Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
/ N N M ORTAK BİR ŞEYLERİ OLMAYANLARIN ORTAKLIĞI/A Ph Lingis İMC*I*M« Ç»v.« Twnc«y •irkt Alphonso Lingis, birçok kitabı olduğu halde Batı'da da yeterince tanınmayan bir felsefeci ve gezgin. Tanınmamasının bir nedeni de herhalde rasyçnel Batı'nın ancak kendisiyle analojiler kurarak, özetle kendisine benzeterek kavrayabildiği öteki kültürleri, olanca başkalıkları içinde anlamaya, kendi sözleriyle konuşturmaya çalışması. Bunu da antropolojinin indirgeyici normları içinde değil, Batı rasyonalizminin içerdiği ciddi çatlakları; anlamlı ve tekil bir hayat yaşamanın önüne çıkardığı maddi ve manevi engelleri serimleyecek biçimde yapması. Ortak Bir Şeyleri Olmayanlann Ortaklığı, önce rasyonel cemaati betimliyor: Herkesin ortakanonim söylemi kendi dilinde yeniden ürettiği, kendini ancak yaptığı "iş"le tanımlayan; Levinas'ın terimleriyle "söyleme'yi tali, "söylenen'i temel önemde gören bir cemaattir bu. Bu cemaat temel fetişi olan "iletişirrTİ gerçekleştirmek için her şeyin, her mesajın indirgenemez tikelliğini, iletişim değeri olmayan mırıltısını, uğultusunu "gürültü" sayar; her ağaç ve her güvercin için aslında ayrı bir sözcüğe ihtiyaç duyulduğunu görmezden gelir. Rasyonel söylem, hakikatini tesis etmek için kurumlara ihtiyaç duyar ve paryayı, mistiği, psikotiği, vahşiyi, teröristi bu hakikate ulaşmaktan aciz görüp dışlar. Lingis bu cemaatin karşısına "öteki cemaafi çıkarır. Benimle ortak hiçbir şeyi olmayan ötekiyle karşılaştığım cemaattir bu. Burada öteki, benimle sadece sözleriyle değil, çıplak gözleri, boş elleri ve sessiziiğiyle, yaralanabilirliğiyle yüzleşir. Burada benim rasyonel buyruğumun tutarlılığını bozan bir davetsiz misafir, bir ıstırap yüzeyidir öteki. Akıl sorgulamasını yeni uçlara taşıyan epeyce çetrefil, hatta garip bir kitap elinizdeki. Felsefe, gezi kitabı, otobiyografi, anlatı ve antropoloji metni gibi kalıp türlerin hiçbirine sığmayan, hem çok ağırbaşlı hem de çok coşkulu, laşkın" bir kitap. Ter dökmeyi göze alanlar karşıfığını, fazlasıyla bulacaklar... Ç.v.ı M. M«kaM*r Yak»p*§lv ÖLÜMCÜL HASTALIK UMUTSUZLUK/Sören Kierkegaard Ölümcül Hastalık Umutsuzluk, felsefe tarihinin en önemli yapıtlarından biri. Kierkegaard'ın, tüm yaşamı boyunca sorguladığı konuları özetleyerek bunları çözümlemeye çalıştığı bir yapıt. Kierkegaard bu yapıtında, tüm yaşamımıza eşlik eden, varoluşumuzun gizemini yansıtan umutsuzluk duygusunu tüm yönleriyle ortaya koymakta ve bu duygunun anlamını sorgulamaktadır. Varoluşun özü, "sonsuzluk" özlemiyle yanan insanın "sonluluk" çırpmışıdır. Kierkegaard Ölümcül Hastalık Umutsuzlukte bu öze dokuhuyor ve Unamuno, Heidegger, Jaspers, Marcel, Sartre ve diğer varoluşçuiarda somutlaşan felsefi düşünce akımını başlatan düğmeye basıyor. Kierkegaard'a göre umutsuzluk ölümcül hastalıktır, umutsuzluk günahtır ve umutsuzluk evrenseldir. Bu günah, bu ölümcül hastalık ben ve nıh'un tüm ilişkilerinin de çerçevesini oluşturur. Çünkü nasıl umutsuzluk ben'in hastalığıysa, ölümsüzlük de ruhun hastalığı, dolayısıyla umutsuzluğudur. O halde insan bu olumsuzluktan çıkmak zorundadır. Bu çıkış sonluluktan sonsuzluğa geçişle gerçekleşebilir. Bu geçişi hangi ben gerçekleştirir? Sürüsü karşısında çobanın ben'i, anne baba karşısında çocuğun ben'i ya da Devlet karşısında bireyin ben'i değil, Tanrı karşısında insanın ben'i başarabilir bunu. Daha açık bir deyişle olumsuzluktan kurtulmak, ben'e yabancılaşma anlamına gelen umutsuzluktan kaçınmak, bireyin yaratıcısı ile karşı karşıya gelme cesaretini göstermesiyle mümkündür. M a k e l Seli/Julio Cortâzar Aslı »!••• 60'larda büyük bir patlama yapan Güney Amerika edebıyatının, en önde gelen isimlerinden birisi Cortâzar. Arjantinli yazarı bu üretken dönemin oldukça iddialı diğer yazarlarından aytran özelliği ise kuşkusuz dile çektirdiği azaplar. Usta, çok basit, çok sıradan gibi görünen deneyimleri en muhteşem biçimde anlatma hünerine sahip ender yazarlardan. Okuyucunun hem beynini hem de hislerini aynı anda açık tutmasını ve yazdıklarına şahsi tepkiler vermesini talep eden Cortâzar, edebiyatta dilin saydam bir araç olarak kullanılmasıyla yetinmeyen, olay örgüsünden çok üsluba önem veren okuyucular için tam bir okuma ziyafeti sunuyor. 62'de bu üslup zenginliğinin yanı sıra olağanüstü bir hayal gücüyle karşılaşıyoruz; roman, gerçekle gerçekötesinin o son derece ince sınırının bir o tarafına bir bu tarafına gidip gelmelerle dolu; bu açıdan da yer yer bilinen gerçeklik tanımını fazlasıyla sınıyor. Kitabın en belirgin gerçeküstü teması vampiriik, ama bu kelime roman boyunca neredeyse hiç açık açık zikredilmiyor. Bir kavramın adım başı afişe edilmeden, güçlü bir alt akıntı gibi nasıl bütün bir romanda kendini duyurabileceğini gösteriyor usta bize. Bunun yanı sıra bir grup insanın imkansızlarını: Imkânsız aşkları, yaşantıları, olayları da durmadan geri dönüşlerle, şiirsel vurgular, tekrarlar ve saplantılarla; bazı bölümlerde ciddi bir mizahla çarpıcı bir biçimde aktarıyor. Hem kronolojiyle hem de psikolojik determinizmle oynuyor; başı sonu olmayan, âdeta sonsuz bir zaman diliminde olayların peşi sıra sürüklenen "kişiler" yaratıyor. Kendine ait o bambaşka evreniyle, muhteşem diliyle, emsalsiz tuhaflıklarıyla eşsiz bir eser. İ N ZİN V I MOTOSİKLET BAKIM SANATI/RobertPirsig DEĞERLERİN SORGULANMASI Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı roman, otobiyografi ve felsefi deneme türlerinin sınırlarını genişleten; bütün bir akılcılık geleneğini sorgulayan benzersiz bir "kült kitap". Hikâye bir adamın, oğlu ve iki arkadaşıyla birlikte yaptığı uzun bir motosiklet yolculuğundan oluşuyor. Yolcular, metalikplastjk yalnızlıkların hüküm sürdüğü, özdeki çirkinliklerin yapay bir "stjl" cilasıyla kapatılmaya çalışıldığı, "stilize" nesneler, "stilize" insanlar ve ilişkilerle dolu bir hayatın yaşandığı Amerikan kentlerinden, sapa dağ yollarından, uçsuz bucaksız düzlüklerden geçer, bir dağa tırmanır ve en sonunda okyanusa varırlar. Adam yolculuk boyunca bir de "iç yolculuk" yaşamakta, başka doruklarda gezinmektedir. Kendi "deli" geçmişine, aklın ötesine yolculuk yapmaktadır. "Akılcılık" dediffchayaletin peşinde antik Greklerden modern bilim felsefesine kadar bütün Batı düşüncesıni kat eder. Etrafındaki bütün çirkinliğin, sahteliğin sebebi olduğu söylenen teknolojiyi suçlamaz. Sorun, teknoloji üreten insanlarla ürettikleri nesneler arasındaki ilişkidedir. Bunun da temelinde gerçekliği, özne ve nesne diye uzlaşmaz karşı kutuplar koyutlayarak kavramaya çalışan Akıl anlayışındaki "genetik bir bozukluk" yatar. Bu anlayış, Nitelik sorunuyla hesaplaşamaz. Bir sanatçının yapıtını oluşturduğu, bir tamircinin bir motosikleti özenle tamir ettiği saf Nitelik anlarında Özne ve nesne özdeştir. Bir yanda insan, bir yanda dünya/nesne yoktur. Değer yoksa olgu da olamaz. "iyi", gerçekliğin bir biçimi değildir, kendisidir. Pirsig'e göre dünyayı politik programlar oluşturarak düzeltemezsiniz, bunlar ancak temeldeki değerler sisteminin doğru olması durumunda işe yarar. "Dünyayı düzeltmenin yeri önce kendi yüreğimiz, kafamız ve ellerimiz ve onlardan çıkan iştir." Bu yüzden de insanoğlunun yazgısını düzeltmekten değil, motosikletin nasıl onarılacagından söz eden bir kitaptır bu. "Çünkü gerçek motosiklet, kendimiz denen motosiklettir." AHINTI Piyer Loti Cad. 17/2 34400 Çembertltaş/lstanbul Tel: (0 212) 518 76 19 Fax: (0 212) 516 45 77 AYRINTI YAYINLARI GENEL DAGITIM PSA İSTANBUL: Klodtarer Cad. Blnbirdirek Sk. İletişim Han No: 7/B1 Cağaloflkı 34400Tel: (0 212) 638 55 45636 55 71638 55 75 Fax: (0 2.12) 517 71 57517 71 58 ANKARA : Selanlk Cad. No. 72 Yenlşehir 06640 Tel: (0 312) 417 78 35 Fax: (0 312) 425 06 82 İZMİR : 859 Sk. Saray Işhanı No: 1/8 Konak 35250TOİ: (0 232) 483 10 40 Fax: (0 232) 484 46 65