02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLİM DÜNYASINDAN SON ARAŞTIRMALAR Ceviz ve fındık yiyenler daha sağlıklı olanaksız olan bir limitin var olduğu düşünülüyordu. Bu limit her şeyden önce su damlasının eylemsizliği ve kapiler etkisiyle ilgili olduğu kadar yüzeyin yapısına da bağlıdır. Düşük tutunma yetili süper hidrofobik malzemelerle şimdiye dek söz konusu en aza düşürülmeye çalışılıyordu. Bu son derece kaygan yüzeylerde damlacıklar belli başlı çapta yayılarak göreceli olarak simetrik bir biçimde düşüyorlar. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde Kripa Varanasi ve ekibi şimdi bambaşka bir yol denedi. Bu amaçla yüzeyin dokusunu damarlı hale gelecek şekilde değiştirmişler. Damarlar, damlaların hidrodinamiğini değiştiriyor, yani simetrilerini kırarak ikiye bölüyor ve son derece düzensiz bir şekilde düşmelerini sağlıyor. Bu düzensizlikler ise sürpriz bir biçimde temas süresini yaklaşık %40 düşürüyor. Kontrollü koşullar altındaki en kısa temas süresi (7.8 milisaniye) olmuş ve yüzeyin biraz daha iyileştirilmesiyle bu süre daha da kısaltılabilecek. Benzer etki kelebek kanadında veya su teresi gibi organizmalarda da var. Ama bu sonuç, araştırma süresince daha az kadının işsiz kalmış olmasıyla ilgili olabilir. Araştırmayı yöneten Leena alaMursula, genç insanların işsizliğin uzun vadeli etkilerini dikkate alarak, işgüç sahibi olmayı sağlıklı yaşamın gerekliliği olarak görmelerini öneriyor. lama çabası Avrupa’nın birçok ülkesinde de henüz beklenildiği gibi işlemiyor. Düzenli olarak tüketilen ceviz ve fındık, ölüm riskini önemli ölçüde düşürüyor. Amerika’da gerçekleştirilen iki geniş kapsamlı uzun vadeli araştırma, bu yiyeceklerin kalp hastalıkları veya kansere bağlı ölümleri düşürebilece ğini gösterdi. Otuz yıl boyu düzenli ceviz ve fındık yiyenlerde ölüm riski %20 düşüyor diyor Boston DanaFaber Kanser Enstitüsü’nden Charles Fuchs (New England Journal of Medicine). Daha önceleri de birçok araştırmayla ceviz ve fındığın sağlık üzerindeki olumlu etkileri ortaya konmuştu. Bu yemişler mesela kan yağı oranını düşüyor, diyabet tip 2 hastalığından koruyor ve iltihapların etkisini azaltıyor. Amerikalı bilim insanları şimdi bu yemişlerin etkisini iki büyük araştırmayla kontrol etti. Araştırmalara 1980 ve 1986 yıllarından itibaren 76.500 kadın ve 42.500 erkek katılmış. Katılımcılar 24 senede bir beslenme, yaşam biçimi ve sağlık durumlarıyla ilgili bilgiler vermiş. 2010 yılının sonuna dek 16.000’i aşkın kadın ve 11.000’i aşkın erkek katılımcı yaşamını yitirmiş. Yemişlerin olumlu etkisi sayesinde Amerika’da en büyük ölüm riski olan kalp hastalıklarına bağlı ölüm riski %29 düşerken kansere bağlı ölüm riski ise %11 düştü diyor Fuchs. Yemişlerin olumlu etkisi ne kadar çok yenilirse o kadar belirgin bir şekilde ortaya çıkmış. Otuz yıl içinde ender olarak haftada bir kez yemiş yiyenlerde ölüm riski %7, düzenli olarak haftada bir kez yiyenlerde %11, haftada iki ila dört kez yiyenlerde %13 ve beş ila altı kez yiyenlerde %15 ve her gün yiyenlerde ise %20 azalmış. Katılımcıların ceviz, fındık, yerfıstığı, badem veya kaju fıstığı yemiş olmaları önem taşımıyor. Araştırmadan çıkan diğer ilginç bir sonuç da bu tür kuruyemiş yiyenlerin bu tür yiyeceklerden uzak duranlara kıyasla daha zayıf oldukları. İki yıldan fazla işsiz kalan erkekler, daha çabuk yaşlanıyor. Bilim insanları uzun süre işsiz kalan erkeklerin kalıtımında değişimler saptadı. Finlandiya’da Oulu Üniversitesi ve Londra İmparatorluk Koleji bilim insanları araştırma çerçevesinde 1966’da doğan 5.620 erkek ve kadının kalıtımını incelerken, 1997 yılına ait yani katılımcıların 31 yaşında oldukları yıla ait kan hücrelerini analiz etmişler. Ayrıca kalıtımımızın “koruyucu kapakları” olarak bilinen telomerlerin boylarını da ölçmüşler. Yaşam süresince kısalan telomerler biyolojik yaş için gösterge sayılırlar. Son üç yılda iki yılı aşkın bir süre işsiz kalan erkeklerin iş sahibi erkeklere kıyasla iki misli fazla kısalmış telomerlere sahip oldukları görülmüş. Yaşam biçimi, hastalık veya sosyal sorunlar dikkate alınmamış. Aynı etki kadınlarda tespit edilmemiş. İşsizlik, erkeği yaşlandırıyor Minik plastik parçaları nehirleri, denizleri ve kıyıları kirletiyor ve balıklara da zarar veriyor. Plastik atık yiyen balıkların bedenlerinde zehirli maddeler birikerek, karaciğerlerine zarar veriyor. Chelsea Rochmann’a göre (Kaliforniya Üniversitesi), plastikte üretim anında bulunan ya da çevreden bulaşan yapay ve doğal kimyasallar balıklar tarafından alınıyor. Rochman ve ekibi kısaca PBT olarak adlandırılan kalıcı biyoakümülatiflerin ve toksik maddelerin etkisini Adrianichthyidae familyası na dahil pirinç balığın da (ricefish) kontrol etmiş. Bu küçük balıklar araştırma süresince iki ay boyu, su ve yiyecekle örneğin plastik poşetlerde ve folyolarda kullanılan polietilen alınca, dokularında tehlikeli maddeler birikmiş ve bu maddeler balıkların karaciğerlerine zarar vermiş. Araştırmacılar ayrıca “temiz” ve zararlı maddelerle kirlenen plastiğin etkilerini de kontrol etmişler. Buna göre iki plastik türü de karaciğere zarar veriyor ama kirlenmiş plastiğin zararı çok daha fazla. Şu sıralar dünya genelinde yılda yaklaşık 280 milyon plastik üretilmekte. Bunun üçte birini polietilen oluşturuyor ki polietilen özellikle de organik zararlı maddeler üzerinde çok fazla birikiyor ve denize ulaşan plastik atıklarda en sık görülen bileşen. AB Komisyonu’na göre özellikle de nehirlere ve denizlere uçan plastik poşetler çevreye büyük zararlar veriyor. Her Avrupalı yılda 198 plastik poşet kullanıyor ve bunların %90’ı hafif malzemeden üretiliyor. Ülkemizde olduğu gibi geri dönüşümlü çöp top Plastik atıktaki zararlı maddeler, balıkları zehirliyor Avrupalıların birçoğu, Neandertal insanı sayesinde bağışıklık sisteminin önemli bir yapıtaşına sahipler çünkü kuzenlerinden, bedenlerine giren hastalık etkenlerini tespit eden bir reseptör miras aldılar. Afrikalı atalarımızda bu reseptörden sadece üç tane bulunurken Avrupalıların üçte birinde dördünce bir reseptör var ki, buna Avrupa’ya göçen atalarının Neandertal insanıyla melezleşmesinden sonra sahip oldular. Bonn Üniversitesi bilim insanları genetik analiz ile bu sonuca vardı. Hastalık etkenleri insan bedenine girdiğinde bağışıklık sistemi, bunların tehlikeli misafirler mi yoksa bedenin kendi molekülleri mi olduğunu ayırt etmek zorundadır. İnsan lökosit antijen sistemi (HLA), belli başlı genlerin yardımlarıyla, hastalık etkenlerini tehdit derecesine göre sınıflandıran reseptörleri üretiyor. Bugüne kadar, insanda 1000’i aşkın biçimdeki açıklayıcı harf sırasını okuyabilen üç çeşit peptit reseptörü biliniyordu. Bu çeşitlilik, bağışıklık sisteminin insanlar için önemli olan hastalık etkenlerini sınıflandırabilmesi için gereklidir Neandertal’den kalan önemli bir miras diye açıklayan Norbert Koch şimdi İngiliz meslektaşlarıyla birlikte dördüncü bir reseptör buldu. Avrupalıların üçte biri bu önemli yapıyı taşıyor. Oysa insanlığın beşiği olarak bilinen Güney Afrika’da bu reseptör bulunmuyor. Atalarımız Afrika’yı terk edip, birkaç yüz bin yıl önce Avrupa’ya göç ettiklerinde Bazı şeylerin mümkün olduğu kadar kuru kalması gerekiyor, mesela uçağın kanatları gibi. Nitekim ıslanan kanatlar buz tutabiliyor. Yüzeylerin suyu itebilmeleri, kendi kendilerini temizleyebilmeleri ve buz tutmaları için yüzey ve sıvı arasındaki temas süresi, mümkün olduğu kadar kısa tutulmaya çalışılır. Bugüne kadar bu süre için aşılması En hızlı kurutma yöntemi İnce tozun solunum üzerindeki etkileri MilanoBicocca Üniversitesi’ne bağlı Ricerce Polaris Merkezi, ince tozun insan sağlığı üzerindeki etikeleriyle yeni bilgilere ulaştı. Yeni çalışmada sadece hücreler, değil solunum aparatının diğer bölümleri de incelendi. “Laboratuvarda doğalıyla birebir örtüşen bir model ürettik. Bu sistem, solunum sırasında etkin olan endotel hücreleri ve alveollerin davranışları canlandırıyor” diyor projeyi yöneten Marina Camatini. Özellikle de dizel, biyodizel ve katkılı dizel yakıtlarla açığa çıkan ve bir mikrondan daha küçük olabilen partikül bi CBT 1394 6 / 6 Aralık 2013 çimleri mercek altına alınmış. Uzmanlar hücreler ve ince toz arasında bir etkileşimin olduğunu ve oksijendeki reaktif içeriklerin, makro moleküllerle etkileşerek biçimlerini değiştirdiğini tespit etmişler. Ayrıca etkilenen hücrelerde, iltihap önleyici proteinlerin de önemli ölçüde arttığı de ortaya çıkmış. Londra Kraliyet Koleji’nden Martin Williams ise AB’nin ince toz emisyonuyla ilgili yasalar üzerinde yeniden çalışmanın zamanı geldi diyor. Egzoz gazının kalp ve akciğer damarlarına verdiği zararlar “Epiair” ve “MedPraticlesed Escape” araştırmaları çerçevesinde incelendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle