02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mary Lee Settle, yeni kitabında da Türkiye'yi yazıyor 197274 arasında Bodrum'da yaşayan Settle, Bodrum'da geçen "Kan Bağı" adlı kitabıyla ABD'de Ulusal Kitap Ödülü'nü almıştı. Settle şimdi de "Türkiye lzlenimleri"ni yazıyor. Bodrum'da bir Amerikalı YILDIZ YAĞCI CHARLOTSVILLE/ VIRGINIA menkaıı cdcbiy.itirn.la saygın bır yerı ol.ırı (iüncylı yazar Mary Lee Settlc'in VCashington'da son kitabı için düzenlencn tanııma gününc gittiğimdc büyük bir sürpri/le karsılaşlım. Dinlcyicilerin sorularına verdiği cevaplardan Bodrum; da üç yıl yaşadığı ve Kan Bağı (Blood Tie) adlı Amerika d.ı 1978 Ulusal Kiıap Odülü'nü kazanan romanımn Bodrum'da geçliği vc halcn Türkiye ilc ilgilı bir kiıap üzerınde çalıştıği anlasıldı. Bütün bııııları anlatırken Türkiye'den ve Türklerden o denli olumlu vc sevecen sıiz ediyordu ki burada ülkemızle ilgili sürekli olumsuz habcr ve yorumlardan sonra bunları duymak benı çok etkiledı. Kalabalik salonda bıı dost ya/.arı dinlerken, ülkeınizin tanıtımında sanaıçı ve yazarların ne kadar etkin olabileceklerinı düşündüm. Charlotsvijle, Virginia'daki evinde yaptığımız söyleşinin Kan Bağı ve Türkiye ile ilgili "bölünılerini aşağıda sunuyorum. Kan Bağı nasıl ortaya çıktı? Bit yere, o yeri yazınak için gitmem. Yunanistan'ın Kos (İstanköy) adasındaydım. Çocuklar bana taş attılar. "Tamam, burada daha fazla duramam" dedim. Türkiye hakkında altı mıl uzakta nlırusı dışında hiç bir şey bilmiyordunı. Bodrum denen yerın ışıklaıını geceleyın görebılıyordum. "Ben dc gidip Bodrum'da yaşarım" diye düşündüm. Bodrum'a vardığımda memurlara "Yunanlılar bana çok kötü davrandılar, Türklere sığınmaya geldim" dedim. Beni çok candan karşıladılar ve Bodrum'da tam üç yıl kaldım. Oradayken 17. yüzyıl tngilleresi ile ilgili bir kiıap yazdrm. Bu arada aramızdaki kültürel alışveriş eksikliğine karşın Bodrum sakinleri ile yoğun ve olağanüstü dostluk bağları kurmuştum. Bu paradoks kafamda sorular yarattı. Hangi yıl oluyor bu? 1972'de gittim Bodrum'a. Fakat 1974'te Hapishaneler (Prisons) adlı kitabımı bitirinceye kadar Kan Bağı'nı düşünmedim. Bu kadar az bilinmesine, bu kadar az öğrenilmesine karşın bu insanlar ömrümde tanıdığım en dost insanlar diye düşündüm. Aramızda ortak çok şey var. En önemlisi dostluk. Kafamda öncedcn bir imaj olmadan hiçbir kitaba bajlayamam. Kan Bağı için kafamda beliren imaj da deniz dibine dalışlanm sırasında 40 metre derinlikte gördüğüm bır ruj oldu. Ege Denizi dibinde, o rujun ne aradığını merak edip durdum vc yanıcını bulmak için de Kan Bağı'nı yazdım. Kan Bağı'nı okurken sonuna neredeyse dört sayfa kalıncaya kadar rujdan söz edılmez. Nedcn Kan Bağı? Bu kitap için düşündüğüm 15 kadar isim vardı, ancak birden Kan Bağı tam aradığını isim oldu. Çunkü insanlar arasındaki dostluk kan bağı gibi. Kültürel ve geleneksel ayrılıkları aşan bir bağ. OtobiyoRrafik bir roman diyebilir miyiz? Hıç değıl. Kitapıakı hıç kimse benim gittiğim nedenle orada byiunmuyor. Kitabımı yazarken yaşayabileceğim sıcak ve ucuz bır yer arıyordum. Bız yazarlar sıcak ve ucuz olân her yere giderız. Gitmıj olduğum için de kendımı çok şanslı sayıyorum. Tek otobiyografik yanı, orada yaşamış A Mary Lee Settle, Türkiye'nin çok zorlayıcı ve hızlı bır şekılde Avrupalı olmaya çalışmasını hata olarak değerlendırıyor olmam. Bazı seylerin kitapta çok gerçek gözükmelerinın nedeni fark edilmiş olmalarından. Bu da üç yıllık gözlem ile oldu. Hiçbir şeye, yazmayı düşünerek bakmadım... Fakat bir gemi suya indirme torenine gittim, çocukların yeniçeri yürüyüşünü gördüm. Sanırım Basil'in karakceri tanıdığım en az on kişinin bileşiminden ortaya çıktı. Münci, dostum Ismet ve daha birkaç eski sünger avcısının karışımından yaratıldı. Bu insanlar kendi ülkelerinin dışında yaşanacak ideal bir yer arayan tanıdığım birçok tipten oluşuyorlar. Ancak kendilerini de birlikte götürdükıeri için hiçbir yer ideal olmuyor. Kitapta birçok Türk karakter ve onların iç diinyalarını anlatan uzun bölümler var. Bütün bunları nasıl yakaladınız? Dostlarım oldu. Hiçbir zaman bir şeyler "yakalama" amacında değildim. Ama insanları tanıyıp o insanlardan hoşlanıyorsanız, giderek bırtakım şeylere nasıl tepki göstereceklerini kavrıyorsunuz. Kitapta Türkçe sözler ve deyimler de kullanmıjsınız. Ne kadar Türkçe öğrendiniz, yardım gerekti mi? Kan Bağı'nı tekrar yazmam eerekiyordu. Kitaptaki Türkçe, oldukça sorun olacak diye düjündüm. Çünkü gördüğünüz gibi çok nıodası geçmiş bir Türkçe. Korktuğum şuydu; eğer düzcltmeleri iyi eğitim görmüş gcnç bir Türke yaptırırsam, dilin arılığına önem vereceği için birtakım eski sözcükleri çıkarabilirdi. Oysa bunlar köylülerin veya Dürüst Osman gibi insanların konuşmaları... Sonunda daha fazla Türkçe öğrenip düzeltmeleri kendim yapmaya karar verdinı. Ancak önemli bir sorun vardı. Ben Türkçemi köyde öğrenmiştim. Ne zaman bir şey süylemeye kalksam, bana Türkçe öğreten hanım, "Böyle söyleyemezsin, hanımefendiler böyle konuşmaz" diyordu. Beni öyle utangaç hale getirdı kı ağzımı açamaz oldum. Beş yaşında çocuk Türkçesi konuşurken ki birçok şey için yeterli, geriye iki yaşında çocuk Türkçesine döndüm. Bodrum'da öğrenmek istediğimden daha az Türkçe öğrendim. Çünkü herkes İngilizce bılıyordu ve Ingilizce konuşmak istiyorlardı. Hiç Ingilizce bilmeyen insanlarla ye teri kadar birlikte olamadım. Geçen yıl gittiğimde çok daha fazla öğrendim... !">ivriği'de eski bir Osmanlı evinde yaşayan bir kadın bizi kahveye çağırdı. Türkçeden başka bir dil konuşmuyordu. Böyle durumlarda kesinlikle Türkçe konuşmalıyım, nezaket onu gerektirir. Böylece dokuz haftada, Bodrum'daki üç yılımdan daha fazla Türkçe öğrendim. Bodrum'a 16 yıl sonra ilk defa geçen yıl gittiniz. Tanıyabildiniz mi? Tamamen değişmiş. Rıhtımdaki küçük caminin dışında hiçbir şeyi tanımadım. Dostlarımı bulana kadar cami kesinlikle tanıyabildiğim tek şeydi. Türkiye üstüne yazdığınız yeni kitaptan söz edermisiniz? Türkiye tzlenimleri: Bir Yerin Biyografisi, (Turkish Reflections: A Biography of a Place) adını veriyorum. Çok iyi bildiğiniz gibi burada hâlâ Türkiye ile ilgili çok az şey biliniyor ve insanlar sadece gidip geçmişe bakmaya meraklılar. Turist otobüslerine binip bir harabeden diğerine gidip çağdaş Türkiye'yi de harabeleşen bir yer gibi düşünüyorlar. Bu düşünceyi bozmak istiyorum. Kitapta, krallıkları izleyerek geçmişten söz edeceğim. Trabzon'dan başladım, çünkü Trabzon Krallığı son Bizans Krallığı idi. Sclçukluları, Osmanlıları izleyeceğim... Bütün bu geçmtşi izlerken Türkiye'nin bugününü de öğrendim. Bunlardan söz etmek istiyorum. Anlatılacak olağanüstü şeyler var, çok dokunaklı şeyler de var. Tüm bunlar bana, neden Türkiye'yi bu kadar sevdiğimi de açıklıyor. Beni üzen şeyler de var. Şu Ortak Pazar'a girme tuıkusu. Bana öyle geliyor ki Türkiye çok zorlayıcı ve hızlı bir şekilde Avrupalı olmaya çalışmakla korkunç bir hata yapıyor. Avrupalı değil. Avrupalı olmaya çalışmakla da olağanüstü bir niteliğini yitiriyor. Eski sevimli köylü Türkiye'den söz etmiyorum. O saflık olur ve de kimse istemez. Bir mekân duygusu. Bu duyguyu yitirmemeleri gerek ve ben de bu mekân duygusunu yakalamak istiyorum. Türkiye Doğu ve Batı arasında. Dört beş bin yıldan bu yana Doğu ve Batı arasında büyük bir köprü oluşıurmus. Neden şimdi bu işlevine son versin? Neden kendisi olamıyor? C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 11 SAYFA J 8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle