Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR Ağaç kabuğuyla beslenen atalarımız İlkel insanların yemek listesi gerçi fakirdi ama yine de ilginçti. Birkaç yıl önce bulunan “Australopithecus sediba” insan türü, örneğin ağaç kabuğu, yaprak, yemiş ve ekşi ot bitkileriyle besleniyordu. Buna göre söz konusu öncü insan, ağaç kabuğu yiyen tek hominin (insansı). Leipzig MaxPlanck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden Amanda Henry, Australopithecus sediba’nın daha çok şempanze gibi beslendiğini söylüyor. Araştırmacılar bu sonuca iki milyon yıllık dişleri inceleyerek vardılar. İncelenen dişlerden birisi dişi diğeri erkek Austalopithecus sediba’ya ait. İki hominin toprak kayması sonucu kumun ve taşların altında kalmış. Bu kaza elbette ki antropologlara yaradı, çünkü dişler bu koşullarda günümüze dek korunagelmiş. Öncü insanların yemek listesi diş taşının üzerindeki taşlaşmış bitki kalıntıları (fitolit) sayesinde çıkarılabilmiş. Eski atalarımızın ağaç kabuğu yemiş olmalarını şaşırtıcı bulan araştırma projesi yöneticisi Lee Berger (Witwatersrand Güney Afrika Üniversitesi), söz konusu insansı kalıntıların eşsiz olduğunu söylüyor. Nitekim ilk kez eski atalarımızın ağaç kabuğu yemiş olduklarını doğrudan doğruya kanıtlıyor. Yeni bulgular öte yandan insansıların çeşitli ekolojik nişlerde yaşadıklarını ve farklı davranış biçimlerine sahip olduklarını göstermesi açısından da önem taşıyor. Belki de A. sediba diğer homininlerle rekabet etmekten kaçınıyordu, ya da beslenme biçimini değişen çevre koşullarına göre değiştiriyordu. temin pahalı olması nedeniyle herkes yararlanamıyor. Ayrıca bazı ülkelerde toplumsal engeller de söz konusu. Tüm bunların dışında riskli çoklu doğumlara bakılırsa, yöntemin biraz daha geliştirilmesi gerekmekte. yamızın çekirdeğinin manyetik eksen kaymasında önemli bir rol oynadığını gösteriyor. Bilim insanları manyetik alanın merkezinin son 10.000 yıl içinde nasıl ve neden hareket ettiğini tasarladı. Geçerli olan teoriye göre, dünyanın çekirdeğindeki jeomanyetik alanın son derece simetrik olması gerekiyordu diyor Peter Olson ve Renaud Degue (John Hopkings Üniversitesi). Fakat ölçümler ve simülasyonlar manyetik alanın son on yıl içinde neredeyse hep eksantrik olduğunu gösteriyor. Eksen çoğunlukla dünyanın merkezinden yüzlerce kilometre uzaklıkta yer alıyordu ve batıya doğru kaymıştı. Bu hareket son iki yüz yıl içinde tersine dönmüş, eksen çekirdeğin doğu tarafına kaymış. Araştırmacılar simülasyonlarına (benzetim) çekirdeğin içindeki büyümeyi de kattıklarında bu asimetriye bir açıklama getirebildi. Bilindiği gibi çekirdeğin içindeki sıvının düzenli rotasyonu, katı çekirdeğin manyetik alanını hareket ettiriyor. Ayrıca sismik ölçümlerden, içteki çekirdeğin sürekli değiştiği de biliniyordu. Doğu tarafında yüzeyi eriyor ve madde kaybediyor. Oysa batı tarafında iç çekirdekti sıvı metal birikiyor ve bu nedenle de çekirdek hep batıya doğru büyüyor. Fakat son beş milyon yıl içinde çekirdeğin tam tersi bir şekilde büyüdüğü en az bir dönem yaşanmış olmalı. O zamanda ise batı yerine doğuya doğru büyümüştür. Sonuçlar bu yamuk büyümenin, manyetik alanının eksenine de geçeceğini gösteriyor. Manyetik alan çekirdeğin büyümekte olan tarafına doğru kayıyor. Bu nedenle manyetik alanın merkezi son on bin yıl içinde çoğunlukla batıya doğru kaymış. zegenler gösterebilirler diyor Alexis Oyama. Sabun tabakasının illaki yuvarlak bir çerçeve içinde bulunması da gerekmiyor, çok farklı biçimlere bürünebiliyor. Örneğin üçboyutlu objeler biçimlendirilip gösterilebiliyor. Üçboyutlu etki çok sayıda “sabun köpüğü ekranının” üst üste konmasıyla da elde edilebiliyor. Sıvının yansıtma özellikleri ve saydamlığı değişken. Bunlar belli başlı ultrason dalgalarının hoparlörle verilmesiyle değiştirilebiliyor. Yüzeyi esnek ve patlatılması zor olduğu için fiziksel etkileşim de mümkün. Örneğin nesnelerin hareket ettirilmesi gibi. Sabun köpüğü ekranın özellikle de sanatsal alanda kullanılabileceği tahmin ediliyor (New Scientist). Dünyamızın manyetik alanı son iki yüz yılda belirgin bir şekilde doğuya doğru kaydı. Ekseni, son on bin yıl öncesi gibi, dünya merkezinin batısında yer almıyor, 500km doğusunda bulunuyor. İlginç kayma ve sebebini Amerikalı bilim insanları şimdi bir simülasyon yardımıyla saptadı. Sonuçlar yanal kaymaların genelde ku Dünyamızın manyetik alanı doğuya kaydı Dünya genelinde beş milyon tüp bebek Otuz üç yıl önce dünyaya gelen ilk tüp bebek İngiliz Louise Brown’dan sonra dünya genelinde yaklaşık olarak beş milyon tüp bebek doğdu. Tahminlere dayanan bu sayı, Avrupa Yardımcı Üreme Tıbbı Birliği tarafından (ESHRE) Pazar günü (1.7.12) İstanbul’da ger tupların yer değiştirmesinden kısa bir süre önce, manyetik alanın zayıflamaya başlamasından sonra meydana geldiğini gösteriyor. Nature Geoscience dergisindeki habere göre günümüzde de manyetik kutupların değişeceğini haber veren belirtiler söz konusu. Kutupların değişmesi sırasında manyetik kuzey kutup güney kutba, güney kutup ise kuzey kutba dönüşüyor. Ancak son duruma ulaşılması birkaç bin yıl sürüyor. Bu zaman zarfında dünyanın manyetik alanı iyice zayıf ve kaotiktir, öyle ki geçici olarak ilave kutuplar bile oluşabiliyor. Uzaydan gelen sağlığa zararlı ışınlar normalde yeryüzünün üzerinde yakalanırken, neredeyse engelsiz olarak aşağıya kadar ulaşabiliyor. Gerçi dünyanın manyetik alanının zayıfladığını gösteren ilk işaretler var ama araştırmacılar olayın en erken bir ila iki bin yıl sonra meydana geleceğine inanıyorlar. Benzetimler, kuvvetli bir kaymanın, kutup değişiminin habercisi olduğunu ve dün Tokyo Üniversitesi’nden Yoichi Ochiai ve ekibi dünyanın en ince ekranını üretti. Yeni ekran cam veya plastik yerine su ve sabun karışımından oluşuyor. Ultrasonun hedefe uygun olarak uygulanması halinde yüzeyin özellikleri değiştirilebiliyor. Sabun köpüğü filmin üzerindeki görüntü projeksiyonla yansıtılıyor. Ekran tabakası saydam olduğu için teknoloji resimleri izleyici tarafından uçuyormuş gibi algılanacak hale getirebiliyor. Mesela müzeler yeni teknolojiyle ziyaretçilere uçan ge Dünyanın en ince ekranı, sabundan Amerikalılar ilk püskürtülebilir lityum iyon aküsünü geliştirdi. Şarj edilebilir enerji deposu beş ince özel boya tabakasından oluşuyor ve her türlü yüzeye uygulanabiliyor. Yeni akü bildik akülerin tüm olumlu yönlerine de sahip. İstikrarlı elektrik enerjisi üreten akü örneğin güneş hücresi gibi diğer aletlere de bağlanıyor ve niteliğini yitirmeden defalarca yeniden şarj edilebiliyor (Scientific Reports). Yeni akü öte yandan yepyeni kullanım ve biçim olanakları da sunuyor. Gündelik yaşamda kullanılan fayanstan, esnek plastik objeler veya fincanlara kadar çok Püskürtülebilir akü üretildi sayıda yüzey üzerine uygulanabiliyor. Lityum iyon aküler şimdilik sadece dikdörtgen veya silindir biçimde üretilebiliyor. Araştır YALNIZ GEORGE’UN KALBİ DAHA FAZLA DAYANAMADI Galapagos adasında 24 Haziran’da yaşamını yitiren “Chelonoidis Lonesome George” (Yalnız abingdoni” alttürünün son temsilcisi “L Corc) kalp yetmezliği yüzünden ölmüş. Galapagos Doğa Parkı’ndan yapılan açıklamaya göre yaşlı hayvanda başka bir anormallik tespit edilmemiş. Dünyanın belki de en yalnız hayvanı olan George’un bedeni doldurulduktan sonra Doğa Parkı’nda yeni bir bilgi merkezinde sergilenecek. Şu sıralar Facebook ve Twitter üzerinden kaplumbağanın en güzel resimleri aranıyor. Fotoğraflar arasında en iyileri sergilenecek. Yaşlı kaplumbağanın tam olarak kaç yaşında olduğu kesin olarak bilinmiyor. Uzmanlar, uzun boyunlu ve bir metre büyüklüğündeki koyu renkli kabuklu Yalnız George’un yüz yıldan daha önce dünyaya geldiğini tahmin ediyor. Büyük çabalara rağmen dev kaplumbağayı çiftleştirmek mümkün olmamıştı. George 1972 yılından bu yana Santa Cruz adasındaki bir araştırma istasyonunda yaşıyordu. Galapagos adalar grubu Güney Amerika sahillerinin yaklaşık olarak 1000 km. ilerisinde yer almakta ve Ekvador’a bağlı. CBT 1321/ 6 13 Temmuz 2012 çekleştirilen kongrede açıklandı. Gerçi o tarihlerde hukuki ve etik kaygılar nedeniyle tartışmalar yaşanmıştı ama beş milyon tüp bebek, tüm endişeleri yersiz çıkaran bir kilometre taşıdır diye konuştu ESHRE başkanı İspanyol doktor Anna Veiga. Bu sayı aynı zamanda çok sayıda bilim insanı ve doktorun karnesidir. Tabii ki insanların bu yönteme olan güvenini de kanıtlıyor. İstatistikler de bu yöntemin üreme sorunlarında son derece başarılı olduğunu gösteriyor (Amerikalı doktor David Adamson). Fakat yön