26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HUKUK POLİTİKASI 1 TRİLYON DOLARLIK PAZAR Hayrettin Ökçesiz [email protected] Nanoteknoloji projeleri görücüye çıktı Nanoteknoloji İstanbul'da Sabancı Center'da Ulusal İnovasyon Girişimi (UİG) ile Türk Amerikan Biliminsanları ve Akademisyenleri Derneği (TASSA) tarafından düzenlenen ''Nanoteknolojik Ürüne Dönüştürülebilir Araştırma ve Ticarileştirme Konferansı''nda enine boyuna masaya yatırıldı. Nanoteknolojinin spordan tekstile, gıdadan sağlığa çok farklı uygulama alanları bulunuyor, 2015 yılında nanoteknoloji ile bağlantılı 1 trilyon dolarlık bir pazarın oluşacağı belirtiliyor. Özlem Yüzak Yeni yılın henüz ikinci günü…Bugün de geçmiş yılların ilk günleri gibi… Başı sonu olmayan bir zaman denizinde deviniyor yeryüzü, yaşamlarımız… Bir yandan arzularımız, tutkularımız, korkularımız, kaygılarımız, hali pür melalimiz; öte yandan neşemiz, coşkumuz, inancımız, düşlerimiz, düşüncelerimiz devrediyor daim yeni yıllara. Tekrardaki Mucize Bir devridaim midir tüm bunlar? Öyle görünüyor ama, bütünüyle değil. Burgusal bir devinim bu. Kendi çevresinde dönerken geriye ya da ileriye doğru yer ve nitelik değiştiren bir varoluş bizimki. Elimizde olan bir şey... Geçmiş, gelecek ve bezginlikle tıpkılaştırdığımız günlerimizi çocuksu bir umut hep bir öncekinden ayırıyor. Eleştirel, inançlı bir bilinç de önümüzü aydınlatıyor; iyiyi kötüden ayırma görevimize bu umutla olanak yaratıyor. Eritis sicut Deus scientes bonum et malum – Tanrı gibi ol, iyiyi kötüden ayırmayı bil – diye yazmıştı Mephistopheles, öğrencinin defterine. Postmodernizmin dahi kendisine ilke saydığı eleştirel ve özerk aklın bu ethos’uyla İnsan kendi özsuyuna kavuşuyordu. Onun kanını emenler düşüncenin her türlü macerasını yasaklayan, onu naklin ve dogmanın, kısır yinelenmenin ve yinelemenin batağına fırlatan aşağılayıcılardı. Yahya Kemal’in, Münir Nurettin’in bestesiyle sonul yoğunluğuna kavuşan şu dizeleri bizi yalnız ve dura kaldığımız her tefekkür anında kendi derin sularına sürükler: “Bir merhaleden güneşle derya görünür / Bir merhaleden her iki dünya görünür / Son merhale bir faslı hazandır ki sürer / Geçmiş, gelecek cümlesi rüya görünür.” Buradaki döngü yukarıda yakındığım şey değil, bir soluklanma, bir kendine gelme, tazelenmedir; Nazım Hikmet’in “Sebastian Bah’ın 1 Numaralı Dominör Konçertosu”ndaki o “tekrar”dır. Adalet Bakanlığı beni Almanya’ya doktoraya gönderdiğinde, ilk kez Almancasından okuduğum bu eşsiz şiirle Bach’ın bu eşsiz yapıtını da tanımıştım. Bu eşsiz tekrarı tanımıştım: “Güz sabahı üzüm bağında / sıra sıra, büklüm büklüm kütüklerin tekrarı / kütüklerde salkımların / salkımlarda tanelerin / tanelerde aydınlığın / Geceleyin çok büyük, çok beyaz evde / her birinde ayrı ışık / pencerelerin tekrarı. // Yağan bütün yağmurların tekrarı / toprağa, ağaca, denize / elime, yüzüme, gözüme / ve camda ezilen damlalar. // Günlerimin tekrarı / birbirine benzeyen / benzemeyen günlerimin. // Örülen örgüdeki tekrar / yıldızlı gökyüzündeki tekrar / ve bütün dillerde "seviyorum"un tekrarı / ve yapraklarda ağacın tekrarı / ve her ölüm döşeğinde acısı tez biten yaşamanın. // Yağan kardaki tekrar / incecikten yağan karda / lapa lapa yağan karda / buram buram yağan karda / esen tipide savrularak / ve yolumu kesen kardaki tekrar. // Çocuklar koşuyor avluda / avluda koşuyor çocuklar / İhtiyar bir kadın geçiyor sokaktan / sokaktan ihtiyar bir kadın geçiyor / geçiyor sokaktan ihtiyar bir kadın. // Geceleyin çok büyük, çok beyaz evde / her birinde ayrı ışık / pencerelerin tekrarı. // Salkımlarda tanelerin / tanelerde aydınlığın. // Yürümek iyiye, haklıya, doğruya / dövüşmek yolunda iyinin, haklının, doğrunun / zaptetmek iyiyi, haklıyı, doğruyu. // Sessiz gözyaşın ve gülümsemen, gülüm / hıçkırıkların ve kahkahan, gülüm / pırıl pırıl beyaz dişli kahkahanın tekrarı. // Güz sabahı üzüm bağında / sıra sıra, büklüm büklüm kütüklerin tekrarı / kütüklerde salkımların / salkımlarda tanelerin / tanelerde aydınlığın / aydınlıkta yüreğimin. // Tekrardaki mucize gülüm / tekrarın tekrarsızlığı...” Yılın henüz ikinci günü… Salkımlarda tanelerin, tanelerde aydınlığın tekrarı günlerimiz, güneşlerimiz, yıllarımız. Adaletin, duyuncumuzu ve bilincimizi uyandıran bahar yeli bu ufuklardan esip gelmiyor mu bize! Bugünü, kılı kırk yaran bir hukukla sığlaştırmak istemedim. S abancı Holding Üst Yöneticisi (CEO) Ahmet Dördüncü, konferansın açılışında, günümüzde yüksek teknolojilerin şirketleri, daha ötesinde ülkeleri farklılaştırmada, uluslararası rekabette üstünlük sağlamada çok önemli bir etken olduğunu vurguladı. Dördüncü, ''Yüksek teknolojinin getireceği inovasyonlar, hele şu günlerde içinde bulunduğumuz olağanüstü hallerde şirketlerin ayakta kalması, böyle zor zamanları göreceli olarak daha kolayca geçirmeleri ve geleceğe daha güvenli bakabilmeleri açısından çok büyük bir önem arz etmektedir'' dedi. Sabancı Topluluğu olarak nanoteknoloji alanında bazı üretim şirketlerinde önemli ARGE çalışmaları yaptıklarını anlatan Dördüncü, devletin bu konuda verdiği teşviklerden yararlandıklarını dile getirdi. Nanoteknolojinin Türkiye'ye bir katma değer sağlayabilmesi için gerekli altyapının kurulması, finansman kaynaklarının oluşturulması, araştırmaları yönetecek, yürütecek bilim adamlarının yetiştirilmesi, gerekli işbirliği mekanizmalarının kurulması, toplumun tüm katmanlarında bilincin artırılması ve tüm bu sürecin etkin bir şekilde çalışmasını ve desteklenmesini sağlayacak kuruluş ve yasaların ortaya çıkartılması da gerekmekte. Eczacıbaşı Topluluğu Üst Yöneticisi (CEO) ve UİG Eşbaşkanı Erdal Karamercan da, ABD'deki Northwestern Üniversitesi'nde dünyanın önde gelen ve bu konuda öncü bilim insanlarının bulunduğu nanobilim araştırma merkezine 350 milyon dolar kaynak sağlandığını belirtti. Bu hikâyeden Türkiye için çıkarılacak dersler olduğunu vurgulayan Karamercan, üniversitelerdeki araştırma merkezlerinin önemine, üniversite araştırma merkezlerine ayrılacak kaynakların yaratacağı faydalara ve sadece TÜBİTAK'a fon ayırmanın yeterli olmayacağına işaret etti. Halka arz yönteminin, ticari nitelik taşıyan bilimsel ürünlerin geliştirilmesine katkı sağlayacak bir araç olduğunu, kümeleşme ve uzmanlaşmanın büyük önem taşıdığını söyledi. Karamercan’a göre, bil gi ekonomisi ve entelektüel mülkiyet, ekonominin gerçek itici gücü haline geldi; gelecek bu gerçeklerden yola çıkarak hazırlanmalı: ''Bu hikayede hep konuştuğumuz ama gerçekleştirmekte zorlandığımız kavramlar var. Ama bu kavramların her biri tek tek ülkemizde var. Üniversite, işbirliği, kümelenme, girişimcilik, patent ve ticarileştirme, finansman, yaratılan değer, bilim ve sonuçta da gelişmişlik var. Neden ülkemizde olmasın?” IBM Türk Genel Müdürü Eray Yüksek de, “Türkiye'deki teknoloji harcamalarının yüzde 1'in altında, gelişmekte olan ülkelerde bu oran Türkiye'den çok yüksek. Türkiye'de nanoteknoloji için ARGE’ye olan yatırım mutlaka devam etmeli,” dedi ve şunlaır ekledi: ''Aslında nanoteknolojinin 3 yönü var. Birincisi ARGE yönü. Bu noktada araştırma ve geliştirmelere devam edilmeli ve yeterince teşvik sağlanmalı. İkincisi, nanoteknolojide savunma, enerji, materyal, bunlardan hangisine yoğunlaşacağız. Hepsine yoğunlaşma şansımız yok. Bu konuda seçici olmamız gerekiyor. Tek bir alanı belirleyip, o alan üzerine çalışma yapmamız lazım. Üçüncüsü ise nanoteknolojinin ticarileşmesidir. Bunu ticari ürüne çevirirken kullanacağımız dil çok önemli. Bunun faydalarını insanlara anlaşılabilir bir dille anlatmamız gerekmekte.'' Yüksek, İsrail'de hükümetin nanoteknoloji konusunda KOBİ'lere ve odalara anlaşılabilir bir dille kendi ilgi alanlarında 15'er saatlik eğitim programı verdiğini, Türkiye'de de bu tür programlar düzenlenmesi halinde gönüllü olarak eğitim verebileceklerini söyledi. Konferansta proje sahiplerini ve reel sektör temsilcileri ile finansörleri bir araya getiren bir de proje pazarı gerçekleştirildi. Geçmiş yıllarda Ege Üniversitesi ve ODTÜ gibi akademik kurumların girişimleri ile oluşturulmuş olan proje pazarlarında, araştırma dünyası ile reel sektörü bir araya getiren, yeni ortaklıklara aracılık eden ticari fırsatlara dönüşüm yolunu açan uygulamalar gerçekleştirilmişti. CBT 1137/ 7 2 Ocak 2009 toplumsal dönüşümü tetikleyecek somut projelerde fiilen çalışmaya gönüllü. Onaral “Hepimiz ulusal seviyede heyecan yaratacak “Büyük Hedef” projelerinde görev almaya aday z. ABD’de akademisyen olan bizlerin on y llard r e itti imiz, dünyan n dört bir kö esinden gelen gençlerin büyük bir k sm n n ABD ile kendi ülkeleri aras nda köprüler olu turduklar n gözlüyoruz. Bizim de özellikle ABD’de 15 bini a k n bilim insan m z bulunuyor. Bunlar master ve doktora ö rencileri ile endüstri ve bilim dünyas nda görev yapan insanlar,” diyor. Onaral, TASSA’yı bütünleştirici platformlara ene iyi örneklerden biri olarak tanımlıyor ve ekliyor: “Yola erken dü enler yat r mlar n n meyveleri ni topluyorlar. Silikon Vadisi’nden Boston’a, rlanda mucizesinden Güney Kore’nin yükseli ine, Tayvan ve Singapur gibi Asya Pasifik kaplanlar ndan, BR C (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) ülkelerine kadar dünyan n farkl noktalar ndan ehirler ayn dili konu uyor, ayn küresel görü ü payla yor ve yüksek katma de erli ekonomiye geçi yap yorlar. Böylece ara t rma geli tirme ve inovasyon merkezleri kuruluyor. novasyon sürecini h zland rman n yolu kar l kl etkile im ve dayan madan geçiyor. Gelece ini tan mlamak isteyen toplumlar zaman yakalamak zorundalar. Bu da sektörler aras etkin ortakl klar kurarak, insan kayna na ciddi yat r m yapmam z gerektiriyor. TASSA üyelerinin bu iki hassas konuda geli tirilecek stratejilere ve projelere önemli katk lar yapaca na inan yorum”.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle