraati ile sonuçlandı. Ancak, beraatimiz ünivenitedeki görevimize dönmemize tmkân vermedi. Bir Meclis tasarrufu ile ütıiversiteden, bir daha dönmemek üzere uzaklaştınldık. 1947 48 üniversite tasfiyesi benim, Niyazi'nin ve Behice nin hayatlarını etkilcyen, değiştiren bir oiaylar zincirinden ibaret olsaydı, belkidebu kitabm yayımlanmasına, gerek olmazdı. Bizim yaşadıklanmız, bence, Türkiye'nin siyaset, huk.uk ve üniversiteler tarihine bir yüzkarası olarak geçecek acı ve öğretid özellikler de taşıyor. Türkiye bizimkine benzer cadı kazanlannın kaynatıldığı başka dönemlerden de gcçti ve bizden sonra da, benzer aa tecrübeleri yaşayan başka hilim insanlart da oldu." diyor Boratav ı saygıyla amyoruz. Bol kitaplı günler!... TURHAN GÜNAY r Orhon Murat Arıburnu anısına bu yıl 9'uncusu gerçekleştirilen Arıburnu Şiir Ödülü'nü "Zambak ve Yontu" adlı kitabıyla Ergül Çetin kazandı. Bu yılki jüri Adnan Azar, Salih Bolat, Abdülkadir Budak, Ahmet Erhan ve Ali Püsküllüoğlu'dan oluşuyordu. Çetin'le ödülün kurucusu Hüseyin Alemdar konuştu. HUSEYIN ALEMDAR ünümüz toplumsal kültürel dokusu üzerine nelcr düşünüyorsun? Kültürel dokuyla eâebiyatşiir ilişkisi hakkında neler söylemek ıstersin? Uygarlığın en geniş anlamda değerleryaratmak ve yaşatmak olduğu bilinirken, uygarlık yaratmak yerine sahip olmak, ele geçirmck, yok etmck, iktidar odaklarına göre konumlanmak, üsttekilere yaltaklanmakaşağıdakileri aşağılamak ilkesine göre örgütlendirilmiş bir toplumda sistemin, en alt basamağından yukarıya doğru çıkıldıkça bir yaltakçılar ve despotlar egemenliğine dönüştüğünü görmemek için kör olmak gerekiyor. Böyle bir toplumda aklın değil inancın, bilimin değil hurafenin, sorgulamanin değil şartsız kabulün, sevginin değil sevgisizliğin, yaratıcılığın değil körleşmenin, özgüvenin değil güvensizliğin, dürüstlüğün değil ikiyüzlülüğün, doğruluğun değil alçaklığın, onurun değil onursuzluğun esas alındığı günümüz yaygın, egemen toplumsal kültür ve kimliklerince edebiyat ve sanata hak ettiği yer ve önemin verilmesini beklemek elbette safdillik olıırdu. Sanınm bu, yüzydlardır yaşayageldiğimiz göçebe kültüründen yerleşik küftüre geç geçmiş ya da hâlâ geçememiş bir toplumun yoğun değişim bombardımanı karşısında yaşadığı bunalımın yağmacılık kültürü biçiminde ortaya çıkan bir son versiyonu olsa gerek. Bu söylediğjn tüketim toplumu ve kültürünün dc bir göstergesi defcumi sence? Tüketim toplumu, yani iiretim öylesine getişiyor ki sonuçta her şey tüketinıle ölçülür hale geliyor. Ülke olarak ne kadar tuvalet kâfiıdi, ne kadar diş macunu, ne kadar viski, ne kadar paınıık, ne kadar bakır, ne kadar tuz, ne kadar her ne ise tüketiyorsan o kadar uygar sayılıyorsun. ()ysa uygarlık bir "değerler manzumesidirki" kimscondanbahsctmiyor. Sonuçta ne kadar <,ok tüketiyorsan o kadar çok yaşıyorsun. Aşkı, mutluluğu, kadınları vb. sürekli tüketiyors>un. Yasam tüketime dönüşüyor. Tüketerek, yok ederek, öldürerek, harcayarak yaşıyorsun. Tabii tüketim toplumu olabilmek için önce üretim toplumu olabilmek gerek. Ama biz üretim toplumu bile olamadan hızla tüketim toplumuna cvriliyoruz. Bu da çarpık bir gelişim. Ancak bir kere bir yerlerde terslik varsa sonucları da doğru duzgün yaşanmıyor. Çarpıklık devam etlip gidiyor. Şimdi çeşitli boyutlanyla yaşanan da bu sanırım. Edebiyatın, kendini tüketim toplumu gerçeğinden ve sorunlarından soyutlayabileceğini sanmıyorum. Pazar ilişkisi içerisinde şiir de bir metaya dönüşüyor ve sonuçta tüketiliyor. Edebi sanatlar içerisinde en uzlaşmazı olarak bilinen şiir olmakla birlikte, tüketim toplumu kültü kendi pop romanını, popşiirini de ufaktan ufaktan yaratıyor artık bizde de. Tüketim kültürü içert sınde birey ve şiir nerede yer alıyor? Bu tüketim kültürü içerisinde birey sistemin amacı değil aracıdır. Birey itilmiş, indirgenmiş, kuşatılmış, sıkıştırılmış ve onursuzIaştırılmıştır. Kitlelerisesürüleştirilmişvegüdülmektedir. Ancak popüler kültür onları rrıacun gibi yoğurup karmakta, şekilden şekilc sokmaktauır. Onlerine sanal mutluluk alanlan açmakta; marketlere, music centcr'lara, pasajlara, alt kat çarşılara, metrolara, stadyumlara sürüler halinde "kendi özgür iradeleri ile" taşıyıp durmaktadır. Birbirinden farkh olmayan sabah ve ak 'Ölii limur'un puhu vasıvop' Orhon Murat Arıburnu Ödülü Ergül Çetin 'in G Ergül Cetln Imtiyaz Sahibi: Berin Nadl o Basan ve Yayarv Yeni Cün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.ş. o Cenel Yayın Yönetmenl: Orhan Erinç Genel Yayın Koordinatörü: Hikmet Cetinkaya o Yazıişler) Müdürieri: Ibrahim Yıldız Sorumlu Müdür Flkret llkiz Yayın Yönetmeni: Turtian Gunay oGraflk Yönetmen: EHIek likoruro Reklam: Medya c MIT/UP şamlarında, hep aynı sahneler yaşanmakta, evlerinden çıkıp metroya inmekte, vagonlar halinde işyerlerine, işyerlerinden de evîerine gidip gelmekte aynı TV kanallannı seyredip aynı şakalara gülmcktc, aynı yataklarında yatıp aynı rüyalan görmektedirler. Aynı moda merkezlerince giydirilmekte, aynı medya organlannca aptallaştırılmakta, aynı sistem tarafından kültürsüzleştirilmektedirler. Bir paket yabancı sigaranın 300.000.TL.'den başladığı, bir şiir kitabının ortalama 500.000. TL olduğu 1998 Türkiye'sinde şiir kitapları 1000 basmakta ve 3 yılda zor tüketilmektedir. Sonuçta sistemin birc bir özncsi olmamakla birlikte şairinşiirin sistemi onaylaması beklenemez. Bunun temelindc btryun eğmc, özgür olamama hali var sarıırtm Tabii ki. Insan bir kere boyun eğmişse, kalbi de beyni de boyun eğmiş demektir. Bıı, başlangıçta zorla, şiudetle, çatışmayla bile olsa, sonuçta maddimanevi imkan ve imkansızlıklarla kuşatılmıştır, çıkış yoktıır vc itirazsı/ yerinegetirilir. Işte bundan sonra insan tümüyle köleleştirilmiştir. Çünkü ruhu da ele geçirilmiştir. Dahası bazı insanlar bunu bilerek isteyerek yerine getirir. Yani şehvetle köleleşmek isterler. Çünkü sistemden beslenirler. Köle insan bir bakıına öldürülmüş insandır. Özgür istenci yok edilmiştir. Köle insan sevemez, özleyemez, düşleyemez. İnsan özgürse sevebilir, özleyebilir, düşleyebilir. Özgür insan için ise bu özgürlük, acının mutlak egemen olduğu dünyada, eli kolu bağlı bir czgürlüktür sadecc. Çünkü cninde sonunda ölüm vardır ve kendine de gelecektir. Yaşama ilişkin hiçbir düşünce, kavram ve gerçeğin, ölüm kavram ve gerçeğinden etki lenmemesi düşünülemez. Ayrıca tümüyle köleleşmiş insan, köleliğin farkında bile değildir. Nasd ki ölü evrenin harcket dışında kalmadığı gibi, vardır ve sürdürülür, ancak kendinin bilipcinde değildir. Melih Cevdet Anday'ın "Ölü Timur Gökyüziine Bakıyor" adlı şiirinin son bölümü "Cıök hoş Nereye bag'lasam atımı?/Sessızlikli benim kalabahgAtn/ Bir ölümden başka bir ölüme dek/ Yalnız ben nterdim ve kendim paylaşırdım/ Özgür insan istcğini istcmekle beslenır/ Gök boş Nereye bağlasam atımu" şcklinde biter ya, "Özgür insan ısteğini islcmekle beslenır" dizesinde demek istenen neyse işte o. Köleleştirilmiş insanın isteği olmaz, olamaz. Ona gerekli olan efendisince verilir. Böyle bir dünyada şiirin yeri neresidir? Evet. Böylesinc katıksız bir vahşet tablosuna dönüştürülen yaşamda (Ortaçağ Avrupasında engizisyon dönemi ressamlarının resimlerine bir bakınız) herhangi bir umut görüntüsüne rastlamak olası değildir. Amansız bir yıkma, yakma, yağmalama, yok ctme, tüketme, öldürme, infaz sistemi sürdürülmektedir. Ki bu dünyada asıl trajik olan da, DU haksı/ vahşet tablosu karşısında, şairin sistemin bi re bir özncsi olmasa bile, bu tabloya karşı tavır alması, duruşuyla onu kabul etmediğini, onaylamadığını, insanî bulmadığını, boyun eğmediğini doğrudan ya aa dolaylı ilan etmesidir. Sözün KJrılgan, kristal şatosuna çekilerek hayatı ordan savunur. Sanıldığı gibi fildişi kule değildir bu. Dışındaki dünva ne kadar kanlı, karanlık, baskıcı, güçlü de olsa onaylamaz onu. Rahatça içine sindiremez. Kanlı ya da kansız her gün ve apaçık sürdürülen bu vahşeti. Peki ya şiir? Böyle bir dünya ve ülke görüntüsü içerisinde şairler alev almış kuğıuar gibi çığlıklar sabyorlar dünyaya. Dehşet ve ürküntü veriyor bu. Kanlı sulara akşamın aksi vurmaktadır. Gerçek şiirin bir ses ve ışık sorunu olduğunu elbette biliyorum. Ancak ışık da ses de, (sessizlik de) kuğular alevle tutuşurken yürek paralayan çığlıklarında gizlenmiş olmalıydı. Yani ses ve ışık estetik bir bütün oluştursa bile alevle tutuşan kuğuların çığlıkları olmadan kalıcılık ve evrensellik kazanamaz. Ergül Çetin bu sürecin neresinde yer alıyor? Ortasında bir yerlerde virüs gibi kalıyor. Gün geliyor kendimi başka coğrafyalann, başka uygarlıklamı üzerinde keşif uçuşu yapan kartal gibi görüyorum. Gün geliyor sırtımdan sıyınp gcçen bir pençc tüylerimi savuruyor havaya. Giden pençede bir parça et, tüy ve derim kalıyor. Canım yanıyor kın ve öfkeyle. Birileri sana haddini bildiriyor! Gün geliyor iğrenç statü, rol ayrımlanyla, hiyerarşiye göre belirlenmiş ilişkiler sisteminde sana da bir rol biçerek "sen de öldürmelisin" diyorlar, seni kolsuz kanatsız, yurtsuz konaksız bırakıyorlar. Gün geliyor yıkık bir kale gibi ele gcçirilmiş hissediyorum kendimi. Şiir mi dedıniz, ah bataklığıruzda açan zambak. Hakkınız yok koklamaya. • Evrensellik, özgünlük konusunda neler söylemek istersin? Olcas Süleymanov'dan, Bonnefoy'a, Adonis'den Sepehri'ye kadar dünya şiirine baktığımda (son günlerde sıkça kullanılmaya başlanan) "evrenscl duyarlığın" ancak, şairin kendi özgün kaynağı üzerinde ve onun la bütünleşerek varolduğunu ve nesnellik kazandığını görüyorum. Sanırım, önemli bir işaret. "Zambak ve Yontu" adlı kitabımzda çeşitli izlekler yer almakla birltkte, "Asya" adlı bir şiir var. Asyalı mtsıntz? Anadolu'da yaşayan bir Asyalı'yım. Ama Ölü Timur'un ruhu yaşıyor halâ. Hem Doğu'dan, hem Batı'dan saldırıyor. Bense uy garlığın gerçek değerlerini bulmaya çahşıyorum. Teşekkür ederim Ergül Çetin. • Zambak ve Yontu / Ergül Çetin / Öteki Yayınevı / 7H s DÜZELTME Geçen Haftaki sayımızda Alicc Walker'la yapılmış olan söyleşide adı geçen kitabın Günışığı Yayınlan'ndan çıkan "Devrimci Petunyalar" olması gerekiyordu. Bu yanlışlığıımz için yayınevinden, yazarından vc okurlanmızdan özür diliyoruz. SAYFA 3 CUMHURİYET KİTAP SAYI 427
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle