Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sevmek bir deyimdir diyen "Devekuşu Rosa" iistüne YusufZiya Bahadînlı'nın "Devekuşu Rosa" adlı kitabı ikinci baskısıyla yaniden okurlann karşısmda. "Devekuşu Rosa", insanın sevgi ekseninde toplumsal gerçeklerle buluştuğu bir roman. GÜNGÖR GENÇAY ir yapıyı ayakta tutncak olaıı heı tiiı ıskeletın, görece bir ben/erliği vardır kanmıca. Yapıların iskclctlcri arasında gürdüğümüz benzeşme, insan iskclctlerı için de geçerlıdır. Ayııı şeyleri, sanat ürünleri adına da söylenıek olası. Şiirlcr, öyküler, rotııanlar, ya da dencmeinceleme yazıları kcndı çatıları, yani iskelctlcri arasında benzcşırler. Ama bu iskclctler etlenmcye başladıkça, birbirlerinden uzaklaşu ve kendi lerine benzemcye başlarlar. Sonuçta, özgün olarak kendileri olurlar. örneğin, ilişkileri içinde insanı işlcyecck olan romancılar, ycni bir hammaddc yaratamayacaklarına göre, kullanacakları hammaddc aynı olacaktır. Ne var ki ö/ellik, içiııe kattıklarıyla birlikte hammaddeyi yoğurmada, iskcleti etlendirmede belırginlcşecektir. Bu ncdcnlc cdcbiyatta bir tiirün gcnel adı olan roman, (edebi, piyasa, aşk, macera, korku, tarihi, polisiye vb.) gibi birçok bölümlcre ayrılmıştır. Ama, bu ayrımlama da yeterli ve nct degildir. C,'ünkü kaba bir tanımlamayla; yaşamın bir kesitinin aktarımi oldugıınu söyleyebileceğimiz romanda, ayrımlanan türlerin biı ya da birkaçı iç içe girip birbirını besleyebılır. Başka bir deyıjjle, a.şk rotnanı dedigimiz türdc, toplumsal gerçekler en gü/eliyle verilehilir. Işte Yusuf Ziya Bahadınlt'nın "Devekuşu Rosa"sı. insanın scvgi ckscnindc toplumsal gerçcklcrlc buluştuğu bir rumandır. Rosa Lüxemburg'u ifade cden "Rosa" ile, özsel biısimge yaratılır.Duruşu, bakışı, koşuşu, yani tavır ve davranışları da biçimsel olarak "Devekuşu" ılc simgelenir. Kitabın adı, daha degişik bir yorumun kapısını açsa da; içeriginde, scvginin tiim nesnelere yaygınlaştırılması ve her nesnede algılanması anafikri yatmaktadır. ve göreneklerini de beraberinde getirip, yaşam bıçimı olarak uygulayan Almanya'daki Türkiye'nin içine yerleşmek durunuında kalır. Kısa bir süre sonra, bu anlayısta olan kocasından ayrılır. Kızı Oya'yı Türkiyecleki anncsinin yanına göndcrir. Amaçları dogrultusunda Almanya'daki yaşamını sürdürür. Oya: GüTi'ın kı/ulır IVli'tin: nmncanh'dır. Örgütü içinde aktif bir görevi vardır. I9K0 sonrasında zorunlu olarak Almanya'ya gıtmıştır. Kkrem: Melın'ın hetn köylüsü, hem ıle okııl ve örgüt arkadaşıdır. Sevinç : Kücük yaşta kullanılmaya baslaıınıış bir iıısandır. llk ke/ eve tayın getirmesı ıcın on yaşında babası tarafından askerlcre peşkeş çekilir. Almanya'ya gittikten sonra. giinünü gün etmeye ealısarak, yaşuından hınç aldığını sanır vc özgiirlüğii, einsellıf in tlışında diisünemez. Aytcn: f'eodal değer yargılarmı hiee sayan, yapmacıksız ama ccvrc.si tarafından kadınlığı öno çıkarılarak suelanan, eırket atılan bir tiptir. Digerleri: Andrea, Klaus, Melinea, Ender, Meral, Sevim, Semiha. Gerek anılan, gerekse arka planda kalan kişiler, ilişkilerıyle karşıtlıkların ortaya koyarlar. Bir bölümü mevcut düzenle uyum içinde iken, bir bölümü düzene karşı tavır almıştır. Bir bölümü insan olabilmemn, bırey olabilmcnin önkoşulunu sevgiyle donanmak olarak kabul ederken, başka biı bölümü, tiim tinsel değerleri araç olarak kabullenir. ye'ye çagrılışına dck sürer. Dolaylı bir çıkaı ı m l a , bu s ü ı e e i n birkaç yılı kapsadığı söylenebılir. YusufZiya Bahadînlı'nın kitaplan yeniden basıldı Vusui '/.nn Kahfidtnl DKVEK't'ŞU ROSA Anlatım Roman, ö/giin örgiisü içinde, dogallıgıııı yıtırmeden başlayıpbitınektedir. Ya/ar tarafından şok edici olay, ya da olaylar yaralmaya ve de abaıtılı anlatıma ragbet cdilmeıuiştir. Bu ncdcnlc, msanların yüzlerı ve davranışları hep tanıdıktır. Roman, insan zihının beklentileri içindeki yataklardan aktıgı için gerçeklere ters düşmeden ve de yadırganmadan okunabilmektedir. Ancak, bur|uva bir yapıda mcydana gelen bazı feodal ilışkiler, sivri bir yan oluşturııyor gibi görünebilir. Bu olgu toplumsal yapılar arasındaki ayrıntıları, degışik ülkelerin insansal ve scktörül ilişkileriHalı'nın bu yani giizcl i$l ş yorhıı; araştınyorhır. inceliyorlar ve Jurnunlcin veni hıılıışlar! Ah bir de hemen punıycı cevirmeseleı; parava çeviniikleri için cıcıyu çevirmeseler. parava ve acıya çevirJıUeri için vervüzünü harabeye çevirmeseler!.. Teknik, teknik diyorsunıız, bildiğimi: parmak kadıır hıyan koca bir kıızık ycıpıp çıktılar' Dogal nc varsa }iı Avrupuda on lal hiıyütıüler! Venmi arlırıyonız diye içtigımız süıü zehiıiediler!..." dcyışinde olduğu gibi, yapılan oranlama ve degerlendirmeyle okuyucu önünde daha B bir netliğe kavuşmaktadır. Roman kişileri, kendi ifadelcriyle, her boyutta kcndi çereevelerini çizerler. Örnegin: IMetin: " Seıı banu göre fan.slısın Gül. sen ytlluıva bıınııla kcndını aramışsın, bir anlamda da hulnnujsım. Ytllar vılı seıı kendini anırken saııu karşı en çok kendin ktırfi çıkınıssın. Bense Gül, altıyanı catıılı bir odada hem kendimin hem bir diinyanın gözelimı altında büyüdüm. geliftim. Babam buş vontııcumdıı, annem, kardesleriııı. komsulaı; ögrelmenler, arkadaşlarım, sonra da karım! Isin en jenası lıiçbır zamun Inınlardan birıne olsıın karsı gelemedim, tcrsıne bırinden bir a/erın alahilmek için vvrmcdiğim öıliin kalmadı. Yıllar sürdü, geç anladım ama geçmifin artıklanıu lenıizlcvıp alamıyonım bmtvn..." Ekrem: "... Çocukken her davraııısta ovıın ladı aranır Elheite, ama biz lise çağlarında yaşımızın çok üslündevdık, davranışlarımızda dın^ıı, heveean egemendi d<>gallıkla. ama çok sev bilivordıık, en azından verimizin neresi oldıı^ıııııı ot>rcnntı$tik.. " Andrea: "... Dogulıı kadın lek basma vaşamava göre velişıirilmemişlir. Koealarııulan avrılan Dogıılıı kadııılar lanırım, va bıınalıma düserleı; ya da kölüyola..." Sevinç: "...Ne saşılacak şev. o vasra sevınmeklen çok sevindirmeyi düşiinüvordum... " dıyerek, konuşmalar ve anlatımlar içinde zaman zamun da karşılarındakilcrin kimliklerini açımlarlar. Bu yöntcm, kişılerin karakterlerini beliıledıgı için, yazarın yarattıgı kahramanlar iistündeki hareket scrbestligini kısar. Küçük dc olsa yapılabilecek degiştirmelerin yolıınu tümden kapatmış olur. Bu da yazar açısından zoru seçmenin bir başka adıdır. Sonuç Sevgı, akılduygu bütünlüğü içinde yürek kapilartnın sonuna dek açılması mıdır? Metin, sevginin "bir emck işi" oldugunu söylerken, Gül bu olguyu, romanın da özünü açımlayıp aktararak: ". Sevgiye gelince. ben Berlin'e onıı aıamaya gelmedim, biliyordum ki insan özgürleşmedikçe seveme:, bu bir süreç isidır... Benım özgiirlükien anladıg'ımsa kisinin veteneklerini. eğilimlerini, beğenilerini serbeslçe gelişiirehilmesi demeklir ki bildigin gibi bu bir toplumsal diizen sorunudur ve ben şimdilık onıın düşünü görmekteyim... Ozgürlük bir birikim, kinıi alışkanlıklardan sıvnlma işidir. Onıı önce kendi içinde çözümlemeli, kendi içinde duyıımsamalısın. Ayrıca ozgürlük bir devrim işidir, bıııııı önce kendi içinde vapamayan başkasını nasıl özgür kılabilir. diyerek belirler. Romanın verdigi mesaj isc, sevgi ekseni kırılmış toplumlarda, tiim yapıların sallanmaya başladıgıdır. Sonuç olarak, "Devekuşu Rosa" için; sevgi, zaman zaman da aşk panosunun arkasında gcnç yaşanımların toplumsal irdelenmesidir diyebiliriz. (*) Devekuşu Rosa/ Roman/ YusufZiya Bahadınlı/ İkinci Basım/ Sav Yavınları/ lstanbııl 1995. CUMHURİYET KİTAP SAYI 297 Özet Gül. daha önce arkadaş olduğu Hkrem'in aracılığıyla Metin'le tanışıı. Ikisi de evlenip ayrılmış, ikisinin de arkadaşları olmuştur. Aralarında on beş yaş fark bulunnıasına karşın; begeni, dcğcrlendirme ve diinya göriişleri biiyük ölçüde benzerlikler taşımaktadır. Gerçi ayrı etkiler altında kalaıak çocukluklarını aşmışlarsa da şimdı bir uyum örnegi oluş turmaktadırlar. Çok kısa bir süre sonra bırbirlerinı severler. Arala rında süren ilişki. Metin'in, örgütü tarafından Türki Yusuf Zlya Bahadıniı. Kişiler Gül: (Devekuşu Rosa) Antalyalı'dır. llerici mücadelenin içinde yer almıştır. Almanya'da çalışan bir kişiylc evlenip oraya gider. Amacı, yüksck ögrenim yapmak, kendini yctiştirmek ve toplumsal alanda daha çok bilinclenmektir. Ancak, gelenek SAYFA 16