Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YENİ ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör Ürünler Şık ve kullanışlı OLED klavyesiyle ünlü, Rus Art Lebedev ilk bakışta sıradan bir priz gibi görünen LED ışıklı elektrik prizi üretti. Ancak prizin diğer bir özelliği daha var. Birden fazla aleti aynı anda kullanmak istediğiniz zaman gizli düğmesine basıyorsunuz. Böylece küp şeklinde beşli bir priz çıkıyor ortaya. Çoklu prizi kullanmak istemediğiniz zaman küpü itiyor ve yuvasına yerleştiriyorsunuz. Henüz bir tasarım objesi olan Rozetkus prizinin fiyatı ve detayları hakkında daha fazla bilgi bulunmuyor henüz. Bilgi için: http://www.artlebedev.com/everything/rozetkus3d/ ekrana bundan böyle sıradan vatandaşlar da sahip olabilecekler. Diğer teknik özellikleri şöyle: 90 derecelik görüş alanı, 0,02 ms reaksiyon süresi, 60HZ, 68,7 milyar renk ve 10.000:1 kontrast. Ekranın DVID Single Link, HDMI ve 4 USB 2.0 girişleri mevcut. Fiyatı: 6500 dolar. Bilgi için: http://www.ostendo.com/ Yabancı dilde yükseköğretim yapılmasını heyecanla isteyenlerden biri de bir zamanlar ben olduğum için yukarıdaki başlığı gönül rahatlığı ile atabildim. Bunun mümkün olmadığını, yapılsa bile, eğitimimizde tamiri mümkün olmayan yaralar açacağını bana anlatmaya çalışan Doğan Kuban, Erdoğan Şuhubi, Cengiz Dökmeci gibi hocalarıma da biraz eski kafalı kalmışlar gibi bakıyordum. Evinizi yüz tarama sistemiyle koruyun Evini veya bürosunu daha güvenli hale getirmek isteyenler anahtar veya RFID kartı yerine artık yüz tarama tekniğinden yararlanabilirler. Eskiden sadece bilimkurgu filmlerinde gördüğümüz teknolojiye artık herkes sahip olabilir. FaceID sistemi 500 yüz tanıyabiliyor. İki dahili kamera, sisteme kayıtlı olan yüzlerden üç boyutlu bir görüntü oluşturarak, içeri girmek isteyen kişinin yüzüyle karşılaştırıyor. Üretici firmaya göre sistem en ufak farklılıkları bile tanıyabiliyor ve karanlıkta da çalışıyor. Bilgi için: http://www.chinavasion.com/productinfo.php/pName/facialrecognitiontimeattendancesystemandaccessdoorlock/ Yabancı Dilde Yükseköğretimin Dangalaklığı Ancak İngilizce ders vermeye başladıktan sonra anladım ki, onlar haklı ve zamanla onların başımıza geleceğini söyledikleri sıkıntıların hepsi gerçekleşiyor. Şunu açık yüreklilikle söylemeliyim: İngilizce ders vermek benim çok işime geliyor: Çünkü, İngilizce yazıp çizmeye, Türkçe yazıp çizmekten daha çok alışkın olduğum gibi, İngilizceyi, ders verirken Türkçeden çok daha rahat kullanabiliyorum. Üstelik yayınlarımın çoğunun İngilizce olması, bunları hemen öğrencilerime tavsiye olanağı veriyor. ....Veya ben öyle sanıyordum. Geçen gün Boğaziçi Üniversitesi’nde davet üzerine üç saat ders verdim. Tabii o üniversitenin öğretim dili olan İngilizce ile. Soru cevap kısmında öğrencilerden biri heyecanla bir soru sormak istediğini, ancak bunu, daha iyi toparlayabileceğini sandığı için, Türkçe yapmak istediğini söyledi. Bu bir. Dersten çıktıktan sonra bir başka öğrenci yanıma gelerek dersi çok beğendiğini, ama bunu bir kere de Türkçe olarak yaparsam, gene gelip dinlemek isteyeceğini söyledi. Bu ifadeler gösteriyor ki, öğrenciler İngilizce verilen dersi istedikleri gibi izleyemedikleri gibi, derse de istedikleri oranda katılamıyor. Bunun böyle olacağını Doğan Kuban, Erdoğan Şuhubi ve Cengiz Dökmeci, daha İngilizce eğitim başlamadan bana söylemişlerdi. Yıllar önce ODTÜ’den iyi bir öğrenciyi bir burs almak maksadıyla TÜBİTAK Bilim Adamı Yetiştirme grubuna götürdüydüm. O zaman o grubun başında çok kıymetli bir eğitimcimiz bulunuyordu. Öğrenciye ilk sorusu, İngilizce bilip bilmediği oldu. Öğrenci büyük bir gururla ODTÜ mezunu olduğunu, üstelik bu üniversitede bir de master yaptığını söyledi. Kıymetli eğitimcimiz cevaben: “Çocuğum ben sana onu sormadım” dedi. “ODTÜ’den geldiğin zaten evrakında var. Ben sana İngilizce bilip bilmediğin sordum, zira ODTÜ’nün kendine has bir İpidgin Englishı1 i vardır ki o gitmek istediğin meşhur İngiliz Üniversitesi’nde doktora yapmaya yetmez. Eğer İngilizcen onunla sınırlıysa, önce adam gibi İngilizce öğren demeye çalışıyorum.” Bu sözler kulağıma küpe olmalıydı, ama olmadı. Daha sonra kendileri hem bilim insanı hem de öğretmen olarak akademik dünyamızda büyük şöhret yapmış, yurtdışında da ülkemizin göğsünü kabartan akademisyenlerimizden olan, yukarıda isimleri geçen hocalarımın dediklerinden de ders almadım. Ta ki gerçek gelip benim suratıma tokadını vurana kadar. İngilizce ders vermeye başladıktan sonra anladım ki, biriki senelik hazırlık eğitimi ve dört senelik yarım yamalak İngilizcelerle verilen dersler bir öğrenciye İngilizce düşünme yeteneğini vermiyor. Öğrenci sınıfta İngilizce olarak duyduğunu tam özümseyemiyor. Onu anlamaya çalışırken kendisine anlatılmak istenen fikrin esasını kaçırıyor ve öğrenmesi gerekeni yarımyamalak öğreniyor. Zaten genellikle dersi veren de adam gibi anlatamıyor. Bir önceki İTÜ rektörü muhterem hocam ve dostum Faruk Karadoğan da Türkçe ders kitabı yazılmasını teşvik ettiği zaman gene dudak büktüydüm, hem de rahmetli İhsan Ketin Hocamın “hocalığın esası ders kitabı yazmaktır” dediğine bakmadan. Erdoğan Şuhubi, meslek yaşamı boyunca bir sürü Türkçe ders kitabı yazdı. Bunların bazıları daha sonra İngilizceye tercüme edilerek yurtdışı pazarlarına da sürüldü. Erdoğan Hocamın bu davranışından da ders almalıydım, zira, bilim literatürü yok denecek kadar fakir olan Türkçede öğrencimize hitap edebilmenin en temel yolu hâlâ kaliteli ders kitaplarıdır. Bu pek çok konuda İngilizce’de de böyledir aslında. Ama bilhassa Türkçede ders kitabı yazmak önemlidir. Boğaziçi Üniversitesi’nde aslında öğrenciler bana sıkı bir ders verdiler. Belki de şuur altında düşünmek istemediğim bir konuyu bana gene hatırlattılar. Anladım ki adam gibi eğitim yapmak istiyorsak bunun tek yolu eğitim dilini Türkçe yapmaktır. Bu demek değildir ki yabancı dil öğretmeyelim. Ama onun yeri üniversite değil, lisedir. Yabancı dil derslerimizi, hocalarımızı ve eğitim araçlarımızı adam gibi yapalım. Ama öğrenciye yaşamı boyunca cebelleşeceği şeyleri öğretirken, bunu ona en kolay öğrenebileceği anadilinde öğretelim. 1 Pidgin: Bir dilin dil biligisi basitleştirilmiş şekli. Pidginler aynı dili paylaşmayan insanlar arasında kullanılan, kelime haznesi açısından da fakir şekillerdir. Pidgin kelimesi, 19. yüzyılda Çinlilerin İngilizce business kelimesini telaffuzlarından türemiştir. Rüzgârla ışıldıyor Cüzdandan çıkan ampul Pocket Light olarak adlandırılan bu ilginç fener, yaklaşık olarak bir kredi kartı büyüklüğünde. Acil durumlarda kartın üzerindeki ampul şeklindeki bölüm kaldırılınca ışık kendiliğinden yanıyor. Pocket Light, arkasındaki küçük bir hücreyle enerji topluyor. Ryan Harc tarafından üretilen bu ürün şimdilik bir tasarım objesi, ancak piyasaya çıktığında diğer fenerlerin yerini alabilir. Sonuçta cüzdana bile girebilecek büyüklükte. Stijn Ossevoort tarafından tasarlanan ve Flare olarak adlandırılan elbisenin üzerine minik LED ampulleri yerleştirilmiş. Çiçek şeklinde yerleştirilen ampuller rüzgârla birlikte ışıyor. Işıklı elbisenin önümüzdeki yıl piyasaya çıkması bekleniyor. Bilgi için: http://www.fashioningtech.com/profiles/blogs/flareawindsensitive Tek tekerlekli motorize araç Honda’nın U3X adını verdiği tek kişilik aracı, Honda’nın ünlü robotu ASİMO isimli robot projesindeki teknolojiyi çokyönlü sürme sistemi ile birleştiriyor. Sonuçta ortaya çıkan aracı kullanmak için sürücünü ağırlığını değiştirmesi yeterli oluyor. İlk bakışta tek tekerlekli gibi görünen araç, aslında çok sayıda küçük, motorize tekerlek içeriyor. Bu sayede yanal hareket olanağı yaratılıyor. Şu anda deneysel aşamada olan ürün saatte 6 km hız yapabiliyor. Ağırlığı ise 10 kg civarında. Tam dolu iken pilin ömrü bir saat. Nilgün Özbaşaran Dede Oyun meraklılarına özel ekran Kanada’daki Ostendo firması, Ostendo CRVD içbükey ekranını aslında 2008 yılında tanıtmıştı. Ancak ekran şimdiye dek sadece orduda kullanılıyordu. 43 inçlik ve 2.880x900 piksel çözünürlüklü CBT 1185/ 5 4 Aralık 2009