Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Avusturyalı yazar Ransmayr'tn "Sonuncu Dünya"sı Paslı kente yolculuk YAVVZIMVDMISTOCKHOLM The Last World / Christoph Ransmayr / Roman / Paladin Grafton Publishing / 202 s. Roma'nın büyük ozam Publius.Ovidius Naso, verimlilik ve saygınlığının doruğunda olduğu bir sırada, 51 yaşındayken, İmparator Augustus tarafından Karadeniz kıyısında, "Ta dünyanın öteki ucunda, Latincenin bile konuşulmadığı" bir kente sürüldü. Sürgün kararının nedeni bilinmiyor. Rivayet ise, muhtelü. Ovidius'a bakıhrsa iki nedeni var, bu zorunlu göçün: IIki, ozanın kadınla erkeğin ilişkilerini inceleyip dersler çıkardığı yapıtı Ars Amatoria'nın (Sevme Sanatı) ahlak dışı bulunması ve zamanının şiir kalıplarını alaya aldığı gerekçesiyle şimşekleri üzerine çekmesi. tkinci neden ise Ovidius'un "yanlış bir adım" diye geçiştirdiği, ortaya çıkankmayan bir "olay." Bazı tarihçiler, Augustus'un torunu Julia'nın da aynı yıl "ahlaka aykırı" yaşamdan ötürü sürgüne gönderilmiş olduğuna dikkat çekiyor ve ozanın bir seks skandalına adının karıştığını öne sürüyor. İmparatora karşı bir siyasi komploda rolü olduğu da başka bir tez. Peki, Augustus'un gazabına Ars Arnatoria değil de o muhteşem Ovidius yapıtı Metamorfoses (Değişimler) yol açmış olamaz mı? Bilindiği gibi Ro ma'ya siyasi kariyer yapmak üzere gelen bu soylu ozan, kendi deyişiyle, (Ukçağdan kalma tek özgeçmiş denemesi ona ait) "yazmadan duramadığı" için başlattığı şiirinde ana izlek olarak aşkı işlemiş, döneminin ahlakı ve dünya görüşüne Metamorfoses ile tanı anlamıyla aykırı düşmüştü. Ovidius, geleneksel epik şiir kalıplarından ayrılan bu yapırta canlılar dünyasının, daha doğrusu doğanın, değişimini anlatır. Dafne'nin güzel bir kız iken ağaca, orgücü Arakne'nin örümceğe dönüşmesi... Şiirde yer alan öykülerin çoğu Grek mitolojisinden alınmış, "yeniden anlatümıştır." Fakat Ovidius bunu yaparken, öykülerini, dünyanın yaradılışından tanrıların "o güne" kadar serüvenlerine uzanan kaba bir kronoloji içine yerleştirmiş, yapıtı Sezar'ın tanrılaştırılmasıyla noktalamıştır. Elbette ki bu dönemin egemen güçlerinin tarih anlayışına aykırı bir yaklaşım değil, ancak Ovidius öyküsünü düz bir çizgi doğrultusunda anlatmadan değişim anekdotlarını sürekli olarak yeni açtlardan ele alıp ekleyerek, alt izlekleri yenileyerek aktarmayı seçiyor. Her ne kadar diri ve eğlenceli bir dille yazılmış olsa da yapıtın gözler önüne serdiği dünya hiç de çekici değil. Tanrıların da insanlar kadar acımasız ve başına buyruk olduğunu "dairesel" bir tarih anlayışı içinde aktaran Metamorfoses, Sezar'ın tanrılığını ilan eden sonuyla yazannın karamsarlığını da belgeliyor. Avusturyalı yazar Christoph Ransmayr'ın Avrupa yayın dünyasının ortasına bir yıldırım gibi düşen romanı "Sonuncu Dünya" (Die Letzte Welt), işte Ovidius'un (bir arketip olan) sürgününü anlatı ekseni, Metamorfoses'i biçem olarak almış. Sıradan ya da çizgi üstü bir çalışma değil "Sonuncu Dünya"; kısaca olağanüstü bir yapıt. Georges Perec'in "Yaşam, Kullanma Kılavuzu"ndan bu yana bu kadar yenilikçi ve çarpıcı bir roman okıımamıştım. Alman eleştirmenler, Ransmayr'ın çağımızın en önemli romanlarıdan birini yazdığı görüşünde. İki yıldan daha uzun bir süredir üzerinde tartışılmasına karsın "Sonuncu Dünya"nın neden hâlâ dilimize çevrilmemiş olduğu da bir soru. Roman, ortak bilincimize gecikmiş olarak yerleşmeyi hak etmiyor çünkü. Fırtınalı bir deniz yolculuğuyla başlıyor "Sonuncu Dünya." Cotta, Karadeniz kıyısındaki Tomi kentine gitmektedir. Arnacı, Tomi'de (Köstence) sürgünde bulunan arkadaşı Ovidius'ıı (ya da romandaki adıyla, Naso'yu) bulmaktır. Tanrının belası, demirle taş, arası, dondurucu rüzgârla kamçılanan, yoksul bir kente gelir. Yapılarıg hepsi demirdendir: Pencereler, kapılar, merdivenler, çider. "Ve tuzlu rüzgâr vuruyordu her şeye, pas vuruyordu. Pastı kentinrengi." Fakat ozan yoktur ortalarda. Cotta bir yandan Naso'yu aramaya, bir yandan da Roma'dan ayrılmadan öncc yaktığı söylenen Metamorfoses'i yeniden yazmaya koyulur. Birbirine zıt öykülerin anlatıldığı, doğanın ve insanların birdenbire şiddedi değişimler geçirdiği Tomi'de, ozanın yapıtından figürlerle en beklenmedik anlarla karşılaşmaya başlar. Sanki Ovidius'un düş ürünleri kentin içine yayılmış, insanların fantezilerine, düşüncelerine yerleşmiş gibidir. Cotta, çok geçmeden, sadece kendisiyle Ovidius'un değil, bütün kentlilerin sürgünde olduğunu kavrar. Metamorfoses'in adı, Roma'ya karşı başkaldırı çağrısı gibidir: Düzenin kurduğu her anıt, iktidarın kalıcılığını simgelemektedir. Oysa, "hiçbirşey biçimini koruyamaz." Cotta, Romalı bir okutman iken, Tomi'nin bir sakinine dönüşür. Ovidius ölmüştür; o da köyün orospusu Echo'nun ozandan aktardığı öyküleri, nasıl bütün gemilerin, insanların, hayvanların taşa dönüştüğünü dinler. Roman böyle bitmiyor; düz, yalın bir anlatıma da sahip değil. Kıvrımlı, sürekli yeni boyutlara açılan bir dil. Yer yer Broch'un "Vergilius'un Ölümü"nü (ilk bölüm), yer yer de Calvino'nun "Görünmez Kentler"ini çağrıştıran bir biçem. M Teresa ile Laura / Joan N Jose Millâs / Çeviren: Ali özçelebi / Can Yayınlarıl54s. Ispanyol romancı Juan Jose Millâs "Teresa ile Laura"da sürükleyici bir öykü anlatıyor. Varoluşu, bilinci, yaşarrun öteki yüzünü sorgulayan Millâs'ın romanı, yayınevinde çalışan Julio Orgaz'ın bir gün ruh doktorundan dönerken ugradığı parkta Laura adındaki evli bir kadınla tanışmasıyla başhyor. Laura'da, iki yıl önce kaybettiği eşi Teresa'dan bir şeyler bulan Orgaz, çok geçmeden kadına aşık olur. Laura aslında gittiği ruh doktorunun karısıdır. Bunu bilmeyen Orgaz, doktora buluşmalan ayrıntılarıyla anlatmaya başlar... Peter Camenzind Hermann Hesse Çeviren: Kâmuran Şipal Afa Yayınları / 166 s. Alman romancı, öykücü ve denemeci Hermann Hesse'nin şimdiye dek dilimize birçok yapıtı çevrildi. 1946 yılı Nobel Edebiyat ödülü'nü alan Hesse 1962 yılında ölmüştü. Hemen tüm yapıtlarında özyaşam öyküsel özellikler bulunan Hesse "Peter Camenzind"de başansız ayyaş bir yazarı anlatıyor. HiçŞansınYok/Brad HÎC TOK! Williams / Çeviren: Şizen Üstün / Yılmaz Yayınları 144 s. Brad Williams "Hiç Şansın Yok!Mta gerilim, entrika, cinayet ve aşk konularını sürükleyici bir üslupla kaynaştınyor. Bir cinayetin düğümü nasıl çözülür? Katil ne denli akıllı olursa olsun; ondan daha zeki ve akıllı birileri var mıdır? Soruların yanıtını merak ediyorsanız kahramanınuz Nick'in serüvenlerini okumaya başlayın. Yayınevi de kitabın arka kapağına düştüğü "Not"ta buna benzenbir şey söylüyor: Bir solukta okuyup bitireceksiniz... Hiç şansınız yok!" Fakat Ransmayr'ın romanını gerek eleştirmenlerin, gerekse okurların gözünde olağandışı kılan özellik, "Sonuncu Dünya"nın düz (lineer) bir tarih anlayışı yerine dairesel (sirküler) bir tarih anlayışını somutlaştırması. Romanın CUMHURİYET KİTAP SAYI 101 S A Y F A «