04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Faik Baysal'ın "Sarduvan"ı bizi anlatıyor cağdas Anadolu destanı na, insanına, havasına suyıına her zaman biraz uzak ve yabancı kalacak, dahası kendi oz edebıyatımızı (özellikle Sarduvan'ı ızleyen köy, kırsal yöre edebıyatını) anlamayacak, sevemeyecektim. Çünku Sarduvan, 'başka' bir yeri değil, doğrudan benım ülkemi anlatıyordu Amaneanlatış. .HaniAnadolu'nun ta, mitolojik çağlardan (ve Homeros'tan) günümüze dek çağıldayan destansı ünlere bürünmüş bir içım su pınarları vardır ve onların güzellığını (ne kadar denenmiş olsa da) dille anla tabilmek olası değildir, ancak güzelim sularından içıldiğinde tadına varılabilır. İşte Sarduvan'ın, o bir ıçim su gibi akıp giden anlatımı, dili de buydu Bir Anadolu pınarıydı o, gönlümün dilinin o gune dek değmediği, lezzetını, damağımın tatmadığı... Benimdı, bendendı, benim içimde bir yerlerden fışkırmaktaydı, 'ben'di; yüreğimin kıvrımlarında dolaşıyor, benim sesiıni bana duyuruyor.. Sarduvan bana, benim içimdeki insanı gösteriyordu. TANSU BFI f 1944 ve 1972 yıllarında iki ayrı baskı yaptı "Sarduvan", ama ikisi de eksikti bu baskıların. Geçtiğimiz aylarda ise ilk kez eksiksiz olarak basıldı roman. Faik Baysal kitabını baştan sona yeniden gözden geçirdi, sakıncalı bulunan bölümleri de ekleyerek yeniden yayımladı romanını. SAKDLAAN B A ıse yıllanmda tanı^mıştım Sarduvan'la. Onun ilk yayımlanış yılından tam onbe$ yıl sonra; demek ki o da ben de ayru yaşlardaymışız tanıştığımızda .. Kitap delisi bir arkadaşımla Sahaflar'ı keşfe çıktığımız bir gündü, ikimiz de buğday ambarına düşmüş aç kurtlar gibiydik, okuma açlığımız başımıza vurmuş bir biçimde ve biraz da çılgınca, kitapçıdan kitapçıya koşuyor, kimi eski püskü kitap öbeklerine dalıp çıluyor, kimilerini kanştırıyor, toz bağlamış rafların önünde kendimizden geçiyorduk. L îlgimiz çoğunlukla çevirilerdeydi, Ahmet Haşim'lere, Reşat Nuri'lere, Halit Ziya'lara dudak büküyor, Dostoyevski'lerin, Thomas Mann'ların, Sartre'ların, Balzac'ların önünde tir tir titriyorduk. Ortaokulu Dame de Sion'da bitirmiş olan arkadaşım, bir ara bir kitabı hızla çekip aldı. Ama yakından bakar bakmaz yüzünü buruşturdu. Çünku onun Fransızca sandığı kitap, hiç tanımadığı bir Türk yazarınındı. Kitabı yerine koyacakken elini tuttum: Adı benim de ilgımı çekmışti, SARDUVAN! Ne demekti Sarduvan? Gerçekten de Fransızca bir isme benziyordu, ama yazarı Türk'tü: Faik Baysal Hiç bilmediğim bu adı atlayıp geçerek kapağını açtım, ilk sayfasının ilk satırını okudum: 'Aramızda Sarduvan köyünü goren var mı bilmem?..' Içimden: 'Demek bir köymüş' diye düşündüm: 'Avustralya'da falan olmalı. Bir seyahat kitabı besbelli. Alsam mı şunu? Bu tür kitaplara da bayılırım.' Aldım Sarduvan'ı. lyi ki almışım. Çunkü eğer almasaydım, hiç kuşkum yok ki bugün, ben Anadolu'nun ve Anadolu insanının gerçek yüzünü böylesine yakından, bu kadar 'içinden' hiçbır zaman tanımayacak ve memleketimin toprağı S A YF 8 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 8 »
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle