Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
"Yalmzltğın Vınnlanmış Kokusu" ve... Tango renkli ayna... BUKETUZUNER iç taııımayanlar için ilk aklıma geldiği gibi anlatmam istenseydi, şöyle derdim:özgun, araştırmacı, kentli, esprileri şairliğinden gelen bereketli sözcük pınarlannda yunuıu!}, yıkanıııış, /.eki, kivrak, nerede kimi kahkahadan, kimi öfkedcn kırıp geçirecek arnan teyakkuzda olun! bilecek dikkatli okura kabtıl gösteren, kendi larihinı yazmayı bile ba^kabina bıraknıayan, Türk edebiyatının önemli yazarlanndan biridir. Suyadından çok, adının sonuna pck yakışan "Bcy" (cfcndi) tamlamasıyla anılan, iiçgeni dört köşeli Beyoğlu'nu ah ilc vah ile (!),.Boğaziçi'ni şıngır mıngır yaşayan yazar Salâh Bey. Sayısı otuzdan fazla şiir, roman, deneme ve günlük kitabı yayımlamış Salâh Birsel. Bir yazarı bıı şekilde tanıtmaya karşı çıkanlâr içinse, edebiyat sözlükleri, ciddi, gıcır gıcır edebiyat tarihçiteri ve beyaz gravatlı eleştirmenler var nasılsa... "Uğraşı eleştirmenlık olmayan bir yazar, bir ozan ya da öykücü, yeni bir betiği (kitabı) beğendi de övdü mü.işte ona ilgi gösteriyor gerçek okurlar." (s. 18) Salâh Birsel, "Yalnızlığın Fırınlanmış Kokusu" adlı sun kitabında, Nurullah Ataç'tan böyle bir alıntı yaparak, bencileyin, zaman zaman bazı yazarlara ya da kitaplara ilgi çekmek için kolları sıvayan, ciddiyet ve mizah anlayışı kategoriler içinde sağlam bir yer almamış birini kurtarmış oluyor. Kurtarmak mı? Asıl, günlüklerine, "günce" diyerek söze haşladığım için, Salâh Bey'in az şekerli hışmına uğrayışımı görseydiniz siz! Falih Rıfkı Atay'ın 1950'de ilk kez 'Journal'in karşılığı olarak kullandığı 'günlük' kelimesi, daha sonra Nurullah Ataç'ın yazılarında 'günce' olarak yer alıyor. Tomris Uyar'ın da 'gündökümü' olarak dilimize armağan ettiği bıı kavram, halk arasındâ 'hatıra deileri' diye bilinen, yalnızca güncel olayların kaydedildiği, o çok kişisel anılar dizgesinden, içerdiği bol edebiyat tadı, kişisel ilgi, bilgi ve deneyim lezzeliyle ayrılıp, bir edebiyat sanatı olarak, deneme, anı ve otobiyografinin kız kardeşi sayıldığını yapılan kan ve kromozom testlerinde kanıtlamıştır. Bu üç ağabey ve ablası nedeniyle, 'günlük'te öznellik geni baskın bir karakter özell iği göstermektedir. H Günlük okumaya meraklı okurlar, Salah Birsel'in kitabını okumanın keyfini çıkaracaklardır Sevdiğiniz, yakın buldıığunuz edebiyat sanatçısının izin verdiği kadarıyla da olsa, günü gününe yakınında ol mak, onun çevresindeki eşyayı, insanı, hayvanı, iklimi ve düşlerin bilincindeki izdüşümlerini bilmek tutkusu belki... Dilin keyfini çata çata yaşayan bir yazarın, bukıtlar üstünde ııçuşla, yerlerde sürunüş arasındâ sık sık yer değiştiren yaşarn serüvenini merak etmek ya da... Ama bir edebiyat, bir okuma, bir iletişim sevdası besbelli. Hangi nedenİe olursa olsıın, günlük/ günce okumaya meraklılar, Salâh Birsel'in sözcük sarrafı ciddiyetine, dilinin tadı çatapat ironiyi katarak rengârenk şenlendirdiği 'Yalnızlığın Fırınlanmış Kokusu' kitabını okuma keyfini ya çatmış, ya da çatacaklardır. Ama bir günlük/ günce okuru değilseniz, Puşkin ve Dostoyevski'nin pek (belki hiç) bilinmeyen, Türlere yönelik deh^etengiz şövenistliklerini, Türkiye'de kadınlara ilk saygı ve selamın III. Murat döneminde 'pervaz' edildiğini, sonra Ahmet Haşim'in köpeklerden çok çektiğini ve 'burunları kendilerinden 30 santim önde yüreyenlerin, Nâzım'ın yanlız şiirinden değil, şiir üzerine düşüncelerinden öğrenecekleri üzerine bunca aynntılı bilgiyi, böyle has bir edebiyat gergefinde bulma şansını kaçırmayın. Altını çizmeye ne hacet, ayrıntılarçokönemlidir! Puşkin, "Belki de kitabını yalnızca Rusların okuyacağını düşünerek" 'Erzurum Yolculuğu' adlı kitabında, kendisine: " Bir ozanla karşılaşmak her zaman hayırlıdır. Şair, dervişin kardeşidir. ünun ne yurdu vardır ne de dünya nimetlerinde gözü" diyen bir Türk paşasının ardından onu sandığı kadar yüce yüreklibulmadığınıyazmıştır. (s. 9) 20 Ocak 1991 günü yazıya oturmadan, kafası açılsın diye, birkaç sayfa ki tap okumak isteyen (Flaubert yöntemi!) Salâh Birsel'in karşısına, Ataol Behramoğlu' nun çevirdiği 'Erzurum Yolculuğu' çıkınca, biz günlük okıırları da Puşkin'in 182829 TürkRus Savaşı sırasında ne işle 'istigal' ettiğine dair bir dirhem bilgileniyorıız. Dahası, edebiyat sanatı dehasına müthiş hayran olduğum(uz) Dostoyevski'nin 'azılı bir Türk düşmanı' olduğunu gösteren satırları da Salâh Bey'in aynı tarilıli günlük sayfasında okuyoruz. " Diplomatik çekişmeler, konuşmalar ne yönde gelişirse gelişsin, İstanbul er geç bizim olacaktır" demekle kalmıyor, İstanbul'u Çarigrad adıyla anmakta da direngen davranıyor Dostoyevski. Biz de bağrımıza taş basıp (!), bir sanatçının eserleri, onun en damıtılmış, en ideal duygu ve düşünce formudurdiyerek, çalışma masası üzerinde asılı, St. Petersburg'dan alınma portresine kırgın bir bakış atıyoruz. 'Yalnızlığın Fırınlanmış Kokusu'nda eleştirmenlere çattığı söylendiğinde, Salâh Birsel bu konudaki tepkisini, "Ben eleştirmenlere değil, labalubacılara taviz vermiyorum" diyerek gösteriyor, ama asJ yanıt, Orhan Kemal'in Fethi Naci için döktüğü 'gözyaşartıcı laflar'ı aktardığı 22 Şubat 91 günü yazdıklarında gizleniyor sanki. "Orhan Kemal, sanatçının kendi kendinin eleştirmeni olduğunu, kendisinden başka eleştirmene gerek duymayacağını savunur. Sonra da Steinbeck'in şu sözüne çağrı çıkartır: Eleştirmen, evet gerekli sanırım, ama ben romanı yazıp bitirdikten sonra meydana çıkıyor ki, iş işten geçmiş oluyor." (s. 13) "Gençken ara sıra duyulan yalnızlı Salah Birsel ğın, yaşlılıkta sürekli bir hal olduğunu" kitabının okuma saati için Atatürk Kütüphanesi'ne toplanan biz bir avuç okura açıklayan Salâh Birsel, "... Ne denirse densin, geçmiş, şimdiki anla, kolayca tango rengine boyanan bir ayran gönüllüdür. Kaldı ki, şimdi diye bir şey yoktur. O da her dakika, geçmiş zamana dönüşmektedir" diyerek günlük tutuşunun bir başka nedeninideaçıketmişsayılıyor. (s.25) Salâh Bey'in 'can gözü' olan, sesi, 'Erciyes Dağı gibi sipsivri' (yoksa dili mi?), 'baskette teke tek oyuncu (...) hiç antre kaçırmayan, sözcüklerden, şiirlerden ağız ağıza öpücük alan' 'Yalnızlığmın Fırınlanmış Kokusu"nu tüm edebiyat keyifçilerine, tüm yazın baharatı düşkünlerine ve dil atraksiyonu tiryakiİerine 114 tutam öneriyorum. "Ironi." Düşündüğünün tersini söylemek, anlatmak istenileni baş aşağı getirmeyi amaçlayan alaybol^y biçimi, Yani alaysama. Yani tersinleme." (...) Bizim edebiyatımız hepten asık suratlıdır." (s. 90/tutam) Eğer hâlâ ilgilenmiyorsanız, ne diyeyim,sizbilirsiniz: "Sizinkisi de gülmek mi a kikirik ler!" • Yalnızlığın Fırınlanmış Kokusu / Salâh Birsel I Gunluk I Remzi Kitabevi I 114s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 5 6 SAYFA 4