02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz yalı büyüme modelinin birbirlerini dışlamadıkları varsayılmakta ( yeni sanayileşen ülkelerin sanayileşme deneyimleri göz önüne alınarak), bu ikili kalkınma strateji çerçevesinde uygun sektörlerin belirlenerek desteklenmesi hedeflenmektedir. İthal ikamesi yoluyla Türkiye’nin dışa bağımlı olduğu ileri teknoloji içerikli sektörlerde yerli üretim katkısının payı artırılıp, söz konusu sektörlerde imalat sanayiinin ithalata bağımlılığının azaltılması hedeflenirken, ihracata dayalı büyüme modeli çerçevesinde ise dış kaynak (döviz) gereksinimini sağlayacak ihracatçı sektörlerin rekabet güçlerinin yükseltilmesi hedeflenmektedir. İhracatın emekyoğun, düşük teknoloji içerikli sektörlere dayalı gelişmesini engellemeyi temel hedef olarak ortaya koymak (düşük profilli sektörlerde uzmanlaşmayı öngören uluslararası işbölümünün çizdiği çerçeveden olabildiğince uzaklaşmak) önerdiğimiz kalkınma stratejisinin temel yaklaşımı olacaktır. Başka bir anlatımla, yüksek arz esneklikleri yanında, düşük talep esneklikleri nedeniyle, ihracatları esas olarak teknoloji içeriği düşük emek ve kaynak yoğun sektörlere dayanan çevre ülkelerin orta ve uzun dönemde tıpkı birincil malların üretiminde ve ihracatında uzmanlaşan ülkelerin içine düştükleri açmazda olduğu gibi, dış ticaret hadlerinin aleyhlerine gelişmesi sonucunda fakirleşerek büyüme (Bhagwati, 1969: 967970) süreci gündeme gelmektedir. Bu çerçevede üretimin ve ihracatın yapısını zaman içerisinde çeşitlendirilerek, teknoloji içeriği yüksek sektörler temelinde yeniden yapılandırılması kaçınılmaz gözükmektedir. Ekonomin üretim yapısında yüksek teknolojilere dayalı köklü değişiklikleri yapmayı hedefleyen bir stratejinin, egemen iktisat yaklaşımı ile bu hedefleri gerçekleştirmesi gerçekçi değildir. Bu bağlamda Türkiye’nin kalkınmada sıçrama gerçekleştirip, metrepol ülkelere yakınsamasının (convergence) mevcut iktisat politikalarından uzaklaşarak, ancak hazırlanacak yeni bir kalkınma stratejisine bağlı olacağını belirtmek gerekir. Başka bir anlatımla, Türkiye için önerdiğimiz kalkınma stratejisi egemen kalkınma yaklaşımından ayrışmakta, kamu sabit yatırımları ile özel kesim sabit yatırımları, planlama ile piyasa, tarım sektörü ile sanayi sektörü, ithal ikamesi ile ihracata dayalı büyüme modelleri arasında karşıtlıktan ziyade tamamlayıcılık ilişkisine dayalı bir yapının gerekliliğine işaret edilmektedir. Söz konusu kalkınma araçlarının ancak tamamlayıcılık ekseninde ele alınması durumunda, Türkiye’nin kalkınma sürecinde “sıçrama” gerçekleştireceği ileri sürülmektedir. 1980’lerden günümüze dek uygulana gelen neoliberal politikalar Türkiye’nin kalkınma sürecinde tökezlemesine neden olmuş, kalkınmanın dinamikleri önemli ölçüde aşınmıştır. Türkiye ekonomisinin geldiği bu noktada, mevcut iktisat politikalarından ve egemen kalkınma anlayışından ısrar edilmesi durumunda; teknolojide dışa bağımlılığı daha da artmış, dış ticaret açıkları hızlanmış (cari açık sorununu çözememiş), orta gelir tuzağı içerisinde çırpınan, ekonomik olarak Batı ve Doğu bölgelerinin ikiye yarıldığı, ikili bir ekonomik yapı ile karşılaşılması supriz olmayacaktır. KAYNAKLAR Amsden, A. (1989). Asia’s Next Giant: South Korea and Late Industrialization, New York: Oxford University Press. Bhaduri, A. and S. Marglin (1990). “Unemployment and the Real Wage: The Economic Basis for Contesting Political Ideologies”, Cambridge Journal of Economics, (14), p.375393. Boratav, K. (2000). “MakroDengeler, Sermaye Birikimi ve Büyüme”, Bülent TanörKorkut BoratavSina Akşin (Der.), Bugünkü Türkiye (19801995), Cilt:5, İstanbul: Cem Yayınları Chang, H.J. (2003). “Kicking Away the Ladder:Neoliberal Rewrite History”, Monthly Review, January. Chang, HJ. (2009). Sanayileşmenin Gizli Tarihi, Çev. Emin Akçaoğlu, Ankara: Epos Yayınları. Eşiyok, B.A. (2001). Türkiye Ekonomisinde Sabit Yatırımların Gelişimi ve İhracatın Yapısı, GA01510, Ankara:Türkiye Kalkınma Bankası Araştırma Müdürlüğü Yayını. Eşiyok, B.A. (2007). “Türkiye Ekonomisinde Sabit Yatırımlar; Sabit Sermaye Birikimi, Göreli Fiyatlar, Tasarruflar ve Büyüme”, Mülkiye, Cilt:XXXI, Sayı.254, s.195246. Krueger, A. O. (1974). “The Political Economy of the Rent Seeking Society”, The American Economic Review, Vol.64, No.3, p.291303. MetinÖzcan, K.; E. Voyvoda ve E. Yeldan (2000). “Dynamics of Macro economic Adjustment in a Globalized Developing Economy: Growth, Accumulation and Distribution, Turkey 19691988”, Canadian Journal of Development Studies, p.219255. Rodrik, D. (1999). Yeni Küresel Ekonomi ve Gelişmekte Olan Ülkeler, Dışa Açılma Nasıl Gerçekleştirilmeli?, Çev. Sultan Gül, İstanbul: Sabah Kitapları. Wade, R. (1990). Governing the Market:Economic Theory and the Role of Goverment in East Asina Industrialization, Princeton, NJ:Princeton University Press. Weeks, J. and R. Roy (2004). “Fiscal Policy for ProPoor, Investmentled Growth”, Draft thematic Summary on Fiscal Policy for the AsiaPacific Programme on the Macroeconomics of Poverty Reduction. Weiss, L., J., M.Hobson (1995). Devletler ve Ekonomik Kalkınma Karşışatırmalı Bir Tarihsel Analiz, Ankara:Dost Kitabevi. Word Bank (1993). The East Asian Miracle: Economic Growth and Public Policies, New York: Oxford [email protected] http://okcesizhayrettin.blogspot.com Bugün 31 Mart… Yazılarımızı en geç Pazartesi günü CBT’ye vermemiz gerekiyor. Türkiye’de bir seçim yapıldı. Kurtuluşa İki Kaldıraç SONUÇ Sanayi sektöründeki büyümenin sorunsuz sürebilmesi için sanayi ve tarımsal birikimler arasında belli bir tamamlayıcılık ilişkisinin göz önüne alınması gerekir. Başka bir ifadeyle, önerdiğimiz kalkınma stratejisinde neoliberal yaklaşımın aksine, tarım sektörü ile sanayi sektörü iki karşıt sektör olarak ele alınmamakta, birbirini besleyen tamamlayıcı sektörler olarak değerlendirilmektedir. Bu çerçevede tarımın göreli fiyatlarında meydana gelecek düzelmeler, tarımiçi birikimi belirlediği ölçüde sanayi birikimine de katkı yapacaktır. Türkiye ekonomisinde 1980’li yıllardan itibaren uygulamaya konan ithalata dayalı liberal politikalar tarım ve sanayi sektörünü iki karşıt sektör olarak değerlendirmiş, tarım sektörü artan ithalat, düşen destekleme alımları, düzenleyici kurumların ortadan kaldırılması gibi politikalar sonucunda neredeyse tasfiye noktasına gelmiştir. Önerdiğimiz stratejide öncellikle tarımının temel sorunlarının (küçük ölçek sorunu, düşük mekanizasyon, düşük verimlilik, toprakların parçalanması, ürün planlanmasının yapılmaması, kooperatifleşmenin sınırlı kalması vs) çözülmesi hedeflenmekte, ikinci aşamada ise iç ticaret hadleri kanalıyla, bölüşüm ilişkisinin tarım sektörünün lehine gelişmesi öngörülmektedir. Başka bir ifadeyle, bölüşüm ilişkilerinin tarım lehine gelişmesi, tarımda artan üretim ve refah artışına neden olacak bu da tarımsal birikimi artırarak sanayi sektöründe birikimi destekleyecektir. Diğer taraftan öncellikle tarım sektörünün planlanması hedeflenmekte, köylülüğün olası fiyat şoklarına karşı korunması sağlanarak, tarımsal gelirin (birikimin) artırılması hedeflenmektedir. Sanayi ve tarım sektörleri karşıtlık temelinde değil, kalkınmanın tamamlayıcı unsurları olarak düşünülemez mi? Türkiye bir seçim yaptı. Bir yarısı öteki yarısıyla zaten şeker rengiydi. Bu yeniden tescillendi. Bu seçim, Pandora’nın kutusunu nihayet sonuna kadar açtı. Bekleyelim bakalım, içinden daha neler çıkacak. Aslında pek çoğunu şimdiden biliyoruz. Tahmin edebileceğiniz hiçbir şey artık uçuk, afaki, deli saçması olamaz. Siz söyleyin, cin hemen yapsın. Onu iyi tanıyorsunuz, yanılıyor olamazsınız. Her yarı bir elmanın iki yarısı… Birbirlerini bir yandan anlıyorlar, öte yandan hiç anlamıyorlar. Sayıp, sövenler olsa da, birbirlerini aslında sayıp, seviyorlar. Bir elin ötekini, iki elin yüzü yıkadığını biliyorlar. Sürüklendikleri çaresizlikte bir kavalcı bu insanların bir yarısını çaldı, çekip götürdü Ortaçağ’a, yoksulluğa, sahte umutların diyarına... ülkeden istiyor da, istiyor. Neyi alsa yetmiyor. Almazsa bırakmayacak! Ama bu kopma ülkenin sonunu getirecek cinsten. Aydınlık, özgürlük, adalet, kardeşlik ve ekmek yüzü göremeyeceğimiz cinsten. Sömür, sömür sömürüleceğimiz; köle pazarlarında satım satım satılacağımız cinsten. Bu kavalın büyüsünü, bu insanların aklını, yüreğini hakkıyla anlamaksızın ülkemizin kurtulması bütünüyle olanaksız… Bunu bu kavalcılara öykünerek başaramazdınız. Bunu bu elma yarısının düştüğü duruma kendinizi düşürerek başaramazdınız. Bir yerde bir sorun varsa, onu bir basamak yukarı çıkarak çözebilirsiniz. Bu sorunun çözümü, bu elmayı bu kabzımalın elinden kurtarmakla mümkündür. Bu sorunu hem bloğumda, facebook’ta, hem de burada yeterince ele aldığım, Sizlere önerdiğim iki ilginç kaldıraçla çözebiliriz. İlki, change.org’da imzaya açtığımız “Uygar Direniş! Milletvekillerine ve Kamuoyuna İvedi bir Çağrı”yı önemsemek ve geliştirmektir. İkincisi, bir “Kurtuluş Kongresi” toplamaktır. Bunu da http://okcesizhayrettin. blogspot.com’da ayrıntılı biçimde okuyabilirsiniz. Ülkemizin son hızla felaketlere sürüklenmesini durduracak tek çare, “milletin azim ve kararını”n harekete geçmesine meydan ve imkan hazırlamaktır. Her birimizin bu azmin birer ulağı, yamağı olmasıdır. Akıl hocası, çığırtkanı, soytarısı olmakla bu milletin güvenini, gönlünü kazanmak olmaz. Bu koşullarda üst basamak, bu iki kaldıracın kurulup uygulandığı basamaktır. Bunun ötesinde bu halkın, bu halkın insanlarının, bu halkın ülkesinin devletinin özgür, bağımsız ve egemen olabildiği bir gelecek tasarlamak bana çok güç görünüyor. Bana daha çok bir yıkım, bir kölelik, iliklerimize kadar bir sömürü, aklın ve vicdanın içine gömüldüğü zifiri bir karanlık görünüyor. Yine denediniz. Yine aynı şeyi denediniz. Yanlış olduğu için başaramıyorsunuz. Bir de beni dinleyin. Hayır, aslında Atatürk’ü dinleyin. Çünkü bu kaldıraçları ben ondan aldım. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi(MSGSÜ) Felsefe Bölümü 91011 Nisan’da MSGSÜ Fındıklı Oditoryumu’nda farklı disiplinlerden konuşmacıların da katılacağı “Felsefeden SiyaseteBir Gezi” başlıklı bir sempozyum düzenliyor. Gezi olayını, “Kalabalık, Halk, Çokluk”,“Başkaldırının Öznesi”, “Şiddetin Yasası, Yasanın Şiddeti”, “Ahlâkilik mi, Etik Törel Yaşam mı?”, “Özerkliğin Sınırı” gibi başlıklar altında sorgulayacak olan sempozyum saat 10 ile 17 arasında gerçekleşecek. Felsefeden Siyasete Bir Gezi  CBT 1411 19/ 4 Nisan 2014  Kaliforniya’da beşincisi düzenlenen GPU Teknoloji Konferansı 24 Mart 2014’de başladı. GPU (GeForce Graphics Processor, Grafik İşleme Ünitesi) Teknoloji Konferansı’nda paralel hesaplamanın muhteşem gücü hakkında bilgi edinmek için 50’in üzerinde ülkeden katılımcı bir araya geliyor. Uluslararası bilim adamları, geliştiriciler, grafik sanatçıları, tasarımcılar, araştırmacılar, mühendisler ve bilgi İşlem yöneticileri bu fuarda buluşuyor ve daha önce benzeri görülmemiş bir birliktelik oluşacak. Dünyada ses getiren bu etkinliğe tüm dünyadan 4000 üzerinde proje gönderildi. Bunların arasından VizyonARGE kıdemli ARGE mühendisi Şifa Serdar ÖZEN projesi sinyal işleme kategorisinde birinci seçildi. Uluslararası GPU Teknoloji Konferansında Türk mühendise ödül
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle