05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Arman Vartanyariın fizik ötesisoyutlama üzerine kurulmuş "Oyun"u Cehennem baskalarıdır yun B İ R Biz onlar ayrımı XUtr /AMMMSHPNCAUI İ N C E L E M E K İ T A B dururken, onu Ibsen'den başlayarak Pinter'e kadar Oyun / Arman Vartanyan / Kendi Yayını gelen modernizm çizgisinde bir yere koyuyor, onda modernist çizginin bir bileşimini görüyor. Burada 176 s. oyun yazarı olarak Sartre'ı, Beckett'i de özellikle anmak gerekli. Adamov'un ilk dönemini de. Çünkü DEMtaöZLİ Vartanyan, onların tiyatro anlayışlarına daha yakın. Arman Vartanyan 1930 do • Oyun'un beş kişisi de Ermeni isimleri tajıyorlar. ğumlu, îstanbullu bir yazar. FaFakat oyun hiçbir yanıyla yerel ya da ulusal değil. kat Türk okuyucuları, tiyatro seTersine, fizikötesi soyutlama üzerine kurulmuş olayircileri onun yapıtlarını tanımırak uluslararası nitelikli. Söz konusu olan insanın vayorlar. roluşsal kaderidir. Oyunun ele aldığı konu, daha Arman Vartanyan, Ermenicedoğrusu teması "dünyada olmak" sorunu. Bu oyude, dokuz tiyatro oyunu yazdı. nun orkestral yapısının çaldığı müzik bu. Beckett'e Amuın Variflnyan Bunlardan bazdarı İngilizcede yayakın bir soyutlukta, ama deformasyonlara basvuryımlandı." Oyun" adını taşıyanı, maksızın. ö t e yandan da Sartre ölçüsünde düşünceen az Ermenice kadar bildiği Türkçede, kendi yayını lerin aktarımına yaslanan bir tiyatro; fakat siyasala olarak yayımlandı. Vartanyan Oyun'u Ermenice yazkaymaksızın, bütün bütüne varoluşsal alanda kaladıktan sonra, Türkçe olarak da yazdı. Oyun, bu dorak. Pinter'in oyunları gibi gerilim, tartışma, fizikkuz piyesin odak noktasını oluşturuyor. itesiyleyüklü. Vartanyan'ın Weasel (The weasel/Sansar, daha Oyun'a göre "cehennem baskalarıdır"; toplumsal doğrusu, belki, Gelincik) adlı oyunu Londra'da, Picyaşam da insanlara mutluluk vermez; dahası bütün cadilly'de, geçen yıllarda, The Theatre in the Square bütüne yalan, aldatma, kıskançlık, bencillik üzerine tarafından oynandı. Oyunu Ingilizceye Etil Bülbülcikurulmuştur. Cehennem bizzat insanın içindedir. yan'la Gail Rademacker çevirmişlerdi. Piyesi sahneKunulmak da olası değildir bundan. İnsanları en ye koyan Ohannes I. Pilikyan'dı. çok düş,ündürmüş olan, varlığı belirsiz "öteki dünya" öyle sanıyorum ki Arman Vartanyan, Türk okuyuvarsa bu dünyadan farklı değildir; sadece biraz dacu ve tiyatro seyircisi üe ilişki kurduktan sonra Ermeha belirsizlikler içindedir; aynı oyun devam eder oranice yazdığı, basılmış olan öteki oyunlannı da Türkda da. Varolmak bir acı ve didişnıedir, burada ya da çe olarak yeniden yazacak ve yayımlayacaktır. Türk orada. İnsanlık, belki de "topyekun bir mahvoluş"a tiyatrosunu Tanzimat'tan sonra Ermenilerin kurdudoğru gitmektedir. ğu, Tanzimat yazar kuşağının Ermeni tiyatro sanatçıBüsbütün soyııt olmayan, ama dünyanın her yerinlarıyla birlikte çalıştıkları düşünülürse, bugünkü de bulunabilecek bir ortamda (bir mağazanın önünTürkiye'deki kopukluk ve habersizlik zor anlaşılır. deki yol ağzında), kişilikleri fizikötesinin sınır çizgiVartanyan'ın Oyun adlı piyesini okuyan okuyucu sine yakın bir yerde bulunan iki kadın ile üç erkek, yapıtın olgunluğu, düşünsel ve teknik gelişmişliği baştan sona bu "dünyada olmak" (etredanslekarşısında şaşıracaktır. "The Weasel"i sahneye komonde) sorununu didiklerler. Oyun sahnelere böyan Pilikyan, Vartanyan'ın tiyatro yazarlığı üzerinde lünmemiştir. Onu sahneye koyan, isterse, iki bölüme ayırabilir. Varolmanın ipliğini pazara çıkaran bu tartışma saçma tiyatrosuna varan bir kırıİma noktasıyla sona erer. Oyunun özelliği, Beckett tiyatrosunda olduğu gibi dünyayı değişime uğratmadığı halde, gene de varoluşla fizikötesinin sınırlarında gezinmesindedir. Gene, o, Sartre ölçüsünde oyununu düşünceler üzerine oturtmuştur; fakat siyasal bir bildiri vermekten de uzaktır. Oyun'da, öteki dünyadan gelen kişilerden biri: Yeğişe, bir ara şöyle bir şey söyler: "Ben ayrılalı çok oldu. Yalnız hatırladığıma göre çevremde uçsuz bucaksız bataklıklar vardı ve sivrisinekler canıma okuyordu. Turna sürüleri gidiyor ve geliyordu..." Bu tür şiirsel anlatılar azdır oyunda. Daha çok olmaması için Vartanyan'ın, belki Irlanda tiyatrosuna yakınlık duyması gerekiyordu. Başka yazarların teknikleriyle ve dünyalarıyla benzetmeleri, henüz okunmamış olan oyunun biraz tanımlanabilmesi için yapıyorum. Vartanyan'ın en yakın olduğu yazar bence Pinter'dir. Ama bu oyun kendi kendisini anlatıyor, hiçbirinin izleğinde değil. Kendi kişiliğini taşıyor. Arman Vartanyan İstanbul'da, Nişantaşı'nda ya$ıyor. D Arman Vartanyan Istanbul'da yasıvor. S A Y F A e "Hum" Zamirinin Serencamı / Cemil Oktay, Bağlam Yayınevi, îst. 1991 / 160 s. Prtf.Dr.ALİYAŞMSMUBAY* îstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesiöğretim üyelerinden Prof. Dr. Cemil Oktay'ın daha önce çeşitli yerlerde yayımlanmış olan makalelerinden oluşan kitabı, esas itibarıyla devletsivil toplum ilişkisinin yönetselbürokratik, yargısal ve siyasal kültürel meselelirini ele alan bir çahşm'a. Yazarın çözümlemelerindeki hareket noktası, kendi deyimiyle şu: "Bütün rejimler seçkincidir. Ancak, seçkinlerin kitlelerle diyalog halindc olabildiği rejimler, çoğulcu ve özgürlükçü demokrasileri simgeler. özerk ve özgür bireyin vazgeçilmez hakları üzerine inşa edilmiş, dünyevi bir hukuk düzeni çerçevesinde, kitlelerle diyalog kurabilen seçkinlerin ıızun süre kısır ve sığ tartışmalarla oyalanması miimkiin değildir. Başka bir deyişle, seçkinlerin yaratıcılığı, özgiir ve özerk bireyin varliğından, açık ve saydam örgütlenmiş bir kamu yaşamından geçer." Bu, Türkiye'de ne kadar başarılmıştır veya henüz başarılamamışsa sebepleri nelerdir? Kitabın bütünü göz önüne alındığında özerk ve özgür bireyin varlığma dayanan bir toplum örgütlenmesinin gerçekleştirilemediği, tarihsel bilgilerin ve olgulann ışığı altında gösterilmektedir. örneğtn, 1876 Kanunu Esasisi üzerindeki en hararetli tartişmaların sonunda "hum" (onlar) zamirietrafında yoğunlaşan bir gramer tartıjmasına dönmüş olması, bu bÜgi ve olgulann en dikkate değenlcrindendir. Kitapta bclirtildiği üzere, "hum" lartışması Kuran'dan kaynaklanmaktaydı. Ali İmran Suresi'nde "bir hüküm verirken, bir şey yaparken onlara danışınız" sözü, "onlar"dan kimlerin anlaşılması gerektiğine dair müphemiyet içerdiğinden, cevapların da farklılığına yol açmıştır. Bu bağlamda, Osmanlı yönetim zihniyeti bakımından "hum" hiçbir zaman halk olmamtş, seçkinci anlayış hâkimiyetini her za marı sürdürmüştür. Çünkü, yazarın da vurguladığı gibi Osmanlıda siyaset daha çok seçkinlerin işi olup, bilnıe ve devlet yönetiminden anlama meselesi idi; bu yüzden yorumu ne olursa olsun "hum", yani halk siyasetin temeli olamazdı. Bu seçkinci siyaset anlayışının hâlâ değişmemiş olduğunu, kitaptaki çeşitli meselelerin çözümlenmelerinden anlıyoruz. örneğin, "Devlet mİ Birey mi?", "Siyasal Paıtili Bir Yıl", "Kuvvetler Ayrıhğı tlkesinin Yargı Açısından Anlamı ve Türkiye Örneği" gibi makaleler bu doğrultudoki çözümlemeleri içecmektedir. Bu makalelerdeki vurgular, Türkiye'de siyasetin, iktidarın, hatta ulusal hayatın hcmen her yönünün devlet sembolü etraf ında toplandığına; seçkinlerin kendi kaderlerini devlete sadakatle özdesleştirdiklerine, dolayısıyla kitleden de aynı sadakati eksiksiz istediklerine işaret etmektedir. Bu husus, sivil toplum tesis etme çabalanmızda tartışmalarımızı yoğunlaştırmamız gereken esas meselelere önemli ipuçları sunmaktadır. Cemil Oktay'ın edebi ve akıcı üslubu, tarih bilgisi ve analitik bakışı, söz konusu ipuçlarını gözümüzde dahanetvecanlı kılmaktadır. CUMHURİYET KİTAP SAYI »§
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle