Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
laştıkça iç içe duyumsanan haz ve acının dayanılmaz çapraşık birlikteliğiydi beni sarsan. Gücüm tükeniyordu. Bana güç verecek tek insansa Metin'di... Eve gıtmeliydim; eve, evimize..." (s. 141) Devrim, kısa bir süre de olsa sorunlanndan kurtııldu mu acaba? Takıları çalınmış, eşyaları dağıtılmışbir kadının iç dünyasını yansıtıyor Bııraya Kadar başlıklı öykü. Öykünün kahramanı kadının alıştığı, bütünlük sa^ladığı kimi özel eşyalarının bir başkası taraFmdan karıştırılması, çalınması dııyarlı bir biçimde işleniyor. Âyrıca onun, tüm bunlar, yasamına bir tecavüz gibi algılanışını ele alan öyküde geçmiş ve yaşamın ince ayrıntıları ustaca resmediliyor okurun bellefiine. Guguklu saatlc sahibi arasındaki ilişki KUJ Gibi ülmck'te ele alınıyor. Zamanla, saatiyle, yasamıyla hesaplaşan, ılidişen ve "Kör bir Kelebek"in dünyasına tanıklık eden birısi sizin de ilginizi çekmez mi? Böylesi tipler yok mudur çev remizde? Bir alıntı da bu giizel öyküden: "Saatime baklını. On ikiyi yirmi geçiyor du... Guguklu saat, tek bir 'Merhaba'yht, tam bıraktıgı yeıden ilk günkü gibi umutla, coşkuyla başlamıştı yaşamaya... ınanıyordum birazdan telelon şarkılaı söylemeyeduracaktı. Demek ki bir 'Mcrhaba", güneş olabiliyordıı, özgürlük olabiliyordu, aşk olabiliyordıı, yaşama se vinci olabiliyordıı " (s. 176) 'Halkalı' Lrî/c'de Zeynep Alıve, dev rimci bir orgütte birlikte olan ıki sevgilinin konumunu Lâle'nin erkek aıkadaşına vazdığı mektupta irdeliyor. Lâle'nin yazdığı mektubu nerkesin okumasını, özellikle gençlerin, isterdim. Çağımızı, birlikteligi, idealleri, aşkı ve mücadeleden ne anlamamız gerektiğini Zeynep Aliye çok giizel ortaya koyuyor öykü kalıplan içinde. "Lâle, kendine belki de bir devrimin gerçekleşebileceği kadar u/,un gelen bir siiredir bu yıkıntının altında; kendi deyişiyle 'devinimsizligin gönüllü kölesi' olarak sürdüriiyorvarlığını. Savaşyorgunundan çok, savaştan kaçmıs, da değil, vazgeçmiş biri olarak." (s. 177) Dı$ lzli'n'nin son öyküsü Karton liayatlarda Zeynep Aliye, bir kovboy filmi senaryosu yazmaya çalışan Bahar'ın sıkıntılarını, dalgalanmalarını, çıkmazlarını sergiliyor öyküsü boyunca. Senaryo yazarı Bahar'la kahramanları arasındaki ilişki, Zeynep Aliye'ylc kendi öykü kahramanları arasındaki ilişki gibi, yani birbirlerini tamamlıyorlar. Öykii biterken, yani kitap biterken, ya/.ımın girişine aldı&m can alıcı cümleleri yazıyor Zeynep AJiye. Bu usta öykücümüz öyküsünü de, kitabını da şöyle bitiriyor: "Ne acı, en ıvi bitişi ve en iyi başlangıcı bir arada belki de niçbir zaman bulamayacağımı bilmek!..." Zeynep Aliye, öykülerine nasıl bir giriş seçerse seçsin, öykülerini nasıl bitirir se bitirsin, anlattıklarının içinc okurunu ustaca sokuyor; onları da öykünün, an lattıklarının bir parçası haline getirmeyi başarıyor. Dizginleri elinden niç bırak madan, öykülerinin eline sıkı sıkı yapisarak okuruyla bütünleşiyor yazdıklarıyla. Bu da, bir öykücü için, büyük bir başarı değil mi? Yaçamak Ma sal Değil (1990), Aliye'nin Öykülcrı (1992), Dolunay Vardı (1995) kitaplarıyla öykü dünyamızda kendine saglam bir yer edinen Zeynep Aliye, yeni kitabı Diş îzleri'yle ustabğını iyice pekiştiriyor. Kitaptaki öykülerle " 1996 Orhan Kemal Öykü Ödülü"nü," 1997 Haldun Taner Oykü ödülü Üçüncülüğü"nü kazanan Zeynep Aliye için çok fazla şey söylemeye gerek yok, izleyin bu öykücümüzü, okuyun onun yazdıklarını demekten başka. • Diş Izleri/ Zeyncp Aliyc/ Bılgi Yayıncvı/llaztran 199H/22İ ç. ' CUMHURİYET KİTAP SAYI 453 Okurla bütünleşmek GÜLTEKİN EMRE cynep Aliyc, "...bir öykünün hiçbir zaman gerçek anlamcla bitebi lcceğine inanmıyor." Bu fazla bir şey söylenriyor olabilir. Öyleyse devam ecıelim alıntı yapmaya: "Ancak okurun, öyküyü okuyup bitirdikten sonra öykü niin kendi kafası içindcbaşlayan serüvenine 'son' ya da 'sonlar' biçme hakkına sahip olduğunu..." dediktcn sonra vurucu bir soru yerleştiıiyoi' öykünün biti şjne ilişkin: "Biçilen her son, öykünün yeniden doğuşundan başka ncdir ki?" Z lince: Piranha, Japon balığı, Jülide, Emre gibi bir öykü kahramanı. Ayrılıklan, parçalanmış sevgileri, kararsızlıkları, geride bırakılan anıları Zcynep AJiye, saçı yor, dağıtıyor, sonra da "şah" dedirtiyor kitabın ilk öyküsü Diş Izleri'ne. Noktürn'de de öyle: Ut, öykü kahramanı olarak yaşamımıza karışıyor. Ut sahibinin bir başkasını kendısinden daha çok sevmesini kıskanır, küser neredeyse. "Âşık olduğum kadına en sevdiği parçayı okıımak için mızrabı vurduğumda saııırım teller, canlarının istediğini çalmayabaşlamışlardı." (s.22)Sahibi udundaki değişiklikleri şöyle betimliyor: "Öcü nü alıyor şimdi. Birikrirdigi tüm tepkileri açığa vuruyor... Tek tek salıyor telleri ni. Gövdesindeki delikler, bana öyle geliyor ki her gün biraz daha kapanıyor... Korkarım bir gün kemik nakışlar, notaları, ezgilerisesleri içinc kilitlenmiş kalm perdelere dönüşecek... Akor tutmuyor; scsi, anlamsız, kişiliksiz, gacırtı gucurtular halinde dökülüyor, eteğinden yerlere..." (s. 23) Utlar da sever! Udun ne kadar içli olduğuna tanık oluyoruz böylece. Udun diretmesine karşın iki sevgili buluşurlar. Bir Sahaf Dükkânı başlıklı öyküde de sahaf mı, dükkân mı öykü kahramanı, bilemiyorsunuz. Oykünün sonunda okurları hoş bir buluş bekliyor: Ressam, müzeci, arkeolog üsman Hamdi Bey, nasılsa elinegeçeceğini düşündüğü kitabını yıllar önce imzalar Sahaf Mehmet Bey'e. Kitaplarla kendine çok zengin bir dünya kuran sahaf, çeşitli kitapların sayfalarını da büyük bir saygıyla karıştırır, öyküokurlarınadatanıtırclininaltındaki kitapları. Bir Dcrcce Mavı öyküsünün kahramanı tekne. Denizle yaşamını paylaşan tek ne, çevrcnin kirlenmesinden, verasızlıktan, ilgisizlikten yakınır gibidir öykü bo Noktürn Yukarıdaki alınrıları Zeyncp Aliye'nin dördüncü öykü kitabı Diş lzleri'ndeki son öyküden, Karton Htıyatlar'dan aldım. Yazar, öyküsünü bitirmcden önce şunları da söylüyor hem kendi, hem de kahramanının düşüncesi olarak: "Öykücünün, bir öykünün görünürdeki bitişiylc birliktc ahtapot kolları gibi kıvranmaya başlayan başlangıçlar arasında bir zaman en isabetli scçim yaptı^t da söylenemcz." Bir öykücü "cn iyi başlangıcı" ve "en iyi bitişi" her zaman bulanilir mi? Bunu açıkça söyleycbilir 1 1 ? Başkalan11 111 bilmiyorum ama, Zeynep Aliye, yüreklice okuruyla dertleşiyor gibi geldi bana. Bu da, inanın, öykülerini bir kez daha okumamı sagladı. Zeynep Aliye, samimi, içten öyküler yazıyor. Abartısız, süssüz, olabildigince yalm, anlaşılır öykülere imzasını atıyor. Öykülerini yaşamın içinden süzdüğünü söylemcyeceğim, kalemirıi, elbette yaşamın atardamarına batırarak kuruyor öykülerinin çatısını. Yaşadıklarından, çevresinden, gördüklerinden, duyduklarından ctkilcnerek ve onları yeniden yoğurarak, biçimlendirerek, okuruna sunıı yor ürettiklerini. Zeynep Aliye'nin öykii dünyasına geSAYFA 6 En iyi başlangıç yunca. Bir teknenin de anıları vardır el bette, o da geçmişinin filmini sık sık izlemeyi sever. Teknclcr de â^ık olur! Kimi tekne denizin mavisine tutkundur, kimi denizdeki balıklara, kimi de kuşlara, martılara, hatta yalnızlığından, ıınııtulmuşluğundan, eskidiğinden (yaşlılığından mı yoksa?) yakınanları bile vardır mutlaka. Dış izlcrınm en hüzünlü öyküsü Altına Parmak 'Çıvi' Eroin kurbanı birgenç kızın yaşamından kesitler sunulmuyor bu öyküde ama, onun yakın arkadaşının, aynı yazgıyı paylaşan bir yakınının agzından aşırı dozda eroin alan bir genç kadının portresi de aynı anda gözler önü ne seriliyor. Çağımızın çok önemli bir sorunıı ııyuşturunı kullanan gençlerin durumu. Yazar, bir anlamda, günümüzün bu ean alıcı sorununa göııdeınıe yapıyor öy küsüyle. (öykünün kahramanı televizyondaki haberleri izlcrken şu haberle sarsılır ve öykü başlar:"... Eroinc bir kıırban daha... Bu saoah Adana Şehir Parkı'nda Nuray Deniz Polat adlı genç kadının ccscdi bulundu. tlk ineeleme sonucunda genç kadının, aldığı aşırı dozda eroinden öfdü&ü saptandı..." (s. 68) Nuray'ırı yakın arkadaşı Güzin'in kendisinin de o altın vurıışu dcnemesi ve kurtulmak için hastaneye koşturmasına ka~ dar geçen süredeki bir ömiir tüm çıplaklığıyla, etkileyici, başarılı bir biçimde işleniyor, öyküleştiriliyor. SoriHHardan kurtuhnak Kitabın en tarıtastik öyküsü tiızli Sokak'v* Zeynep Aliye, tstanbul'un orta yerindeki bir soka^ı düşlerine katık ediyor. Kocasıyla sorunları olan bir kadının günlük yaşamından sıyrılıp düsjere dalmasından etkilenmemek olası mı? Kurtulmak istenilen anıları bırakıp çıkınea sokaktan, ancak rahatladığını duyumsuyor Devrim. Tipik bir tstanbul sokağındaki sağaltıcı havayı soluyan öykü kahramanı Devrim, her şeye karşın evini, kocasını düşünür öykü boyunca: "Bitiş,e yaklaşjtıgmıın farkındaydım. Bir aşkın, gençliğin, yaşama sevincinin sonuna yak