23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

M. SADIK ASLANKARA ylardan nisan ve biz Burt Lancester'i görmek için bir dağ köyiine gidiyoruz. (...) ...Raci'nin sepetli motosikietiyle bozuk bir köy yolunda ilerliyoruz. (...)... ü , ballandıra ballandıra anlatıyor; düşünsenc, diyor, Burt karşında, henı de kanlı canlı vc seninlc Türkçe konuşuyor " (s.9). Cemil Kavukçu, "Uzak Noktalara Doğru" adlı öykü kitabının daha ilk satırlannda, ukurunu böyle uçuruyor kcndi öykü evrenine (1). Zaten, taşıma araçlarıyla kurulmuş, bu araçlarla çıkılan gezilcrle örüntülenmiş öyküler bir bakıma bunlar: Sandal, gemi, otomobil, sepetli motosiklct, bisikltt, kamyon, artık ne olursa... Ama ille de kamyon... "...Sokak lambasının ışığı altında çok görkemli, aına hiçbir zaman, hiçbir yere gidemeyecekmiş gibi muhzun duran (o) kamyon"Iar (s. 74)... 1954 modcl benzinli Austinlerdir bunlar. Kaputları bir karış aralı, kapıları sökülmüş, kasaları kanatsız... ü yılların sürücülerini, bugünkülerden ayırmak gcrckiyor clbet. O insanlar, yolların da araçların da az olduğu bıı< döncmde yapmıştır bu işi. Yapılan işse bir "taşımacılık" aslında. Ana Britannica Ansiklopedisi, "taşımacılık" için, şu fcarşılığı veriyor: "insanların vc eşyaların çesitli araçların yardımıyla bir yerden bir başka yerc taşınması etkinliklerinin genel adı." Kavukçu, işte bunu yapıyor bir bakıma. Çocukluk vc gençlik anılarına götürürkcn okurunu, yukarıda sıraladiğım taşınıa araçlarını kullnnıyor. "Perişanız Geccnin Karanlığında" başlığını taşıyan ilk bölüınün dört öyküsü de, bu "anı taşımacılığı"nın ürünü: "Raci'ye Selâ.m", "'Yosun Tuttu Gözlerim'", "Cemse Ölüyor", "Ormanın lçlcrinc Doğru". Kavukçu'nun "anı taşımacılığı", bakın ncrclcrc götürüyor bizi: 45'lik plaklar, tspanyol gitarlar, taşrada kurulan orkestralar, tspanyol paça pantolonlar, Güzcl Marmara şarapları, "duhuliyc 175, balkon 200 kuruş" olan sincmalar (s. 24), giinde bir "sarı yirmi beşlik" harçlıklar (s. 75), okuldan kaçmalar, yapayalnız gecclcrdc yaşaııan "park muhabbctleri", öğretmenc kaptırılan kalpler, tabii aşklar, aşklar... Sonra aşk şarkıları. Örnckse "Agora Meyhanesi", Onur Şenli'nindi bu şiir. Cok ünlcncn bu şiiriyle Şenli, gencecik bir tıp öğrencisiydı aynı zamanda. Dcvrimci eylenılcrde..dc ycrini almıştı. Ataol Behramoğlu, Özkan Mert vb. de böyle değil miydi o yıllar. Diycccğim, aşkları olan insanlardı gençler. Aşk diyorum ya, diişlcr, yolculuklar, serüvenler dc var bu aşkın içinde kuşkusuz. Böyle olmasaydı, 68'lilİK diyc bir olgu çıkar mıydı karşımıza? Bana kalırsa, 68'lilik, bir aşktı apaçık1 Kavukçu, bu ilk bölümdeki öykiilerdc, bize, işte bu bir avuç genç insanı, onların düşlerini, aşklarını, tatlı serseriliklerini anlatıyor. "Otuz yıl öncesi(nin) kırlan"ndan söz ediyor yazar (s. 50). Demek, 1960'ların başları olmalı, sarı yirnıi beş kuruş bile önemli bir harçlık sayılabildiğine göre... Pcki nerede yaşanıyor bu olup bitenler? tlçede. "Sufuca", "Kuruca', "Doluca" gibi birbirine benzeyen köylerin burnunun dibinde, yine birbirine benzeyen sokakların kcsiştiği bir kasabada. Batı'da, belki Marmara'da ya da Trakya'da. Orman dokusu yoğun olan bir.yörede. Üykülerde uzamlar, örnckse Yakup'un kahvesi, Kavaklaraltı parkı ya da kabristanı, Acisu, köyler, kasaba sokakları vb. birbirine ulanırken, olay örgüleri de birbiri icinde gcziniyor. Bir olay, bir başka öyküde karşımıza çıkarken, kahramanla rın (örnekse Raci, Âlibo, Doni, lîrcü, Yıkıntı Scyfi vb.), arada bir, ba^ka öyküler dc dc görünmesi ya da başını uzatıveımcsi, doğrusu ya, bu öyküler demetinc çok yakışmış. Oykülerin bu biçimdc su nulması, yeni bir yaklaşım dcğil! Anıa belki dc başka öykii kitapları için uygun olamayacak bu yaklaşım, "Uzak NoktalaSAYFA 10 a Ai Uzak Noktalara Doöru ra Doğru'daki öy küler için hoş bir ba^layıcılığa yol açmüj. Yer yer bir röportaj havasından da csintiler taşıyan "Uzak Noktalara Doğru", öyküyle roman arasında gezinen bir anlatı. Roman olabilir miydi? Sanmıyorum. Tek tek, birbirinden kopuk öyküler olarak çıksaydı kaışımıza, o zaman cfa yazık olurdu herhaldc. Yazar, iyi bir yol izlcmiş. Birer ro mans havasında, her biri birbirine ulanan öyküler demetine dönüştür müş "Uzak Nokta lara Dogru "yu Böyle olunca, çok dana etkili, çok daha yakıcı olmuş anlatılanlar. .( lllll k.|\ (tkt 1 "Raci'ye Selâm", NOkTMAKA düşlc gcrçek arasında gezinen Raci'nin yaşamına tanıkhktır bir ölçüde. Yazar, bir gözlemci, bir anlatıcı gibi duyurur bu öykikİL kendini.Sanki okudu^umuz, bir anısıdır onun. Yazarın, onlarla yaşadıgı lıaldc, kendini, onlardan yani Raci'ylc çcvresinden ayırması bunu gösteriyor. Nitekim şu sözler, öyküdeki anlatıcının: "Ben yatay çizgilerin peşindeyim; kıpırtısız do^a görünümlerinin, boş sokakların, geçmiş yaşam izlerinin sindigi nesnelerin ve durağanlıgın. Oysa Raci, beni dik çizgilcrc çelciyor; uç tipler, şaşırtıcı yaşam öyküleri, düş ürünü saçmalıklar" (s. 16). Raci'nin çevresindeki kimi tipler, ncdense, "Ağır Roman"ın kahramanlartnı anımsattı bana. Metin Kaçan, "Ağır Roman'da (1990), dışarıdan bir anlatıcıydı ama, Gıli Gıli Salin'miş gibi, bir taraftı da aynı zamanda. Kavukçu taraf değil, bir gözlemci, meraklı bir "vakanüvis" yalnızca. Olay kahramanlarını, arkayan alanlarıyla bize tanıtırken taratsızlığını, soğukkanlılıgını koruyor o. Bu yaşantıların içinde dolaştıöı halde, bu vaşantılan, uzak bir bakışla aktarmayı ycğfiyor hep. Kavukçu "'Yosun Tuttu Gözlerim"'de, bu bakış açısını degiştirmeyi yeğlcmiş. Bu kez öykü evrenine tanıklık yapan değil, onu aktaran, onu kurgulayan kişi o. Düşleri ve aşklarıyla yaşayan bir avuç dclikanlı! Tanrı gücüne eş, gençlik avarelikleri; düşlenildiği an, olunacağı sanılan. Yolculuk düşlcrinin, "bırakıp gitmek'lerle dolu aşkların buruk tadı. Dayanılmaz bir hüzün, dayanılmaz bir ağıt! sonra düşlerin dağılması, bir sırçanın un ulak olması... Kavukçu, öykülerinde "mclal'in ne olduğunu bize duyumsatan bir yazar. "Ceınsc Olüyor", "'Yosun Tuttu Gözlerim'"deki gibi, cski günlere yakılmış bir ağıt yinc. "Cemse, yaşlılığa adım atmış bir şorör... Uç, belki dört yıl önce, Bcn artık öleceğim, diyerek dünya ile bütün ılişkilerini kcs(cn) ve evine kapan(an) (s. 43); "...Dcğişcn, kabuk değiştiren, dcğişirken de yozlaşıp çirkinleşen bir dünyaya, iletişimsizliğe tepki göster(en)" (s. 47) biri o. Olağanüstü güzelliktc, müthiş bir film öyküsü çıkarılabilir bundan. Bir calım, Shohei Imamura nın "Narayama Türküsii"ndeki anayı da anıııısayabilirsiniz... Bu kez, "koşullar gcreği yaşamlarmın bir anıııüa aynı LA ınan ve mekânı paylaşan iki insan" (s. 59) aracılığıyla kurguluyor öykü. Bu ıkı insandan biri, kamyon sürücüsü Recep. Otcki dc anlatıcı, yinc bir kam yon sürücüsü olan Yıkıntı Scyfi'nin oğlu. Bu kez, öyküler de yazan bir anlatıcı karşımızdaki: "...Rcccp'i Reccplikten çıkararak bir öykü yazardım. Onu 'dramatizc' ederdim. l'ek önemsediğinı duyarhğımı, gözlem gücümü katarak okuyanı sarsacak ve ilctiye güdümlcyecck bir olayın içine oturturdum" (s. 68). Belki öyküler karalıYer yer bir röportaj havasından da esintiler yordur anlatıcı. Beltaşıyan "Uzak Noktalara Doğru", öyküyle roman ki bu olup bıtenleri de yazabilccektir. arasında gezinen bir anlatı. Roman olabilir Ne ki o cntclektüel miydi? Sanmıyorum. Tek tek, birbirinden kopuk ortamlar, yapay ortamlardır, doğanın, öyküler olarak çıksaydı karşımıza, o zaman da da yazık olurdu herhalde. Yazar, iyi bir yol izlemiş. hatta sanatıngöre.dışındadır ona Birer romans havasında, her biri birbirine ulanan Bir yandan ormaöyküler demetine dönüştürmüş "Uzak Noktalara nın iclerine doğru Doğru"yu. yol afır anlatıcıöykücü, bir yandan çocukluğuna dalar. Çocukluğunun söylc Düşünün helc, sarı deftere tutulmuş, mleşmiş kamyonuna, 1954 model o ben düşscl bir ölüın töreni... bir bölüm başlızinli Austin'e... Yol aldıkça, ormanın türğı gibi yazılmış olan 'Katılacakların Lislü türlü yaratıkları, bitkilcri cşlik cdecektesj' sonra (s. 48). Tören konvoyunda tir anlatıcıya. Çocukluğunun resimli roöncülük, Austincilcrdcdir ama: "...Ausman kahramanları çıkıp gelecektir bir tin sahibi olanlar, Austin sahibi olmayıp yerlerden. Ayılar bıle dostluk kuracaktır da başkasının Austin inde şoförlük yaonunla. Ancak, ağaçları tek tek kesilen nanlar, Austin sahibi olmadığı gibi şoforbu orman da tüketilecektir günün birinlüğünü de yapmamış, ama cn az üç yıl de. geriye bir tek çocukluk alanı kalacakbir Austin'dc muavın olarak çalışanlar, tır anlatıcıya, tutuiMbılecek dal olarak. Austin tamircileri..." 5s. 48). Sürücü Ccmsc, ölüm törenine katılacak kamvonları da sıralıyor: "Kamyon ağırlıklı konKamyonldrdan, motorlardan, onların voyda (artık Austin bulmak mümkün deişleyişlerinden, çalışnıa düzeneklerinden ğil, ama bir ihtimal BMC Austin olursa en ince ayrıntılarına dek söz eden Kaçok makbule geçer), Thammes, Comvukçu'nun, anlatıcıya "doğabilimci" romcr, Stayer, Saurer, Mack, olmazsa lünü biçtigi böyle bir öyküde, kamyonlar MAN, Ford, Volvo, Fiat..." (s. 52). Çartomruk çekerken, koyu ormanlar önüpıcı, etkileyici .bir görsellik. Tahsin Yümüz sıra, göz alabildiğine uzanıyorken, cel'iıı "Aykırı Öyküler"i için Fethi Naci bir kezcik olsun ağaçlardan söz ctmcyişi1 demişti ya: "Ey Sinema.Yönetmenleri!/ ni nasıl yorumlamahr Çekilen tomruklaIşte sizc.film olabilecck...hikârın ardından yok olup gideceği dşünülcn ye...(...)...Film yapmasanız bilc.nefis hiormanlar için, bir gönderme mi bu? kâyc okumuş olursunuz" (2). Fethi NaAma yine de, sobaya atılan oduna, "mcçi'nin bu sözlerini, Kavukçu'nun "Cemse şe" diyen (s. 111) yazarın, ağıt anlamında Olüyor" başhklı öyküsü için de yineleda olsa, tek tek ağaçlardan söz etmesini mck istiyorum ben. beklerdim doğrusu... Bir hesaplaşma öyküsü kuşkusuz, "Ormanın lçlcrine Doğ"Ormanın lclerine Doğru", ilk üç öyru". Kitabın "Perişanız Gccenin Karanlıküden ayrılan bir çizgi üzerine oturuyor. ğında" adlı ilk bölümünün de finali. Doruğu mu deseydim yoksa? Soyutlamaları, sarmallı kurgusu, önceki öykülerie de bir hesaplaşma ortanıı yaratıyor elbet! tlk bölümdeki öykülerde, alaycılıkla örtüşmüş bir dil kullanıyor yazar. Farklı bakıslardaki okurları bile kendine bağlayacak duyarlıkta, insancıl. "Karşılıksız Aşklar Mezarlığı", "Kcrhane Hatırası Ilediye Gümüş Tabaka", "Renkli Bir Menuile Benzeyen llçc", yazarın birikiminin, dile yansıyan kimi örnekleri... Avlunun bir köşesinde yer alan, yercl kullanımdan kaynaklandığını sandığım "kuruluk" sözcüğü de çok güzel! Ama "ürkü", "tansık" gibi gii/el ve yerinde sözcükler kullanan yazarın, geçmişe gönderme yapmak için bile olsa, günümüzde kullanılnıayan "urunet" sozcüğüne yer vermiş olmasını yadırgadığımı belirteyim. CUMHURİYET KİTAP SAYI 321 Cemil Kavukçu'dan "yarın"sız bir öykü evreni Çocukluk ve gençlik anları
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle