Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Günümüze uygun bir eylem çeşidi: Küresel krizin dersleri Dünyada yaşanmakta olan ağır kriz çok önemli etkilerle genişlemektedir. İnsanlara neler öğrettiğinin de bir bilançosunu yavaş yavaş çıkarmak gerekli. Dr. Halit Suiçmez; drhsuicmez@yahoo.com 1Piyasa tanr de ildir: Uzun yıllardır piyasa “her derdin çaresidir” deniliyordu, şimdi bu efsane bir kez daha çöktü. Artık piyasa algısındaki yanlışlıkların sonucu olan krizin çözümü devletten beklenmektedir. Kapitalizm piyasa ile özdeş değildir, çünkü piyasa kapitalizmden önce de vardı. 2Modeller insan d d r: Son 20 yılda piyasa ekonomistleri ve finansmancılar onlarca matematiksel denklemden oluşan hesaplar ve “modeller” yaparak insanları yatırımlara yönlendirdiler. Yatırım, üretim kararlarında gerçek insan ve onun ihtiyaçları hep göz ardı edildi. Oysa ekonometrik sonuçlar kesin değildir..nitekim ünlü istatistikçi Nassim Taleb “ Ben bu modeller palavra, batacaksınız dediğimde güldünüz, şimdi herkes layığını buluyor” demiştir.(Ergin Yıldızoğlu, 3.2.2009, Cumhuriyet) İktisadi süreçler çok karmaşık dinamiklerle etkileşim içindedir. Toplumsal, tarihsel, siyasal ve ideolojik olgular bu faktörlerin başta gelenleridir. 3 “Verimsizlik” özel kesimde de görülür: Kaynakların etkin kullanılması için mutlaka özel mülkiyet zorunlu değildir. Daha doğrusu verimliliketkinlik kavramlarının mülkiyet tipi ile doğrudan ilgisi yoktur. Bu bir yönetim anlayışı ve sistem sorunudur. Her iki (kamuözel) mülkiyet biçiminin de olumlu ve olumsuzlukları bulunmakta. Son büyük kriz özel kesimin de çok büyük başarısızlıklar yapabildiğinin ilginç örneklerini göstermiştir. 4 Çözüm karma ekonomidedir: Krizin aşılmasında ulus devletlere ve hükümetlere büyük görevler düşmektedir. Çin başbakanı da Davos’ta aynı şeyleri söylemiştir: Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı Wen Jiabao: “Biz 2009’da % 8 büyüyeceğiz. Uluslararası topluma 2009 için güven, işbirliği ve umut vaat ediyoruz. Çok istikrarlı bir finansal sistemimiz var. Kriz, bankalarımızı etkilemedi, çünkü toksik kâğıtlar çok azdı. Bu krizle, bizim karma ekonomi modelimizin ne kadar doğru olduğu da anlaşıldı.”(Kaynak: Davos Konuşmaları) 5 En büyük maliyeti “en alttakilere” ödetmektedirler: Dünya genelinde 50 milyon kişinin işsiz kalacağı hesaplanmaktadır. Yıllardır küreselleşme ile iyice bozulan gelir dağılımı dengesinin bu krizin yarattığı işsizlik ile daha da artacağı kesindir. 6 Adil olmayan ekonomik geli me yakla m bunal ma yol aç yor: Davos toplantılarında “..ortak çıkarlara yönelik ahlak anlayışına geçilmesi gerektiği..” yönünde görüşler belirtilmiştir. Demek ki bugüne dek işleyen (işlediği zannedilen) sistemin adil olmadığı, aç gözlülüğün, ihtirasların krizi besleyen başlıca duygular olduğu çok yerde söylenmiştir. 7 Kapitalizm zay fken uluslar yeni, güçlü at l mlar yapabilir: Ülkeler böyle kargaşa ve belirsizlik koşullarında kendi üretim olanaklarını geliştirici teknolojik ve sektörel atılımlar yapmalıdırlar. Örneğin Türkiye bu dönemde araştırma ve geliştirme ağırlıklı bir üretim yapılanması için gerekli incelemeleri başlatmalıdır. Buna uluslar arası koşullar bazı yönlerden uygundur. 8 Firmalar, sektörler ve ulusal karar vericiler “verimlilik at l m ” için i birli ine gitmelidirler: Krizin oluşması ve derinleşmesi başta özel kesim verimsizlikleri olmak üzere birçok kurumun “rant arayışları” ve sağlıksız büyüme politikaları ile ortaya çıkmıştır. Bu şartlarda çözüm tüm kesimlerin “verimlilik odaklı büyüme” stratejileri ile mümkündür. 9 Daha iyi bir dünya yaratma umutlar artm t r: Piyasa sistemini sorgulama deneyimi ve istekleri giderek çoğalmaktadır. Kriz derinleştikçe yeni dersler ve adil, güzel dünya özlemleri artacaktır. 10 Firmalar m z 1994 krizinde kaliteyi, 2001’ de verimliliği, bu krizde de yenilikçili in önemini anlamaya başlamışlardır. Asimetrik toplumsal muhalefet Özünde asimetrik toplumsal muhalefet, düzenin istediği gibi yapmamaktır. Üstelik geniş bir sınıfsal yelpaze için uygun olabilecek bir eylem çeşididir. Aktif toplumsal eyleme ek olarak yarışmamak, insanlığımızı hissedebileceğimiz ve gelecek umudumuzu yeşertebileceğimiz seçeneklerin ilk elden, en kolay yolunu sağlar. Meriç Kırmızı (merickirmizi.blogspot.com) K CBT 1148 / 14 20 Mart 2009 apitalizmin krizinin ucu dokundukça herkesin “Marksist” olup Kapital’e “döndüğü” bir dönemden geçiyoruz. Bu dönüş yine de liberalizmle solun karıştırılmasına, postmodernizmin, anlamlı tartışma zeminlerini “büyük anlatılar” deyip ayağımızın altından çekmesine engel olamıyor. Buna karşın birçok Batılı ülke Keynes’i yeniden keşfedip çok boyutlu olarak içe kapanıyor. Bu ortamda yerel toplumsal hareketler düzenin özünü hedef almadıkları ve birleşmedikleri sürece “demokratik” bir otantiklik olarak “hoş görülüyor”. Bu ideolojik renk değiştirmelerin yanında çalışma yaşamında her kademeden zamanın sahibi olmayanlar topluca işlerinden oluyorlar, sosyal hakları gasp ediliyor, istemedikleri bir yönetim anlayışının dayattığı yaşam biçimine önemsiz konularla oyalanarak alıştıra alıştıra zorlanıyorlar. Önlerinde eğer Latin Amerika’da değillerse gelecekten umutlu olmaları için bir değişim ışığı gördüklerini söylemek zor çünkü başka bir dünyayı mümkün kılacak güçlü siyasi seçenekleri çoğu kez ortada yok. Düzenin herkesi topluca dibe çektiği böyle kısır döngüsel bir ortamda nasıl bir toplumsal hareket etkili ve gerçekçi olabilir? Grev, toplantı gibi aktif toplumsal muhalefet örnekleri halk kitlelerinin seslerini duyurmada önemli bir araç olmaya devam ediyor. F(vb.)tipi basınyayın ne kadar çarpıtsa da sendikaların son Kadıköy mitingi gibi toplu eylemlerin yönetimi uyarma, halkı bilinçlendirme ve bir araya getirme etkileri olduğu açık. Buna karşın bu kitlesel uyarıyı daha önce binlerce insanın katıldığı Cumhuriyet mitinglerinde olduğu gibi gözü uluslararası reçetelerden, siyasi hedeflerinden ve maddi kazançlarından başka bir şey görmeyenlerin göz ardı ettikleri bir gerçek. Bu nedenle benim dikkat çekmek istediğim, aktif toplumsal muhalefeti destekleyici toplumsal eylem çeşidi daha değişik yöntemler izliyor. Öncelikle bu eylem tipinin başlıca özelliği savaşım verdiği kurumların dev etki alanlarıyla karşılaştırıldığında asimetrik bir güç oluşturması. Bu durumda “asimetrik toplumsal muhalefet” diye tanımlanabilir. Bu muhalefet bazen bir kişiden bile oluşabilir. Iraklı gazeteci Muntazar el Zeydi, Bush’a yönelik ayakkabı eyleminde bir kişi olarak sorumluluk aldı ama eylemin dünyadaki yansımasından asimetrik bir gücün nasıl düzeni zayıf noktasından yakalayarak bazen kitlesel bir eylemden çok daha çarpıcı olabildiğini anlayabiliriz. Başka bir örnek Fransa’da devletin sınırlarının ve korumacılığının en sempatik sembolü olan posta servisinin eski üyesi Besancenot’nun siyasi yükselişi. Newsweek’ten Tracy McNicoll’un yorumuna göre Besancenot’nun Fransız ulusal siyasetinde böyle “asimetrik” bir yer edinebilmesi düzenin bozukluğuna işaret. Düzen zaten bozuktu ama McNicoll’un da fark ettiği gibi içeriden düzenle savaşım asimetrik yöntemlerle daha olası. Bu pasif direnişe dayalı yönteme değişik adlar verilebilir. Şeniz Anbarlı, Henry Thoreau, Gandhi, Martin Luther King ve Bergama eylemlerini örnek vererek incelediği pasif direnmeyi “sivil itaatsizlik” olarak adlandırmaktadır. Bu tanım asimetrik toplumsal muhalefete şiddetsizlik ve kamuya açıklık bakımlarından yakın olmakla birlikte yasaya aykırılık özelliğiyle ondan ayrılmaktadır. Asimetrik toplumsal muhalefette yasaya aykırılık zorunlu koşulu bulunmamaktadır. Örneğin dev bir holdingin dünyanın en uzak köşelerine sızmış içeceğini bir hafta boyunca tüketmeme eylemi cezai bir yükümlülük içermez, çünkü yapmama seçeneğimiz olan bir eylemi yapmamaktan ibarettir. Ama bu yapmama (tüketmeme) holdingi Aşil topuğu olan satış miktarından vuran etkili bir mesajdır. Anbarlı’nın saydığı sivil itaatsizlik eylemleri arasındaki kuralları aşırı bir titizlikle uygulamak (böylelikle hizmeti yavaşlatmak...) yasadışı olmayan asimetrik mücadeleye bir kapı aralayabilir. Kent bağlamında düşünürsek, Carl Honore’nin kentsel yavaşlama için önerdiği araba kullanmak yerine yürümek ya da bisiklet kullanmak yine bir şeyi yapmazken –araba kullanmak– başka bir şeyi yapmaya – yürümek– dayalı, yasadışı olmayan ama otomobil ve yan sektörlerini yine bir hayli zarara uğratacak kişisel bir seçimdir. Düzenle böyle sessiz ama etkili bir savaşımı toplumsal yaşamın birçok alanında yaratıcı örneklerle çoğaltmak mümkün. Asimetrik toplumsal muhalefet, toplumu mevcut şekliyle sürdürme ihtiyacını tatmin edecek şekilde bilgi üreten akademide mantıksal olarak tutarlı, yönetilmesi kolay, görüntüsü güzel ya da yeni ve rağbette olan karşıdevrimci kuramları reddetmeyi ve yadsımayı gerektirir. Günlük yaşamda düzen aleyhine taraf bir tüketici olmayı içerir. Korumak için dili özenli kullanmak bu muhalefetin can alıcı diğer bir parçasıdır. Az televizyon izlerken çok okumak ve yavaş çalışarak işsizliğe çözüm üretmek de öyle. McNicoll, T. (2009, 22 Şubat). “Krize Fransız Postası,” Newsweek Türkiye, 17, s. 3234. Anbarlı, Ş. (tarihsiz). “Bir Pasif Direnme Modeli Olarak Sivil İtaatsizlik,” C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi. Erişim Tarihi ve Kaynağı: 18 Şubat 09, <http://www.cumhuriyet.edu.tr/edergi/makale/107.pdf> Bilime Saldırı TÜB TAK' n Mart 2009 say s nda ya ananlar ülkemizi ortaça karanl na sürüklemek isteyen zihniyetin aç k tezahürüdür. Mustafa Kemal Atatürk'ün önderli inde gerçekle tirilen Türk Devrimi'nin ve Türk Ayd nlanmas 'n n sonunu getirmek için tezgahlanan deh etli bir oyunun parças d r. Bilimin tüm kazan mlar ve ülkemizin slam co rafyas nda tek demokratik ülke olarak ayakta kalmas n sa layan, ya ayan ve aram zda olmayan tüm bilim insanlar m z ve ayd nlar m z unutturulmak istenmektedir. Bugünün dünyas nda ayakta kalabilmenin tek geçer yolu bilim üretmek ve üretti iniz bilimi teknolojiye dönü türüp dünya arenas na sürebilmektir. Bu basit gerçe i kavrayamayan slam dünyas n n içine dü tü ü durum gözlerimizin önündedir. Bu y l tüm dünyada Darwin y l . nsanl k tarihine damgas n vurmu , dü ünü biçimimizde depremsel de i ikli e neden olmu en önemli bilim insanlar ndan birisi Darwin. Ortaya att "Evrim Kuram " modern bilim tarihinin en önemli kuramlar nda birisi. Bugün t p, biyoloji gibi bilimler bu kurama dayan yor. Felsefi yönden de çok önemli aç l mlar sa lam bir kuram. Oysa günümüzde yarat l kuram denilen bilimsellikle hiç bir ilgisi olmayan bir safsata e itime yerle tirilmek ve kafalar karanl a gömülmek isteniyor. Yüzy llar sonra 1920'lerde insanl k tarihinin en büyük dehalar ndan biri olan Atatürk' ün ba latt ve "Türkiye Cumhuriyeti' nin Temeli Kültürdür" anlay n n 21. yüzy lda kökü kaz nmak isteniyor. Uygarl klar be i i olan ülkemizin geldi i nokta bu olmamal yd . Cumhuriyeti kuran irade 21. yüzy lda böyle bir ülke hayal etmiyordu. Türk bilim dünyas na sesleniyorum: Üniversitelerimizi nakilci yeti tiren, sorgulamayan, analitik dü ünemeyen, sentez yapamayan yerler olmaktan ç karmal y z. Bilimsel bir niteli i olmayan, dünya bilim arenas nda ad geçmeyen ki ileri üniversitelerden ç karmal y z. Biz bu güzel ülkeyi gelecek ku aklara ya an l r bir ülke olarak devretmekle yükümlüyüz. Ülkemizde bilimi, bilimsel düünü ü egemen k lmazsak gün gelir ülkemizde, bilim üreten ülkelerin u a konumuna dü eriz. Mustafa Kemal Atatürk' ün u sözünü unutmayal m: "Bitaraf Olan Bertaraf Olur". Osman Azmi Barut, Yüksek KimyagerEğitimci, Türk Fizik Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi