24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Son Araştırmalardan YENİLENEBİLİR ENERJİ: BEYAZ ATLI PRENS Mİ, YOKSA HENÜZ BÜYÜMESİ GEREKEN BİR ÇOCUK MU? 1980’lerin başında doğmuş ve Cahit Sıtkı Tarancı’ya göre yolu yarılamasına ramak kalmış bir akademisyen olarak, şu ana kadarki ömrümde teknoloji babında çok büyük değişimlere tanıklık ettim. Çocukluğumda evimizdeki tek elektronik eğlence kaynağı tüplü televizyon iken, şimdi birçok evde en az bir televizyon, bilgisayarlar, tabletler, oyun konsolları bulmak mümkün. Yine çocukluğumda aile başına bir adet çevirmeli telefon düşerken (bu yazıyı okuyan 25 yaş altı Yrd. Doç.Görkem Üçtuğ nesil “çevirmeli telefon ne ya?” diyor muhtemelen) ülkemizde şu anda nereBAU Enerji Sistemleri Mühendisliği deyse kişi başına bir cep telefonu düşüBölümü Öğretim Üyesi yor. Eskiden belli bir maddi gelire sahip olunmadan alınamayan bulaşık makinesi, çamaşır makinesi gibi cihazlar artık her evin değişmez parçası haline geldi. Bu gelişimin doğal bir sonucu olarak da ülkemizin enerji talebi giderek artıyor. 1994 yılında kişi başı elektrik tüketimi 1300 kilovatsaat civarında iken bu rakam 2004 yılında 2050 kilovatsaate, 2014 yılı itibarıyla ise 3310 kilovatsaate yükselmiş durumda. Nüfusumuzdaki artış eğiliminin süreceği ve her gün gelişen teknolojinin bizlere daha nice yeni ürün sunmaya devam edeceğini göz önüne alarak, bu talebin önümüzdeki yıllarda daha da artacağını söylemek yanlış olmaz. Peki bu artan talebi nasıl karşılayacağız? Maalesef ülke olarak enerji kaynakları açısından şanslı olduğumuz söylenemez. Ortadoğu coğrafyasındaki komşularımızın aksine büyük petrol veya doğalgaz rezervlerine sahip değiliz. Geçen yıl enerji ithalatının ülkemize faturası tam tamına 60 milyar ABD Doları. Bu da bizi mümkün olduğunca yerel kaynakları kullanmaya yöneltiyor. Elimizdeki tek hatrı sayılır fosil yakıt olan linyit cinsi kömür ise son derece kalitesiz ve kullanımı çevresel yönden sakıncalı. Su kaynakları açısından da zengin sayılamayacak durumda olmamıza rağmen bu ülkede “inşaat” denince akan sular durduğu için(!) ülkemizin birçok yerinde neredeyse hiç enerji üretemeden atıl vaziyette duran küçük hidroelektrik santrallar mevcut. Peki bu karamsar tabloyu nasıl düzeltebiliriz? Bu soruya birçok kişinin “rüzgâr enerjisi ile”, “güneş enerjisi sayesinde” cevaplarını verdiğini duyar gibiyim. Genel olarak yenilenebilir enerji adını verdiğimiz ve tükenmeyen doğal kaynaklar vasıtasıyla elektrik enerjisi üretmek olarak özetleyebileceğim bu teknolojiler, gerçekten de bizi kurtarabilir mi? Sizleri bekletmeden cevabı hemen vereyim: Kısmen evet, ama tamamen yenilenebilir enerjiye dayalı bir şebeke sistemi henüz mümkün değil. Gelin sebeplerini birlikte inceleyelim. Yenilenebilir enerji teknolojileri, konvansiyonel kaynaklar olarak tabir edilen kömür, petrol ve doğal gaz yoluyla enerji üretimine göre çok daha çevre dostudur (petrolden elektrik üretimi çok yaygın olmadığı için tartışmanın bundan sonrasında petrolü bir tarafa bırakıyorum). Tabii bu noktada çevresel etkiyi nasıl tanımlamak gerektiği de ön plana çıkıyor. Bu konuda yapılmış binlerce bilimsel çalışma mevcut, ama dünya çapında en çok kabul gören çevresel etki kriteri hiç şüphesiz ki karbondioksit salımlarıdır. Başta karbondioksit olmak üzere birçok sınai atık gaz, atmosferdeki sera etkisini (güneşten dünyamıza gelen ve yerkabuğundan geri yansıyan ışıma enerjisinin bir kısmının atmosfer gazları tarafından tutulması) artırmakta, bu da ortalama sıcaklıkların yavaş ama kararlı biçimde yükselmesine sebep olmaktadır. Küresel ısınma olarak da bilinen bu fenomenin ilerleyen on yıllarda iklim değişikliklerine ve bunlara bağlı doğal felaketlere ve savaşlara sebep olmasından endişe edilmektedir. Atmosfere gerçekleşen sera gazı salımlarının yaklaşık %80’inden enerji sektörünün sorumlu olduğu düşünüldüğünde, çözüm için atılması gereken ilk adımın kimin tarafından atılması gerektiği de ortaya çıkıyor. Yenilenebilir enerji, bu yönüyle dünyamız için bir kurtarıcı olabilir. O zaman ne duruyoruz? Kahrolsun kömür ve doğalgaz, yaşasın güneş ve rüzgâr! Maalesef kazın ayağı öyle değil. Günümüzdeki teknolojilerle rüzgârdan ve güneşten enerji üretmek, konvansiyonel sistemlere göre çok daha pahalı. Enerjisinin %25’inden fazlasını yenilenebilir kaynaklardan üreten Almanya’daki birim elektrik fiyatının, çeşitli sebeplerden dolayı yenilenebilir enerjiye her zaman daha tereddütlü yaklaşmış olan ABD’deki birim elektrik fiyatının neredeyse iki katı olması bunun bir kanıtı. Ancak yenilenebilir enerjinin en büyük problemi, emre amade olmaması. Enerji sektörüyle haşır neşir olanlar, emre amadelik derken “kapasite faktörü”nü kastettiğimi anlamıştır. En basit tarifiyle kapasite faktörü, bir enerji üretim sisteminin yıl boyunca çalıştığı toplam saat sayısının, bir yıldaki toplam saat sayısı olan 8760 değerine bölünmesiyle elde edilen bir orandır. Rüzgâr enerjisi için en verimli noktada bile kapasite faktörü %40, güneşte ise %20 civarındayken, konvansiyonel sistemlerde rahatlıkla %80’li, hatta %90’lı değerlere ulaşılabilir. Bu ne anlama mı geliyor? Bir elektrik şebekesini tamamen yenilenebilir sistemlerle besleyemezsiniz. Çünkü kaba bir varsayımla yılın %60’ında rüzgâr türbinleri dönmeyecek, %80’inde ise güneş panelleri çalışamayacaktır. Ama elektrik talebini azaltma şansınız yoktur. Enerji depolama teknolojileri ise maalesef istenen noktaya gelmekten uzak olduğu için güneşin parlak olduğu veya rüzgârın kuvvetli estiği saatlerde üretilen fazladan elektriği depolayıp sonra kullanmak pratik açıdan imkânsızdır. Bu da ister istemez şu sonucu doğuruyor: Yenilenebilir enerjiye sonuna kadar evet, ama romantik davranma lüksümüz yok. Yenilenebilir enerjinin şu an için halen bir “destek elemanı” olduğu gerçeğiyle yüzleşmeli ve esas güç kaynağı olarak, en azından bir süre daha, konvansiyonel kaynaklara ihtiyaç duyacağımızı kabullenmeliyiz. Peki hangi konvansiyonel kaynak? Yerli, ucuz ama kirli olan kömür mü, göreceli olarak temiz ama ithal ve pahalı olan doğalgaz mı? Yoksa herkesin hakkında ahkâm kestiği ama çok az kişinin gerçekten bilgi sahibi olduğu nükleer enerji mi? O da başka bir yazının konusu. Hepinize enerjik bir gün dilerim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle