Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
tnci Aral bir kadının mutlulugu arayışım anlatıyor Kurulu düzensizlikler MELknum Ölü Erkek Kuşlar / Inci Aral / özgür yayın Dağıtım, İst. 1991 / 430 s, / 32.000 TL. İnci Aral'ın son kitabı ve ilk romanı "Ölü Erkek Kuşlar" yazarın uzun süren suskunluk döneminden sonra geçen günlerde özgür Yayın kitapları arasında çıktı. Roman, kimlik, bağımsızlık ve mutluluk arayışındaki bir kadının sevgi, aşk, evlilik ilişkilerindeki çelişki ve sorunlarını çok boyutlu olarak ve kadınerkek gerçekleri açısından güçlü ruh çözümlemeleriyle irdeliyor. Aral'la bu ilginç kitabı üzerinekonuştuk. Niye "Ölü Erkek Kuşlar?" Romanın baş kişisi Suna, neden yaşamındaki iki erkeği, Ayhan ve Onur'u sonuçta kuş imgesi altında betimliyor? ARAL Romanda yürekliliğin, ataklığın, yaşam enerjisinin ve sevincinin simgesi olarak kullandığım kanatlar, belli bir noktaya kadar söz konusu üç kişiyi ayakta, hatta uçuş konumunda tutuyor. Ama sonradan toplumsal çevre ve tarihsel bir dönemin baskı ortamında bu kanatların önce zedelendiğini, ardından kırıldığını görüyoruz..Kanatlarla yola çıkıldığında ve gelişen olaylar bağlamında, ölü kuşlar romanın adına çok uygun düşüyor bence. Buradaki cinsiyet yüklemesi iki erkek kahramanın ve genelde erkek K I T A P T A N B I I I I l I M Kanatlar O akşam üçüınüz bi/.ıtn evdeki yuvarlak masanın başına oturduğumuzda her şey her zamunki gibi görünüyor gözüme bir an. En küçük bir çekingenlik, sakınma yok sanki aramızda. Ayhan'la Onur, ben aralarına üzerinde pazarlık yapılacak biri olarak oturmamışım gibi, bu geceden önceki ıçtenlik ve yakınlıkla şakalaşıp konuşuyorlar uzunca bir süre. öyle ki, bir ara, hiç bir aksaklık yok işte, hepsi geçti kapandı, biz eski halimize donüverdik yanılsamasına düşüyorum. Oysa ber birimiz konuşmak üzere bir araya gelmiş olduğumuz konunun kendiliğındcn, bir an önce uçtlmasını bckler durumdayız. Ben her ikisine de bir konuşmayı izleme ve sürdürme ycteneklerimi birdenbirc yitirrnişim gibi, taşkın bir heyecanla bakıyorum aralıksız. Onur konuyu Ayhan'ın açmasını bekliyor doğal olarak. Ayhan ise benim devreyc girmemden yana görünüyor. Ama zaman ilerliyor vc arada işin kendisine düştüğünü kavrıyor. Heyecanlanıyor birden, kendine güveniyle her zamanki rahatlığı yok oluyor sanki. Bekliyor, tedirgin bize bakıyor. E, Onur, neler oluyor anlatsana, diyor, kaçarnak bir tavırla. Ne anlatmamı istiyorsun? diye soruyor Onur gülümseyerek. Konunun değiştiftimn farkında ama bilmczlikten geliyor besbelli. Serüven yaşama hcvesi değil bu sanırım, diyor Ayhan Neden söz ediyorsun? diyor Onur gîzlenmeyi yeğleyerck. Konuşulacak olanın adı baştan konsun istiyor oltnalı. cinsin, bilinen erkeklik imajının tersine, direnme ve ayakta kalabilme yeteneklerinin kadına göre daha zayıf olduğunu düşünmemden ilen gelmiş olabilir. Suna'nın kişiliğini oluşturan ve biri uzlaşmacı öteki uzlaşmaz iki ayrı kutup biçiminde diyalektik bir bütünlük gösteren Su ve Na üzerinde durmak istiyorum biraz: Su, iyi kötü, kurulu düzenlere tutkun, iyi bir eş ve anne olmaya koşullanmış tipik bir ev kadını. Na ise tam tersi. Belki anarşist değil, ama bozuk saydığı tiim düzenlere karşı. Atak ve cesur. Suna'nın iç dinamiği neredeyse. Bu bölünmüşlük, bu çift kişilik nasdortaya çıktı? ARAL Na, Su'ya "Sen benim başkalannın öngördüğü, olmamı istedikleri yanımsın" diyor. Ayrıca ıkılı ılışkıkrdeki başarısızlığımızı çocukluktan başlayarak koşullandırıldığımız kadın ve erkek olma rolleri biçimliyor bana göre. Geleneksel, cskinıiş bir dünya görüşünün çerçevesi içinde kurallar, öngörmelerle büyütülüyoruz çoğunlukla. Bu bizi mııtsuz insanlar haline getiriyor. Hem kendi kendimizle hem de siirekli değişen bir dünyadaki gelişme hızına ayak uyduramayan kimi insanlarla çatışma içine sokuyor. Çocuklıık çağındaki koşullanmalan yenebilmek çok zor. Suna'nın Na olan yanı "bir erkeği her yönden mutlu etmek üzere yetiştirilmiş bir kadın" olmamaya, bıınun getirdiği acı ve yoksunlukları yaşadıktan sonra karar vermij olan biri. Ama öte yandan bildiğiniz gibi Su da varlığını sürdürüyor romanın sonuna dek. Bu bölünmüşlük ve çelişkiyi düzeyi ne olursa olsun her kadının içinde taşıdıgına inanıyorum ben Romanın kendi izleği içersinde, bıkmadan, eleştirel bir gözle yinelediği "Kurulu düzenler" var. "Kurulu düzensizlikler" diyor Na bunlara, neden? ARAL Evlilik, toplumumuzda "kurulu düzen" olarak nitelenen bir kıırum. Bence birçok zaman ve durumda insanlar insanca duygularından bu düzeni ne olursa olsun sürdürmek uğruna özveride bulunuyorlar. Çoktandır bu kurumun kadın ya da erkek, insanın iç gerçekleriyle bağdaşmadığını düşünüyorum. Na'nm iki evlilik deneyimi var romanda ve her ikisi de tüm gayretine karşın olmasını istediği biçimde yürümüyor. İki farklı evlilik geçiriyor, ama her ikisi de bireyin duygusal ve bedensel özgürlüğünü fazlasıyla kısıtlayan evlilikler olarak aynı biçimde sonuçlanıyor belki de... Suna, sevme ve âşık olma hakkını, aynı anda ikisi birden, kullanmak istiyor. Onur'a âşık, ama Ayhan'dan vazgeçemiyor. İç dünyasındaki bölünmüşlük yanında bir de iki erkek arasındaki bölünmüşlüğü yaşıyor. Peki, bunca acı niye yaşanıyor? Kaldı ki Ayhan da onun âşık olma özgürlüğüne bir yere kadar destek olmaya çalışıyor... ARAL Evet, gelip geçici bir duygu olduğuna inandığı sürece... Sonuçta bu üç kişinin teorik olarak iyimserlikle kabul ettikleri bu durum duygusal planda tıkanıp kalıyor. Şu var, bizde sevgi de evlilik de aşk da çok abartılıyor. Bunlar hep ömürboyu biçiminde algılanıyor. Bence insanın yapısı bu değil. Ama öte yandan insan ömür boyu dayanak ve güvence de arıyor... ARAL Öyle, ama aynı zamanda insanın coşkusu ve heyecanlarıyla çelişen, bütün bunlardan cay mayı gerektiren bir özlem bu. Buna yeniliyoruz ve kolumuz kanadımız kırılıyor işte böyle. Bana kalırsa insanda bu duyguyu yaratacak kişi birçok kez değişebilir. Peki, en üst düzeyde, bireylerin kusursuz bir uyum gösterdikleri bir aşk sürecinde bile aşka ne kadar ömür biçilebilir? Cemal Süreya'nın dediği gibi en büyük aşk bile on sekiz aydan fazla sürmez mi ? ARAL Aşk belli bir süreçte bir imgeye bağlılık duygusudur. Gerçek duygusu zaman içinde onaya çıkar, birlikte yaşama sürecinde insana özgü zaaflar ve kafamızdaki imgeyle çakışmayan ayrıntılar o coşkuyu tükenişe götüren zincirin halkaları olarak birbirine eklenir. Ben aşkın, belli bir süre sonunda kesinlikle biçim değiştirdiğini, sevgiye ya da dostluğa dönüştüğünü söyleyebilirim, kuşkusuz en iyi olasılık M C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI •• S A Y F A 5