27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

olduğunu daha kimse yazmadı) edebiyatımızın yanlış eksene oturmadığını, aldanmadığımızı, aldatılmadığımızı söyleyebilir miyiz? Son aylarda art arda dört kitabı yayımlandı lnce'nin. Yaztnsal Söylem Üzerine'de 'yazmsalltk nedtr, yazar kimdir, yazınsalolan veolmayan, yazar ve yazıcı, dilitı yaztnsal islevi, şiirin dili' gibi edebiyatın yapısal ve dilsel özelliklerini inceleyen denemeleri yer altyor. îkincibaskısıyapılanSöz ve Yazı 'da yine edebiyatın değistk sorunlarına değinirken aydın kavramım da sorguluyor. Şöyle biryaklasımı varkiu'zerinde durulmaya değer: "Kuşku, elestin ve tfade cesareti, aydtnın egemen ideolojıyle uzlaşmaılığını doğurur. Kurulu düzen için aydın tedirgin edicibiryaratıktır. Büyüklük'ü seçen sanatçt ünü, ödülü ve uzlaşmayı seçtiği için, kurulu düzeni de seçmistir; bu nedenle aydın değildir. Aydın sanatçı büyük sanatçının tersi değildir zıddıdır." O zaman bizde aydınların çoğu sinıfta kalıyor. Peki sözgelimi Nâzım Hikmet büyük bir sanatçıdır. Üstelik kurulu düzenle uzlaşmamıştır. Kavramları mı karıştırıyoruz yoksa? Kavram karışiklığı söz konusu değil. Ben "Büyüklük'ü seçmek"ten söz ediyorum. Yani bir tür oyundan, otopromosyondan, vitrinden. Yani şeyn ya da samurai kıyafetiyle fbtoğraf çektirmekten. Nâzım yapıtıyla, eylemiyle, bir toplam olarak "büyük"tür; Nâzım yazmayı, yaratmayı ve eylemi seçmiştir, onun büyüklüğü bir rütbe değil, ama bir durumdur, süreçtir. Nâzım gerçek bir aydın yazardır, hem aydın, hem de yazar değildir, aydınyazardır; çünkü aydın oluş durumunu vatandaş olarak kullanırken, bunu, aynı zamanda, yazınsal duruma, yazınsal bir eyleme dönüştürmüştür. Tıpkı JeanPaul Sartre gibi, Pablo Picasso gibi, Octavio Paz gibi, Pablo Neruda gibi, T.S. Eliot ve Ezra Pound gibi. Bu tipin birkaç örneği hâlâ var ülkemizde: Ahmet Öktay, Hasan Bülent Kahraman, (yeni yeni) Feridun Andaç gibi... Bilgiyi kişisel "itibar" için değil, genel çıkar ve yarar doğrultusunda kullananlar... Aydının bir tarifi de budur. Türk edebiyatı efsane ve safsatadan ancak bu tür yazarlar sayesinde kurtulabilir. Yirmi yaşlarımı anımsıyorum: Yahya Kemal'i övmek için, onun bir sözcüğü yıllarca aradığı söylenirdi; ama bütün sözcüklerin sözlüklerde bulunduğu ve tembel olmayan birinin aradığı sözcüğü "birkaç yıl "a kalmadan bulabileceği düşünülmezdi. Düşünün.Türkiye'nin yazgısında söz ve rol almak isteyen TKP marksizmin klasiklerini (iktidara hazırlanırken) çevirtmemiş; bu klasiklerin çevrilmesi aralarından biri de ben olmak üzere çolukçocuğa kalmıştır. (Fransa'da Stnıf Mücadeleleri'ni 1966'da çevirmiştim.) Birinin KapiC U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 2 1 9 TKKVfN özdvmir İncc YflZIM SESİ öııiemlı Intr VAZINS.U. MJVÜiM rZKRİVK Tekvin Toplu Şiirler/ Ozdemirînce/ Can Yayınları/ 256 s. Yazın Sesi / Özdemırlnce / Varlık Yayınları / 80 s. Ozdemirînce/ TelosYayınaltk / 220s. Dinazorca/ Yazınsal Söyİem Üzerine/ Ozdemirînce/ Can Yayınları/ 172s. tal'in tümünü çevirip bir yerde, bir tenekenin içinde toprağa gömmüş olduğu mitosu vardı. Bunun doğru olmadığı daha sonra anlaşıldı. Edebiyatın ve edebiyatçının durumu bundan pek farklı değildir, "aydın"ın eylemi söz konusu olduğu zaman. NeoOsmanlılar'ı, II. Cumhuriyetçiler'i, Islam'la uzlaşmaya kalkışan "kolejli" aydınları, Islamcı şairleri bağırlarına basan, göklere çıkartan ve örnek olan ya da gösteren şair ve yazarları düşünün... Sorunuzun yanıtı bu olgudadır. Uzlaşmaz bir yani var lnce'nin. Tabtı itırazcılığının nedeni de bu tutumu zaten. Tutumundan pişman olduğunu sanmıyorum, ama yine de btraz yaktndığı oluyor! Onu da soruyorum tabiı. • "Kitaplarım için eskiden yazı yazanlar olurdu. Düzyazı yazmaya başlayınca kimse yazmaz oldu!", dediğinizi anımsıyorum. Peki nedeni ne olabilirbunun? Böyle bir şey yazmadım, ama söylemiş olduğumu anımsıyorum. Bunun nedenini tam olarak bilmem oianaksız. Şimdiye kadar onyedi şiir kitabı yayımladım. 1980'den önce yayımlananlar için bazı yazılar yazıldı. Ama sanki 1980'den sonra sanki "şıp!" diye kesildi. Genç arkadaşlar,"Bu herif âlim (!) oldu!" diye çekiniyor olabilirler. Yanlış! Edebiyata "dokunulmaz" diye bir şey yoktur. Genç olmayanlar da, "tşimize burnunu sokan bu ukalanın canı cehenneme!" diye düşünebilirler. Düzyazılarımda adını andıklanm ya da bir şeyi üstüne alınanlar yazı yazdılar. Genel, evrensel ve "umumi menfaati" ilgilendiren konulardaki yazılarım okur nezdinde biraz ilgiyle karşılandı. O kadar. Içlerinde onlarca tartışılacak nokta olmasına karşın kimse ses çıkarmadı. Türk edebiyatıda Tekkeyi bekleyen çorbayı içer", "Ağır ol molla desinler", "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın", "Her koyun kendi bacağından asılır" gibi özlü sözlere uygun davranışlar göze çarpar. Bir yığın şeye "Hayır!" dediğim, "Neden?" sorusunu sorduğum doğrudur. Kimseye her bakımdan herhangi bir borcum yok, kimseden de alacağım yok. Yani her bakımdan özgürüm. Edebiyat düzeni nin içinde hiçbir zaman yer almadım; Türkiye'de hiçbir jüriye üye olmadım. Doğum yılım, kuşağım dolayısıyla rasyonalist, pozitivist, laik, diğerkâm (başkalannı düşünen) bir eğitim aldım; kişiliğimde bir oranda Fransız kültürünün kartezyen ve aydınlanmacı payı var. Ben kendisine Madam Curie'yi, Sabiha Gökçen'i, Uzun Mehmet'i "model" seçmiş birkuşağın ürünüyüm. Tam anlamıyla bir dinozorum. Dinozorca başlıklı bir kitabım bile var. Şu günlerde politik yazılar yazıyorum. Uzlaşmazım, ama uzlaşacağım temel değerler var: Demokrasi, cumhuriyet, laiklik, sosyal devlet, ifade özgürlüğü.nesnellik, "has" edebiyat... Az önce sözüm yarım kaldı. Dört kitabı yayımlandı demiştim. tkisi düzyazıydı. Oteki ikisi iseşiir: 17. şiir kitabı Yazın Sesi ve onaltı şiir kitabının toplu basımının ilk cildi olan (ilk beş ki tap) Tekvin. tlkin Tekvin'den söz edelim. Edelim. Tekvin'den sonra sırasıyla Delta, Tohum Ölürse ve Yağmur Taşı. Tekvin şiir seriivenimin ilk devresi, 1954 ile 3.10.1971 arasında yazdığım şiirler. On sekiz ile otuz beş yaş arası. Daha sonra 18.1.1877'ye kadar şiir yazmadım. TRT Televizyonu'nda sorumluluk isteyen görevlerim vardı. Görevlerimi seçtim ve bir okur olarak kaldım. Benim için çok iyi olduğunu söyleyebilirim bu nadas döneminin.Tekvin'de yer alan ilk kitabım Gürlevik 1950'li yılların şiir ortamına "Hayır" dediğim bir üründür. "Koro"da hiçbir zaman yer almadım. Kuşakdaşlarımı, yandaşlarımı büyük bir dikkatle okudum, ancak onlar gibi şiir yazmadım, ortak imgeler, ortak sözcüklerkullanmadım.Batışiiriniçevirilerinden okuduğum yıllardır (19511960). Daha sonra Kargı ve Tutanaklar döneminde Fransız şairlerini kendi dillerinden, öteki dünya şairlerini de Fransızca aracılığıyla okuclum. Dil, biçim ve tema olarak gene kuşakdaşlarımla aramda mesafe vardır; bu mesafeyi bilinçli olarak koydum. Şiirsel hiza ve istikametime aylık dergilerde çıkan şiirlerden değil evrensel şiirin nirengilerinden baktım: Rimbaud, Lautreamont, Perse, Char, Bonnefoy, T.S. Eliot, Pound. Altmışlı, yetmişli yıllarda evrensel şiirin ulaştığı söylemin içinde düşündüm şiirimi. Kuşakdaşlarımın sadık ve dikkatli okuru oldum, ama hiza ve istikametime Türkiye'de Fazıl Hüsnü Dağlarca, Melih Cevdet Anday, Behçet Necatigil nirengilerinden baktım, ama onlar gibi şiir yazmadım. Gene uzak durdum. Herkesin olan sözcükleri, sıfatları, imgeleri kovdum şiirimden. Bunu "yapılabilir"in uç noktalarında yaptığımı sanıyorum. Kargı ve Tutanakiar'da yer alan bütün şiirlerin altına, yazılış tarihi olarak bugünün tarihini atabilirim: 14.4.1994. Bunun nedeni gündelik modalara, modellere pek kulak asmamamda aranabilir. Bir de o yılların yerli şiir vaizlerine pek kulak asmadım. Daha sonra toplumcu şiirle dirsek temasim oldu. Tam bir şiirsel terördü. Ben gene gündelik dışında kaldım, her şeyi büyük Üikerlnc*, Ozdemlr Ince, Marmarls 1969 •Karşı Yazgı" oünlerl (Üstte). Ozdemlr Ince, Asım Bezlrd. Hüseytn Cönturk... SandıMı. 1961. 'Kargı' gunlert. S A Y F A
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle