05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

' diç'le ilgili bir şiir yazılmış, diye bilgilendirdO Madem avlusu geniş evlere gidemiyoruz, bari imgelemimizdeki avlulu evlere gidelim, avluva benzeteceğimiz girişleri olan evlere de razıyız... demek istemiştim, "avlusu çeyrek" derken... Meğer sözün gümüş vaktiymiş, denk düşmüş; sahiden de "çeyrek avlu" diye anılan avlular varmış; meğerki şair bilicidir, diye çok sevindun. Aldığım en güzel çağnydı, buna da çok sevindim. "Fayda"ya gelince: Faideli bir naiku yazdım: "Ben sana çokça/ şiir yazdıysam, fayda/ etsin diyedir" dedim. "Meğer Söz Gümüş"ün kapağındaki kuşa da gelelim: O "Nazlıkuş bence simurg! Buradan "lkindi Kitabt"na da bir selam gönderelim, okumak şansma eriştiğim ve tçınde çok sevdtğım 'Ltrikler'ın de bulunduğu bu kitabı nastl tasarladın, o da çtkınca ne yapacaksın, öyle ya bir anda üç yenı kıtap, biten ne, süren ne, başlayacak olan ne? "Meğer Söz Gümüş" hitamına ermişti. Yoksulun zengin vaktinde yapacafiı şey belliydi: Yeni şiirlere soyunmak!.. Eh ne güzel, ben de zaten buna teşneydim! Tam da o sırada, şükürler olsun, bir dostun faxı geliverdi. Yenı bir kitap isteniyordu benden. "Çok yaşa!" dedım, savruldum. Ben "lkindi Kitabı"na epey çalıştım; pek sevdiğim bir kitap oldu. Sahi, biten ne? Bitmez olan bitti (gibi görünür)! Süren ne? Bitmez olan sürecek! Başlayacak olan ne? "tkindi Kitabı"ndan sonra, "yeni bir şiir" bekliyor beri, bundan eminim. Bu yeni" şiir, ne menem bir şey, doğrusu bilmiyorum. Ama yakında görünecek, göreceğiz. Bir başka proie: Coşkun Yerli, Turgay Kantürk ve ben, 80 sayfalık bir haücu kitabı üzerine çalışıyoruz. Ben eski Japonlar'danım; haiku bende eski gözağrısıdır. Coşkun a gelince: O benden de eski Japon! Hem de üstadımız! Hem de sonnet'lerin efendisi! Dahası, eski Kadıköylü! Değil mi ki "Ay Için Küçük Şeyler"i gördük, Türk'ün de kanı kan kırmızı, Japon'un da dedik, Turgay'a. Şimdilerde, "Benliği aşmak" üstüne, üç el piyano çabşıyoruz. Dilerim dördüncü el Savaş Çekıç olur. tiadı bir soru da sen bana sor, kitaplanndan, bakalım şıır dersımı iyi çaltjmış mıyınt? Geçenlerde bir dostum telefon etti; mezarlıktan henüz geldiğini: Orhan Veli'nin bana selam ettiğini söyledi. Ona diyemedim: "Yalnızlığım/ tnezar bekçisinin savurduğu dumandır geceye" Bu dizeler flk kitabımdan: "Gecenin Yeşil Ağladığı Saat"ten! Lise bir öğrencisiydim ve bir yakınımın katkısıyla bastırdığım kitabımı gön derdiğim kişiler arasında Attila tlhan da vardı. Kitabı imzalarken eklediğim notta, ona şöyle dediğimi hatırlıyorum: "Görüşlerinizi bildirirseniz, yakında vayımlanacak olan ikinci kitabımın arkasında sizin değerlendirmenize de yer vereceğim." Dahası da var: Kitabı gönderdiğim kişilerden biri de Orhan §aik Gökyav'dı. Babamın hocasıymış Gökyay. Babam da bir not düşmüştü kitaba: "Hocam, ben 'şair' olamadım, bakın oğlum n'oldu" gibilerden... Koskoca Gökyay, benim adıma, üstelik zarfın üstüne "Sayın Sina Akyol" diye yazarak bir teşekkür mektubu göndermişti; eski zamanın incelikleri! Ekleyeyim: "Gecenin Yeşil Ağladığı Saat"i, onca yıl sonra, hayrettir, bir sahafta bulan sen oldun ve ben sana "Sus" dedim. Sen susadur, ben söyleyeyim! Son ek: Sen, müthiş bulucu! Senden korkulur, sana soru sorulmaz! • kilitli/ sözüm./ .../ Fazladan,/ dinledim beni." Onun ömrü de "ince", "kalın" tüneyen ve "iri" uçan "Hacı Leylek" gibidir, yani "Kemirdiği yerdeyim/ ben kendimin, kendimi.' Bir yani daha, "Benim niyetim benden/ ötesidir ötesi." Siz de kendinizi bir ermişle, kendi şiir felsefesini çok sağlam kurmuş usta bir şairle karşı karşıya bulmuyor musunuz? Yaşamı sürekli kendinden yola çıkarak yorumlayan, değerlendiren, şiirine akıtan Sina Akyol, "Sesim kendime!" derken, ilkin kendindeki yolculuğunu imlemiyor mu sesini bulmuş bir şair olarak? Söz gümüşse, sükut altındır! atasözünü Sina Akyol, kendi şiir anlayışı olarak şöyle şiirleştiriyor: "Hüner buysa, konuştum./ Meğer, söz gümüş!/ .../ Hançerim de kendime/ bükut! Yaramdaki tuz." O ancak kendine yaslanarak, kendine destek olarak, kendini ayakta kılar. Çok söz söylemeden, az ve öz söylemle kurulan şirin ne kadar etkili ve ne kadar çarpıcı olduğunu da gözler önüne seriyor Sina Akyol. O, yarasını inceltir durmadan: "Yaram bana yakışır". Ve elbette onun yarası onu pişirir, ustalaştmr da. Ülkemizdeki faili meçhul cinayetlere, haksız ölümlere, öldürülmelere, siyasal cinayetlere de bir gönderme savılamaz mi şu dizeler: "Bundan böyle ben/ hangi mezara gitsem/ orda nişanlım./ Ya şu dizelerle her türlü baskıyı kınamıyor mu Sina Akyol? "Ben/ annemin rahminde/ sımsıcak/ ve ceninken,/ ...baba beni azarla." Onun Eskiler Satarım başhklı şiiri, gençliğinden yola çıkarak büinçaltının labirentinde aldığı yolda derlediklerinden oluşmuyor mu? Bir zamanların Şavrole salgınını, ABD mallarına açık pazar olan ülkcmizin acınacak halini, Celal Bayar'ın cumhurbaşkanhğı dönemini, Eisenhower'in Türkiye'ye bakışını, okullardaki süt tozu rezaletini ve Ankara'nın kalbi Kızılay'ı okurken sizin de geçmişinizin kilitli kiler kapılan bir bir açılacaktır mutlaka. Sina Akyol, Su Tadında (1980), Lokman'la Geçen Şen GünJerim (1982), Haytalarla Hatmiler (1991), Ayda Tümör Izleri (1994), Avluda ve Meğer Söz Gümüş kitaplarında yer alan onca usta şiirine karşın, "Nice yol, nice edep/ nice erkân...Yürüdün!/ .../ Yürür, ardın sıra/ çırak söz"den söz ediyorsa, her kitabında, her şiirinde acemi olduğunu, acemiliğini ustalığa çevirme uğraşı verdiğini ne kadar yalın bir biçimde ele ahyor! O, güzel şiiri yakalamaya yazgıh oir avcıdır; sözcük avcısı, yalın dize avcısı... O, hayata derin bakar, hayatı en ince yerinden vakalar vc onu anlar, işte orada Sina Akyol şiiri boyverir. Sina Akyol, yer yer haiku tadındaki şiirleriyle şiir dünyamızı zenginleştırmeyi sürdürüyor. • CUMHURİYET KİTAP SAYI 368 Avlu'daki Gümüş Sözler'in şairi Sina Akyol GULTEKIN EMRE D upduru dizeler... dibini gösteren şiirler... yapyalın imgeler... altı kapkalın çizilmiş sevgüer... Şiirimizin son dönem en önemli ve en iyi şiir kuyumcusu Sina Akyol'un şiirinin özellikleri bu kadar mı? Değil elbette: Yaşadığımız günlerin karmaşasını, çıkmazlarını, kanlanan günlerimizi, yaralanan insanlık onurumuzu şiirlerine büyük bir ustahkla ağdınyor Sina Akyol; ne bir slogana, ne bir politik söyleme, ne de abartılı bir anlatıma sıcak bakmadan yüreğimizdeki sıkıntılan, umutları, düşleri kucaklıyor, öne sürüyor. "Hüseyin ve Deniz ve Yusuf", "(Behçet'in Çantasını)"yla, "Metin Fotoğrafta", "Uğur, Gizemya" şiirleri siyasal göndermeler içeriyorsa da, "Tıka basa şiir"dir onun yazdJdan. Avluda (1996), Meğer Söz Gümüş (1996) Yılın son günlerinde şiirseverlerin ellerine doğdu. Avluda, "anlam"ı tam 12'den vurmak için şiirler ateşlenir okurun yüreğine. Duyulan ses, uzaklardaki anlamı yakalamaya çıkan, "Kırılan yerinde di lin" sesidir. Öyle ki anlam nedir sorusuna şu yanıt verilebilir daha yolun başında: "Aktıkça" durulan "zaman"dır. Onun için "yalın söz", "iyidir": "Yaprağa yalnızca yaprak", "Sanysa san yaprak", demek iyidir. Yahnlığın, tek tek nesnelerin elinden tutar Sina Akyol: Şiiri çok umursar, dünyanın değişik seslerini toplar, renklerle hem ayrı ayrı, hem de bırlikte olur, onların şiirine girmesine izin verir: înceliklere, dokunmalara da önem verir Sina Akyol, o yüzden ilkin kendine doğrultur sesini de, tüfeğini de, şiirini de, sonra şiirseverlere. Gecmişini, gününü, anılannı, geleceğini, düşlerini, kırılmalarmı, feryatlarını, ince sızılarını, korlarını, varaıarmı şiirine akıtır ince hüzün inciıenyle. Sancır yüreği, o yüzden sancıyan yüreğimize mernemdir şiirleri. O, "Zamanın yalın diline yerleş"tirir şürlerini. Aynca, ufku gözlemekten hiç bıkma/an", "Maviye, beyaza, gündüze çaış"an bir şairdir de o. Türkçe've dokur gördüklerini, yaşadıklarını, duyumsadıklannı. Dilinde pas tutmaz, depremlere, patlamalara süzgeç tutar. "Hayat sesi" dökünür durmadan. Kendini nayatın karşısında sürekli devrede tutar: r, "Sevgili hayat, üzgün günler, ben ki sizi/ dehşetle öperken... Yaşamın karşısında "uçuklayan dudağı' nı, ağzının "kamburu"nu da sokar şiirine, çektiklerini bizler çekmeyelim diye. Cne'nin giderek daha fazla dünyamıza yayılan hüznünü ele alır uzunca ve derinlemesine düzyazının bağrına yaslayıp başını. Che, mutlaka duymuştur onun yüreğinden geçenleri ve hayıflanmıştır kavganın içinde olmadığına, ama onun adı bile kavgasının hâlâ sürdüğünü göstermiyor mu? Sina Akyol, ince hayatların narin rüzgârına yazar şürlerini: Sözün azaldığı, sesin arttığı, anlamın yoğunlaştığı, derinleştiği, biçimin şiirinin omurgasını oluşturduğu şiirlerdir Sina Akyol'dan okuduklarımız. Meğer Söz Gümüş'teki şiirler 1996 Yunus Nadi Şiir Ödülü'nü almış. Sina Akyol'un öteki şiirlerinde de olduğu gibi, bu kitabındaki şiirlerinde de dünyaya, olaylara bir bilgece bakış, akıl vermeden yaşananları yorumlama, sinmek yerine direnme şiirlerin omurgasına gehp ustaca yerleşiyor. "Söyledim/ Çok anlattım/ Yeter mi bilmem./ ..../ Kimseye anlattım./ Sustum./ Sözümle SAYFA 6
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle