Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Üniversitelerde Kayırmacılığın Adı: BAP İrfan O. Hatipoğlu Mustafa Kemal Üniversitesi (iohatip@hotmail.com) Araştırmacılar İçin Büyük Bir Hizmet Ü niversitelerin temel görevi bilim üretmek ve aktarmaktır. Başarıları da uluslararası bilimsel yayın kurullarına göre (SCI, SSCI, AHC) yaptıkları yayınlarla değerlendirilir. Üniversitelerimizde son yıllarda sayısal anlamda bilimsel yayın sayısı artsa da yapılan değerlendirmelere göre uluslararası kabul gören, özgül bilimsel makale sayısı bakımından gelişmiş ülke üniversitelerine göre oldukça geridedir. Bilimsel çalışma yapmak, bilgi üretmek kolay değil. Bilimsel çalışmaların yapılabilmesi için öncelikle bilim insanı/araştırmacı, maddi kaynak ve araştırma alanı ile ilgili teknolojik altyapı (laboratuvar, kütüphane) ile yeterli bilgi birikimine sahip yardımcı personelin bulunması gereklidir. Üniversitelerimizin dörtte üçünden fazlasının genç üniversite olması nedeniyle bilim üretmek ile ilgili koşullar yeterince bulunmadığı gibi araştırma kültürüde gelişmemiştir. Yükseköğretim Kurulu eksikliği gidermek amacıyla üniversitelerde bilim insanlarının/araştırmacıların özendirilmesi, araştırma çalışmalarının desteklenmesi ve araştırma kültürünün gelişmesi için Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) Koordinasyon Birimi kurmuştur. Üniversitelerde Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimi 2547 Sayılı Yükseköğretim Yasa’sının 58. maddesine dayandırılarak kuruldu. Yükseköğrenim Kurulu tarafından çıkartılan “Yükseköğretim Kurumları Bilimsel Araştırma Projeleri Hakkında Yönetmelik” doğrultusunda çalışmalarını sürdürürler. Kurulan bu birimin amacı öğretim üyeleri ve doktora, tıpta uzmanlık ya da sanatta yeterlilik eğitimini tamamlamış araştırmacılar tarafından yönetilen bilimsel projelerin her aşamasının desteklenmesini içerir. Üniversitelerde kurulan Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimi yönergesine göre birim bir komisyon tarafından yönetilir, komisyona rektör ya da görevlendirdiği rektör yardımcısı başkanlık eder. Yürütme komisyonu asli üyeler olan enstitü müdürleri ile senatonun önereceği üyelerin rektör tarafından atanması ile oluşur. Alt birim olarak BAP’a başvuran projelerin değerlendirilmesi için ilgili bilim dalı öğretim üyelerinden oluşan danışma kurulları oluşturulur. Danışma kurulu üyeleri yürütme komisyonun önerisiyle rektörler tarafından atanır. Kısacası BAP rektörlerin sıkı denetimi/yönlendirmesi altındadır. Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Biriminde işleyişi nasıldır? Bilim insanları ve diğer araştırıcılar hazırladıkları projelerin desteklenmesi için BAP Birimine başvuru yapar. Bilimsel Araştırma Pro jeleri Komisyonu projelerin değerlendirilmesi için ilgili alandan oluşan danışma kurulundan görüş ister. Danışma kurulları projeleri değerlendirirken BAP yönergesi içinde belirlenen kriterlerin dışına çıkamaz. Konulan kriterlerin büyük bölümü subjektif özellikler taşıması nedeniyle tartışmalıdır. Bu nedenle değerlendirme komisyonunun projeler ile ilgili aldığı kararlar bilimsel ölçütler yerine daha çok kayırmacı/yandaşlık dikkate alınarak verildiği kanısı yaygındır. BAP biriminin kaynaklarının kayırmacı/yandaş yaratma olarak kullanılmasının birçok örneği vardır. Projeyi sunan araştırmacı üniversite üst yönetimine yakın ise sunulan projesi kabul edilmekte, kaynak aktarımı yapılmaktadır. Örneğin üst yönetime yakın araştırmacının sunduğu tüm projeler olduğu gibi kabul edilirken yandaş görülmeyen araştırmacının projelerinin tümü rededilmekte ya da bütçesi büyük oranda azaltılarak projenin yürütülmesini engel olunmaktadır. Yandaş araştırmacıya ek bütçe verilmekte, araştırmalar tamamlanmasa da, tamamlanmış kabul edilmektedir. Kısacası BAP birimi kaynakları kayırmacı/yandaş yaratma amaçlı kullanıldığı için yapılan araştırmalar/yayınlar özgünlükten uzak, sıradan çalışma olarak kalmaktadır. Yapılan bilimsel yayınların çoğunluğu araştırma yapılmadan “on orijinal makale oku, on birincisini yaz” anlayışı ile yazıldığından bilim dünyası tarafından dikkate alınmamaktadır. Bilimsel Araştırma Projeleri değerlendirme kriterleri subjektif özelliklerden arındırılmadığı ve yürütme komisyonunun oluşum yöntemi değiştirilmediği sürece BAP birimi rektörlerin “araka bahçesi” olmaktan kurtulamayacaktır. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi’nin amacına uygun, daha fonksiyonel olması için yürütme kurulu üyelerinin ilgili bilim dalları öğretim üyelerinin seçtiği bilim insanlarından oluşmalıdır. Değerlendirmeler de dikkate alınacak kriterler de evrensel bilim anlayışını içeren objektif ilkeleri içermelidir. Bilimsel araştırmalara ayrılan maddi kaynağın daha verimli kullanılması için üniversitelerde BAP birimine bağlı büyük ölçekli, ortak kullanıma açık araştırma merkezleri kurulmalıdır. Yaratılan kaynak ile daha çok araştırmacı desteklenirken,, üniversiteler de araç, makine, kimyasal maddeler mezarlığına dönüşmekten kurtulacaktır. BAP birimleri yeniden ele alınmazsa bilimsel araştırma projelere verilen destekler sürekli tartışılacak; üniversitelerimizde özgün bilimsel çalışmalar yapamayan üçüncü dünya ülkesi üniversitesi olmaktan kurtula Y Zeki Sarıhan zekisarihan@gmail.com Mülk Sahipliği Meselesi İnsanlığın Temel Sorunu: Mülk ve Sahipliği“ isimli yazınızı iki defa okudum. Teşhis ve tesSayın Bursalı, “İ pitleriniz güzel de hastalığın tedavisi nedir? “İnsanlığın derin sorunu ve genel karakteri değiştirme” cümleleri gayet yerinde ama değişim nasıl olacak? “Ne dediğinin farkında değil” dediğiniz Antikapitalist Müslüman Gençler’in, “Mülk Allah’ındır” diye haykırışlarını okuduğumda, 80 yaşında biri olarak sevinç gözyaşlarımı tutamadım. Bu sevincim; neye inandığının farkında olmayan gençlerin narkozdan çıkıp bayıltılmış olduklarını anlamış olmalarınadır. Peki, mülk kimin? Dikkat buyrulursa, etraf aldatılarak gasp edilen, güçlülerin geçici olarak faydalanmak üzere sahiplendikleri; aslında hiç kimsenin olmayan, genelin ortak malı olan varlıktır. Allah mevzusuna gelince; bu söylem bir kutsal inançtır. Varlığı olmayanın malı nasıl olabilir? Bu gerçekler bilinçli olarak kabul edilmeden çözüm çok zor. Öyleyse insanların, ölümden sonrası yoktur; bu dünyaya insan gibi yaşamak için geldiği bilincine vardığı zaman gerçek direniş başlar ve hakça bölüşüm o zaman olur. Bugün ne yaptığını bilmeden yürüyen “Müslüman Gençlerin” direnci, bilinçli olarak o zaman gerçekleşir. Bunun için de aileden başlayan, “kültürel eğitim” gerekiyor diye düşünüyorum. Bilmem yanılıyor muyum? CBT 1321/18 13 Temmuz 2012 Esat Yavuztürk, esat.yavuzturk@gmail.com akın tarih sosyal bilim araştırmacıları için en önde gelen kaynağın gazeteler, dergiler ve diğer basılı kaynaklar olduğu tartışmasız bir gerçektir. Süreli yayınlardan yararlanmak isteyenlerin Türkiye’de birkaç kütüphane dolaşması, buradaki çalışma saatleriyle sınırla zamanda bu kaynakları okuması ve not alması çok büyük zaman, emek ve hatta para harcaması zorunludur. Türkiye’de süreli yayınları toplayan belli başlı kurumlar, Milli Kütüphane, TBMM Kütüphanesi, İstanbul’da Beyazıt Devlet kütüphanesi, Eskiden Belediye Kütüphanesi iken Taksim’e taşınarak Atatürk Kitaplığı adını alan kütüphanedir. Bu mekânlardan biri de Beyazıt Meydanı’na bakan Hakkı Tarık Us Kütüphanesi idi. On yıl öncesine kadar bir vakfa bağlı olan ve Beyazıt’ta kütüphanenin dibindeki çarşılardan birinde ticaret de yapan bir görevli tarafından yönetilen bu kütüphaneye yolu düşmeyen araştırmacı azdır. Ne var ki, soba ile ısıtılan eski bir ahşap okul binasından bozma bu kütüphanenin çalışma saatleri 12.0017.00 arasındaydı. Yakın zamanda kütüphaneler arşivlerindeki koleksiyonların filmlerini birbirlerine vermişlerdi. Bunları karanlık bir hücrede sayfalarını ışıklandırarak okumak ve not almak ömür törpüsüdür. Bazı belgelerin yıpranmış, baskıların kötü olması, hele hele Arap harfleriyle yazılmış Türkçe metinleri okumakta uzmanlarını bile zorlayan sorunlar araştırmacıları çileden çıkarmaya yetiyor. Şimdi araştırmacılar için yaratılan bir hizmet için ne kadar teşekkür edilse azdır. Hakkı Tarık Us Kütüphanesini devralan Beyazıt Devlet Kütüphanesi ile Tokyo Üniversitesi, Hakkı Tarık Us Kütüphanesi’ndeki yaklaşık 1500 süreli yayını dijital ortama almış ve internet üzerinden parasız olarak araştırmacıların hizmetine sunmuştur. Artık bu belgeleri okumak için Kütüphaneye gitmeye gerek yoktur. Evinizde veya işyerinizde bilgisayarınızı açıp bu on binlerce sayfa tutan belgeleri incelemeniz mümkündür. Ne bir ücret, ne bir zaman sınırlaması… Kurulan dijital sistem son derece gelişmiştir. “Hakkı Tarık Us”u yazdığınızda çıkan “koleksiyon” sözcüğü üzerine tıklarsınız, sizden DJVu programını indirmeniz istenir ve bu program birkaç saniye içinde iner. Süreli yayınlar alfabetik sıraya göre düzenlenmiştir. Yayınların mevcut sayılarının hangi tarihler arasını ve hangi sayıları içerdiğinin listesi ile karşılaşırsınız. Uzun süre yayın hayatında kalmış veya çok sayfalı yayınların sayıları gruplara ayrılmıştır. Sıra bunları açarak okumaya gelmiştir. Sayfaları istediğiniz ölçülerde büyütüp küçültebilir, kolaylıkla bir önceki veya sonraki sayfaya geçebilirsiniz. Hakkı Tarık Us, 20 bin de kitap bulunan bu kütüphanedeki malzemeyi gelecekte araştırmacılar yararlansın diye ömrü boyunca biriktirmiştir. Gelirinin büyük bir kısmını buna harcamıştır. Ortadoğu ülkeleriyle yayın alışverişi yapmıştır. Bu özgün yayın koleksiyonculuğunu ancak devlet yapabilirdi. Devletin Derleme Yasası ise ancak 1952 yılında çıkabilmiştir. Us, büyük bir iş başarmıştır. Süreli yayın koleksiyonunda akla gelecek ve gelmeyecek pek çok yayın vardır. Bunların sıralamak bile sayfalar tutar. 1860’lı yallardan bazıları 1961’e kadar uzanan fakat çoğunluğu meşrutiyet, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında yoğunlaşan yayınlardan örnek vermek gerekirse Ahenk, Akbaba, Akşam, Alemdar, Anadolu’da Yenigün, Ayın Tarihi, Babalık, Basiret, Ceridei Adliye, Ceridei Havadis, Ceridei İlmiye, Cumhuriyet, Dersaadet, Devlet Salnamesi ve bazı Devlet kuruluşlarının yıllıkları, kanunları içinde toplayan Düstur, Genç Kalemler, Hanımlara Mahsus Gazete, İbret, İçtihat, İleri, İstiklal, Kalem, Karagöz, Malumat, Mecmuai Ebüzziya, Milli Mecmua, Milliyet, Resimli Ay, Sabah, Sebilürreşat, Serbesti, Serveti Fünun, Şurayı Ümmet, TBMM Zabıt Ceridesi, Osmanlı döneminin resmi gazetesi olan Takvimi Vekâyi, Tanin, Tarik, Tasvir, Tasviri Efkâr, Terakki, Tercümanı Ahval, Tercümanı Hakikat, Vakit, Yeni Asır, Yeni Gazete, Yeni Mecmua, Yeni Şark, Zaman’ı saymak gerekir. Esir kamplarında çıkarılmış Türkçe gazetelerden, mizah, okul, öğretmen, fen, askerlik, eğitim, sanat, kadın, çocuk, bilim, vilayet gazeteleri ve dergilerine kadar. İkdam, Hâkimiyeti Milliye (Ulus), Türkçe İstanbul, İfham gibi bazı gazeteler listede yer aldıkları halde niçin açılamadıkları anlaşılamıyor. Sorunlardan biri de, gazete ve dergi sayfalarının fotoğrafını çekerken bazen ışığın sayfa kenarlarını yeterince aydınlatamaması nedeniyle yarı kanlıkta kalmış oyması, dolayısıyla okunamamasıdır. Şimdi yapılacak iş, Milli Kütüphane, Meclis Kütüphanesi ve Atatürk Kitaplığı gibi kurumların da süreli yayınlarını dijital ortamda araştırmacıların parasız olarak hizmetine sunmaktır.