Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Evrensel cinsiyet ayrımcılığını ve kadın boyun eğişini sayılarla o denli çarpıcı konuşturuyor ki Marilyn French, bu yönüyle kadın araştırmaları yapanlar için önemli bir örnek oluşturuyor "Kadınlara Karşı Savaş." AYNURİLYASOGLU | ürkiye'de 1980'lerlebirlikte'bi; rey inisiyatifinin' açığa çıkanlmasında kadın hareketi olarak icmınizmin kendi sesiyle ve söI züyle toplumun gündemine yerleşmesi önemli bir aşamayı ifade ediyordu. Toplumdaki 'kadın sorunu' karşısında iyileştirme tcdbirlcrinin de ötesinde bir konumlanma getiren feminist perspektifli kadın hareketi bağımsız bir kadın bakış açısının oluşumuna da yöneliyordu. Bu sürecin bir parçası olarak devlet kurumlannda kadınların statüsünü geliştirmeyc yönelik birimlerin kurulması ve işlerlik göstermeye devam ediyor olması bugün bir kazanım. Öte yanda, varlığını büyük ölçüde gönüllülerin çabalanyla sürdüren Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakft: giderek bir bibliotek niteliğini de aşarak kurulmakta olan kadın sanatçılar diateki ile, diğer çeşitli etkinlikleri ile ve bünyesinde başlat ılan Türkiye'de kadın sözlü tarihi, kadın eserlerinin, yayınlannın derlenmesi araştırmaları ile bir araştırma merkczine dönüşmekte. Mor Çatı ve diğer bünyeler içinde yer alan kadın danışma merkezleri, Kadın Emeğini Güçlendirme Vakft, Ümraniye Kadın Kurultayt ve benzeri girişimler... 1980'lerin ivmesiyle bugün varlıkgösteren oluşumlardan bazıları. Son yıllara özgü süreç iki yönlü: ivmenin getirdiği dinamiğe bir yandan kurumlaşmalar içinde sahip çıkılması bir örüntü olarak ortaya çıkarken diğer yanda feminist sesin medyatik olarak emilmesi yaşanıyor. Çok satan kadın dergilerinde kadınlar için bazı 'itiraz' mesajlarının verilişinden birkaç sayfa sonra 'kocaları elde tutmanın yolları' anlatılıyor, taktikler öğütleniyor. Feminizmin ilk dalgasının 'bağımsız kadın bakış açısı' söylemi, bir tür, 'söylemin kadınlaştırılmasına' dönüştürülüyor, 'bağımsız bir varoluş vurgusunun' yerini sıklıkla 'iş kadını olpara kazanözgürleşirsin'ahyor. Gene kadına yönelik medyada sıklıkla yer alan bir tema 'kadın sorununun' temel yanının bir 'toplumsal gelişme sorunu' olması: "biz azgelişmiş ülke kadınları her tiirlü ayrıcalıksızlığı yaşıyoruz ama gelişmiş ülke kadınların durumu ülkenin gelişmişliği oranında düzeliyor." Oysa toplumsal olgular düzeyinde bu doğru değil ve kadın bakış açısına evrenselliğini veren de işte tam burada duruyor: Cinsler arası eşitsizliğin, cinsiyet ayrımcılığının toplumsal gelişme boyutunu da bir kenarda tutan evrenselliği bence feminizmin ana vurgusu olmalı. îşte bu temel vurgunun, cinsiyet ayrımcılığının SAYFA 6 Feminizm yeniden sesini ararken Marilyn French'den bir rehber kitap Kadınlara Karşı Savaş birçok farklı ekseninde incelendiği çok önemli bir kadın yapı tı Kadınlara Karşı Savaj. Genellikle sona bırakılan bir söze ben ilk elde yer vermek istiyorum: Marilyn French'in eseri dikka te değer bir çeviriyle Türkçe'ye kazandınlmış. Beril Eyüboglu'nun çevirisi birkaç yönüyle burada üze rinde durulmaya dc ğer. Eyüboğlu kitabı akıcı bir Türkçe ile bı ze sunmakla kalmıyor, aynt zamanda Ba tı feminizminin Türk çe'de yerleşik olma yan kavramlannı, bu nun yanı sıra bazı özgün ifade ve terimlerı hem aslı hem deTürkçe'nin akışıyla uygunluk içinde veriyor. • Hem doğru hem de okuyucuya kitabı rahatça okutan, zorlamayan az rastlanır iyi çeviri örneklerinden biri Beril Eyüboğlu'nun çevirisi. Kadınlara KarjtSavaf'm Gmjbölümünde patriarkanın güce ayalı erkek üstünlüğünün gclişimine t.Ö. 4000'den bu yana kuşbakışı bakılıyor ve French'e göre bu, genel olarak kabul edilen görüşten, yani "insanlığın, yırtıcı hayvanlar gibi avcılıkla geçindiği ve erkeklerin kadınları saçlanndan tuttuğu gibi mağaralara sürüklediği bir "vahşet" döneminden sonra gelişme kaydederek, erkeklerin otomobil kapılarını açtığı bir "uygarlık" evresine ulaştığı"* görüşünden farklı bir bakış açısı. Bu noktadan bakıldığında "Kadınlar ilerlemeden nasiplerini almamakla kalmadı, giderek daha çok güçsüzleştirildi, aşağılandı ve tabi kılındı." Elimizdeki kitapta bu süreç, tarihten örnekler vermekle birlikte esas olarak bugünkü tezahürleri içinde incelenmektedir. Giriş bölümünde tarihsel bir bakış açısı sunduktan sonra French şu ana başlıklar altında elindeki malzemeyi bize sunuyor: "Kadınlara Karşı Sistemli Ayrımcılık", "Kadınlara Karşı Kurumlann Savaşlan", "Kadınlara Karşı Kültürel Savaş" ve "Erkeklerin Kadınlara Karşı Kişisel Sava91 "Kadınlara Karşı Sistemli Aynmcılık" bölümündebireylercedeğiştirilmesimümkün olmayan uluslararası ve dinsel sistemIcrin kuşatması altındaki kadınların hangı bakımlardan zarar gördüğü anlatılıyor. Bu bölümde Musevilik, Protestanlık, Katolik Kadınlara Karşı Sistemli Aynmcılık lik ve Islamın gelişiminde, bu dinlerin her birinin içinde erkek üstünlüğünün gelişme biçimlerine değiniyor French ve bunlann ortak özelliklerinin kadınlara "toplumsal ahlakın vc namusun" bekçiliği görevini yüklemek olduğunu belirtiyor. Bu noktada çok yönlü bakabilen French'in Protestanlık içinde fundamentalistleri tartışırken verdiği şu örnek ilginç ve bu hususu sadece Islama atfederek yaklaşanlar için uyancı: "Yirminci yüzyılın başlannda kadın giyimi fundamentalist vaazlarda işlencn başlıca konulardan biriydi. Din adamlan yeni moda dar etekleri, 'kadınlann iffetinin en önemli koruyucusu olan kibar sadelik' yerine, erkekleri tahrik ederek, 'en aşağılık tutkuların ve kötü düşüncelerin uyanmasına neden olduğu için' edebe aykırı bulmaktaydı. Erkek cinselliğınden kadınlar sorumluydu: Erkekler doğal olarak neyse oydu ve bu yüzden suçlanamazlardı. Kadınlar dogujtan cinselliğin yaratıcısı oldukları için, cinselliğın ama sadece cinselliğin denetimi kadınlara bırakılmıştı." French, Protestanlık ıçi fundamentalizmde dinin kadınlar için açtığı alanların 1920'lerde nasıl daraltıldığını, kadınlann kilisede etkinliklerinin artmasına karşıhk bunun azaltılmasının hedcf alındığı ve "Hıristiyanlığın bir ıyilik ve bereket kilisesi olduğu yolundaki kadınca söylemin yerıne, gücün, kavganın ve Hıristiyan kahramanlığının övüldüğü bir erkek dilininyerleştirildiğinden"sözeder. Kadınlara Karşt Savaj'ta Marilyn French'in "Kadınların Tarihten Silinişi" başlığı altında bize aktardığı, adını çok iyi bildiğimiz Polonya Dayanışma örgü tü'nden, varlığından haberdar olmadığımız Anna Walentynowicz'in öyküsü bana çok çarpıcı geldi. French bu öyküyü kadınlann katılmış olduklan, hatta öncülük ettikleri toplumsal olaylarla ilgili kanıtların erkeklerce nasıl ortadan kaldınldığını örneklemek üzere anlatıyor, ben de burada aynen alıntılamak istiyorum: "Iki kadın tarafından kuruluşuna önayak olunan bu örgüt Polonya'nın Dayanışması'dır. Anna Walentynowicz, bundan otuz yıl önce kaynakçı olarak Rosa Luxemburg ekibine alındı ve Lenin Tersanesi'nde işe başladı. 1953'te maddi durumlarını iyileştirmek bakımından erkeklere göre kadınlara daha az olanak tanındığı gerekçesiyle, şikayette bulunmak cesaretini gösterdiği için gözaltına alındı ve sekiz saat boyunca sorguya çekildi. 1968'de hükümet sendikalarındaki yozlaşmayı eleştirerek karşı çıktığı için işten atıldı. Daha sonra işe dönmesine izin verildi. Aralıksız taciz ve yıldırma girişimlerine boyun eğmedi ve işçilerin saygısını kazandı. 1980'de Lenin Tersanesi'nde vinç operatörlüğü yaptiğı sırada hastalandı. Hastalığı sırasında işten atıldı. Tersane iş^çileri, onun ve Lech Walesa'nın (Wale Kadudapn TaHhten Smnlşl sa'nın da bu sırada işine son verilmişti) işten atılmasmı protesto ederek, ücretlere zam ve Ekim 1970'deki grevde öldürülen işçilerin anısına bir anıt dikilmesı talebiyle greve gitti. Öteki tersanelerde de dayanışma grevleri başladı. tki gün içinde talepleri kabul edilen Lenin Tersanesi işçileri işbaşına dönmeye hazırlanırken, Walentynowicz ve Alina Pienkowska adında genç bir hemşire, öteki tersanelerde çalışan işçilerin talebi yerine getirilmediği için, işbaşı ı K İ T A P S A Y I 2 3 3 C U M H U R İ Y E T