11 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu ([email protected]) BİLİM TARİHİ Görünen o ki interneti, sosyal medyayı kullanmak ve düşüncelerini başkasına zarar vermeden dile getirmek bugün dünyanın pek çok ülkesinde (gelişmiş, gelişmekte) hâlâ bir suç olarak değerlendiriliyor. Evrimi yönlendiren nedir? Japon bilim insanı moleküler biyolog Masatoshi Nei, evrimi mutasyonun yönlendirdiğini ve doğal seçilim düşüncesinin bir dogma olduğunu söylüyor. Osman Bahadır [email protected] aponya’nın temel bilimlerde prestijli Kyoto Ödülü (2013)’nün sahibi Masatoshi Nei, Discover dergisinin Mart 2014 tarihli sayısında yayımlanan “Hepimiz Mutantız” başlıklı söyleşide, Darwin’in, doğal seçilimin evrimin yönlendirici kuvveti olduğu düşüncesini hiçbir zaman kanıtlayamadığını, çünkü böyle bir şeyin olmadığını söylemektedir. Nei’nin Gemma Tarlach tarafından yapılan söyleşide ileri sürdüğü başlıca görüşleri şunlardır: “Darwin evrimin sürekli varyasyonun varlığında doğal seçilimle oluştuğunu söyledi. Fakat doğal seçilimin doğadaki oluşumunu asla kanıtlamadı. O bunu ileri sürdü, fakat güçlü bir kanıt göstermedi.” “Doğal seçilimin her şeyi yarattığını söylüyorlar fakat nasıl olduğunu açıklamıyorlar. Eğer söz konusu olan şey bilimse, tanrı yerine doğal seçilimi koymakla çok fazla şey değişmez. Nasıl olduğunu da açıklamanız lazım.” “Vücudumuzun her bölümü moleküller tarafından kontrol ediliyor, bu nedenle değişimleri moleküler bir düzeyde açıklamak gerekir. Evrimin gerçek mekanizması, moleküllerin değişim mekanizmasıdır ve moleküller de mutasyonla değişir.” “Önce değişim gerekir, daha sonra doğal seçilim çalışır veya çalışmaz. Ben mutasyonun evrimi yönlendiren en önemli kuvvet olduğunu söylüyorum. Doğal seçilim bazen oluşur elbette, çünkü varyasyonların bazı tipleri diğerlerinden daha iyidir, fakat farklı tipleri mutasyon yaratır. Doğal seçilim ikincildir.” “Bana göre mutasyon varyasyon yaratır, o zaman doğal seçilim çalışır veya çalışmaz, iyi var Masatoshi Nei yasyonu seçebilir veya seçmeyebilir ve kötüsünü eleyebilir, fakat doğal seçilim yönlendirici kuvvet değildir.” “Mutasyonun yönlendirdiği evrim teorisinde, evrim bir organizmanın karmaşıklığını arttıran veya azaltan bir süreçtir. Biz doğal seçilimin bir tipi seçtiğine inanma eğilimindeyiz. Fakat birçok tip var ve onlar hâlâ hayattalar, sorun yok.” Söyleşiyi yapan Gemma Tarlach, Nei’ye, 1968’de Motoo Kimura’nın moleküler evrimin nötral teorisini ileri sürdüğünü ve bu teoriye göre çoğu mutasyonun organizma için ne avantajlı, ne de dezavantajlı olduğunu söylediğini, onun bu görüşünün kendi teorisini nasıl etkilediğini soruyor. Nei bu soruya şöyle cevap veriyor: “Kimura, nötral teoriyi sadece moleküler düzeyde uyguladı. Ben mutasyonun morfolojik karakteristikleri de belirleyebileceğini söylüyorum. Çünkü DNA her şeyi belirliyor, fakat bunu kanıtlamak o kadar kolay değil. 40 ya da 50 yıl sonra ben hâlâ bunu kanıtlamaya çalışıyorum.” “Geleneksel evrimsel biyoloji sadece morfolojiyi düşünüyor, varyasyonun nasıl gerçekleştiğini düşünmüyor.” “Doğal seçilim yönlendirici olmalıdır, çünkü Darwin öyle söylüyor. Darwin evrim konusunda bir tanrıdır, bu Yine Kapatıldı : Youtube Twitter’dan sonra Youtube da kapatıldı. Wikipedia verilerine göre Youtube’a zaman zaman yasak getirmiş olan ülkeler şöyle: Afganistan, Ermenistan, Bengladeş, Brezilya, Çin, Almanya, Endonezya, İran, Libya, Malezya, Fas, Pakistan, Rusya, Suriye, Sudan, Tacikistan, Tayland, Tunus, Türkiye, Türkmenistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve ABD. Bu listedeki ülkelerden çarpıcı olan Almanya’nın derdi telif hakkı söz konusu olan müzik parçalarının çalınmasıyla ilgiliyken, ABD’nin derdi nefret söylemi içeren videoların kaldırılmasıyla ilgili. Öte yandan yine Wikipedia’ya göre Twitter’a yasaklama getirmiş olan ülkeler şöyle sıralanmakta: Mısır, Fransa, Hindistan, İran, Güney Kore, Türkiye, İngiltere. Bu listede yer alan ülkelerden Fransa’da, yine nefret söylemi ile ilgili bir mahkeme kararına istinaden alınmış bir karar söz konusuyken İngiltere’nin listeye girme nedeni, 2011 yılında başbakanın Twitter’ı kapatma tehdidi ile sınırlı kalmış olup Twitter’ı kapatma yönünde bir tedbir alınmamıştır. Görünen o ki ülkeler hassasiyet gösterdikleri konularla çelişkili bir durum söz konusu olduğunda internet imkanlarına, özellikle de sosyal medyaya yaptırımlar uygulayabiliyor. Her ne kadar listede daha ziyade gelişmekte olan ülkeler yer alıyorsa da Almanya, Fransa, İngiltere, ABD örneklerinde olduğu gibi, aslında gelişmiş ülkeler de yeri geldiğinde müdahale etmekten geri kalmıyorlar. Dolayısıyla internete ya da sosyal medyaya sınırlama getirmek, gelişmiş gelişmekte olan ülke farkından öteye geçiyor. Gelişmiş bir ülke de olsa yeri geldiğinde sosyal medyaya “ayar vermek”ten geri kalmayabiliyor. O halde sıkıntı global olarak ülkelerin, devletlerin interneti, konuşma ve ifade özgürlüğünü belli bir noktaya kadar tolere etmesi ve bunun ötesine izin vermemesiyle ilgili. Eğer gelişmiş ülkelerle gelişmekte olanlar arasında bir fark aranıyorsa, bu olsa olsa tolerans limitinin genişliği ile ilgilidir. Daha totaliter rejimler en küçük bir eleştiride bu imkânları yasaklarken, gelişmiş ülkeler konuya nispeten daha esnek bir açıdan bakabiliyor. Tablo bu açıdan incelendiğinde, ortada global bir sorun olduğu tespit edilecektir. Bir yanda bireylerin özellikle nefret söylemi, “öteki”ne saygı göstermeme konusunda yeterince hassas davranmamaları yer alırken, diğer yanda bunu fırsat bilen rejimlerin herkesi susturmayı tek çıkar yol olarak görmeleri bulunmaktadır. Bellidir ki nefret söylemi, ötekinin fikir ve ifade özgürlüğünü dikkate almama gibi durumlar tüm dünyada tam olarak sağlanamayacaktır. Ancak bunu dikkate alarak sosyal medyanın erişimine topyekun yasaklar getirmek de pire için yorgan yakmak demektir. Sorun gerçekten de nefret söylemine, ötekine saygısızlığa ket vurmak olsa, alınan tedbirler de bu yönde olur. Tek bir kişi yaramazlık yaptığında tüm sınıfın ceza almasına alışığız, ancak ülkedeki tüm öğrencileri cezalandırmak tablonun farklı bir şekilde değerlendirilmekte olduğunun bir göstergesidir. Demek ki orada “öğrenci olmak” ya da “kendini ifade etmenin kendisi” suçtur. Demek ki interneti, sosyal medyayı kullanmak ve düşüncelerini başkasına zarar vermeden dile getirmek bugün dünyanın pek çok ülkesinde (gelişmiş, gelişmekte) hâlâ bir suç olarak değerlendiriliyor. J nedenle onu eleştiremezsiniz. Eğer Darwin’i eleştirirseniz kibirli olarak damgalanırsınız. Doğal seçilim dogması uzun zamandan beri var. İnsanların çoğu onu sorgulamıyor. Çoğu ders kitabı hâlâ onu temel alıyor. Öğrencilerin çoğu da bu kitaplarla eğitiliyor.” İşte Masatoshi Nei’nin başlıca söyledikleri bunlar. ELEŞTİRME KORKUSU Önemli bir Japon bilim insanının doğal seçilimle ilgili olarak yukarıda söyledikleri şüphesiz çok şaşırtıcıdır. Öncelikle belirtmeliyiz ki, Nei’nin doğal seçilimin ispatlanmamış olduğu iddiası kesinlikle doğru değildir. Doğal seçilime Darwin’in kanıt gösterememiş olduğu iddiasının da gerçeklerle ilgisi yok. Darwin Türlerin Kökeni adlı kitabında bu konuda birçok örnek ve kanıt sunmuştu. Ayrıca daha önemlisi Darwin’den sonra da doğal seçilim çok sayıda örnekle ispatlandı ve hatta laboratuvar ortamında bile geçerliliği gösterildi. Bugün doğal seçilimin varlığı ve etkisi artık tartışma konusu olmaktan çıkmış durumdadır. Nei’nin, doğal seçilimin ikincil bir kuvvet (veya mekanizma) olduğu konusuna gelince; bu iddiayı çürütmenin mantıksal bir yolu var: Doğal seçilim olmasaydı, mutasyonla evrim yine de gerçekleşebilir miydi? Mutasyonun evrimde rolü olduğu konusunda şüphe yok. Çünkü mutasyon varyasyon yaratıyor. Ayrıca Nei’nin işaret etmiş olduğu, mutasyonun morfolojik karakterler yaratabileceği düşüncesi gerçekten çok önemli. Fakat evrimi etkileyen kuvvet sadece mutasyon değil. Canlıların evrim geçirmesinde etkili olan birçok kuvvet, mekanizma var. Çok önemli ikisini söylememiz gerekirse, bunlar genetik rekombinasyon ve doğal seçilimdir. Mutasyon (ve evrimin diğer mekanizmaları) hiç olmamış olsaydı, sadece bu iki kuvvetin (mekanizmanın) varlığıyla bile evrim gerçekleşebilirdi. Ama doğal seçilim olmasaydı, mutasyonla evrim gerçekleşemezdi. Çünkü doğal seçilim olmasaydı, her şeyden önce canlı varlıkların doğadaki yaşamları sürdürülebilir olmaktan çıkardı. Böyle bir evrim mekanizması ikincil olarak görülebilir mi? Öte yandan Nei haklı olarak “önce varyasyon, sonra doğal seçilim” diyor. Çok doğru, varyasyon (yani genetik değişkenlik, çeşitlilik) olmasaydı, doğal seçilim ne işe yarayacaktı, nasıl çalışacaktı? Ama buradan doğal seçilimin ikincil olduğu sonucu çıkartılabilir mi? Doğal seçilimin ikincil olması demek, temel etken olmaması, belirleyici bir nitelik taşımaması demektir. Oysa doğal seçilimin ikincilliği sadece sıra bakımındandır, işlevsellik bakımından değil. Bir dogmanın bilimsel bir teoriymiş gibi sunulmasına çok alışkındık ama bilimsel bir teorinin dogma olarak gösterilmesi şaşırtıcı. DOĞAL SEÇİLİM DÜŞÜNCESİ BİR DOGMA MIDIR? CBT 1411 12 /4 Nisan 2014
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle