01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tartışma CBT 1482/14 Ağustos 2015 19 HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz [email protected] • Üniversite’de derslerin amacı öğrencilerin kafasını karıştırmaktır. Bunun için önce hocaların kendi kafalarını karıştırmaları gerekiyor. • Sessiz devrim diyorlarmış yaptıklarına. Sessizlik bir işte hırsızın, hainin yöntemidir. • Bir devlet başkanı, bakanlar, başbakan insan değildirler. Pek azının içinde insan vardır. • Bir işe başlarken iyi düşünmelidir. İnsanlıktan çıkacağınız işler vardır. • Öldüren zalimdir. Zalimler kendilerini ve birbirlerini ibra edemezler. • Kim bilir başka ne haltlar yediler ki, aldatıldık diyerek aptal yerine konulmaya çoktan razılar. • Basın özgürlüğü konusunda Yargıtay içtihadına bir öneri: Gazeteler yazarlarını özgürce seçtikten sonra yazılarından dolayı gazeteyle ilişkilerini kesme özgürlüğüne sahip olamazlar. • Sekiz yaşındaki bir kız çocuğunu evlendirip gerdekte damat dedikleri bir sapığa öldürten bir toplumda yaşıyoruz. İşimiz zor ve pek çok! • Her şeyin bir günü var. Her gün bir şeyin günü. Bir günde günü olan ne çok şey var. Günler ve şeyler... • Bağımsız yansız bir yargınız varsa, siyasete ezdirmemek görevinizdir. Alman Anayasa Koruma Kurumu’nun gizli belgelerini internette yayımlayan iki gazeteciye karşı dava açan Federal Alman Başsavcısını Adalet Bakanı’nın görevden alması basın özgürlüğünü koruyor gibi görülebilir, ama bu elatmanın orta vadede tüm özgürlüklerin güvencesi olan yargıya sinsi bir darbe olduğunu akıl yoluyla görebilmelidir. Almanya iki cepheden yara almıştır. • «Düşmanını yok etmenin tek yolu onu dost yapmaktır» diyor filmde Stanislav. Protokolü uygulamamakla Dünya’yı korkunç bir nükleer savaştan kurtaran bir Sovyet subayı... Gerçek bir hikâyedir. • Bir resme bakarken, bir besteyi dinlerken, bir metni okurken yarışırsın. Çoğun en geriden gelirsin. Kazanmak budur koca bir yolu... • Çıkarımlarımızın çoğunda nedenlerle sonuçlar yanlış yerlerde dururlar. • Çok yararlı oldular. Her şeyi devletten beklememeyi öğrettiler. Bir de melemeyi öğrettiler ki, o iyi olmadı. • «Özgürlük» konulu bir sempozyum düzenlemek geliyor içimden! • İnanmama çağına girdik. Gördüğüne inanma, duyduğuna hiç inanma, söylediğine inanma, başına gelene inanma, uyuduğuna uyandığına inanma, yediğine içtiğine inanma, duygularına inanma, bildiğine inanma, bu dediklerime de inanma... • Onur bir duygu mudur? Pek çok değerli şeydir. Ama bence her şeyden önce bir duygudur. Duyumsadığımızda ağladığımız bir duygu. • İktidar için hiçbir cinayet yeterince büyük değildir. Nasıl yapar diye sormayın. • Yıllar önce Genelkurmay’ın ambleminden Atatürk’ün Kocatepe duruşunu çıkartarak başladı her şey! • Mahkeme kararlarını hukukla anlamayı bıraktığında bir toplum çözülmenin ilk adımlarını atar. • Öldürdüğümüz kardeşimiz olur, bizi öldüren kardeşlik borçlanır. • Tanrı korktuğunda gelir. Çok korktuğunda şeytanı gönderir. • Tüm hukuk empatidir, yargıçlar da bunun öğretmenleridir. • Bir şey doğruysa, ilerisini düşünmem. Gelecek onun içindedir. • Herkes utanacağı günü bekliyor. • Sözleri de fotoğraf karesi gibi düşünürüm. • A.O.Ç. Cumhuriyet’in cami duvarıydı. • Mahkeme ne ki! Yargılandılar ve mahkum oldular çoktan. • Zekâ ve iradeye tüm zekâ ve iradeyle yardım etmelidir. • Düşmanca, çok basit bir grameri bulunan tek küresel dildir. • Çok fazla profesyonel olmak biraz orospu olmaktır. • Sokaklara numara veriliyor. Ne acı, değil mi? • Sanat, söz zamandan arınmaktır görece... • Kadının iki bacağının arasından çıkamadık bir türlü! • Kovuldukça bir B köyü vardır kafamızda. • Özgürlük bir yöntemdir. • Para olunca her şey mubah. • Özgürlük bir imecedir. Bireysel bir şey değildir. • İktidar kör tutkudur. Tek tutkusuz iktidar vardır: Hukukun iktidarı... • İktidar hırsı kuduz virüsü gibidir. Neyse ki aşısı var: Hukuk... Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası “Türkleri tarihlerinden koparmak gerektiğini” vaazeden yabancıların peşi sıra, en zon koparmalardan biri kâğıtparalar üzerindeki ad değişimidir: “TÜRKİYE CUMHURİYETİ [Merkez Bankası]”, ”TÜRKİYE [Cumhuriyet Merkez Bankası]” olmuş. Acaba, bu yeni yapılama ülke adını da değiştir miyor mu? Tüm Hukuk Empatidir 1 Ömer Demircan 2 Eylül 1980 darbecilerine Atatürk’ün “Türk Dil Kurumu” derneğini kapatmada katkı sunan AKDTYKTDK (1983) dairesi geçmişgelmiş yöneticilerine sorulabilir: Yıllarla “Topkapı” semt adının yanlış, doğrusunun ise “Top Kapısı” olduğunu söyleyip durdunuz. Peki yukardaki kurum adının doğru biçiminin nasıl olması gerektiğini bir açıklar mısınız? 1946’dan bu yana sözcükle v [[Türkiye Cumhuriyeti]1nin [Merkez Bankası]2]3> ri olumsuzlama işlemlerini kurum v [[Türkiye Cumhuriyeti] Ø [Merkez Bankası] ] > 1 2 3 adına Türkçe bakımından yo v [[Türkiye Cumhuriyeti] [Merkez Bankası] ] > 1 2 3 rumlama sorumluluğu bulunuyor. “Yoldaş, yurttaş, bağımsızlık, eşit vTürkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası lik, barış, ülkü>‘ülkücü, örgüt>suç TÜRKİYE CUMHURİYETİ Merkez Bankası. işleme, teröramaçlı çete, özgür, ^ 2015 v *TÜRKİYE Cumhuriyet Merkez BankaSI özgürlük, uygar, aydınlanma, *TÜRKİYE Cumhuriyet Merkez BankaSI ^ dernek, devrim>devirim, özleş*[TÜRKİYE [Cumhuriyet [Merkez Banka]1]2SI]3 ^ tirme, demokrasi, devlet, devletçilik, hak, paylaşım, ulus, ulusal, *[CumhuriyetØ [Merkez BankaØ]1]2^ ulusdevlet, ‘1 Mayıs’, plan> *[Cumhuriyetin [Merkez BankaØ]1]2 / ^ “pilav” ‘başörtüsü>türban’, ‘ılım*[Cumhuriyet [Merkez Bankası]1]2^ lı İslâm’>‘demokratik lâiklik’, ^ [Merkez Banka]1^ ‘dindar’>‘dinci’, ‘töre’>kadın üzerinde uygulanan çağdışı baskı ve şiddet, türk > Türk ırkı, aydın > tutucu aydın görebilirsiniz. Kıtalarca yerlileri, iki Dünya savaşında mil>Aydınlar Ocağı, saygı duruşu, Lâik’ > ‘lâikçi’, Devrim Tarihi > İnkılâp Tarihi’, “TC” > Ø, “Ulu yonlarla Avrupalı soydaşlarını, Asya ve Ortadosal And”> Ø, ulusal bayram> Ø, Atatürk’ün ka ğu insanını yok edenlerin en üst Katolik din adabartmalı portresi>Ø Atatürkçülük, Atatürk > “bir mının Türklerle ilgili enson gerçekdışı demecini Mustafa”, ‘Ergenekon’, hayalî bir terör/suç örgü düşünün. Anadoludaki yabancı misyoner okulları tü’ davası’nın adı, … gibi çağdaş Türkçe sözcük tarihini, E. Said (1978, 1993) kitaplarını okulerin, sözlükten atılmaları olanaksız görüldüğün yun. Varılan şu sonucu da unutmayın: “Sömürden, özellikle 12 Eylül 1980 darbesinden sonra: gecilik, halkı pençesine almakla, yerlinin beynini “özgürlük köleliktir” benzeri yalanlarla birer birer her tür biçim ve içerikten boşaltmakla doymaz. Bir tür sapkın mantıkla, o halkın geçmişine de karalanıyor, olabilirse yasaklanıyor. döner, o geçmişi çarpıtır, şekilsizleştirir ve yok Onun tersine, 12 Eylül 1980’den sonra Türkeder. … Sömürgecinin işi, yerli için özgürlüğü çeye sözcükler, özel adlar, tür adları İngilizceye düşlemeyi bile olanaksızlaştırmaktır” (ES., 1993: çevrilmeye başlandı: sına > test et, başla > start al, eğilim > trend, “yönetici/müdür > boss, 355, 400). ve kurumsal özerkliğe ihtiyaçları var. Bu kadar büyük başarıyı nasıl elde ettiniz? Haftada yedi gün çalışıyorum. İnsanın sevdiği bir iş, zamanla bir iş olmaktan çıkar, hayatınızın özü, yaşadığınız her günün anlamı, sizi siz yapan bir güzellik, bir zevk haline gelir. Başka türlü olamaz! Bugün için çaresi olmayan Alzheimer gibi, hafıza yitimi gibi, beyin hücrelerinin ölümü gibi hastalıklar var. Bilim bir gün bunlara derman bulabilecek mi? Çok eminim ki, bugün çaresi olmayan, dermanı bulunmayan hastalıklara bir gün çare, derman bulunacak. Alzheimer gibi hastalıkları bilimin verdiği imkânlarla yenebileceğimizden çok eminim. Nasıl bir dünya istiyorsunuz? Her insan gibi, barış içinde bir dünya! yılaşırı>bienal, bahçe> garden, yoğunluk > density/intensity, yaş/devir>age, sanat>art, merkez>center), renk> colour, yaratım> creation, üstün>class, bakım>care, sağlıkevi>clinic, tasarım>design, hayvan>animal, melek>angel, büyük>big, bebek>baby, pamuk>cotton, kahve> coffee/cafè, “küçükboy > small, ortaboy > medium, büyükboy > large, … oldu. TV kanallarını dinler, çarşıda gezinip iki yanınızdaki işyeri adlarına bakabilirseniz, oluşan OsmanGilizce’yi denetleme ve eleştirme hakkı var. Sadece hakkı değil, mecburiyeti vardır. Hükümeti eleştirebilmek için hükümetten bağımsızdır. Türkiye’deki TÜBA ve TÜBİTAK’ı nasıl görüyorsunuz? Alman Milli Bilimler Akademisi’nin benzeri olarak Türkiye Bilimler Akademisi, kısa adıyla TÜBA kuruldu. Fakat bu kurumun Alman Araştırma Kurumu’na benzer bir özerkliği yok. AKP, Türkiye Bilimler Akademisi’ni temelden yeniden, kendine göre yapılandırdı. Böylece TÜBA tamamen devletin yarattığı, çalışmalarına hükümetin doğrudan müdahale ettiği, bağımlı bir kurum haline geldi. Türkiye’de bilim kurumlarının, TÜBA ve TÜBİTAK’ın bilimsel araştırmaları yürütebilecek imkanları, altyapısı, yeterli parası, gerekli binaları var. Bu kurumların daha fazla bilimsel özerkliğe
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle