02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

www.iku.edu.tr BİLİM KÜLTÜR VE EĞİTİM Kerem gibi.... E bir yol açılıyor ferah ferah. Kadınlar ağlıyor sessizce, başörtülüsü de mini eteklisi de.( âdetim olmadığı halde bu ayrıntıyı bile vermek zorunda hissettim. Nazım’ı diğer şairlerden ayıran en önemli özelliklerden biri de Ne yaptınız böyle bize?) hayatı mücadelelerle geçtiği ve büyük acılar yaşadığı halde diGenco Erkal’ın zelerinde hep umudu haykırmış, yaşamanın güzelliğini anlatmış yönetip oynadığı ve Nazım’ın şiirlerinden olmasıdır. Armağan Erman Kültür Fen Lisesi Anadil Bölüm Başkanı oluşan ”Kerem Gibi” belgesel film tadı da debiyatımız özellikle Tanzimat’tan sonra yoğun veren tek kişilik bir oyun. Şairin Selanik’te başlayıp olarak toplum meseleleriyle, siyasetle iç içe girMoskova’da sonlanan hayatına şiirleri aracılığıyla tamiş, hayatın izlerini daha çok taşır olmuştur. nıklık ediyoruz hınca hınç dolu bir salonda. Edebiyatın en önemli kaynağının hayatın kendisi Sadece fikirleri ve yazdıkları ki o zamanlar Ergeolduğu tartışılmaz. Bazen edebiyat hayatı biçimlendinekon henüz keşfedilmemiş ve sadece bir destan adıyrir bazen de hayat edebiyata biçim kazandırır. Bunun kendolayısıyla ömrünü demir parmaklıklar ardında somut örneklerini yazmak ancak hacimli bir kitabın ve sürgünde geçirmek zorunda kalan bir büyük ozanın konusu olabilir. Ama ben bu makalemde bu hafta insanlığa dair duygulanmalarını; aşklarını, korkularını, Akıngüç Oditoryumunda izlediğim ve hâlâ etkisinde özlemlerini, isyanlarını dile getirişindeki asaletle, ihtişamla sarsılıyoruz. Salon tek yürek olmuş Nazım diye atıyor. Fonda Fazıl Say’ın muhteşem notaları. Bir ideoloji var şiirlerinde elbette. Ama düşüncelerini lirizmle öyle bir yoğurmuş ki ozan, damağınızda hissettiğiniz yoğun estetik haz sizde ağlamak, haykırmak ya da sırf iyi şeyler yapmak duygusu uyandırıyor. İşte sanatın büyüsü tam da bu olmalı… Nazım’ın gizlisi saklısı yok. Doğrularını, yanlışlarını, zaaflarını, öfkelerini tüm insanlıkla paylaşıyor hovardaca. Herkes kendinden bir parça buluyor onun dizelerinde. İnsanın insana kulluğunu kınarken, diğer yandan bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine yaşamaya davet ediyor bizleri. Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da diyerek aşkı yüceltiyor ama Yaşamak şakaya gelmez, Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın Bir sincap gibi mesela, Yani yaşamın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, Yani bütün işin gücün yaşamak olacak Yaşamayı ciddiye alacaksın, Yani o derecede, öylesine ki, Mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, Yahut kocaman gözlüklerin, Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda İnsanlar için ölebileceksin, Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, Hem de en güzel, en gerçekçi şeyin Yaşamak olduğunu bildiğin halde… Nazım bugün yaşasaydı yine ezilenlerin yanında, haksızlıkların karşısında olurdu. Zaten tarihe bakıldığında ülkesinin ve insanlığın sorunlarına ilgisiz kalan, edilgen bir tavır alan ya da sadece egemenlerin hoşnutluğunu amaç edinen yazar ve şairlerin sadece yaşadıkları dönemin beğenileri içinde sıkışıp kaldığını, cılız bir ses olarak zamanları aşamadığını görüyoruz. Nazım’ın muhteşem dizelerinin etkisi daha yaşadığı yıllarda sınırları aşıp dünyada yankı bulmuştur. Sınırları aşan bu şiir zamanları da aşacaktır doğal olarak. Bir gazetede çıkan “ Nazım Hikmet Vatan Hainliğine Devam Ediyor Hâlâ” başlıklı yazı üzerine yazdığı şu şiiri dün yazılmış kadar taze değil midir hâlâ? Evet, vatan hainiyim, siz vatanseverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim. Vatan çiftliklerinizse, Kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, Vatan şose boylarında gebermekse açlıktan, Vatan soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, Fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, Vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, Vatan mızraklı ilmihalse, vatan polis copuysa, Ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, Vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması, topuysa, Vatan kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, Ben vatan hainiyim. Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla: Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. Günümüzde dini değerler üzerinden yürütülen sert politikalarla şiddetin, kutuplaştırmanın, kısıtlanan özgürlüklerin kutsandığı, insanların ötekileştirildiği ve de bizi bir arada tutan tüm milli ve ulusal değerlerin değersizleştirilmeye çalışıldığı bir dönemde Nazım gibi sanatçılardan öğreneceğimiz çok şey olduğuna inanıyor ve hatırasını saygıyla anıyorum. CBT 141113 / 4 Nisan 2014 olduğum “Kerem Gibi” oyunundan söz etmek istiyorum. Sahnede bir dev oyuncu var: Genco Erkal. Başka bir devin destanını anlatıyor bizlere, sarışın mavi gözlü devi: Nâzım Hikmet’i… El ele, yürek yüreğe vermişler bize insan olmanın ne şerefli, ne çetrefilli ama ne de basit bir iş olduğunu anlatıyorlar. Gündelik hayatın küçük aktörlerinin öfkelendirdiği, parçaladığı, umutsuzlaştırdığı, kısırlaştırdığı çorak, zavallı hayatlarımıza önce yudum yudum giderek kova kova serin sular dökülüyor Genco’nun dilinden, Nazım’ın dizelerinden. İnsan sevgisiyle, vatan hasretiyle, tutkulu sevdalarla ve acılarla yoğrulmuş bir ömürden bizim yüreklerimize Sahnede bir dev oyuncu var: Genco Erkal. Başka bir devin destanını anlatıyor bizlere, sarışın mavi gözlü devi: Nazım Hikmet’i… El ele, yürek yüreğe vermişler bize insan olmanın ne şerefli, ne çetrefilli ama ne de basit bir iş olduğunu anlatıyorlar. Hiroşima’da atom bombasının kavurduğu minicik bedenlerin acısını da duyumsatıyor. Nazım’ı diğer şairlerden ayıran en önemli özelliklerden biri de hayatı mücadelelerle geçtiği ve büyük acılar yaşadığı halde dizelerinde hep umudu haykırmış, yaşamanın güzelliğini anlatmış olmasıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle