Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Server Tanilli'nin "Yüzyıllann Gerçeği veMirast" yeniden... "Yüzyıllann Gerçeği ve Mirası", yalnızca deneyselin dışında kalan bilimleri değil, deney verileriyle pekiştirilen bilimsel sorgulamaları da kapsiyor, Insanın oluşumundanilk uygarlık ürünlerinin ortaya konmasına değin geçen süreyi binektaşı olarak alan çalışma, çağdan çağa içsel bir bağlam çizgisi üzerinde yürüyerek bütün insan sorunlarını kucaklıyor; felsefe, din, deney bilimleri, gözlem bilimleri, toplumsal gelişmeler, toplumsal çalkantılar, toplumlar arası ilişkiler, tinbilimsel araştırmalar, insan kişiliğine damgasını vuran, insanı "insan" yapan gelişimsel duraklardan geçen bir düşünceyle okuyucuyu bir sorunlar ortamına çekiyor. Burada insanın gelişim çizgisi üzerinde yarattığı tüm kurumlar, görevscl kuruluşlar, birey devlet, sonra bireyevren sorunları insan varlığının ileriye giden atılımlarını birer insan sorununa dönüştürerek, toplumsal örnekler vererek okuyucuya iletiliyor. İSMET ZEKİ EYUBOĞLU ir mutluluktur Server TanilJi'vi okıımak, dıırgun bir deniz kıyısında oynaşan ince dalgalara bakarak, duygıısallığın yumuşağinda enginlcre açılmaya benzer. Onun cle aldığı sorunlara bakışı bÜimscl eleştirınin ılkelerine Bajvlı bir yöntemin aydınlığında yürümenin verimliliğini yansıtır. Once ölçer, düşünür, konunun içeriğini oluşturan, biçimlendiren düijünscl öğeleı arasındaki kökensel bağlantıyı, uyumsal bürünluğü bir ölçü diye sonra sergilemeye koyulur. Böyle bir içeriktedir, son basımı yapılan "Yüzyıllann Gerçeği ve Mirası" adlı kapsaınlı, sorunları birbirine düğümleyerek çağları açıklayan yapıtı. Somut belgelere dayanarak tarihin süzgecinden geçen, ilkçağdan, daha doğrusu yazılı kaynakların, günümüzde kılavuzu olan, öncüllerden başlayarak çağları yargılar gibidir bu sürüklcyici, sorundan soruna anlamsal içeriğin ışıldağıyla geçen yapıtı. Onun bu çalışması yalnızca deneyselin dısmda kalan bilimleri değil, deney verileriyle pekiştirilen bilimsel sorgulamaları da kapsıyor, İnsanın oluşumundan ük uygar lık ürünlerinin ortaya konmasına değin geçen süreyi binektaşı olarak alan çalışması, çağdan çağa içsel bir bağlam çizgisi üzerinde yürüyerek bütün insan sorunlarını kucaklıyor lelseie, din, deney bilimk'ri, gözlem büimle ri, toplumsal gelişmeler, toplumsal çalkantılar, toplumlar arası ilişkiler, tinbilimsel araştırmalar, insan kişiliğine damgasını vuran, insanı "insan" yapan gelişimsel duraklardan geçen bir düşünceyle okuyucuyu bir sorunlar ortamına çekiyor. Kitanla aelisen erdem Burada insanın gelişim çizgisi üzerinde yarattığı tüm kurumlar, görevsel kuruluş lar, birey devlet, sonra bireyevren sorunları insan varlığının ileriye giden atılımlarını birer insan sorununa dönüştürerek, toplumsal örnelder vererek okuyucuya iletiliyor. Birinci cildin konusu ilkçağın Mezopotamya, Mısır, Anadolu, Yunan, Roma uygarlıkları bütün komşularıyla bir bütünlük içinde sorgulanıyor, uygarlık alanında sergilenen gelişmeler bütünleyici bir içerikle değişik toplumları birbirine bağlıyor. Bu açıklamalardan, tüm uygarlıkların düşüıısel alaııda başlayan biı geli^meyle birbirine düğümlendiği anlaşılıyor. Ancak, Tanilli'nin okuyucuya ilginç gelccek görüşü düşünsel gelişmeylegüncel uygulamalar arasında içsel bir karşılıklı etkileşmenin sürüp gittiğidir. Ancak uygarlıkla toplumsal yapı arasında birlcştirici bir bağın bulunduğu da ortaya konuyor. Burada ilgiyi çeken bir özellik daha vardır. Sayın Tanilli konuları sorunlaştınrken toplumsal yapı, düşünsel gelişme, karşılıklı etkilcşmc gibi birlikte yürüyen atılımların eşdüzeyae olmasıdır, biri ötekinin önünc gecmiyor. Özellikle ilkçağda inançlarla doğal girişimler birbirine aykırı değil, tanrılar, tannçalar daha alçakgönüllü, hepsi insanlarla senli benli, yanyana; bir kutsal varlığın buyruğu doğal ortamın dışında kalmıyor, insan yaşamının güncel gerçeklerine, uygulamalanna dayanıyor. Tanrılar, tannçalar yalnızca adak istemekle yetinmiyor, doğada insanlara yardımcı oluyor, dıişsel kuruntular evrenine sığınmıyor. îlgiye değer bir konu da uygarlığın gelişim ışığında yürüyen toplumlarda, bu ilerleyen çizgiye koşut olarak, toplumsal düzenlemelerin de hızlanması, yenileşme lerin, yönetimlcrin daha uyöulayıcı etkinlik kazanması, daha yüksek bir aşamaya doğrıı cmeklemesidir. Çalışmanın ikinci bölümü ortaçağı kapsamaktadır. Bu çağ da, sayın Tanılli'ye göre, ilkçağdan bir kapma değil, toplumsal sorunların, değişmelerin inançların öncülüğün B de yürümeye elverişli bir özellik taşıyor. Toplumsal yapıda görülen başlıca değişiklik yalnızca inançlara dayalı kurumların yönetimsel egemenlik sağlamasıdır. Düşünsel içerik bakımından ilkçağda başlayan gerçekçi görüşler büsbütün bırakılmamış, ancak eskisi gibi özgürlük içinde dolaşma güvencesi azalmıştır. tlkçağın "polis" denen devletlerinin yerini, özellikle Roma egemenliğindcn sonra tektanrıcı inançlara dayalı "derebeylik"e özgü bir uygulama almıştır. Ulus yönetimlerinde birtakım ileri sayılabilecek değişmeler görülüyor, tarımsalalanlardadengeli bir gelişme varsa da, üretimtüketim geıginliğinin kımıltıları da gözden kaçmıyor. insan emeği, tanrı adına egemenlik sağlayan kurumlarca daha kolay sömürülüyor. Bu çağda, sayın Tanilli'yegöre, toplumsal kurumlaşmalarda öncülüğü ordu birliklerinin, ordu güçlerinin sağladığı, büyük bir tüketici ortamın kurulduğu göze batıyor. Uygarlıkların gclişmcsiyıe vurucu, savaşıcı güçlerin gelişmesi arasında bir koşutluk görülüyor. Sayın yazar burada yazın alanına giren büyük, ulusal sayılan yapıtlarla bcslenen yazın ürünleri üzerinde duruyor, böylece bilim, sanat, felsefe arasında kopmayan, ancak durııma görc ortam değiştiren bir atılımı da vurguluyor, salt düşünsel olanla salt bilimsel olanı yan yana getiriyor. Okuyucu gelişme çizgilerinin biriyfe bağlantılı kılınmıyor, birinin vanında ayrılmaz yoldaşı sayjlan ötekiyle de el ele yürümeyi biliyor. Öte yandan uluslararası ilişkilcrde karşılıklı çıkarlann, sonra sömürüye dönüşen yaklaşımların etkinliği yüzeye yansıyor. Sayın Tanilli, bu konuda, şaşııtıcı bir beceriyle, eleştirel vurgulamasını toplumlar arası uygulamalarda sömürü gücünü elinde bulundurana yüklemenin acılığını dile getiriyor. Sayın yazar, bu konularda da, önce kanıtları karşılıklı konuşturmak için yüz yüze getiriyor, kendini yalnızca söylenenlcri dinleyen bir yargıç durumuna, konumuna sokuyor, son yargıyı verebilmek için elindeki dosyayı incelemeye alıyor. Bu yeni, verimli bir yöntem ülkemiz aydınlarında, az bulunan bir uygulama biçimidir. Yazar salt bir anlatuncı değil, olayların niteliklerini sergilerken onları birbirine bağlayan düşünsel ilmiklerin önemini vurguluyor. Böylece anlatılan olay birtakım yaneklerle, çevresiyle içsel bir bütünlük oluştu ruyor. Bu özelliği bilimisel çalışmaları, felsefe konularını sürükleyici bir öykü gibi okumaya alışmış okuyucunun görmesi güçtür. Bir konuyu, anlamsal bütünlüğü içinde, eleştiri süzgecinden geçirerek, sergilemek yalınlığa alışan, yüzeysel betimlemelerle yetincn kimscnin yapacağı iş dcğildir. Bunu, Sayın Tanilli'nin yapıtlarını okurken anladım. Sayın Tanilli, yalnızca, işlediği sorunları gündeme getirmekle yetinmiyor, o sorunların oluşum ortamında geçirdiği gelişim aşamalarını da yazıya çevrilmiş kanıtlarla pekiştiriyor. Bu özelliği, çalışmasının üçüncü bölümü olan 16.17. yüzyıllan kapsayan irdelemede açıklığa kavuştu ruyor. Sayın yazar bu bolümde, ortaçağın dar sanılan düşünceortamından çıkarak, HümanizmaRönesans evrelerini kapsayan gelişimsel atılımların doruk duraklarına ulaşıyor. Bu çağlar, ortaçağdan çıkışın, ortaçağı yırtan gclişimlerin birer cvrenscl aydınlığa açıldığı dönemlerdir. Bu çağlarda, günümüz Avrupa'sında birer övünç anıtı sayılan, öyle kutsanan nice düşünürler, gelecek yüzyıllan aydınlatmak için diri oıri yakümaktan, yanmaktan korku duymamış. Ancak, bu çağ yalnız değil, tslam ülkelerinde dinsel tutumlardan kaynaklanan, baskılar sürmekte, tanrısal istencin devlet yönetirnini elinde bulunduranlann kişiliğinde nesnelleştiği inancı etkindir. Çin kıpırdamalargösterir, eski felsefe geleneğini yeniden yorumdan geçirir, uyguîama alanına koyar. tslam ülkelerinde ordu gücünün ötesinde, uygarlık bakımından, dişe dokıınur bir gelişme görülmez. Batı'da bilimsel dorukları saymakla bitmez. Bu bölüm, üzerinde önemle, ilgiyle durularak, Batı uygarlığının bilimsel, düşünsel fışkırmalar konusunda doruklaştığını gösteren kanıtsal özetlerle açıklanmıştır. Sayın Tanilli, bu bölümdc, önceki ikisinde olduğu gibi, sorunlara tabandan yükselen bir anlayış yöntemiyle yaklaşıyor, ortama gökten inmiyor. Bütün, çağdaş, ülkeleıde üretimtüketim ilişkilerinin beslediği, biçimlendirdiği bir yöntemle, gerçekçi düşünme anlayışıyla olayın içine, başarıylagiriyor. Burada, düşünen insanın ürettiği tüm ürünler, yine düşünsel bir kıvraklık içinde birbirini besliyor, karmaşanın içinden bir toplumsal düzenleme yükseliyor, artık "inanç"ın yerinde insan usunun başarı bayrağı dalga lanıyor. Bize kalırsa, sayın Tanilli bu bö lümde bilgece bir tutuınla karşımıza çıkı yor, dördüncü bölümün oluşum olanaklarına göz kirpıvor. Bir yazar için okuduğu kirapların sayısı önemli değil, önemli olan bunlardan, kendi kişiliğini yansıtan özgün bir bakış açısı oluşturmaktır. Hep kitaplarla, şundan bundan alıntılarla, aktarmalarla ko nuşan bir kimse çağımızın düşünüriı olamaz. En yararlı kitap bile insan gövdesini geliştiren nesnel bir besin gibitlir. Besinin ağırlığı sindirim aygıtına yük olursa yararsızdır, bu dıırum düşünsel konularda da böyledir. Oysa Tanilli, sorunları ser gilerken, birbiriyle ölçeğe vurup denkleştirirken, kişiliği yansıtan bir tutunı içinde ışıklanıyor. I iirk aydını için, bu kapsamda bir kaynağın, kcndi dilimizde bulunması, bir mutluluktur. Yazı nın kullanıma açılışından geçen yüzyıla değin süregelen gelişim aşama larını, ortaya konan düşünsel ürünleri birbiriyle karşılaştırarak, eleştirerek, gerekli yerlerde yorumlara başvurarak ortaya konan biricik yapıt budur diyebilirim. Bu düşünceme karsı çıkanlar olabilir. Onlarla daya nılan kavnakları gündeme getiıerek tartışabiliriz, • CUMHURİYET KİTAP SAYI 459 Gelecek yüzyflan aydntatmak ucgün bakış açısı SAYFA 16