25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Son Araştırmalardan CBT 1482/14 Ağustos 2015 Dünya nüfusu ile ilgili tahminler değişti Dünya nüfusunun 2050 yılına dek bugüne dek tahmin edilenden daha hızlı artacağı hesaplandı. Birleşmiş Milletler Organizasyonu (UNO), 2013 hesaplarını düzelterek, dünya nüfusunun 2050 yılında 7.3 milyara değil 9.7 milyara çıkacağını açıkladı. 170 milyon daha fazla insan. Uno’nun 2100 yılı için yaptığı hesaplamalar ise dünya üzerinde 11.2 milyar insanı gösteriyor. Dünya Nüfus Vakfı gelişmekte olan ülkelerdeki kadınların ve gençlerin aile planlaması konusunda daha iyi bilgilendirilmelerini öneriyor. Eskiden olduğu gibi gelişmekte olan ülkelerde hâlâ 74 milyon kadın ve genç kız isteği dışında hamile kalıyor. Vakfa göre gelişmekte olan ülkelerdeki kadınlara ve gençlere doğum Nano partiküller zararlı maddeleri temizliyor Çiklet, temizlik malzemeleri ve kozmetik ürünleri hepsinde nano partiküller gizlidir. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü ve Regensburg Üniversitesi bilim insanları ilk kez nano partiküllerin su ve topraktaki zararlı maddeleri temizleyerek, çevreye yük olmadıklarını gösterdi. Nano partiküllerle, pestisitlerin, su veya topraktaki ilaç kalıntılarının nano partiküllerle temizlenebildiği biliniyordu. Fakat bu süreç sırasında nano partiküllerin temizlenmiş çevrede geriye kaldıkları ve bunların zehirli yan ürünler oluşturup oluşturmadıklarının bilinmemesi büyük bir sorundu. Araştırmacılar S. Langer ve Ferdinand Brandl, bu yüzden zararlı kimyasalları yok ettikten sonra ortadan kaybolacak şekilde değişimden geçirilen nano partiküller geliştirdi. Araştırmacılar, UV ışınının yardımıyla nano partiküllerinin sağlamlaştırılmış kılıfını bozmaya başarmışlar. Bu şekilde zararlı maddeyle dolu nano partiküllerinden, kolayca yok edilebilen topaklar oluşmuş. Atık su, zehirli maddeli toprak vb yapılan testler sonucunda, yöntemin çalıştığı ve zehirli yan ürünlerin oluşmadığı ortaya çıkmış. Daha fazla geliştirilmesi gereken yöntemin gelecekte atık su temizliğinde ve zehirli toprakların temizlenmesinde kullanılabilecek (Nature Communications). kontrol imkânlarını götürmenin maliyeti yılda 9.4 milyon dolar civarında. Günümüzde bunun yarısı kadar bile yatırım yapılmıyor. larındaki ışınlarını ve tayf çizgilerini incelemiş. Bu gökcismi üzerinde gördüğümüz tüm manyetik etkinlikler çok güçlü kutup ışıkları olarak da açıklanabilir diyor. Bu tür kutup ışıkları tahminlere göre Jüpiter’den daha büyük olan ötegezenlerde de izlenebilir. Dünyadaki kutup ışıkları, güneş rüzgarlarının manyetik alanı, kutup yakınındaki elektrik yüklü parçacıkların atmosferdeki atomlarla buluşacak şekilde biçimlenmesi sonucunda oluşur. Oksijen ve azot atomları bu şekilde daha yüksek bir enerji seviyesine taşınır ve parlamaya başlarlar. Amerikalı astronomlar güneş sistemimizin dışında ilk kez kutup ışıkları keşfetti. LSR J1835+3259 gökcismindeki “ışık oyunları”, şimdiye dek Jüpiter üzerinden bilinenlerden 10.000 misli parlak diyor Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden Gregg Hallinan ve ekibi (Nature). En az 18 ışık yılı uzaklıktaki söz konusu gökcisminin bir Uzayın derinliklerinde ilk kutup ışıkları Kara robotu “Philae” ile yapılan ölçümler, Çuri gökcisminin çok saydı organik moleküller içerdiğini gösterdi. Ayrıca mini Kuyrukluyıldız “Çuri”de organik maddeler var laboratuvarda üretilen organik moleküllerin üzerleri kısmen taze kar gibi görünüyor. Science dergisindeki yedi farklı makaleyle açıklanan araştırma sonuçları, şöyle: Bulunan 16 organik molekülden dördü daha önce bu tür bir gökcisminde bulunmamıştı. Metil isosiyanat, aseton, propiyon aldehit ve asetamit son derece küçük moleküllerdir. Genel anlamda, önemli biyokimyasal reaksiyonların çıkış yolu olabilecek organik bileşimler için gerçek bir alet kutusu bu. Diğer kimyasal reaksiyonlarla bunlar şeker veya aminoasit gibi yaşamın yapıtaşları olarak gelişebiliyorlar. Open Üniversitesi’nde Ian Wright ve ekibi ise sadece karbon ve hidrojenden oluşan daha büyük zincirimsi moleküllerle ilgili ipuçları bulmuş. 67P/T ÇurmujumovGrasimenko yüzey yapısı nedeniyle de bilim insanlarının ilgisini çekiyor. Küçük kara robotu Philae ilk başta Agilkia bölgesine indikten sonra geriye sıçramış ve iki saat sonra ise iki sıçramayla planda olmayan Abydos iniş yerinde durmuştu. Bilim insanlarına göre kuyrukluyıldız Agilkia iniş yerindeki yüzeyin, yaklaşık 20 santimlik bir granül tabakasıyla kaplı oldu. Bu zemin, robotun geriye iz bırakacak kadar yumuşak bir yapıya sahip, yani taze kara benziyor. Daha sonraki iniş yeri Abydos ise o kadar sertti ki Philae, bir ölçüm aletini zemine çakmak için boşuna uğraşmıştı. Hatta ayakları bile doğru dürüst oturmamıştı zemine. Alman Hava ve Uzay Yolculukları Merkezi’nden Dünyanın manyetik alını sanılandan daha eski Dünyamızın manyetik alanı gezegenimizi 4.4 milyar yıldır koruyor. Bu tarih bugüne dek tahmin edilenden 500 milyon yıl daha eski. Ölçümler ayrıca Mars’ta niçin hayat olmadığıyla ilgili ipuçları da veriyor. Dünyamızın manyetik alanı, dünyamızın sıvı çekirdeğindeki enerjiyle üretilir, yani levha tektoniğinden de sorumlu tutulan jeodinamo ile. Bu süreç dünyanın atmosferini güneş fırtınalarından koruyarak yaşamımız için uygun koşulları yaratıyor. Bilim insanları dünyamızın manyetik alanının yaklaşık olarak 3.45 milyar yıl yaşında olduğunu tahmin ediyorlardı. Ancak Rochester Üniversitesi jeologu John Tarduno ve ekibinin yeni incelemeleri, farklı sonuçlar verdi. Yeni ölçüm yöntemiyle bir silikatı inceleyerek yeni ölçüm verilerine ulaşmışlar. Manyetik alanının ne zaman oluştuğu konusu tartışmalı. Jeolog Tarduno’nun manyetik alanla ilgili yeni verileri, zirkon buluntuların incelenmesine uzanıyor. Milyarlarca yıllık bu mineraller, manyetik alanın imzasını taşıyabiliyor. Ancak burada sorun şu: Yer mantosunun üst tabakaları zaman içinde yutulup yeniden ortaya çıktıklarında, çok daha yeni olan yeni bir manyetik imzaya sahip oluyorlar. Fakat Batı Avustralya’da bulunan zirkonda böyle bir şey söz konusu değil. Zirkonun oluştuğu yerin çok da uzağında olmadığını biliyoruz diyor Tarduno. “Mineralin içindeki manyetik bilgi kalıcı olduğundan, manyetik imzasının kesin bir şekilde tarihlendirilmesi mümkün oldu. Ölçümlerimiz bulunan zirkonun 4,4 milyon yıllık olması gerektiğini gösterdi.” Manyetik alanın erken gelişmiş olması, dünya tarihi araştırmaları için önemli bir aşama. Dünyamızın ilk dönemlerindeki güneş fırtınaları günümüze kıyasla 100 misli kuvvetliydi. Eğer manyetik alan olmasıydı, dünyamızdaki suyun bir kısmı kaybolurdu. Bilim insanları, komşu gezegenimizin de bir zamanlar bir manyetik alana sahip olduğunu söylüyor. Ancak çekirdeği hep daha hızlı bir şekilde soğumaya devam edince jeodinamiği dolayısıyla da manyetikleşme de kaybolmuş ve bunun sonucunda ise atmosferin koruyucusu yok olmuş. Bu da Kızıl Gezegen’de niçin yaşamın olmadığını gösteren ana ana neden olabilir. Kahverengi Cüce olduğu tahmin ediliyor. Jüpiter’den çok büyük olmasına rağmen en küçük yıldızdan daha küçük. Kahverengi Cücelerde çekirdek füzyon süreçleri yaşanmasına rağmen, hidrojen füzyonları meydana gelmez. Hallinan ile çalışan ekip gökcisminin farklı dalga boy
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle