23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hüseyin Haydar'la konuşma.. v Hep devrimci bir ruh taşıdım' Kapak konusunun devamı. eden ve toplumsal gövdeyi diri tutan, yalnızca şairlerin salgıladığı toplumsal bir salgıdtr ve Acıdır... "Şiir Acıdır"da da yazdım. Acı sezgiseldir, sezişlerdir, derin sezinlemelerdir. Şiir kendi kendini sezmektir; kendini sezgisel bilmektir; bu duyusaldır. Bildirilmemiş bilgidir; kendi kendinden doğar ve doğrudandır; başka tür bir bilgi onun yerini alamaz. Ne merhamet eder ne de şeytanla ilgilenir. Çünkü onlara bağlı her şey sonradandır ; bilinç ürünüdür, düzen ardındadır ve "politik"tir... Bu kavramlara yüklenen zorlama anlamlar ve on yıllar boyunca verilen klişe yanıtlar, şairi, politikayla donatılması gerekenhernangibirsavaşçı, şiiriy nun zorunlu kıldığı bir karşı koyma ve onun ağır düşüncesi, şairi karasöyleme itiyor... Bütün bunlann dışında şiire ulaşmak, j0. len konuntu ve giderek bireyin, birey uzun ve karmaşık bir süreç, eİDette; yöneliolma durumundaki sannlarım, çağın nen uğrakların başında, sanıyorum, gizli ya sanrılartyla, içsellesen yan/yönlerini göste da açık, Türkçemizin olanaklarını ve buna rerek veriyorsun. Ama izleksel yolcuîuğun bağlı olarak şairin dilsel deneyimlerini saaynt. Şastrtıcı olan da bu. Ince alay, karasöy yabiliriz. lem, act tufanıyla sarmalananların itimi... Bu noktada sairin toplumsal konumu ve Depresif' durumlardan çağın, toplumun, bi siirin islevtüstündebirazdurabilir miyiz? reytn durumuna bakts... Bu yoğun söylem • Oncebağlamında jiirini rtereye, hangi uğraklara likle ne şair, yöneltip, getiriyorsun? bilginin tür Şair, yaşadığı dünyanın gerçeğini deleriyle işgörinliğine kavrıyor ve Acısının bilinciyle soren meslek luk alıyorsa, başının beladan kurtulmasını erbabı bir hiç beklemesin. Önce çağının bir bireyi kişi, ne de olarak, sonra da dünyadan gelip geçmiş bir şiir, bilgi insan olarak şair tüm titreşimleri, sanrıları, ürünü bir sancıları, crinçleri kendi gerçeği içinde, şey! Şimdi kendi soluğuyla dışavurur. Değişmez olan burada şunda işte bu... ve bu anlar Acının her tiirünü ları söyleyeiçerir ve belki de iyi seçilmiş bir insanlık duceğim: Şiir, rumunda çağın, toplumun, bireyin trajediinsansal yasini yaşarız; çağcıl bir ömür için böylesine şamı çok bir yolculuk yeterli olabilir; yalın ve kökten yönlü korusarsıci; orta zckalılarla profesyonel katilleyan, insanrin birlikte yönettikleri bu dünyanın bunca sal olanı evküçümseyişine karşın, hiçbir zaman yatışrensele kartınlamayan memnuniyetsizlik duygusuşı motive sc, dünyaya sunduğu politik metin konumuna düşürdü. Ya da tam tersi, yaşamın dinamiklerinin uzağında, dünyayı düşürdü. Ya da tam tersi, yaşamın dinamiklerinin uzağında, dünyayı küçümseyen şair, söz oyunlanyla "vahy"i ararken "vâhiyât'a yakalandı. Kavramsalörgüsü yoğun siirlerinde bile, belirgin bir görsellik egenten; böylesine etkili bir resimsel duyarltğın şiirine akısı nastl oldu? • Çocuk yaştan beri resim yaptım, resimle düşündüm. Şiirselözü, resimle dc yakaladığımı sanıyorum. Resmin teknikleri, resimsel yatkınlıklar ya da bu bakış alışkanlığı şiirime resimsel duyarlıklar taşıyor. Bununla birlikte şiirimin görsel kaynağında, nesnel dünyaya karşı beslenen yoğun ilgiden ve "durum"lara bağlılıktan söz edebiliriz. Bir de ben, dünyaya katılacak her şeyi, insanlara anlatılacak her sözü, bir nesnelerarası ilişki ve bir somutlama girişimi düzeyinde vermeye çabalıyorum. Böylece imgeye bir dokunabuirlik, gözönüne getirebilirliksağlıyor. Şiirinin olusum sürecinin yaktn tanığtyım. Buradan biraz daha gerilere dönelim, diyorum. Şiirinin kaynaklartna; yoğun bir yajam serüveni... llk çocuklukta çok kalabaItk biraile ortamt, sonra tasranm koygun bir kentinde ilkokulda resime, ortaokulda siire baslaman... Ardmda çok yoğun yasanmış bir sıyasal ortam; küçük yasta büyük kent gerçeğiyle yüz gö'z olus. Tüm bu yasamlanlardan, tliskilerden ağıp gelenlerle, ilk dönem siirlerinde bireyselsöylemin ağır bassa da toplumsal, sıyasalbilinci ön plana çtkardm... Kara Şarktıar'da bu söyleminle araytsa yöneldin. FERİDUN ANDAÇ airi şiiri tanımlar, şiiri de acı! Bir izdüşümsel yol11 culuktur, onun poetikasını oluşturan. îçiçe sarmalanıp gelen. Yaşamdan aldığını, yaşama sunan % doğagibidirşair. Somut bir göstcrge olan dil, onun doğasıdır. O, bildirışmc dizgesini bunun üzerine kurar ilkten. tletisel olanı bunlarla sırlar. Sonrası, renk, ses, ritm; bunun imgesel görünüm, yanılsama konumuna ağanlar izler... Giderek ipekböceği örneği, kozasını öredurur. Yaşamın özsuyundan emdiklerini biriktirir hep. Her ivme, kımıltı, devinim; varolan, tükenen, gelişcn yok olan, acı sevinç, dirim ölüm, sevi tutku, "ürkek gülüş" vc derin çatışmalarsürtüşmeler...onundokusunuoluşturur. Şair yaşamın değişen yerindedir. Yüreğinde değişimin, başkalaşının nabzı atar. Yeryüzünde kendi konumunu kcndisi belirleyen, uzak ve yalnız bir yıldız gibidir. Onun cenneti cehennenıdir; kendi cehennemi. Ateşini kendi götürür, kendi yakar. Şeytanla işi yoktur; çünkü şeytan da zihinle oynar, aklın karşısında başka bir "karşı akıl"la durur. Sözü(nü)n korunağında bile yapalnızdır. Acının burgacında yıldız devşirir. Hüseyin Haydar Hüseyin Haydar'ın ilk kitabı "Acı Türkücü"den, dördüncü kitabı "Sudan Gövde"ye kadar; onun, her kitabıyla, bize açtığı yeni bir kapının ardında hayatın solunan yanlarını, insanın o evredeki trajedisini, ömür denilen şeyin sürüklendiği "an"ların, "durum"ların resmini sunduğunu görüyoruz. açtığı yeni bir kapının ardında hayatın solunan yanlarını, insanın o evredeki trajedisini, ömür denilen şeyin sürüklendiği "an"ların, "durum'ların resmini sunduğunu görürüz. Bu, bence, bir anlamda da '80 sonrası şiirimizin cvrilmc, gclişme odaklanna; şairin/şiirin geldiği konuma, buradaki işlevinc bakışımıza da zenginliklcr katabilecek düzeydedir. "Şiirlerim; meşe yollarında, dere boylarında, yürek yırtan acılarla söylendiler ıssız sokaklarda. Menekşelerin evinde ezgi perileriyle değil, kara yağmurlarda suskun kuşlarla okundular. Deniz kayalanna, küçük kâğıtlara not edildiler geceyanlarında; kırık ve küskün. Pusarık havalarda söylendiler; ezik ve acı. Ben böyle ölümleri yazmak ister miydim hiç... Böyle şiirleri..." tlk şiir kitabının ilk sözleridir bunlar. Kara Şarkılar'da (1983) ise ilk sözü "Fırtınanın Yiireğine Yürüyüş'ün ilk esintilcridirbu dize "Ari'lann ve "Dururri'lann fotoğrafçısı: ler; ılık ve okşayan. Dal oynayışlandır şimdi, boynumuza değen; kırılıp değen; kırılıp dökülme baslamadı henüz. Dalga uçlandır bu şiirler; yeşil köpükler savuran bir kabarma ve bir aldanma yalnız. Altüst olma, suların çekilmesiyle başlayacak. Derine daha derine iniyorum; acının merkezinedoğru... Işığa..."; olacaktır. Yıldız Tutulmau'nda (1987), yine şiirine dönük, poetikasının oluşumunu/ibresini açımlayıcı/imleyici sözünü de şöyle sürdürür şair: "Derin, duru suyun yüzünde oynajan dere taşlan, yıldız kütneleri, yapraklar, pullar, püsküller... Çığlıklar; dağın, insanın, balığın, doğan yelin, yaşlanan denizin, ölen taşın... Akarsuyun içinde yansıyan bir bekleyiş, buluşma anı, dökülen karanfıller karanlığa; öpüş, koklama, dikine düşen çıplak bıçak... Yansıyan suyun yüzünde taşın gerçekliği, sesin gerçekliği; yalanın, aldanışın karmaşık yaşamı... Karçı koyuşun yeni durumu, yeni boyutu, yeniden varoluşu, yükselişi..." Sudan Gövde Burada; şiirinde bir ayırma, poctik tavnnda belli bir aşamaya gelmiştir. Kendi yatağından mil getirip, yönsemelerini değişken kılan, metaforunu uç noktalara ulaştıran; şiirinin ortak dilini kuran; onu yörel/ycresel ögelerden arındıran bir şiire yönelir şair. Bir maratonun temkinli koşucusu gibidir; her adımında, bir kilometre taşını nişangah kılar. Sudan Gövde ile geldiği yer; onun bu açılımının en iyi gösetrgesidir. Şair, burada yine ilk sözü alırken, artık kendi manifestosunu, aynı zamanda şiirinin yeryüzündeki konumlandırılışını yüreklice açımlar: "Benim Acım ellere şiir görünür, eğlence gelir. Ne zaman 'yaşıyor' oldum, ne zaman 'ölü' olacağım; her iki durumda da Acım sürecek. Değişmez olan sadece O, yani Acı; hep var olacak. Sonsuza ulaşacak; belki de sonsuzun kendisi O! Çünkü onun için 'yaşam' ya da 'ölüm' olmayacak. Acı, yaşam ve ölüm boyutlarının dışında ve daimdir. Şiir onu açığa çıkarır; dile getirir. Bundan ötürü şiir de ölümsüzdür ve tanımlana • CUMHURİYET KİTAP SAYI 233 Yaşamın yansıtnası Şair, sesini çoğulfaştırabilen, paylaştırabilen tek canlıdır! Sözü yıldıza benzer... O sözünü bu dolayımda kurar. Evrende sağaltıcı, çağcıl bir ses olmaktır onun ereği. Şair, kendini şöyle tanımlar: "Akan derin, duru suyun yüzünde bizim olan yaşamın daha da bizim olan tedirgin, korkulu, cesur, aptal, düşnıan, kahraman, saf ve her şey ve hiçbir şey olarak daha da bizim olan yaşamın yansıması... Şiirim!" Hüseyin Haydar'ın şiirine, imlcdiği bu pencereden bakıp; ilk kitabı Acı Türkücü'dcn (1981), dördüncü kitabı Sudan Gövdc'yc (1993) uzanınca; onun, her kitabıyla, bize S A YFA 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle