28 Mart 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

r JtSskişehir Anadolu Sinemayla ilgilenenler için üç ciltlik bir kitap... Üniversitesi lletişim Bilimleri Fakültesi'nin yayımladığı "Film Dilinin Grameri" Daniel Arijon'dan çevrilmiş. PROF. DR. OĞUZ ONARAN Film Dilinin Grameri söylerken çıkarılan seslerle gülen bir insan ya da gülme eylemi arasında bir bağ yoktur. Bu ilişki bütünüyle uzlaşıma dayalıdır. Oysa perdede gülen bir insanın kendisini görürüz. Aynca güldü, gülünç, gülümse gibi sözcükler de üretebiliriz. Dili kullanırken hem seslerin işleyişini, hem de anlamı kullanabiliriz. tşte sinemada bunu yapamıyoruz. Bir kere, filmde e, v, z gibi anlam değiştirebilen en küçük sesbirimleri yok. lkincisi, sinemanın anlambirimleri de yok. Tek bir ev çekiminin, ev sözcüğü gibi bir anlambirim olup olmadığı da tartışmalı. Çünkü ev çekimi ev sözcüğünden çok "iştebubirevdir" ifadesinedahayakın. Bununla birlikte, "hınzır" Eco, sinemada çift değil üçlü bir eklemleme olduğunu ileri sürüyor. örneğin, Superman'in New York göklerinde uçuşu, kendi başına anlam ifade eden anlamlı birimlere bölünebilir: "pelerinli, tuhaf mavi giysili adam," "New York'ta gökyüzü." tkincisi, bu birimler "sıkılmış yumruklar", "istenç belirten bir çene" gibi daha küçük icon göstergelerine de ayrılabilir. Bunlar kendi başlarına yeterli değildir, ancak ilk birimlerin bağlamı içinde istediğimiz anlamı kazanabilirfer. Üçüncüsü de, bir anlamı olmayan çizgiler, açılar, kıvrımlar, yüzey parçaları, ışıkgölge etkileri gibi birimlerdir. Kendi başlarına bir anlamları olmayıp anlam üretmede temel oluşturduklarından, değiştiklerinde de başka bir gösterge ortaya çıkacağından Eco bunları sesbirimlerine benzetiyor. Eco'nun bu aşırı çabasına karşın gene de sinemanın sözlüyazılı dile yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı benzemediğini, sinemanın bir sözlüğünün, bir diibilgisinin olamayacağını söyleyebiliriz. Ama elimizde Anadolu Üniversitesi lletişim Bilimleri Fakültesi'nin yayımladığı "Film Dilinin Grameri" adında üç ciltlik bir kitap var. Daniel Arijon'dan çevrilmiş. Bu kitap, hem de 700 sayfada bize ne anlatıyor? Perdede görünen şeyler hemen anlaşıldığından, sinema dilinin bir yabancı dil öğrenir gibi öğrenilmesi gerekmediği ileri sürülebilir. Ama en basit görüntülerin bile çeşitli kültürlerde ayrı ayrı yorumlandığını düşünürsek, görüntülerin anlamlandırıfması diye bir sorunun olduğunu anlarız. Dolayısıyla bir fılmi iyice anlamamız, sonra da değerlendirebilmemiz için görüntülerdeki anlamın nasıl üretildiğini de bilmemiz gerekir. Bizim bilmemizden I hristian Metz, "sinema bir I dil olduğu için güzel öyküler anlatmıyor, güzel öyküler anlattığı için bir dil olu1 yor" diyor. Gerçekten de sinemanın sözlüyazılı dil gibi bir dil olup olmadığı, sözlüyazılı dile benzemeyen yanlannın neler olduğu uzun boylu tartışıldı. Dilin yapısalcı çözümlemesinin ustası olan Saussure'e göre, bir dilde dil dizgesiyle (langue) dilyetisi (langage) gibi iki ayrı kavram bulunur. Dil dizgesi dilin önemli ama yalnızca belli bir bölümüdür, dilyetisinin bireylerce kullandabilmesi için toplumun benimsediği zorunlu, anlaşma ürünü kurallar bütünüdür, düzenlenmiş bir düzgüdür (code). tşte bu dil dizgelerinin yapılarıyla işleyiş kurallannı belirleyen bilei dalına dilbilgisi diyoruz. însanlarınbirbirleriyle iletişimde kullanacakları göstergelerin sıralanıp açıklanmasından da sözcükler oluşuyor. Bireyler kendi fizik, fizyolojik, kişisel, toplumsal niteliklerine göre bu göstergelerden seçmeler yapıp, bunları dilbilgisi kurallarına göre yanyana getirip birbirleriyle sözlüsazlı iletişimde bulunuyorlar. Işte Metz'e göre sinema, dil dizgesi olmayan bir dildir. Başka bir deyişle, sinemanın sözlüğü ve dilbilgisi kuralları yoktur. Çünkü sinema şeylerin kendisini gösterir. "Ağaç" sözcüğününyada"ağaç" derken ağızdan çıkan sesin ağacın kendisiyle bir ilgisi yoktur ama görüntüde ağacın kendisini görürüz. Dolayısıyla bir ağaç resmi gördüğümüzde onun ağaç olduğunu anlarız, onu başka bir dile çevirmek gerekli değildir. (Sinemada anlamlama konusunda bunun pek de böyle olmadığı anlaşıldı ama bu ayrı bir konu.) Demek sinemada "gösteren" ile "gösterilen" aynıdır, ayruamaz. Sinema dilinin sözlüyazılı dilden ayrıldığı bir başka nokta da, sinemada çift eklemlemenin olmaması. Çift eklemleme, dilin en küçük anlambirimleriyle en küçük ses birimleri aracılığıyla oluşturduğu düzendir. Dilde e, v, z gibi en küçük birimlere sesbirim diyoruz. e ile v sesbirimlerinden oluşan ev de en küçük anlamlı birim olan anlambirimdir. Ev sözcüğündeki v sesbirimi yerine k sesbirimini koyarsak başka bir anlambirim çıkarortaya: ek., Başka bir örnek verelim: Gülme. Gülme sözcüğüyle ya da bu sözcüğü S A Y F A Kltapta sunulan llketer, yazann da bellrttlOI oibl. dünyanın her yerlndekl ce$ltll film yapımcılannca yıllarca denenmls, dogruluğu onaylanmıs, daha uzun süre de geçertlHOInl sürdürecek ve hemen l$e koyulabllecek uyguiamalardır. daha çok ve daha önce de fılmi yapanların anlam yaratma yollannı bilmeleri gerekir. Ama sinemanın bir sözlüğünün, dilbilgisi kurallarının bulunmadığını yineleyelim. Gene de özellikle film yapmaya başlayacaklann belli durumları nasıl anlatacaklarını gösteren, yol gösterici ilkeler gerekli. Işte bu kitap bunlan sağlıyor. Kitabın birinci cildi durağan sahneleri, ikinci cildi oyuncu hareketli sahneleri, üçüncüsü de oyuncu ve kamera hareketli sahneleri ele alıyor. Birinci ciltte iki, üç, dört ve daha fazla oyuncunun konuşmasının nasıl çekilmesi gerektiği, çeşitlemeleriyle birlikte ayrıntılı olarak anlatıyor. tkinci kitapta oyuncuların devinimlerinin nasıl çekileceği, sürekliliğinin sağlanması için neler yapılacağı, devinimden sonra, devinim sırasında nasıl kesme kullanılacağı gene ayrıntılı olarak gösteriliyor. Üçüncü kitapta da alıcı devinimlerinin ne zaman, nangi amaçlarla kullanılacağı açıklanıyor, noktalama yöntemleri ele alınıyor. Bütün bunların çok sayıda çizilerek verilen örneklerle açıklanması, kitabın yararını daha da artırıyor.Ancak kitapta sunulan ilkeler, "yazarın da belirttiği gibi, dünyanın her yerindeki çeşitli film yapımcılannca yıllarca denenmiş, doğruluğu onaylanmış, daha uzun süre de geçerliliğini sürdürecek ve hemen işe koyulabilecek uygulamalar"dır. Başka bir deyişle, bütün bu açıklananlar " uyulmazsa olmaz" kurallar değil. Yazar da çeşitli yerlerde bunun üstünde duruyor zaten. Örneğin, üçgen kamera ilkesinin özen gösterilmesi gereken kurallardan biri olduğunu söyledikten sonra ekliyor: "Şüphesiz gösterilmeyebilir de. Neyi neden yaptığınızı biliyorsanız bütün bunlar yıkılabilir." Çünkü bunlar, şimdiye kadar çeşitli sanatçıların görüntü yoluyla anlam üretip bunları iletebilmek için bulduğu yöntemler. Bunlar zamanla gelişip düzgü haline gelebiliyorlar ama sinema diline asıl büyük katkıda bulunanlar, o zamana kadar "buyapılmaz, yanlış"denenşeyleri yapıp kendi kurallarını getiren sanatçılar oluyor. Dolayısıyla hem film yapmaya başlayacaklar için, hem de perdede gördüklerinin nasıl oluştuğunu bilmek isteyenler için bu kitap çok yararlı. Ama film yapacaklara bu kitapta açıklanan kuralları önce öğrenip sonra unutmalannısalık veririm. • / Daniel Arijon, Film Dilinin Grameri IIIHI., Ed. Yalçın Demir, Çevirenler: üğur Demiray, Nazlı Bayram, MuratBarkan, Nazmt Ulutak, Anadolu Üniversıtest lletışim Bilimleri Fakültesi Yayınları, Yay. No: 724/14, Eskijehır, 1993. II Genel Dağıtım Kibele Sanat Merkezi (lsmet înönü Cad. Eski}ebir, Tel.: 222 2308828) C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 2 3 3 1 2
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle