Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Gerçek nerede? Peygamberin Son Beş Günü Tahsin Yücel / Can Yayınlan, îst Prof. Yücel'in romanı ironi ve eleştirellikle bezeli 1992/312 s. OZKMİRİNCE Tahsin Yücel'in Peygamberin Son Beş Günü romanı birçok yazarı ve okı>ru şaşırtacak, dahasr öfkelenmelerine yol açacak. Çünkü Tahsin Yücel bir anaanlatısı olan bir roman yazmış. Tahsin Yücel'e şaşıracak, dahası ona öfkelenecek olanları çok iyi anlıyorum. Bunlar son on ydda ortaya çıkan bazı yazarlar ve okurlar. Temelde bir göstergebilimci, bir ölçüde de yapısalcı bir metin çözümlemesini öneren bilimadamı Tahsin Yücel, "Yazın yapıtı bir dildir her şeyden önce, varlığı sözün varlığıyla karışır. Söz de, biliyoruz, her zaman tek, bireysel, yeri doldurulmaz bir değerdir" cünılesini ilk yazanlardar. bııidir ülkenıizde. Birinci cümle göstergebilimci, yapısalcı bir anlayışın ifadesi. tkinci cümle ise, özellikle "bireysel" sıfatıyla tam anlamıyla modernist bir anlayışı simgeliyor. Tahsin Yücel, yazın yapıtı ile dil ilişkisini sergilerken, her zaman, "her şeyden önce" koşulunu eklemiş ve bunu hiç unutmamıştır. Ne var ki bu cümledeki "her şeyden önce" koşulunu anlamayan ve onu yok sayan birtakım indirgemeciler, yazın yapıtı için anlamın bir koşııl olmadığını; dilin bir öykü ya da anlatı aracı olmayabileceğini; giderek, kendi kendinin nesnesi olabileceğini düşünmeye başladılar. Şimdi, kimileri (klasik gerçekçiler) onun tükürdüğünü yaladığını, kimileri de (alafrangacılar) onun savunduğu siperleri terk ettiğini ileri sürebilirler. İkisi de yanlış. Çünkü yazın çözümlemesinc ilişkin olarak kullanılan bir cümle, yazınsal yaratının varoluş yöntem ve süreçlerini özetleyen bir cümle olmayabilir. Çünkü, insanı bir sanat yapıtını yaratmaya yönelten dürtü, malzemeden (dilden, biçimden, sesten, renkten) değil, şu ya da bu ölçüde bir mesaj içeren bir nesne yaratmak gereksiniminden kaynaklanr. Yazar Tah" sin Yücel, kaynaktan sanat yapıtına, bilimadamı Tahsin Yücel ise sanat yapıtından kaynağa gitmektedir. Peygamberin Son Beş Günü'nü yazan Tahsin Yücel karşısında şaşkınlığa düşecek olanların anlayamayacaklan işte bu dur. Tabsin Yücel'in birçok bakımdan çok önemli bulduğum son romanını okurken, takma adıyla 'Peygamber' şair Rahmi Scnmez'i tanıdıkça, zihnimde, onunla Dostoyevski'nin Cinler'inin önemli bir kahramam olan Stepan Trofimoviç Verhovenski arasında, sinematelevizyon deyimiyle söyleyecek olursak, bir tür bindirme / superpose, superposition) başladı. Aslında biri ötekinin fotoğraf olarak negatifi, ama ikisini de gerçek dışına iten güç ya da dürtü aynı: Vehim. Yani kuruntu. Bu kuruntu ikisinde de çift kişiliğe, çift kimliğe yol açıyor. Bence bu çift'lik konumu, bir bölünmeden çok, bir tür örtüşmemekten kaynaklanıyor. Çünkü bu çift'lik, kişiliğin içinden çıkmıyor, dışardan empoze edüiyor. Rahmi Sönmez, bu dışardan empoze edilen olguya boyun eğiyor, ve yaşamının sonıına doğru bu dışardan empoze edilen olgııyu giyinip onunla özdeşleşiyor. Peygamberin Son Beş Günü, çoğul okumanın ve yorıımlamanın uygulanmasına olanak veren ideal bir yapıt. Ruman, bir yandaıı, metin içi boyutlarıyla, bir yazın yapıtının her şeyden önce bir dilsel üretim olduğunu doğrularken, bir yandan da, bir yazınsal yapıtı başka metinlerden ve metnin kendisinin bizi gönderdiği somut dünyadan yalıtarak okumanın olanaksızlığını kanıtlıyor. ü t e yandan, metin dışı boyutları bakımından, elimizdeki metin, roman kimliğiyle bir roman ormanında yerini alıyor ve anlatılan şey (ne ise) gelip belli bir toplumsal zaman ve mekâna oturuyor. Şimdiye kadar okuduğum değerlendirmelerde rastladığım, ironi, mizah ve cleştirel bakış, metin içi bağlamda, dilin çok nesnel kullanımmdan (ben buna maç anlatımı diyorum, Tahsin Yücel ise resimsel anlatım diyor) kaynaklanıyor. Bu söz konusu ironi, mizah ve eleştirel bakış, metin dışı boyutlarda, okurun bilgisel durumu oranında ortaya çıkıyor: Uğruna hapse girikn potansiyel devrimci kitle (işçi ve köylü sınıfları), sınırsal karakterini yitirip yığınlaşarak, kentin çevresinde kurduğu kolonilerde yığışımlaşarak, kente karşı saldırıya geçmiş ve devrim yapmadan, tıpkı Roma'yı yıkan barbarlar gibi kenti yıkmıştır. Ama bu devrimci ideolojiden yoksun yığışımın ortaya çıkışını, devrim adına onlar için hapse girmeyi göze alan (hapse giremediğine üzülen öncü ve şair fark etmemiştir ve hâlâ aynı saflarda oldukları kuruntusu içindedir. Peygamber ve şair Rahmı Sönmez'in Taksim Alanı'nda yürürken bir devrimci kitleninön saflarında yürüdüğü yanılsamasına, daha doğrusu sanrısına kapılması, onun içindebulunduğu yalıtılmışlığın, bilinçsizliğin sonucudur. Rahmi Sönmez'in bir antitezi konumunda olan toruııu Nâzım ise, bi linçli ya da sezgisel olarak bu gerçeğin f arkındadır. Bu nedenle de emekçi kitle ile birlikte değil, ama ona karşın devrim yapmak istemektedir; ve bu ters konum yüzünden devrimciliği terorizme dönüşmüştür. Ama Tahsin Yücel, üzerine anaanlatısını yerleştirdiği bu olguya romanında bir metin içi öğe olarak yer vermez. Bunlar romanın satır aralarına sanki görünmez mürekkeple yazılmış gibidir. Tahsin Yücel'in romancı gücü, yazdıklarında olduğu kadar yazmadıklarında ortaya çıkmakta; bizi metin dışına gönderdiği çağrışımlar, metin dışı gerçeklerin öksesine yapışmamakta, ve hemen, tıpkı bir yankı gibi romanın metin içi çerçevesine dönmektedir. Bu yankısal dönüş, nesnel gerçeklerin, yazınsal ve dilsel gerçeğe dönüşmesinin üstün bir örneğidir. tşte bu noktada bilimadamı Tahsin Yücel ile yazar Tahsin Yücel üst üste gelir; ve romancı göz kamaştırmaya başlar. Tahsin Yücel'in bir politik roman yazmayı amaçladığını sanmıyorum. Ama Peygamberin Son Beş Günü, sonuçta, bir politik roman. Bu özelliğiyle, bu romanı, bir gerçekçi ve erken modernist yapıt sayabiliriz. Peygamber ve şair rahmi Sönmez, bir Donkişot, bir Tahsin Yücel 1933 doğumlu. Çoğu Fransız edebiyatından olmak üzere 100'e yakın çevirisi var. "Haney Yaşamah"y!e 1956 yılı Sait Faik Hikaye Armağanı'nı alan Yücel, "Düşlerin Ölümü" ile de 1959 yılı TDK Hikâye Üdülü'nü kazandı. Tahsin Yücel 1984 yazında Azra Erhat Çeviri Yazını "Üstün Hizmet Ödülü"nü de almıştı. Yapıtları: Aykırı Öyküler / Can Yayınlan Ben ve Öteki / Ada Yayınları Çağdaş Düşünce / Ipşiroğlu'ya Saygı / Ada Yayınlan Dönüşüm / Bilgi Yayınevi Vatandaş / Bilgi Yayınevi Yapısalcılık / Ada Yayınlan Yazın ve Yaşam / Yol Yayınlan Yazının Sımrları / Adam Yayınlan Haney Yaşamalı / iZ&n Yayınları Mutfak Çücmazı / Remzi Kitabevi Uçan Daireler. Düşlerin Ölümü, Yaşadıktan Sonra, Anadolu Masalları, Dil Devrimi ve Sonuçları. Muttaza, bir Stepan Trofimoviç Verhovenski, bir Oblomov gibi bir tipi simgeliyor: Bu bakımdan klasik bir roman. Rahmi Sönmez benim zihnimde S. T. Verhovenski'yi çağrıştırıyor, ama birincisi ikincisinin pastişi, öykünümü (simulation) ve benzeri (simulacre) değil, ayrıca roman ile bir başka roman arasında uzak bile olsa bir metinlerarası ilişki söz konusu değil: Bu özelliğiyle de bir postmodern zaman değil. Heterojen değil homojen olması bakımından da gene bir postmodern roman deCUMHURİYET K I T A P SAYI 107 S A Y F A