02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Okullarımızda yazılı sınavların önemi Okullarımızda son 20–25 yıldan beri yazılı sınav adı verilen sınav türü büyük ölçüde az uygulanmaya başlandı, yerine test sınavları oturdu. Dershanelerde, okullarda sürekli testlere ağırlık verilince, her dersin her konusu için bolca test sorusu üretilmeye başlanınca, okullarda öğretmenler de karne notlarını, sınıf geçme notlarını bile testlerle değerlendirmeye başladılar. Oysa okullarda yazılı sınavların yeri ve önemi başka, seçmeli testlerin başkadır. Celil Altın (Kültür Okulları Eğitim Danışmanı) di kendisini denetlemesiyle olur. Oysa bugün okullarımızda öğretmenin kendi kendisini yoklamasına ilişkin bir uygulama yok. Bu olmayınca öğretmenin kendini yetiştirmesi de gerçekleşmiyor. Ancak bir öğretmen hangi dersin, hangi sınıfın sorumlusu olursa olsun, öğrencilerini yoklarken kendisini de denetlemeli, eleştirmeli ve geliştirmelidir. ÜÇ NEDEN T est sınavları doğru –yanlış ya da 4–5 seçenekli sorularla uygulanıyor. Testler, seçme sınavlarında, özel yeteneklerin, kişisel niteliklerin ve becerilerin vb durumların saptanmasında uygulanan sınav türüdür. Okullarda öğretmenlerin işledikleri konularda öğrencilerin başarıları testlerle ölçülemez. Testlerde yanıt hazır verildiğinden öğrenciye salt seçenekler arasından doğru yanıtı bulmak düşer. Okullarda öğrenci başarıları, öğretmenin sınıfta işlediği konulardan çıkardığı soruların yazılı olarak öğrenci yanıtlarıyla belirlenir, doğrusu da budur. Öğrenci soruya yanıt yazarken o konuya ilişkin öğrendiklerini düşünür, onların arasından soruya uygun yanıt üretir. Sınav yönetmeliğimizde de bu sınavın uygulanması öngörülüyor. Ancak ne yazık uzun süreden beri okullarımızdan yazılı sınav yöntemi neredeyse kalkmıştır. Oysa salt bilgiyi ölçen bir öğretim aracı değil, bilgiyi kullandıran bir düşünce aracıdır yazılı sınav. Düşüncenin kalemle ortaya konması, yazılı sınavın önemini ayrıca daha da arttırır. “Kalem yazma aracı olmaktan çok düşünme aracıdır.” Özdeyişi, bu gerçeği ne denli yerinde vurguluyor! Öte yandan yazılı sınavlar salt, öğrencilerin işlenen konuları ne denli öğrendiklerini ölçen bir ölçme aracı değildir. Yazılı sınavlar, öğretmenin de öğretim işindeki kusurların da neden ileri geldiğini ortaya koyması bakımından çok önemlidir. Yazılı sınavlar öğrencilerin öğretileni ne denli öğrenebildiklerini gösterir, bu çok doğrudur, ama eksik bir doğrudur bu; yazılı sınavlar konudan konuya, sınıftan sınıfa öğretmenlerin de öğretim başarılarını çok iyi ortaya koyar. Bu durumu denetlemek de gene öğretmene düşer. ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİ Bir öğretmen yeni girdiği bir sınıfta kendi dersi bakımından öğrencilerin bir bölümünün çok yeterli, ikinci bölümün orta düzeyde, üçüncü bölümünün de önceki düzeylerin ardında kalan öğrencilerden oluştuğunu çok kısa sürede anlar; bu üç kümenin öğrencilerini teker teker tanır. Burada asıl sorun, öğretmenin bir süre sonra hazırlayacağı yazılı sınav sorularında ortaya çıkar. Yetişkin bir öğretmen, salt okuttuğu dersin konularını öğrencilerine nasıl açıklayacağını çok iyi bilmesinin yanında, sınav sorularını da bu üç düzeyi ölçecek nitelikte olmasının gereğini bilir. Bu nedenle öğretmen, örneğin on üzerinden notlandıracağı soruları da bu üç düzeyde hazırlar. Soruların ilk üçte biri, sınıftaki ilk kümedeki öğrencilerin tümünün doğru yanıtlayabileceği düzeyde, oldukça kolay sorulardan oluşur. Bu sorularla bu kümenin öğrencileri, geçer not alamasalar bile, orta düzeyin alt sınırına yakın bir düzeye ulaşmış olurlar. Biraz daha fazla bir çabayla yeterli not alabileceklerini anlar, çalışma gücü kazanırlar. Orta ve üst düzeydeki öğrenciler için de öğretmen, bu düzeyleri ölçebilecek nitelikte sorular hazırlar. Yazılı sınav sorularının öğretmen açısından önemi bu kadarla da kalmıyor. Yazılı sınav soruları, öğrencilerin konuyu ne denli öğrenip sindirdiklerini gösterirken, öğretmenin de konuyu ne ölçüde yararlı, yeterli işlediğini ortaya koyuyor. Bunun anlaşılması, yine öğretmenin ken Öğretmenin işlediği birkaç konudan sonra uyguladığı yazılı sınav sorularından beklediği yanıtı alamaması, genellikle şu üç nedenden ileri gelebilir: A) Birinci neden, kimi öğrenciler yazılı sınavda sorulan soruları, öğretmenin konuyu sınıfta işlerken anlayamadıkları ya da yeterince çalışmadıkları için yanıtlayamamışlardır. B) İkinci neden, öğretmen soruyu açık soramamış, öğrenciler soruları anlayamadıklarından beklenen yanıtı verememişlerdir . C) Üçüncü neden, öğretmen konuyu sınıfta işlerken düzey sınırını yeterince saptayamamış, öğrencilerin yetersiz kalmalarına neden olmuştur. Öğretmenin, uyguladığı yazılı sınavlar sonunda yapacağı ilk iş, uygun bulduğu kimi öğrencilerle baş başa görüşerek sınıf içi çalışmalarına, sınav sorularına ilişkin öğrenci görüşlerini almak olmalıdır. Bu tutum, sınıfta öğretmeni ve öğrencileri ortak bir amaç uğrunda birleştirir, kimi bilinmez durumlar kendiliğinden ortaya çıkar, gerekli önlemler de alınır. Öğretmenin sınav soruları ve yanıtları üzerinde öğrencilerle görüşüp “anlatıma – öğretime” ilişkin durumları incelemesi, çok önemli bilgilere, deneyimlere yol açar. Okullarımızda pek uygulanmaz, ama öğretmen için çok önemlidir bu tutum. Öğrenci başarısızlıklarının nedenleri bu tür kendi kendini denetimlerle en aza indirilebilir. Öğretmene bu olanağı yazılı sınavlar sağlar. Eski öğretim metodu öğretmenlerimizin “Öğretmene öğretmenliği, öğrenciler öğretir.” görüşü de, yazılı sınav sonrasında öğretmenlerin öğrencilerle görüşmelerinden çıkarılmış olsa gerek.. Kütleçekimsel Mercekler Çeviren: Metin Sarıkaya K CBT 1200 / 14 19 Mart 2010 ütleçekimsel mercekler modern bir evrenbilimcinin cebinde olması gereken kullanışlı bir araçtır: kütlesi büyük olan cisimler ışığı yolundan saptırıp gözlemciye doğru odaklayarak uzak cisimlerin büyümüş ve bozulmuş gibi bazen de birden fazla cisim şeklinde görünmesine sebep olurlar. Einstein’ın Genel Görelilik Kuramı bize, ışık ışınlarının mercek gibi davranan bir gökadanın ya da bir yıldız kümesinin etrafındaki bükülmüş uzaydan geçerken nasıl etkileneceğini söyler. Daha da ilginç olanı ise bu mercek et kisinin görülen kütle miktarına göre beklenenden çok daha güçlü olmasıdır. Bu durum, gökadaların ve yıldız kümelerinin ana bileşeninin görülemeyen “karanlık madde” olduğu fikrinin ağır basmasını sağlıyor. Gökadanın yoğunluğu, aynı bir şarap kadehinin kalınlığının alt kısmına doğru artması gibi, merkeze doğru artmaktadır. Aslında, şarap kadehi kütleçekimsel mercek için güzel bir örnektir: etkiyi fark etmek için kadehin içine, tepeden ve sapından ışığa doğru bakın. Işığı nasıl bozduğunu görerek, kadehin şeklini ve kalınlığını bulmak mümkündür. Aynı yolla, uzak gökadaları kütleçekimsel mercek aracılığıyla gözlemek, kümelenen, şeffaf karanlık maddenin yoğunluk dağılımını haritalamaya imkân sağlamaktadır. Kütleçekimsel mercekleme, bize henüz karanlık maddenin ne olduğunu söyleyemese de belki nereye bakmamız gerektiğini söyleyebilir. Kaynak: Symmetry Magazine, Gravitational Lenses, yazan Phil Marshall, Kavli Parçacık Astrofiziği ve Kozmoloji Enstitüsü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle