24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) Veri ve enformasyon okyanusundan doğru ve gerekli olanları ayıklamak ve bilgi üretmek yerine, bilgi kaynaklarının kalitesini sorun etmek paradigmasal bir sıçramayı gerektiriyor. Sırf bu açıdan bakıldığında bile dijital yerlilerin işi yakın gelecek için çok zor görünüyor! Postmodernizmin bilimsel düşünceye etkisi Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra düşünce dünyasında etkili olan postmodernizm, bilimsel çalışma tarzı ve yöntemleri üzerinde etkili olamamasına karşın, bilimsel düşüncenin güvenilirliğini ve saygınlığını tahrip etti. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com Doğru Bilgi ve Paradigma Sıçraması Dijital Kültür ile ilgili verdiğim konferanslarda gündeme gelen önemli konulardan bir tanesi de “bilgi”nin kalitesi ile ilgili. Bugün internetin en çok eleştirildiği hususların başında kaliteli bilgi ile kalitesiz, yalan yanlış bilginin internette yanyana durması geliyor. İnternete erişenler bunları birbirinden nasıl ayıracak? Bu soru öyle derin başka soruları gündeme getiriyor ki! Mesela internetin olmadığı zamanlarda bu konuda bir sıkıntı var mıydı, yok muydu? İnternetsiz zamanların bilgi merkezlerinde bilginin kalitesi nasıl yüksek tutuluyor, yalan yanlış bilgi nasıl ayıklanıyordu? Paradigma tutulması içine girmezsek öncelikle bu soruların da kendi zamanları için geçerli olduğunu kabul etmemiz gerekir. Aksi yönde, o zamanlar böyle sorunlar yoktu demek, objektif olmayacaktır. İki basit örnek: Üniversitelerin kütüphanelerine alınan kitaplar belli bir elemeden geçirilmez miydi? Kitle medya araçlarında (gazete, televizyon vb) verilen haberler belli bir “elekten” geçmez miydi? Peki bu eleme sürecinin objektif olduğunu, yürürlükteki siyasi akımlardan ya da patronajdan arındırılarak gerçekleştirildiğini söylemek olası mı? Bir başka deyişle internet zamanında, bilginin herhangi bir elekten geçirilmeden olduğu gibi servis edildiği bir dünyaya getirilecek eleştiri, bünyesinde doğru olmayan bilgiyi barındırması olmamalıdır. Daha ziyade altı çizilmesi gereken şey bilginin tasnifi, ayıklanması ile ilgilidir! Öncelikle çoğunlukla gözardı edilen bir terminolojik düzeltme yapmakta fayda var. Bilgi olgusu üç seviyede ele alınabilir. Veri, enformasyon (malumat) ve bilgi. Bunlardan ilk ikisini (veri ve enformasyon) üçüncü seviye olan “bilgi”den ayıran bir özellik var. O da veri ya da enformasyonun objektif olması, bilginin ise objektif olma zorunluluğunun olmamasıdır. Bilgi, veri ve enformasyon baz alınarak üretilen, harekete geçirici, eylem almayı sağlayıcı bir düzeydir. Bu perspektiften bakıldığında internette bilgiden çok veri ve enformasyon vardır. Bilgi bunlar içinden seçilecek olanlar baz alınarak üretilebilir. O halde ortaya iki temel soru çıkmaktadır. Birincisi hangi veri ya da enformasyonun doğru, hangilerinin hatalı olduğunu nereden bileceğiz? İkincisi bunları harmanlayıp “bilgi”yi nasıl üreteceğiz? Bilgi Toplumu, bir açıdan bakıldığında, zaten bu soruların işaret ettiği becerilerini bireysel ve toplumsal düzeyde gerçekleştirmiş toplumlara yakıştırılabilecek bir kavramdır. Yoksa üretilmiş bilgileri, doğru yanlış demeden yeniden tüketmeye kalkmak bilgi toplumu olmak anlamına gelmez. Türkiye’nin örneğin Facebook kullanımında dünya dördüncüsü olmasının, bilgi toplumu perspektifindeki marjinal değeri çok düşüktür. Hiç değilse o milyonlarca kullanıcıdan biri çıkıp da Facebook’un fenomen oyunu Farmville muadili bir özellik, oyun vb geliştirebilmiş olsaydı, bu bile marjinal değeri artırma konusunda çok ciddi bir aşama kaydetmiş olmamız anlamına gelirdi. Internet öncesi zamanda bilginin kalitesinden (nedense) şüphe edilmez, kaynak eksikliği sorun edilirdi. Bugün arzda bir sorun yok. Her yer bilgi kaynağı. Oturup bunları ayıklamak ve bilgi üretmek yerine, kaliteyi sorun etmek ise sanırım paradigmasal bir sıçramayı gerektiriyor. Sırf bu açıdan bakıldığında bile dijital yerlilerin işi yakın gelecek için çok zor görünüyor! P ostmodernist düşünceler, bilimin güvenilirliğini ve itibarını yıpratmıştır. Postmodernist yazarlar düşüncelerinin daha etkili olması için, bilimin ulaştığı bazı sonuçları da kullanmaktan geri kalmamışlardır. Örneğin Einstein, kuramını ifade etmek için kullanılan görelilik sözcüğünden hoşlanmıyor ve doğa yasalarının (farklı referans sistemlerindeki) tüm gözlemcilere aynı görünmesi anlamında, kuramını “değişmezlik kuramı” olarak adlandırmayı tercih ediyordu. Fakat Einstein’ın kuramının görelilik kuramı olarak adlandırılması, sınırsız ve mutlak bir görelilikçilik düşüncesinin geliştirilmesi yolunda sömürüldü. Kuantum kuramı için de benzer bir durumdan söz edebiliriz. Kuantum kuramı, bilimin temel ilkelerinden biri olan nedensellik ilkesini, atom altı parçacıklar dünyasında, olasılıkçı nedensellik ilkesine dönüştürmüştü. Fakat postmodern düşünürler ve onlardan cesaret alan cahil medya yazarları, kuantum kuramındaki nedenselliği de kaldırarak bu kuramı, sadece olasılıkçı bir kurammış gibi sundular ve onu kendi temelsiz ve bilim dışı fikirlerine sığınak yaptılar. Durum öyle bir hâl aldı ki, düşünce hayatında, bilimsel olan ile olmayan arasındaki sınır çizgileri ve bunların yaşamsal önemi kaybolmaya yüz tuttu. Feyerabend, üniversitelerde yaratılış düşüncesinin, evrim teorisiyle bir arada okutulması gerektiğini söyledi. Kepler’in çalışmalarından sonra artık sahte bilim niteliği kazanmış olan astroloji yeniden yükseldi ve itibar kazandı. Thomas Kuhn, ‘bilimsel teoriler arasında eş ölçülemezlik ilkesi’ olarak nitelendirdiği mutlak görelilikçi düşüncelerini ileri sürdü ve düşünce dünyasında etki yarattı. (Çok ilginç ve aslında çok doğaldır ki, Thomas Kuhn’un tezlerinin temel bilimler dünyasında hiçbir etkisi olmadı. Temel bilimciler bilimsel çalışmalarını ay nı metotlarla sürdürdü. Kuhn’un düşünceleri felsefe ve siyasi düşünce üzerinde etkili oldu ve bilimsel düşüncenin bilim dünyası dışındaki prestijinin ve bilimin toplumların gelişmesindeki büyük rolüyle ilgili toplumsal algılamanın zayıflamasına yol açtı.) Adorno, bilimden ümidini tamamen kesmiş olmalı ki, sırf bugünkü gerçekten kötü olan dünya toplumsal düzenini bozmak için absürdlükten (saçmalıktan) bile medet umdu. Bilimi değersizleştirici postmodern fikirlerin yeşermesinde ve zemin bulmasında, elbette “büyük uygarlığın” hep daha etkili savaş teknolojisi geliştirme peşinde koşmuş olmasının, atom bombasının yarattığı dehşetin ve felaketin, sadece en yüksek kâr amacıyla dünyayı yaşanmaz hale getiren bireysel tüketimi ve lüksü arttırmaya yönelik tüketim teknolojisi çılgınlığının ve elbette pek fazla sözü edilmemekle birlikte, her zaman bilimsel olduğunu iddia etmiş olan eksik demokrasili sosyalizm deneyinin ve onu yönlendiren bazı dogmatik düşüncelerin büyük rolü oldu. Kapitalizm, insan aklının, sistemin çıkarları doğrultusunda denetim altına alınmış bir araç haline getirilmesinde çok başarılı oldu. Dogmatik sosyalizm uygulamaları da aklın salt iktidarsal araçsallaştırılmasında ve bilimin kendisinden çok prestijinden yararlanma konusunda çok gerilerde kalmadı. Böylece “bilimsel sosyalizm”in hataları bilimin hanesine de yazılmış oldu. Oysa insan aklının çeşitli yönlerdeki araçsallaştırılmasının önüne geçebilmek, insan aklının ve insanlığın toplumsal tarihinin ürünleri olan bilim ile demokrasinin her adımda işbirliği yapmasını gerektiriyordu. Bu nedenle günümüzde de yaşamın her alanında postmodern etkileri gidermenin yolu, bilimi, bilimsel düşünceyi ve demokrasiyi sürekli ve yaygın biçimde birlikte geliştirmekten geçmektedir. PAGEV Teknoloji Ödülleri Yarışması Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV), yedi yıldan bu yana düzenlediği ödüllü yarışmasına “tasarım” başlığını da ekledi. PAGEV Plastik Teknolojisi ve Tasarım Ödülleri Yarışması’nın yedincisinde, ilk defa çevre ve enerji ile geri dönüşüm alanları yarışmaya dahil edilecek. Kazananlara Birincilik Ödülü’nün yanı sıra Mansiyon Ödülü ve bu yıl ilk defa olarak da Jüri Özel Ödülü ile Sponsor Firma Ödülleri verilecek. Firmaların yanı sıra, öğrencilerin de katılabileceği yarışmanın başvuruları, 30 Eylül 2011 tarihine kadar devam edecek. Yarışmanın Adı : PAGEV Plastik Teknolojisi ve Tasarım Ödülleri Yarışması Alanlar: Çevre ve Enerji Alanı, Ürün ve Tasarım Alanı, Teknoloji Alanı, Plastiklerin Geri Dönüşüm Alanı, Öğrenci Alanı Son Başvuru Tarihi: 30 Eylül 2011 Kimler katılabilir?: Türk Plastik sektöründe faaliyet gösteren kurumlar ile şirketler, bireyler, araştırma ve geliştirme kurumları, sivil toplum örgütleri, akademisyenler, öğrenciler ve profesyoneller Ödüller: Birincilik Ödülü, Mansiyon Ödülü, Jüri Özel Ödülü, Sponsor Firma Ödülleri Ödül Töreni Tarihi: 27 Ekim 2011 Ekim ayı içerisinde değerlendirilecek ve 27 Ekim’de ödül töreni yapılacak olan 7. PAGEV Plastik Teknolojisi ve Tasarım Ödülleri Yarışması’nda, her alandan bir birinci seçilecek. PAGEV Yönetmenler Kurulu’nun komite üyelerinden oluşan jüri, plastik sektöründe uzmanlığa sahip akademisyen, araştırmacı, sanayici ve profesyonellerden de değerlendirme sırasında destek alacak. Yarışmanın birincileri, dünyanın ikinci büyük plastik fuarı ChinaPlast 2012 Plastik ve Kauçuk Fuarı’na, ulaşım ve konaklama dahil hiçbir ücret ödemeden katılabilecek. Her alanda Mansiyon Ödülü verilecek olan bu yarışmada, bu yıl ilk defa Jüri Özel Ödülü de olacak. Yarışmaya sponsor olan firmaların vermeye hak kazanacağı Sponsor Firma Ödülleri de bu yılın ilklerinden olacaktır. CBT 1260/ 12 13 Mayıs 2011
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle