Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Milli Mücadele Döneminde Şair Nedim Neden Çok Sevildi? Millî Mücadele dönemi edebiyatında divan edebiyatı sanatçılarından Nedim’e ayrı bir yer ve lerini hatırlatır. rilmiştir. İstanbul’un işgal edilmesi, savaş yıllarının karamsarlığı Nedim’i bize Millî Mücadele HAYAT ÖYKÜSÜ Yazısına Nedim’in hayat hikâyesini vererek devam döneminde biraz daha sevdirir. Yard. Doç. Dr. Hacer Gülşen (İstanbul Kültür Üniversitesi) B u dönemde Nedim adını taşıyan bir mecmua (dergi) dahi yayımlanır. Şair Nedim mecmuası ön sözünde Nedim’le ilgili olarak şu sözlere yer verir: “Edebiyat tarihimizde en İstanbullu şair olarak Nedim’i görüyoruz. Onun kadar İstanbul’u benimsemiş, yaşamış bir ikinci şairimiz daha var mı? Her taşına yekpâre( bütün) Acem mülkünü fedâ ettiği bu güzel belde Nedim’in bütün terennümlerinin(ezgili deyişlerinin) ruhudur. Risâlemize (dergi) nâmını (adını) vermekle İstanbul’un bu edebî şairine borçlu olduğumuz bir şükranı ödüyoruz.” Aynı mecmuada Abdülfeyyaz Tevfik de, Nedim’in felsefesine ilişkin bir yazı yazar. Abdülfeyyaz Tevfik, yazısına şu sözlerle başlar: “O müstesna zekânın ne zaman şuh, rakîk(zarif, ince) bir gazelini okusam, hayalimde tarihimizin pek behîc(şen, neşeli) bir ufku açılır. Artık İstanbul’u eski şen, saf simâsıyla (yüzüyle) görmeye başlarım; Sütlüce, Karaağaç sahilleri gül, lâle bostanlarıyla, Silâhtarağa, Eyüp sırtları sünbül, fulya tarlalarıyla donanır.” Yazarımız, “ateş, kan tufanları, istilâ, ric’at(geri dönüş), med ve cezirleri arasında” mahvolup giden “millî çehremizin nasılsa yanılarak gülümseyebildiği bu mesut günlerimizi” Nedim’in “müstesna (seçkin, saygın) bir kudretle tecessüm(canlandırma)” ettirdiğine inanır. Abdülfeyyaz Tevfik, Nedim’in sevimli ve sıcak felsefesinin unsurları olarak gül, bülbül, lale, mehtap, şebtab, gamze, bâde, piyale, dilber, işve ve neşveyi sıralar. Ona göre Nedim, ömrü hoş geçirmek, zararsız fırsatları kaçırmamak gibi hayata en olumlu manaları vermiştir. Yazarımız, “Ne vakit Şeyh Galip’in lâhuti(ilâhi) simasındaki yüksek, Hamit’in Makber’indeki derinlik mefkuremi (ideal) yorarsa derhal Nedim’in divanına ilticâ(sığınma) ederim, ihtilâclar(heyecanlar) içinde bunalan gönlüm ancak orada bir mersâyı sükun( sessizliğin limanı) bulur, kızarmış cebinime (alın) gümüş gülâbdânlarla( gül suyu şişesi) teselli katreleri(damla) serpilmeye başlar” diyerek Nedim’in üzerindeki derin tesirinden bahsetmiş olur. racaat (başvurmak) ediniz.” “Asabı telkin edecek (sinirleri yatıştırmak)” bir özelliği olan Nedim, yazarımıza şu ilhamları vermektedir: “Hayyam’ın rübâileri, Hafız’ın nükteleri, Fuzulînin yanık eninleri (inleme, inilti) güzel fakat derindir, yorucudur. Onların kaçırdığı neşenizi ancak ben size iâde edebilirim (geri verme). Benim de beşikte başlayıp mezarda biten kısacık bir felsefem var. Bunun yardımıyla onların sizi ağlayarak götürdüğü yerlerden ben gülerek geçiririm. Hayata her zaman Nietzschelerin, Schopenhauerlerin siyah teleskoplarıyla bakılamaz, bazen benim pembe, basit gözlüğüme de ihtiyaç vardır; gayede (amaç) varılacak hakikat (gerçek) mihrâkı (odak) aynı olduktan sonra üzerinde ağlayarak, çıldırarak yuvarlanacağımız doğru yollara bizim müsterih (gönlü rahat) fakat biraz münharif (doğruluktan sapmış) mahrekimiz (dairevî yol) büyük kürei müreccahtır (benzerinden daha çok beğenilen, üstün tutulan büyük yuvarlak).” Mehmet Halit de, Nedim’in eserleriyle sadece dün değil, bugün de hürmet kazanmış bir şair olduğunun altını çizer. Nedim, Salim ve Safâî tezkirelerinde, birkaç satırla tarif edilmiş, ya da sadece adı zikredilmiştir (anmak). Yazarımız, Nedim’in sanatının tahlil edilmediği gibi, hayatının da incelenmediğini belirterek Nedim’in tezkirelerimizdeki durumunu ortaya koyar. Oysa Nedim’i anlayabilmek için, hayatını devrinin hususiyetleriyle (özellikler) birlikte takip etmek gereklidir. Mehmet Halit, Nedim’in şairlerimiz içinde zamanını en kuvvetli şekilde temsil eden bir şair olduğunu, muhitinin (çevre) incelenmesinin, hayatının da aydınlanmasına vesile (yardımcı) olacağını düşünür. Tezkirelerin Nedim’in hayatına ilişkin en kısa ve en gerekli bilgileri bile vermedik eder. Nedim, II. Selim zamanında Köprülüzâde Mustafa Paşa’nın sadareti senesinde İstanbul’da doğar. Asıl ismi Ahmet’tir. Gençliğini buhranlı bir devir içinde yaşamış olmakla beraber yine de tahsilini (eğitim) ihmal etmez. Gitgide şiiriyle şöhret ve mevki kazanmaya başlayan Nedim, Ali Paşa’nın meclisine devam eden şairler arasında yer alır. Mehmet Halit, Nedim’in daha sonra Damat İbrahim Paşa’ya intisap (bağlanma, bir büyük şahsiyete veya kuruma bağlanma) ettiğini söyler. Öyle ki, bir tarafta İbrahim Paşa devrine mesaisiyle (çalışmalar) yeni bir kıyafet giydirirken, Nedim de diğer taraftan hamisi (koruyan, kollayan) için yazdığı kasideleri ve ruhunun serbest hislerini ifade eden gazelleriyle Türk şiirine yeni bir lezzet katar. Sonuç olarak Şair Nedim, acılarla dolu savaş yıllarında neşesi ve hayata bakışıyla ihtiyaç duyulan olumlu enerjiyi okuyucuya aktaran önemli bir şairdir. Bu dönemde İstanbul’un işgal edilmesi, eski İstanbul’un o şen ve mutlu günlerine duyulan özlemi de arttırır. İstanbul’u şiirlerinde yaşatan Nedim’in bu dönemde çok sevilmesinde bu amilleri de göz önünde bulundurmak yerinde olacaktır. İstanbul şairi Nedim’i bir kez daha saygıyla anıyoruz. “ Bu şehri Stanbul ki (bu İstanbul şehri ki) bî misl (eşsiz) ü (ve) behâdır (güzel). Bir sengine (taş) yekpâre (bütün) Acem mülkü (İran ülkesi) fedâdır. Bir gevheri yek pâre (tek parçadan oluşan, bütün bir cevher) iki bahr (deniz) arasında Hurşîdi cihântâb (dünyayı aydınlatan güneş) ile tartılsa sezâdır (uygun, yaraşır). ” KAYNAKÇA 1 ***, “Muhterem Karie ve Karilerimize”, Nedim Mecmuası, nr.1, 16 Kanunısâni 1919, s.1, 2 2 Abdülfeyyaz Tevfik, “Nedim’in Felsefesi”, Nedim Mecmuası, nr.5, 13 Şubat 1919, s.68 KARŞIT MADDE Karşıt madde, bildiğimiz maddeyle aynı fakat ters özelliklere sahip parçacıklardan meydana gelmektedir. Şöyle bir örnek verelim: bir çukur kazın ve biriken toprağı bir tepe haline getirin. Çukur ve tepe eşit fakat ters özelliklere sahip olacaktır tepedeki toprağın ve toprağın kazıldığı çukurun hacmi. Parçacıklar için düşündüğümüzde, elektrik yükü gibi özellikler onların karşıt parçacıklarıyla zıt özelliklere sahiptir biri pozitif, diğeri negatif. Ayrıca karşıt madde bir enerji patlaması şeklinde madde parçacıklarından oluşan eşini ortadan kaldırmaktadır. Tıpkı tepe yapılan toprağın tekrar çukura doldurulmasıyla ikisinin de yok olması gibi. Evrenin kayda değer miktarda karşıt madde içermediği görüldüğü halde, tahminlere göre büyük patlama esnasında NEDİM’E NİÇİN MÜRACAAT ETMELİ? Bu soruyu şu sözleriyle cevaplandırır yazarımız: “Sabavetin (çocukluk), aşkın, daha nice muazzez (onurlu, saygın) hatıratın (hatıralar) mahşeri olan (toplanma yeri) maziyi (geçmiş) dehşetin ezici taablarından (yorgunluk) âzâde (hür, serbest), yalnız bediî (güzel) heyecanlar içinde ziyaret etmek mi istiyorsunuz? Nedim’e müCBT 1205 / 14 23 Nisan 2010 her iki madde türü de eşit miktarda yaratılmış olmalı. Öyleyse bütün bu karşıt madde nereye gitmiş olabilir? Olası bir açıklama madde ve karşıt maddenin özelliklerindeki beklenmedik küçük bir değişimin ilk maddekarşıt madde yok edilişi esnasında (sağ kalan!) az miktarda ‘madde’ fazlalığı üretmiş olabileceği. CERN, Fermilab, SLAC ve KEK’teki parçacık hızlandırıcılarında gerçekleştirilen deneylerde bu farklılık araştırılmaktadır. Karşıt maddenin gerçek yaşamda pozitron (karşıt madde) emisyon tomografisi PET taraması gibi tıp alanında da uygulamaları vardır. Fakat karşıt maddenin az sayıda üretilmesi dahi çok zor olduğundan, malesef hiç bir zaman Yıldız Gemisi Atılgan’a güç sağlayamayacaktır. Michael Doser, CERN, Symmetry Magazine, Antimatter Çeviren: Arif Solmaz (arif.solmaz@gmail.com)