24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) Fotokopi devrimi Bilimsel bilgilerin ve fikirlerin yayılmasına, matbaadan sonra ve bilgisayardan önce en büyük katkıyı fotokopi makinesi yapmıştı. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com Internet erişimine sahip olmak dijital uçurumun bütünüyle kapanması anlamına gelmez ama farkın kapatılması yolunda ilk ve en önemli aşamanın geçilmiş olduğuna işaret eder. Dijital Uçurum Kapanıyor mu? comScore firmasının bir araştırmasına göre 1996’da Internet nüfusunun yüzde 66’sını ABD vatandaşları oluştururken, bu figür 2012 yılında yüzde13’e düşmüş durumdadır. Bu temel gösterge; internet erişiminin gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere doğru kaymakta olduğu şeklinde yorumlanabilir. Peki niceliksel bu dönüşüm dijital uçurumun kapanması anlamına gelir mi? Yani gelişmekte olan ülkelerin nüfusu internet kullanımı ve dijital kültür ögelerinden, en az gelişmiş ülkelerdeki nüfus kadar istifade edebilmekte mi? Konu nitelik olduğunda ne yazık ki adetsel artışlar pek bir işe yaramayacaktır. Çünkü niceliksel artış, dijital uçurumun kapanması açısından ancak bir potansiyel oluşturabilir. Bu potansiyelin hayata geçebilmesi yani internete erişen daha geniş coğrafyadaki bireylerin de eskiden beri internete erişen nüfus kadar dijital imkânlardan istifade edebilmesi için internet erişimini ne amaçla kullandıklarına bakmak gerekir. Her birey, internete eriştiğinde, fiziksel yaşamdaki hayat standardı seviyesindeki bir mertebeden dijitalleşmeye başlar. Fiziksel dünyadaki gereksinimleri, beklentileri neyse, ilk etapta dijital imkânlarla bunları gidermeyi umar. Zaten havayolu ile seyahat etmeyen bir kişi internet erişimi sayesinde bir günde uçak ile seyahat eder hale gelmez. En iyi şartlarda bayramda bulamadığı şehirlerarası otobüs biletini internet üzerinden almaya çalışır. O da aklına gelirse ya da sözüne güvendiği bir yakını, arkadaşı ona interneti tavsiye ederse. Bu dönüşüm sürecini hızlandırmak doğal olarak kamu ya da özel sektördeki sivil toplum kuruluşları ile kurum ya da şirketler sayesinde mümkün olabilir. Kamunun motivasyonu vatandaşına hizmet götürmek ise özel sektörü harekete geçiren itici güç kâr etmektir. Bir de aşağıdan gelen talep baskısı söz konusu. Özellikle dijitalleşme söz konusu olduğunda bu baskının karşısında durmak mümkün değil. Vatandaşın beklentilerinin gerisinden gelen bir kamu yönetimi imajı dijitalleşmeden önceki hayatımızda da bürokrasi dünyamızın temel özelliklerinden birisiydi (bugün vatandaş için önemli olan pek çok konuda hâlâ bir yasa yok). Biraz da bu ataletten kurtulmak için yıllardır AB’ye girmek istemiyor muyuz? Dijitalleşme doğası gereği bireyin kendisinden başlayan bir süreç ile fiziksel yaşamdaki kriterleri, değerleri, olguları değiştirmeyi adresliyor. Dijitalleşme sürecinde benzer bir AB sopasına gerek yok yani. Önderlik yapan, kanaat liderlerinin fikirlerini değerlendirmek eşdeğerde bir yol haritası hazırlamada yeterince yardımcı olacaktır. Dijital uçurumu gelir dağılımındaki uçurumla analoji yaparak açıklamak gerekirse, bilgisayarlaşma ve internet erişimi, bir işe sahip olmaya eşdeğerdedir. Kişi bir işe ve böylece düzenli bir gelire sahip olmalıdır ki gelir dağılımındaki uçurumun en dibinden biraz daha yukarı çıkabilsin. Bir işe sahip olmak gelir dağılımındaki uçurumun kapanması anlamına gelmez ama hiçbir geliri olmayana göre uçurumu biraz daha kapatır. Benzer şekilde internet erişimine sahip olmak da dijital uçurumun bütünüyle kapanması anlamına gelmez ama farkın kapatılması yolunda ilk ve en önemli aşamanın geçilmiş olduğuna işaret eder. B ilimin dünyadaki gelişiminin hızı, bilimle uğraşan insan sayısının çoğalmasıyla arttı. Bilim insanları topluluğunun sayısının artması, bilim insanlarının birbirlerinin çalışmalarına daha kolay ulaşmalarını gerekli kılıyor. Çünkü bir bilimsel araştırmaya girişmenin ilk şartı, daha önceki çalışmalara ve en son yayınlara ulaşmaktır. Bilimsel yayınların seri şekilde çoğalmasını sağla . Chester Floyd Carlson (19061968) yan ilk aygıt matbaa oldu. Gutenberg 1448’de matbaayı icat ettiğinde bilimsel devrim henüz başlamamıştı. Matbaadan önce bir kitabı çoğaltmak çok zahmetli bir işti. Bu işi meslek edinmiş kimseler vardı fakat kitabı elyazmasıyla çoğaltmak zordu, çok zaman alıyordu, pahalıydı ve belki de en önemlisi hatalardan dolayı kopya metin orijinal metnin tıpkısı olamıyordu. Matbaanın icadı, insanlık tarihinin en büyük ve sonuçları bakımından en etkili teknolojik devrimlerinden biridir. Matbaanın, bir asır sonra başlayan bilimsel devrimin gelişmesinde çok önemli bir rolü oldu. 20. yüzyılda bilimsel araştırmacı sayısının ve üniversitelerde yüksek lisans ve doktora çalışmaları yürüten öğrenci sayısının yükselişi, son çalışmalara ve bilgilere ulaşma ihtiyacını artırdı. Kütüphanelerde bulunan kitaplar talebi karşılayamaz hale geldi. Fotokopi tek nolojisi işte bu ortamda gelişti. ABD’li fizikçi Chester F. Carlson tarafından 1937’de geliştirilen fotokopi teknolojisinin esasını, kserografi ilkesi oluşturuyordu. Kserografi ilkesine göre, çoğaltılacak malzemenin içinden geçirilen ya da yüzeyinden yansıtılan ışık, üzerine negatif yüklü mürekkep parçacıkları (toner) püskürtülmüş olan selenyum katmanı üzerine düşürülerek, alüminyum tamburda metnin görüntüsü oluşturulur. Bu sırada tamburun yakınından bir kopya kâğıdı geçirilir. Kâğıdın altındaki pozitif elektrik yükü, negatif yüklü mürekkep parçacıklarını çeker ve böylece görüntü kopya kâğıdına aktarılmış olur. Daha sonra ısı etkisiyle mürekkebin kâğıt üzerindeki kalıcılığı sağlanır. Günümüzdeki fotokopi makineleri artık, renkli çekim yapabilmekte, önceden belirlenmiş sayıda kopya çıkartabilmekte ve metnin veya çizimin boyutlarını büyütüp küçültebilmektedir. Fotokopi makinesinin kullanımı, 1950’li yıllardan başlayarak hızla bütün dünyada yayıldı. Özellikle eğitim dünyasında ve bilimsel araştırmalarda olağanüstü bir etki yarattı. Bu etkinin matbaanın bilimsel çalışmalara olan etkisini üssel olarak artırdığını söyleyebiliriz. Ancak fotokopinin bilimsel gelişme üzerindeki etkisi çok fazla dile getirilmemekte ve araştırılmamaktadır. Oysa bu icat, bilimsel metin iletişiminin ve yayımının 1990’lara kadarki en büyük aracı olmuştu. Günümüzde de önemini çok büyük ölçüde korumaktadır. Bilgisayar ve internet teknolojisi günümüzde fotokopinin rolünün bir bölümünü üzerine almış görünüyor. Fakat birçok durumda internet teknolojisi, fotokopi ürünlerini malzeme olarak kullanmaktadır. Fotokopi önemini ve etkisini günümüzde de sürdürmektedir. İnternet teknolojisi, hiç şüphesiz, orijinal metinlerin veya fotokopi ürünü metinlerin yayılışının hızını arttırarak ve mekâna olan bağımlılığını yok ederek yeni bir teknolojik çığır açmıştır. Yarım asırdan fazla bir zamandan beri kapsamlı rolünü sürdüren fotokopi teknolojisi, bilgiye ve düşüncelere kolay ve hızlı ulaşımı sağlayarak 20. yüzyılın ikinci yarısında ve 21. yüzyılda bilimin gelişimine en büyük katkıda bulunan teknolojilerden biri olmuştur. 3 BOYUTLU MİKRONÖROŞİRÜRJİ KURSU Yeditepe üniversitesi tıp fakültesi 2230 haziran tarihlerinde tüm dünyadan beyin cerrahlarının eğitim alabilmek için katıldığı önemli bir kursa ev sahipliği yaptı. 8 farklı ülkeden toplam 25 beyin cerrahı, 3 ana bölümden oluşan bu kursta 8 gün boyunca ter döktüler; ilk bölümde hayvan denekler üzerinde temel mikroşirurji eğitimi, sonra kadavra üzerinde beyin anatomisi ve en son canlı ameliyatlar sırasında interaktif ameliyat eğitimi alan kursiyerlere sertifikaları dünyaca ünlü beyin cerrahımız Prof. Dr. Gazi Yaşargil ve Yeditepe üniversitesi tıp fakültesi nöroşirurji anabilim dalı başkanı Prof. Dr. Uğur Türe tarafından verildi. Yaklaşık 50 yıl önce Prof. Yaşargil tarafından geliştirilmeye başlanan mikronöroşirurji teknikleri ile en komplike beyin ameliyatlarının hastaya herhangi bir zarar verilmeden başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesi amaçlanıyor. Oldukça uzun ve emek isteyen bir eğitim gerektiren bu teknikleri öğrenebilmek için kursa katılım talebi çok yüksek iken, eğitimin kalitesi açısından kursiyer sayısı son derece kısıtlı tutuluyor. Bu yıl 3. sü gerçekleştirilen bu kursta, kursiyerlere en gelişmiş mikroşirurji tekniklerinin eğitimi birinci elden Prof. Yaşargil ve Prof. Türe tarafından verildi ve tüm dünyada geniş bir yankı uyandırdı. Dünyada ilk kez, hem temel mikroşirurji, hem kadavra üzerinde beyin anatomisi eğitimi, hem de canlı interaktif 3 boyutlu ameliyat eğitimi bir arada yapıldı. Prof. Yaşargil ve Prof. Türe tarafından gerçekleştirilen ameliyatlar sırasında, ameliyat görüntüleri yüksek çözünürlüklü ve 3 boyutlu olarak kursiyerlere aktarıldı. Eğitim kalite ve standartlarının en yüksek teknoloji ile birleştirildiği bu kursun 3. sü gerçekleştirilmiş olmasına rağmen, dünya nöroşirurjisine katkıda bulunmayı amaç edinerek uzun yıllar boyunca gelenekselleşmesi planlanarak yola çıkılmış ve gerekli alt yapı ve destek sağlanmış. Ayrıca ilk kez bu kurs sırasında ülkemiz açısından son derece önemli bir ameliyatın da eğitimi verilmeye başlandı. İlaca dirençli epilepsi tedavisinde Prof. Türe tarafından geliştirilen yeni ameliyat tekniğinin eğitimi de bu kurs sırasında kursiyerlere verilmeye başlandı. CBT 1321/ 12 13 Temmuz 2012
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle