29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

3. Uluslararası öykü Vestivalınin ardından Cocukluğun Ortak Dili ve Mumcu Sonra son gece... Türkiye'de Uğur Mumcu'nun bombayla paramparça ediliş haberinin geldiği son gece... O küçücük, o kocaman uluslararası dünyamıza kasvetli bir sessizlik çöküyor. O zamana dek, sevgi dolu bir baba edasıyla cocukluğun ortak diline tükenmeyen bir şarap kadehiyle katılan Martin Mooij'in gözlerine acı çöküyor. benim duygusal soruma ayakları yere basan bir yarut yapıştırdı: "Şaşacak bir şey yok, aynen sebzeler gibi. Çiğken aynıdırlar hepsi. Nasıl pişeceğine karar verilir sonra. Soyarsın ve doğrarsın, haşlarsın ya dakızartırsın. Ve artık benzeşmediklerini ayrımsarsın." Belki bu örnek düşündürttü bana Çin mutfağının özelliğini: Sebzelerin pek az haşlanıp pek az kızartıldığı ve hep tanınabilir halde korunduğu niteliğini. Ve birden kendimi, Doudou'nun Çinçe jarkısını dinlerken neden tüm yüreklerin aynı ritmle çarptığını düşünürken buluverdim. Rotterdam'daki çeviri projesinin sunuluşu sırasında, Marten Toonder'ın Hollanda dilindeki metni on beş farklı dilde yankılanmış** ve sonra on altıncı bir dilde, tüm dilleri kucaklayan müziğin evrenselliğinde yansımıştı. Doudou'nun opera eğitimi görmüş gür sesi, her yaştan çocukların kahkahası gibiydi. Belki o an bir kez daha hissettim, gerçek traO sırada dalıyoruz o tuhaf tartışmaya. Ülkesinde ünlü bir çizer Mohieddeen Elabbad, anadili Arapça. Diretiyor Feride adının Arapça kökeninde. Sözcüğü kovalıyoruz, biz kovaladıkça kaçıyor. Bir an Türkçe, aslı Farsça, yoksa Arapça mı? Henk Pröpper'in, "Peki anlamı ne?" sorusuyla, köken önemini yitiriveriyor; üçümüz bir ağızdanîngilizceyanıtlıyoruz. Henk, bir adın anlamını herhangi bir dilde kavranabilecek en hoş inceliklerden biriyle, herkesin şarap içebildiği bir resmi yemeğin o "tek" bardak konyağının da ötesinde "benzersiz" bir çiçekle tanımlıyor: Düşsel olandan daha kalıcı hangi çiçek ve Roland Barthes'ın Cezayir'de bir pencere içindeki çiçekleri anlatışıyla kıyaslanmaktan daha düşsel ne tanımlayabilirbir adı? Ve böylece, çocukluk izleri silinmemiş o yüzleri hatırlıyorum bir bir: "Sonsuz Çiy Vadisi" ile "Ebedi îstirahat Ormanı" arasında nice yolculuklara çıktığımız Kasiya Makaka'yı, mizah duygumuzun kesiştiği Joseph FERİDE ÇİÇEKOfiLU • • çtıncü Uluslararası Öykü FestiWk vali 2024 Ocak 1993 tarihleri II arasında Rutterdam programını ^ ^ henüz tamamlamış ve "Yola çıkan öykü" Enschede'ye yeni varmıştı.* 25 ocak gününün o rüzgârlı sabahında, Enschede'deki Concordia Market Tiyatrosu'nun kulis odasında izleyicilerimizin sesine kulak kabartmaktaydık. Çocuklardı izleyicilerimiz... Bizi beldiyorlardı, başka dillerden yazarları, Farsça, Türkçe, Rusça, Surinamca, Güney Afrika/Kossa, Rumence gibi uzak uzak dillerin yazarlarını. ile hayli sigara kaçamağında rastlaştığımız Natasha Gerasimova'yı, ne çok Türkçe sözcük paylaştığımız Marin Sorescu'yu, sunma yönteminde ortak duygular taşıdığımız Peter Kantor'u, ortak kahkahalar çııılattığımız JeanPierre Valloton'u ve yalnızca birkaç günü değil, yaşamak zorundaolduğumuz gerçek dünyadan çok farklı bir dünyayı paylaştığımız tüm o yüzleri anımsıyorum. Sonra son gece... Türkiye'de Uğur Mumcu'nun bombayla paramparça ediliş haberinin geldiği son gece... O küçücük, o kocaman uluslararası dün yamıza kasvetli bir sessizlik çöküyor. O zamana dek, sevgi dolu bir baba edasıyla cocukluğun ortak diline tükenmeyen bir şarap kadehiyle katılan Martin Mooij'in gözlerine acı çöküyor. "Demek Cumhuriyet'te yazıyordu..." diyor. "Elbette biliyorum gazeteyi, şu aklıbaşında olan..." Az önce, Eduard Uspenski'nin Rusça mizah öyküsünü dinlerken her na karatta patlayan kahkahalar şimdiden nekadar uzak görünüyor... Ve şinıdi, "Kim o?" nakaratına verilecek yanıt belki de hâlâ o Hiroşimah kızdan geli yor, çocuklar öldürülmesin diye kapılan çabp imza isteyen o kızdan... Çocuklar öldürülmesin ve şeker de yiyebilsin ve hatta her şeye rağmen gülebilsindiyekapılarıçalan... • * Yirmi beş yıllık bir geçmişi olan "Uluslararası Şiir" (Poetry International) organizasyonunun örneğini izleyerek, 1993'te üçüncüsü yapılan 'Uluslararası Öykü , her yıl Rotterdam'da çeşitli dillerden yazarları bir araya getirmeyi amaçlıyor. Bu yıl, on altı farklı dilden otuzdan fazla yazar ve çevirmenin bulustuğu Rotterdam öykü Festivali, Hollanda'nın doğusunda bulunan Enschede kentindeki etkinliklerlesürdü. ** Uluslararası öykü kapsamında yürütülen çeviri projesinde, Hollandalı yazar ve çizer Marten Toonder'ın bir eserinden kısa bir bölüm on beş farklı dile çevrildi. Çeviri projesine katılan yazarlar ve dilleri şöyıe idi: 1. Kasiya Makaka/ChiChsoe (Malawi), 2. Duo Duo/Çince, 3. VernkFebruary/Güney Afrİka, 4. Feride Çiçekoğlu/Türkçe, 5.Natasha Gerasimova, Alexandre Shaknazarov, Eduard Uspenski/Rusça, 6. Mohieddeen Ellabad (Mısır), Nuha AlRadi (Irak)/Arapça, 7. Peter Kantor/ Macarca, 8. Jacqueline Crevoisier/ Almanca (Isviçre), 9. JeanPierre Val loton/Fransızca (Isviçre), 10. Adam Bzoch/Slovakça, 11. Gcina Mhlope/ Kossa (Güney Afrika), 12. Martin Sorescu/Rumence, 13. SabrinaCorbellini (îtalyanca), 14. Nasim Khaksar/ Farsça, 15. Paul Middellijn/Srenang Tongo (Surinam) SAYFA 11 Oysa onların dili, hele böyle sahne arkasından, hiç de uzak gelmiyordu, hele bize! Tüm çocukların aşina diliydi bu, kahkaha ve neşe, gelecek ve beklenti dolu ortak çocukluk dili. Belki o yüzden sordum o soruyu, dönüp Güney Afrikalı Gcina Mhlope'ye: "Bunca ortak bir dilden başlayıp böylesine farklı yerlere varmamız şaşirtmıyor mu seni?" Cin gibi Gcina, CUMHURİ YET KİTAP SAYI 1 5« jedinin kahkahanın yitirilmesi oldu.rçunu, yitirilen kahkahanın özü de yok edebileceğini. Her kahkaha değil elbet, ama Irak'lı Nuha AlRodi'nin kahkahası için böyle olmalı. Nuha, "Körfez Savaşı "nı, "bana kahkahamı yitirtti", diye özetleyiveren ve bu özetle, CNN'in hiçbir zaman yansıtamayacağı bir canhlıkla savaşı çizen, Mahmut Şevket Paşa'nın ailesinden gelme, seramik sanatçısı, ressam ve kendi deyişiyle "tesadüfen yazar" bir Bağdatlı. Belki o nedenle hazırdı, Nasim Khaskar'ın o aşina Farsça aksanıyla anlattığı öyküyü bahane eden gözy aşları... Farsça nasıl aşina olmaz, adım bile onun ritmiyle müsemma ve hele Nasim'ın anlattığı öyküde aşina olanın yalnızca ritmi değil, cezaevlerinden ve hücrelerden, türküler ve dostluklardan söz edişi olduğu hatırlanırsa... O'Connor'u, Zurıh'ın martılarında buluştuğumuz Jacqueline Crevoisier'ı, ekmek kokusunu bölüştüğümüz Annemarîe Korevaar'ı, birçok kahvaltı sohbetini uzattığımız Adam Bzoch
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle