Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com “Sanayimiz mevcut meselelerinin çözümünü üniversitenin yaptığı çalışmalarda aramamaktadır. Ama üniversite de sanayiye bir çözüm sunmak istemiyor.” A. Akurgal Büyük beyin fırtınası gerçekleşti 60 ülkeden 1350 öğrenci, “Vehbi Koç Dünya Üniversiteleri Münazara Şampiyonası 2010” da dünyanın en önemli meselelerini tartıştı. Nerede Kalmıştık? Öyle konular vardır ki, başlıktaki soru ortaya atılıp, büyük bir rahatlıkla kalınan yerden tartışma sürdürülebilir. Bunlar genellikle henüz bir sonuca bağlanamamış konulardır. İyi niyetli pek çok çabaya karşın, bugüne dek, ülke ölçeğinde kurumsal, kalıcı bir çözüme kavuşturulamamış olan ‘üniversitesanayi işbirliği’ de ülkemiz açısından böyle bir konudur. 1996’da uygulamaya konan ÜniversiteSanayi Ortak Araştırma Merkezleri Programı (ÜSAMP) ve 2001’de yürürlüğe giren Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu da iyi niyetli çabaların ürünüdür. Ne var ki ÜSAMP, başarılı bir iki örnek ortaya konduktan sonra yürürlükten kalktı. Söz konusu kanuna göre, üniversitelerin yanı başında kurulan bölgelerin sayısıysa 37’yi buldu; ama bu bölgeler işbirliği meselesine ne ölçüde çözüm getirdi, şu anda, en azından ciddibir değerlendirmeye gereksinim var... Yıl sonuna doğru, tam da bu ‘nerede kalmıştık’ misali, yine bu konunun ağırlık kazandığı ama bu kez, Ulusal İnovasyon Girişimi’nin bir kısım üyeleri arasında internette cereyan eden bir tartışmaya ‘kulak misafiri’ oldum. Bilişim, yenilikçilik ve teknoloji dünyamızın tanınmış isimlerinden Ali Akurgal’ın bu tartışmada dile getirdiği görüşlerini, konuyla ilgili daha geniş bir çevrenin de bilmesinde yarar var. Kendisinin de izniyle aktarıyorum. Akurgal der ki: “Üniversite ile sanayi arasında işbirliğini gerçekleştirmek, bundan sonuç almak, kanımca, ancak, bu ikili arasında yer alan ve üniversitelerin temel yetkinliklerini kullanarak sanayi için teknoloji üreten, aracı / dönüştürücü firmaların ortaya çıkması ile mümkündür. “Âkil insanlarımız yıllarca, sanayi üniversitelerin yanı başına, örneğin teknoloji geliştirme bölgelerine çekince, bu ‘oluverecek’, üniversitenin geliştirdiği ya da edindiği temel yetkinlikler fabrikalarda kullanılacak teknolojiye dönüşüverecek sandılar; olmadı... “Beri yanda, sanayi de, o dönüştürme işini üniversitenin yapacağını sandı. Hatta bir adım daha ileri giderek, ürün tasarımını da üniversiteye yaptırmaya kalktı. Bestekâra piyano akort ettirmek ne kadar doğruysa bu da o kadar doğru. Eğer, bir üniversite hocası gerçekten iyi ürün tasarlayabildiğini söylüyorsa, yeri bence, üniversite değil. Bir üniversiteden hiçbir koşulda, bir ürünün ‘üretim modeli’ çıkmamalıdır. Bu üniversite için niteliksiz bir iştir. Üniversiteden fikri mülkiyet çıkmalıdır. Bu fikri mülkiyet bu alanın uzmanı bir kuruluşun elinde patente dönüşmeli; o patent bir sermaye şirketi tarafından alınmalı ve sözünü ettiğim dönüştürücü firmanın elinde ürün prototipine, ardından üretim modeline dönüşmelidir. “Bu dönüştürme işi, ülkemizde neredeyse sahipsizdir. Sahipsizlik, üniversiteden sanayiye teknoloji akışını engelliyor. Bugün ülkemizde, teknoloji akışında üniversitenin rolü yok denecek kadar azdır. Bir hamle yapacaksak, önce bu rolü anlamalı ve tanımlamalıyız. Ancak bu rol anlaşılıp tanımlanınca, sanayimiz (ucuz olsun diye) modası geçmiş teknoloji yerine, ülkeyi bölgesinde lider konumuna getirecek teknolojiye yatırım yapacaktır. Tabii, böyle bir teknolojiyi hiçbir yabancı Türkiye’ye satıp kendi ayağına ateş etmeyeceği için, bu teknolojiyi bir kısım dönüştürücü firmalar, üniversitelerdeki yetkinlikleri kullanarak geliştireceklerdir. İşte o zaman üniversitesanayi işbirliği yerine oturacaktır. “Oysa sanayimiz, mevcut meselelerinin çözümünü üniversitenin yaptığı çalışmalarda aramamaktadır. Ama üniversite de sanayiye bir çözüm sunmak istemiyor. İsteseydi, Vizyon 2023 orada, açın bakın, ta 2002 yılında yazmışız: OLED ekran gelecek; LCD de, plazma da tarihe karışacak; bu da 2010’da olacak diye. Yol haritasını ve bu teknolojik faaliyet alanında hangi temel yetkinliklerin gerekli olacağını da belirlemişiz. Hangi üniversite bu alanda tez yaptırdı da o sayede bugün, LED TV üretiminde kullanılan paneller yurtdışından alınmak yerine yerli teknoloji kullanıldı?” Akurgal’ın söyledikleri burada bitmiyor; devamını gelecek hafta özetlemeye çalışacağım. K oç Üniversitesi Münazara Kulübü, 60 ülkeden 1350 katılımcı ile Vehbi Koç Dünya Üniversiteleri Münazara Şampiyonası 2010’un organizasyonunu gerçekleştirdi. Otuz yıldır her sene geleneksel olarak farklı ülkelerin ev sahipliğinde düzenlenen Dünya Üniversiteleri Münazara Şampiyonası; İngiltere, İrlanda, İskoçya, Avustralya, Amerika, Tayland, Kanada gibi ülkelerden sonra, bu yıl ilk defa Türkiye’de Koç Üniversitesi Münazara Kulübü ev sahipliğinde gerçekleşti. Medyada savaş görüntülerini yayınlanıp, yayınlanmamasının tartışıldığı final maçında, 2010 Münazarayı temellendiren asıl amaç, dünyaya geniş bir bakış açısıyla yaklaşmak. Münazaranın en büyük faydası, münazaracıya iki taraflı düşünmeyi ve dünya problemlerine tek taraflı değil, çözüme yönelik bakmayı öğretmesidir. Münazaracıların maçlarda hangi tarafı savunucaklarını kendilerinin belirleyememesi bunu sağlıyor. Böylece münazaracılar bir karar verirken, çok taraflı düşünebilme özgürlüğüne kavuşuyor. Gittikçe evrenselleşen Dünya Münazara Şampiyonasına bu yıl ilk defa Venezüella ve Irak’tan katılımcılar yer aldı. Böylece evrensel iletişimin sağlanmasında bir adım daha atılmış oldu. Koç Üniversitesi’nden 100 gönüllünün katkısıyla gerçekleşen turnuva, münazara kültürüne çok önemli bir katkı sağladı.” Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Handan Orel de, okto finalde jürilik yapmaya hak kazandı. Türkiye’den şampiyonaya Bilkent, Boğaziçi, Hacettepe, Galatasaray ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden takımlar katıldı. Galatasaray Üniversitesi’nden bir takım elemeleri geçerek çeyrek finalde yarışmaya katıldı. Ayrıca Galatasaray Üniversitesi’nden Leyla Orak İngilizce ikinci dil kategorisinde en iyi 12. konuşmacı oldu. NELER TARTIŞILDI Estetik cerrahinin topluma yansımaları, alkol ve sigara üzerindeki vergilerin kaldırılması, işçi sendikalarının kaldırılması, gelişmekte olan ülkelerde kadınların üniversite harcamalarının devlet tarafından karşılanması, pornografinin yasaklanması tartışması ve Sri Lanka cumhuriyetinin seçimlerine Tamil gerillalarının ve ülkenin yüksek rütbeli generallerinin seçime girmesinin tartışıldığı, geniş bir konu yelpazesini kapsayan turnuvada, okto finallerde Dalai Lama’nın devletler tarafından tanınması gerekliliği, münazacılar tarafından en çok beğenilen konulardan biriydi. Başta Çin’in ekonomik, toplumsal, kültürel, politik sorunları masaya yatırıldı ve ülkenin problemleri her açıdan incelendi. 2011 yılında Dünya Üniversiteleri Münazara Şampiyonası Botswana Üniversitesi’nin ev sahipliğinde, Botswana’da gerçekleşecek. Avrupalı ve Amerikan parlamenterlerden münazara eğitimi almamış olanlar yok denecek kadar azdır. Tony Blair, Bill Clinton, John F. Kennedy, Lyndon Johnson, Dick Morris, Ann Richards, Barbara Jordan, Thomas Foley, Evan Bayh, Ralph Reed gibi isimler münazara ile ilgilenmiş kişilere örneklerdir. Eğlence dünyasının önemli isimlerinden, Brad Pitt, Oprah Winfrey, Michael Stipe, Mia Farrow, Dennis Hopper, John Wayne de geçmişlerinde. Ayrıntılı bilgi: http://www.kocworlds2010.com CBT 1191/ 6 15 Ocak 2010 Yılının Dünya Münazara Şampiyon Takımı ve dünyanın en iyi konuşmacısı belirlendi. Harward, Oxford, Sydney ve London School of Economics Üniversiteleri’nden takımların kıyasıya yarıştığı final maçında 2010 yılının dünya münazara şampiyonu olma hakkını Sydney Üniversitesi takımı kazandı. Dünyanın en iyi konuşmacısı ise eleme turlarında belirlenen puanlara göre Oxford Üniversitesi’nden “Shengwu Li” oldu. Shengwu Li Singapur’un ilk Başbakanı Lee Kuan Yew’in torunu ve şu andaki Singapur Başbakanı Lee Hsien Loong’un yeğeni. Organizasyon komitesinde jüri komitesi başkanlığı yapan 2003 yılı Avrupa Münazara Şampiyonu, Oxford Üniversitesi Doktora Öğrencisi Can Okar, münazaralarda son kararı verme yetkisine sahip bir juri üyesiydi: “Dünya Barışı, münazara kültürünün ilerlemesiyle sağlanabilir.