02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Den iz 'in çekildigi yerde kalan bir tutam anı: Hoşça Kal Dünya fr E Ç M i Ş i N G E L E C E 6 I DEFTER'in yeni sayısı MELİH CEVDAT ANOAY / Eksiltilmiş yaşam parçaları Hoşça J^al^ Dünya / Deniz Başaran'dan Kalanlar.../ Hazırlayan: Mehmet Başaran Cem Yayınevi / 136 s. / 5.000 TL Kod No: 022.452 IU1M \ k W 1*1 ,t Sinema sanatına yaklaşmamı sağlayan filmlerden biri, Italyalı yöngtmen Antonioni'nin, bizde "Cinayeti G ö r d ü m " adı ile gösterilen filmi olmuştur. İngilizce adı "Blow u p " idi, büyütmek anlamına (fotoğraf filmi ıçin). "Cinayeti Gördüm"de, cinayet filân yoktu, yanılmıyorsam, sinema bu adı müşteri çekmek için koymuştu. İnsanlar, genellikle; cinayeıe büyük ilgi duyarlar; özellikle sinema seyircileri böyledir. Umberto Eco'nun bütün dlinyada okunan "Gülün Adı" adlı romartı da bir cinayet romanı olarak okundu, filminin ilgi görmesi de bundan olsa gerektir. Şakacı Eco, romanı hakkında böyle bir söylentinin çıkmasını körüklemiştir sanıyorum. Ncden olmasın! Dünyaca ünlü nice büyük roman, cinayet konusunu işlememiş midir? Okur, soluk soluğa cinayeti bekleyedursun, romancı, yapacağını yapar, sanatmı, o büyülü iksiri okura içirivcrir. DEFTER dergisinin ŞubatMart 1990 (on ikinci) sayısında Doğan Özkan, "Değerlendirmeler Üzerine Bir Deneme" başlıklı yazısında "Gülün Adı"nı bu açıdan inceliyor ve gerçekten ilginç açıklamalara varıyor. O romanı zevkle, merakla okumuştum, fakat Sherlock HolmesDr. Vatson ikilisi ile Baskervilleli WilliamAdso ikilisi arasındaki benzerliği yakalayamamışcım. Meğer böyle bir yakıştırnu, Ortaçağ Sherlock Holmesi yakıştırması varmıs, yaygınmış. Öyle ya, "Baskervilleli William" adındaki "Baskerville",, ünlü "Baskervillc'lerin Köpeği" adlt romanı çağnştırmıyor mu? Dahası var, Dr. Vatson'un adından ilk vc son harfleri kaldırırsanız, geriyc, rahibin çömezinin adı (Adso) kalmaz mı? Öyle ise "Gülün Adı"nda, ünlü polis hafiyesi Sherlock Holmes'le, dostu Dr. Vatson yenidcn karşınuza çıkmışlardır. Sayın Doğan Özkan'ın yazısında başka bir ilginç yer daha var, onu da kendi ağzından dinleyelim: "Ancak değinmek istediğinı nokta, Eco'nun nedensiz (aynı zamanda sofistıkc) göstergesinin, romanın adının, Türkçe uzayına girdiğinde, tasarımcısını şaşkınlıga düşürecek şekilde beklenmedik bir alegoriye dönüşmesi; veya bir metaforun, Türkçe uzayında paranomia (eşadlılık), belki de nolysemia (çokanlamlılık) tuzağına yakalanarak, basit bir cınasa dönüşmesi ve göstcrgenin nedensizliği ilkesinin zedelenmesidir. Bu bağlamda Türkçe'de Gülün Adı, 'Gül'dür. Belki de gülünce yanagımızda açılan gülü, , dilimize taşıma kıvraklığını göstergcledigimizdendir.'V Gerçekten çok lıoş bir "azizlik" bu. Okuyanlar anımsayacaklardtr, "gülme" konusu, romanda "lsa güldü mü, gülmedi mi?" biçimindeki gerçekten çok ilginç bir tartışma çerçevesi içinde yer alır. Şöyle diyor Sayın Doğan özkan: "Eco'nun romanının düşünsel özünü Ortaçağ da kilisenin 'gttlme'de kutsala karşı bir tehdit görmesi olusturur. Bu oluş, Aristo'nun Poetica'dan sonraki kitabı olan Comedia'nın kilisece ortadan yok edilmesi ile simgeleştirilir." Gerçekte Umbcrıo Eco'ya bu azizliği oynayan, Özkan'ın da dediği gibi bizim dilimizdir. Nerden bilsin zavallı Eco, Türkçedeki " ş ü l " ile "gülme" arasındaki benzerliği! Defter Dergisi, benim dikkatle, dahası merakla izlediğim ve çok sevdiğim dergilerden biri. Onu çıkaranlarla tanıştım, bilgilerine, kültürlerine hayran oldurn. Elimizde bulunan sayıdaki yazılardan, özellikle, "Bir Kavram Olarak Alet, Mantık ve Parti" baslıklı konuşmadan (Aydın Çubukçu, Orhan Koçak, lskender Savaşır) burada söz edemediğim için üzgünüm. Çünkü o yoğun ve çok dallı konuşma küçük bir güzlem yazısının içine sığmaz. Okuyorum, düjünüyorum, yararlanıyorum. Defter (edebiyattarihpoliukatclsefc) / Ikı aylık dergi / Metis Yayınlari ZEKİ COŞKUN Deniz, "yaşam kırıklan" diyor buna: Yeryüzündeki varlığımıza anlam' kazandırmak, "yaşamayı yaşamak" isteriz hep. Düşlerimiz, onlar yoksa bile savlarımız vardır, hayatı kendimizin kılmak için. Bizim dışımızda biçimiendirilen dünyaya birşeyler katmaktır yaşamak. Koşaradım giden zaman içinde "birşeyler"in fiyatı anar hızla. Bedel artar. Tam bir çizgi tutturur gibiyken, tutkularımızı ya da tutkularımızdan birini bir ucundan tam yakalar gibiyken dış dünyadan bir şey(ler) gelir. Tökezleriz. Yeni bir tuıku, ycni bir yön yaratılır, ya da savrulup gidcne inatla yeniden, yeniden yaklaşmaya çalışılır. Oysa ara biraz daha açılmış, bedel biraz daha yükselmiştir. Kcndimizi varetmek için üstüne gittiğimız dünyanın baskınlaştığı fark edilmez uzun süre. Hırsımız, kendi sesimizi içimizde yankılayıp durur. Oysa daha az yara almak için sinmişizdir. Yankıiar sürse de sesimiz kısılmıştır. Böyle de yaşamaya alışılır; ta ki yaratmak istediğimiz kimliğe, dünyaya ıhanct noktasına gclene dek... Deniz Başaran yaşama tutkusunu, varolma hırsını tüm bunlarla birliktc tajıdı, korudu. "Sıradıjı, coşkulu, umutlu, sıcak bir düjü yaşamak istiyorum." Ellerimi, yüreğimi, beynimi yaşama katmak isıiyorum. Yaşanıı yeniden yaratmak istiyorum. Onu yaşamak istiyorum. Zamanın ötesinde" diyordu günlüğünde. Ama "Ellerim üjüyor" cümlesiyle başlıyordu bu büyük tutkular! 3 Ağustos 1989 Çarşamba gününe geldiğimizde, 34 yıl •npı Onu fU*$r** #uN tu Deniz Başaran (19551989) dır biriktirdiği "yaşam kırtkları"yla dünyadan ayrılmaya karar verdi. Şimdi elimizde notlar, günce yaprakları, şiirler, mektuplar, gazete yazıları; "kırıklar"ın üstesinden gelmek, hiç değilse üstünü örtmek için kâğıda dökülmüş düşünce, arayış, uğraş dolu bir tutam anı var Deniz'den: Hoşça Kal Dünya... Ve şiirin gözeneğinde bilgelikle damıtılmış, dış dünyadan özenlc kaçınılmış bir sevgi yansıyor. Hoşça Kal Dünya'dan. Arayışjarını, uğraşlannı Deniz'le birlikte yaşayan sürdüren babası Menmet Başarın, onun gerçekliğine eşlik ediyor. "Yorgunum çok yorgun/başım zindan/belki ben kanıyorum" diyebilmek, ona eşlik etmekten de öte; tutkulu, acılı bir paylaşmayla mümkün olsa gerek. D K İ T A P T A N B İ R B Û L Ü M Bir şeyler yapmak, ama ne? .••Bir şeyler yapmak, ama ne? İnsanlar ne yapıyorlar? Yaşıyorlar. Yaşamak için çalışıyorlar. Çalışabilmek, para kazanabilmek için boğuşuyorlar. Bir yer edindiklerinde, en azından edindikleri konumu koruyabilmek için savaşıyorlar; yalan soyleyerek "Siyasal ilişkilerini uyumlu" tutarak, daha hep daha fazla kurallara uyarak, "tecrübe edinerek", "hata" yapmayarak... Sonunda ne oluyor? Belki bir ev, biriki çocuk, dost mu düşman mı bilinmez biriki tanış edinerek boş zamanlarında insanları daha iyi değerlendirebilmek ve ahkâm kesmek için kitap okuyup fılm izleyerek... Ve bir gün ölüm geliyor. "İyi insandı" deniyor. "İyi yaşadı", Çocuk yetiştirdi, ailesine baktı, iyi de çalıştı. Sıra onun çocuklarında artık. Kurallardan netret ediyorum. Öncelikle doğanın yasalarını anlamıyorum zaten, insanlarınkini hiç anlamamam çok doğal. Yaşamak için bir başka canlının ölmesi gerekliliği bana korkunç geliyor. Amaçsız bir boğuşmaya kapılmış gidiyoruz. Doğa yasaları acımasız, insanlar doğadan örnek almışlar. Doğanın yasalarından daha acımasız ınsanın yasaları. Daha incelmiş, ama daha acımasız. Hayvanlar yaptıklarını ahlak kaygusuyla yapmıyorlar, yaptıklarına akılcı nedenler aramıyorlar; birbirlerini öyle gerektiği için öldürüyorlar, canları öyle isteği için, ya da doğm olan bu olduğu için değil. Yargılamıyorlar, pişman olmuyorlar... 3. tekll şahıs diliyle kendisi •••Ailesi üzerinde dolaşan kara bulutlar tatsız bir sonuca ulajmış, araya girmeler, gitmeler gelmeler... Ev değişikliğı onu arkadaşlarından koparmıştı. Dostoyevski'nin bir kahramanına söylettiği "insan herkesten sorumludur" yolundaki sözleri okuduğunda şaşırmış, Erden aklının değerlendirmesiyle, "Bütün bu savaşların, açlıklann, adaletsizliklerin sorumlusu bizleriz" diye düşünmüş, herkesten sorumlu olmayı yasam ilkesi haline getirmişti. Zaman ona dünyayı daha iyi anlama olanağı tanıdığında, insanların değil birbirlerinden, kendilerinden bile sorumlu olamayabildiğini, yaşamın onları bir yaprak gibi sürükleyişlerine aldırışsız, günü yaşadıklarını fârketti. Bu onu irkiltti. Yazmak için kendine haklı bir neden buldu. Yıllarca.yazdıklarını hiçbir yerde yayımlamadı... Sb Nasılsınu Bugünlerde ben kendime ağır geliyorum yıkıverip acıları bir köşeye sevinçler döşeniyomm yalnızlıkları aralayıp sevgiler yükleniyorum siz nasılsınız S A Y F A 9 CUMHURİYET KİTAP SAYI II
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle