Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör iyileştirdiği ve ensülin duyarlılığını da arttırdığı düşünülüyor. Ama uzmanlar yine de kahve tüketimi sırasında bedende ne gibi süreçlerin işlediğini bilemiyor. Çok fazla kahve içen (günde altı fincandan fazla) katılımcılarda koruyucu etki görülmemişse olumsuz etki de ortaya çıkmamış. Bilim insanları kahvenin koruyucu etkisiyle fazlasıyla ilgileniyor. 2011 yılında 34.670 kadınla araştırma yapan İsveçliler de istatistiksel olarak kahve tüketiminin inme riskini düşürdüğü sonucuna ulaşmışlardı. Fakat bilim insanları bu sonucun sadece sağlıklı insanlar için geçerli olduğunu söylüyorlar, kahve tüketiminin kalp hastalarında da aynı olumlu etkiyi yapıp yapmadığı yeni bir araştırma konusu. birkaç yüz yıl yeterli oluyor (PloS ONE). Bu sonuç süper volkanlardaki jeolojik süreçlerin tamamen yeniden değerlendirilmesine yol açabilecek nitelikte. Araştırmamız olağanüstü büyüklükteki magma odalarının püskürme olmadan uzun bir süre varlıklarını koruyamadıklarını gösterdi, diyor Vanderbilt Üniversitesi’nden Guiherme Gualda. Araştırmacı, Seattle, Chicago ve Argonne’deki meslektaşlarıyla birlikte Kaliforniya’daki Long Valley süper yanardağını incelemiş. Kuvars ve zirkon kristallerindeki radyoaktif içerikler sayesinde araştırmacılar, bir magma odasının püskürmeye dek 5003000 yıl içinde dolduğunu hesapladılar. Oysa bugüne kadar bu sürecin birkaç yüz bin yıl sürdüğü sanılıyordu. Yer mantosundaki sıvı kayaç bir süper yanardağın magma odasına çıkıyor. Oda on ila on beş metre derinliğe kadar dolduğunda, püskürme zamanı da yaklaşıyor. Dolma süreci sırasında kayaç kristal olarak sertleşiyor. Bu kristalleşme püskürmeyle son buluyor ki, kristaller dolma süreci için önemli bilgiler verebilir. Jeolojik ölçütlere göre son derece hızlı işleyen süreçlere rağmen, şimdilik bir süper volkan patlaması tehlikesi bulunmuyor. Fakat eğer Yellowstone Ulusal Parkı’ndaki Long Valley veya Sumatra’daki Toba yanardağında bir püskürme yaşanacak olursa, yanardağın yakınındaki bölgeler önemli ölçüde zarar göreceği gibi atmosfere yayılacak muazzam kül ve toz nedeniyle dünya iklimi de uzun bir süre için değişebilir. Avrupa’daki son süper volkan püskürmesi İÖ 17 yy’da Santorini adasında meydana gelmiş ve Minos kültürünün çökmesine yol açmıştı. Sevgili okuyucularım: Her şey aklıma gelirdi de ülkemde, sezaryenin yani Latince adıyla sectio caesarea’nın bir başbakanın ağzında bir cinayet aleti olarak dile getirileceği gelmezdi. Ohlokrasinin Nüfus Politikası Roma Hukuku bile, yaşamı tehlike altında olan anneye sezaryen yapılmasını mecbur kılmıştı (Bu maddenin Roma’nın krallık dönemine kadar uzandığı sanılmaktadır, yani MÖ 6. yüzyıla!). Bu yöntem, Sezar’ın anne karnından kesilerek çıkarıldığı efsanesine dayanarak meşhur Romalı devlet adamı ve amiral Büyük Plinius’un (M.S. 23– 25 Ağustos 79) Doğa Tarihi (Historia Naturalis) kitabında dahi dile gelmiştir. (Sezaryenin Hindistan’da MÖ 6. yüzyılda yapıldığı söylenmektedir). Sezaryen bir hayat kurtarma tekniğidir. Sayın Başbakan belli ki bunu bildiği halde, sezaryenı istismar ederek kürtajı da yasaklamak niyetindedir. Bundaki görünür amacı, Türkiye’deki nüfus artışındaki azalma eğiliminin önüne geçmektir. Tabii bunu yaparken çiğnediği kadın hakları falan umurunda değildir. Sözüm ona bebeğin yaşam hakkından bahsederken ise, embryo ile fetusu ayıramadığı gibi, fetusun ne derece yaşayan bir insan addedilebileceğini ise öğrenip gelmiş değildir. Konuştuğu konular tabipleri ve zoologları ilgilendirir. Çok bilgi almak istiyorsa adam gibi bir tabibe veya zooloğa başvurmalıydı. Ama Tayyip Bey’in işlediği insanlık suçlarının en büyüğü kadın haklarını ayaklar altına almak değildir; insanlığın yaşam hakkına saldırıdır. Bunu nereden çıkartıyorsun diyecekseniz yandaki eğriye bir göz atınız1. Eğer bu eğri sizi dehşete düşürmediyle Tayyip Bey ve dünyada onun kafasındakilere (mesela ABD’de kendilerine prolife diyen zır cahil bir güruhu oluşturan kesime) oy vermeğe ve mesela torunlarınızın bir dünya cehenneminde yaşamasına çanak tutmaya devam edebilirsiniz. Dünya nüfusunun giderek hızlanan bir tempoyla artması ve artan nüfusun ezici çoğunluğunun Türkiye gibi cahil halklardan gelmesi şu anda insanlığın en büyük sorunudur. Bu soruna bigâne kalabilecek kadar dünyadan bihaber bir politikacının bir ülkenin oyunun %50’sini alarak onun lideri olabilmesi ise kelimenin tam anlamıyla dehşet vericidir. Böyle bir şeyin olabildiği bir ülkeden her şey beklenir. Onun için sizleri ne kadın cinayetleri, ne hukukun tarümâr olmuş olması, ne çevrenin ve tarihsel mirasın yağmalanması, ne eğitimin dibe vurmuş olması, ne ulusal borcun artık çuvalına sığmayacak hale gelmiş olması, ne doğru olamayacağı bilimsel olarak ispatlanmış bir inanç sistemiyle dalga geçti diye bir sanaçının hapis isteği ile mahkemeye celbedilmesi ve ülkemizde meydana gelen ve uygar bir insanın tüylerini diken diken edecek daha nice şeyler hayrete düşürsün. Asıl hayret edilecek olan, bu bilgisizlik düzeyiyle yönetilen bir ohlokraside bunların bu kadar az olmasıdır. O da tabii Atatürk‘ün kurduğu ve çökmekte olan uygar düzenin kalıntılarının eseridir. Ama Atatürk’ün uygarlığının izleri silinip ohlokrasi düzeni sürdükçe artacaklarından emin olunuz. 1 Bu eğri, Al Gore’un 2006’da yayımlanmış olan An Inconvenient Truth adlı kitabından alınmıştır. Düzeltme: “Geçen haftaki yazımda Platon’un Politeia adlı eseri Politikos biçiminde yanlışlıkla yazıldı, düzeltirim..” Belçikalı ve Amerikalı sinirbilimcilerinden oluşan bir ekip, sineklerde normalde Parkinson hastalığına neden olan genetik bozukluğu iyileştirdi. K2 vitamini Parkinson hastalarına iyi gelebilir ama süreçleri ayrıntılı bir şekilde araştırmamız gerekir, diyor Patrik Verstreken (Leuven Üniversitesi). Parkinson hastalarında sinir hücrelerinin enerji santralı sayılan mitokondrilerin etkinliği ve bu hücrelere elektron nakli düzgün işlemez. Enerji ihtiyacının karşılanmaması, belli başlı beyin bölgelerindeki hücrelerin ölmeye başlamasına neden olur. Hareket kısıtlanması, titreme ve kas tutukluluğu gibi belirtiler bu eksikliklerin sonucu. Bu nörodejeneratif hastalığın kesin sebebi henüz bilinmiyor ama bilim insanları son yıllarda Parkinson hastalarında belli başlı genetik bozukluklar keşfetti. Bunlardan biri PINK1, diğeriyse Parkin mutasyonu. İki bozukluk da mitokondriyal etkinliği engelliyor. Bilim bu mutasyonların araştırılmasıyla, hastalık sürecindeki mekanizmaları bulabilmeyi umuyor (Science). Araştırmacılar K2 vitamininin mitokondrilerdeki elektron naklini iyileştirdiğini düşünüyor. K2 vitamini Parkinson hastalarına umut oldu CBT 1317/ 7 15 Haziran 2012 Süper yanardağların dev magma odaları, jeologların bugüne kadar tahmin ettiklerinden çok daha hızlı doluyor. Amerikalı bilim insanlarının son bir araştırmasına göre dünyadaki en büyük volkanların 1000 kilometreküpü aşkın lav püskürtebilmeleri için birkaç bin yıl yerine Süper volkanlar çok daha hızlı büyüyor Yüksek kolesterol seviyesi beyindeki betaamiloid peptitlerinin üretimini arttırarak, Alzheimer riskini yükseltiyor. Amerikalı bilim insanları zararlı betaamiloidi oluşturan öncü proteinin moleküler yapısını inceleyerek buna C99 proteininin yapısı (mavi ve yeşil) ve beta amiloid öncüsüyle bağ bir açıklama lanan kolesterol (siyah, beyaz ve getirdi. Anlaşıldığı üzekırmızı). re kolesterol öncü proteine yerleşerek, proteinin özelliklerini değiştirebiliyor. Kolesterol bağlantıları betaamiloid üreten proteinin bölünmesini kolaylaştırıyor. Bu nedenle yeni keşfedilen kolesterol bağlantısının bloke edilmesiyle, hastalık sürecinin durdurulabileceği söyleniyor Science dergisinde. Betaamiloid üretimini düşüren her şey, Alzheimer hastalığının önlenmesine hatta bir olasılıkla da tedavi edilmesine yardımcı olacak, diyor Vanderbilt Üniversitesi’nden Charles Sanders. Araştırmacı ekibiyle birlikte hücre zarından geçen C99 proteininin üçboyutlu yapısını, iki spektroskopik yönteminin bir araya getirildiği bir yöntemle incelemiş. Nilgün Özbaşaran Dede Kolesterol Alzheimer riskini niçin yükseltiyor ?