Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Mavi Kartın İki Yüzü Küresel ekonomik kriz her yönüyle etkilerini sürdürürken, kriz sonrası oluşacak yeni yapının merkezinde yetenekli ve yaratıcı insanın yer alacağı açık biçimde görünüyor. Kriz öncesinde başlayan ve ülkelerin yeni yüzyıla nasıl bir insan sermayesi ile girmesi gerektiği konusu her ülkeyi olduğu gibi AB ülkelerini de arayış içerisine soktu. Prof. Dr. Yavuz Odabaşı, Anadolu Üni. İşletme Fak., yodabasi@anadolu.edu.tr Prof. Dr. H. Ferhan Odabaşı, Anadolu Üni. Eğitim Fak, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri fodabasi@anadolu.edu.tr sahibi olan otomatik Mavi Kart almaya hak kazanıyor. Buna, “Mavi Diploma” da denebilir. Bilgi elitlerini kendine çekmeye çalışan yaşlı AB, yükseköğretim stratejilerimize özenle yeniden bakmamızı bize şart koşuyor. Tarım Haftası: Bir öneri Prof. Dr. Osman Gökçe (E), osman.gokce@ege.edu.tr İ M edyada geniş biçimiyle yer aldığı gibi, AB “yetenekli göçmen” projesine Mavi Kart adıyla hayat verdi. Mavi adını AB bayrağının renginden alan ve ABD’nin yeşil kartından esinlenerek oluşturulan proje, yetenekli işgücü ihtiyacını kapatmayı amaçlıyor. Gelecekteki yirmi yılda, yirmi milyon nitelikli işgücüne sahip olması gereken AB’nin 27 ülkesi genelde projeye olumlu yaklaşıyor. İstihdam alanlarının başında da mühendislik ve bilgisayar teknolojisinin gelmesi ise hiç de anlamsız değil. Endüstri toplumlarından, bilgi toplumuna geçiş sancıları yaşayan AB ülkelerinde yeni bir orta sınıfın, geleneksel çalışanların oluşturduğu yapıya paralel yeni bir yapı oluşturmaya başlandığı biliniyor. Cognitariat olarak adlandırılan bu sınıf cognitive ve proletariat kelimelerinden türetilmiş ve “yaratıcı sınıf”, “bilgi işçisi” olarak tanımlandı. Yaşamlarını geleneksel fiziksel işlerden değil, bilimsel işlerden kazanan insanlara verilen bu adın çağrışımı, yaşanan büyük değişim ve dönüşümü de gösteriyor. Yeni ekonominin yarattığı yeni bir sınıf olarak yaratıcı sınıf, yaratıcı kent, yaratıcı ülke ve AB gibi yaratıcı ülkeler birliği kavramları uygulamaya geçiyor. Bu sınıfın üyeleri için uygun kazanç, çalışma esnekliği gibi özellikler ön planda. Rahatlıkla başka ülkelerde çalışabilen bu “bilgi işçileri”ni kendi ülkesine çekebilmek veya elde tutabilmek ulusal bir strateji gerekli. Mavi Kart uygulamaları, gelişmekte olan ülkelerin başta Çin ve Hindistan olmak üzere, “diplomal elit”lerini hedeflemektedir. Ülkemiz de hiç şüphesiz bu oluşumdan etkilenecektir. “Maliyetine sen katlan, yarar n ben alaca m” anlayışı burada geçerli bir yaklaşım olacağa benziyor. Her ülke gibi AB ülkeleri de, ekonomik dönüşümlerindeki işgücü ve sermaye girdilerini, yaratıcı niteliklere (yetenekli insan sermayesi ve teknolojibilgi sermayesi) olanlara doğru dönüştürmenin gayreti içinde. Yetenekli/yeteneksiz çalışan oranı, yetenekli bilgi işçisi lehine dönüştürmenin bir uygulaması olarak Mavi Kart önem kazanıyor. Yüksek lisans derecesini bir Avrupa ya da dengi bir üniversiteden alan ve en az üç yıl profesyonel deneyim ÜLKEM Z AÇISINDAN Bu durumun ülkemizi ilgilendiren kısmı birbirini bütünleyen iki yarım küreden oluşuyor: Birincisi: Yeni oluşacak dünyada etkin bir rol almak için nasıl bir insan gücü yetiştirmek gerekiyor, bu amaçla izlenecek yükseköğretim politikası neleri içermeli? Bu genel nitelikteki sorular birbirini izleyen çok sayıda soruyu da beraberinde getirecek ve bunlara akılcı yorumlar aramak kaçınılmaz olacaktır. Bu aşamada yükseköğretim görevlilerine düşen, kendimize ayna tutmaktır. Aynada göreceklerimiz bizi ilk aşamada mutlu etmese de, zaman içerisinde bu sorulara yanıt verebilecek özelliklerle donanabilmemiz olanaklı ancak, bu zamanın da fazla olmadığı kesin... Dünyada çeşitli araştırma ve yayınlarda sözü geçen “Dijital Yerli”“Dijital Göçmen” ayrımı bizim eğitim sistemimizde de en önemli sorun. Her türlü dijital etkinliği rahatlıkla gerçekleştiren bir öğrenci kitlesine karşı, dijital yaşama ve onun getirilerine yabancı hatta, yer yer karşı bir eğitici kitlesine sahibiz. kinci grup sorular içinde ise temel soru şu olmalı: Ülkemizin iş hayatının bu tür insan sermayesine ihtiyacının düzeyi nedir? Ve bundan tam bir sinerjiyi yaratacak yapıya sahip midir? Bu soruda ise, ortaya çıkacak ürünün yurtdışına değil de yurtiçine yarayacak şekilde nasıl örgütleneceği önem kazanmaktadır. Yükseköğretim görevlileri birinci yarımküredeki aşamada zor bir dönem geçireceklerse, kazancın da ülkeye kalması gerekmektedir. Her iki gruptaki sorulara verilebilecek yanıtlar, gerçekçi ve uygulanabilir stratejileri zorunlu kılıyor. Bu yeni dönemde üniversitehükümetiş dünyasının işbirliğine ve stratejik yaklaşımına her dönemden daha fazla ihtiyacımız var. Hem kendimizi yetiştirip geleceğin bilgi işçilerini yetiştireceğiz hem de onlara sahip çıkacağız. Yoksa nitelikli bilgi işçilerimizi, altın tepsi içerisinde başka ülkelere Yeşil Kart, Mavi Kart gibi uygulamalarla sunacağız. Acilen, önlemler almamız gerekiyor.. stanbulAyamama’da Ziraat Mektebi Âliyesi öğretime açıldığı 10 Ocak 1846 haftası Tarım Haftası olarak kutlanmakta. Kutlamaların çıkışı ve özü, tarımsal üretimin bilimsel ve teknik temellere dayandırılması düşüncesidir. En az bu nedenle, bu hafta etkinlerinin bilimsel ve teknik bir çerçevede yapılması güçlü bir beklentidir. Ancak yıllardır izlediğim etkinliklerin bu beklentiyi yeterince karşıladığı söylenemez. Bu görüşümü sınamak için 2007 ve 2008 yılları etkinliklerini incelemeye çalıştım. Yanılmadığımı, bu konuda gerçek yörünge olan bilimsellik yerine, albenisinin daha çok olduğu düşünülen günlük sorunlar, günlük toplumsal ilgi alanları, siyasi yandaşlık ya da karşıtlık gerilimleri vb. bağlamdaki etkinliklerin daha çok öne çıkarıldığını ve böylelikle de temel sorunlar ve temel çözümlerin yeterince gündeme gelmediğini gördüm. Örneğin bugün, “Ülkemiz için nasıl bir ziraat yükseköğretimi?” sorusunun yanıtı nedir, bu konuda bilimsel temele oturtulmuş bir çözümler dizgesi var mıdır? Acı gerçek: Bu sorulara doyurucu yanıt yoktur. Bilimsel bulgular ve bilimsel gerekirlikler temeline oturtulamadan süreler uzatılır kısaltılır, bölümler açılır kapatılır, dersler konur çıkarılır vs. Birileri çıkar, etkin öğretim olsun der, diğer birileri çıkar geleneksel öğretimi savunur. Elbette değişim olacaktır ve bu kaçınılmazdır. Ancak bu yapılanların çoğu bilimsel anlamda bir değişim değildir. Önerim: Ziraat fakültelerinde bir “Ziraat Yükseköğretimi ve Eğitimi Anabilim Dalı” açılmalı. ZiraatOrman ve Su Ürünleri Eğitim Konseyi böyle bir ABD’nın yapacağı görevleri tümü iyi niyetli, özverili ve saygıdeğer çabalara karşın bu gün gereği gibi yapamıyor ve gelecekte de yapamayacak. Bu konsey ziraat ve orman fakültelerinin dekanlarından oluşur ve başkanı Üniversilerlerarası Kurul’ca atanır. Ancak, bu dekanların yapacağı iş değildir. Onlar bu konudaki bilimsel gerçeklikleri araştırıp saptamakla, ortaya çıkarmakla değil bunları uygulamaya geçirmekle görevli olmalı. Örneğin Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi bu işi 1998’de düzenlediği 1. Ulusal Tıp Eğitimi Kongresi’nden sonra daha o yıllarda gerçekleştirdi. Bu gün artık tıp fakültelerinin neredeyse yarısında 21 adet Tıp Eğitimi Anabilim Dalı var. Ziraat fakültelerinde de bir Ziraat Yükseköğretimi ve Eğitimi Anabilim Dalı hemen açmalı. Bu anabilim dalları, ülke ve bölgesel koşullarımıza uygun çağdaş bir ziraat yükseköğretimi ve eğitimi için tüm bilimsel verileri derleyip, toparlayıp, araştırıp ortaya koyacaklar, öğrenci ve öğretim üyelerine yönelik olarak çeşitli kurslar düzenleyecekler, öğretim ve eğitim süreçleri ile ilgili çeşitli projeler üreteceklerdir. net biçimde tespit edildi, kadında sınırlı görüldü. Sonuçlar: Orta ve ileri yaştaki Türk yetişkinlerinde boyun çevresi metabolik sendrom ve uyku apnesi olasılıkları için anlamlı ilişki sergileyip merkezi şişmanlığın bir göstergesidir. Boyun çevresinin katkısı, kadınlara kıyasla erkeklerde daha güçlüdür. Her ne kadar boyun çevresi her iki durumla bağımsız ilişki içindeyse de, erkeklerimizde metabolik sendrom öğelerini yoklamanın ötesinde, metabolik sendrom olasılığı konusunda bel çevresine ek bilgi sağlamaktadır. Üstelik, uyku apnesi için de daha değerli bilgi verdiğinden uyku apnesinden şüphelenilen erkeklerde boyun çevresinin ölçülmesinde yarar vardır. Boynun ölçülmesi, işlevi kusurlu yağın alışılmamış bir mevkide depolanmasını yansıtabilmektedir. 1. Onat A, Hergenç G, Yüksel H, Can G, Ayhan E, Kaya Z, Dursunoğlu D: Neck circumference as a measure of central obesity. Clin Nutr 2008; doi:10.1016/j.clnu.2008.10.006 ENSE KALINLIĞI VE.... Ba taraf 5. sayfada ile birlikte giden bir durumdur. Uyku apnesi bulunan bireylerde bulunmayan erkek ve kadınlara göre, boyun çevresi ileri derece anlamlı biçimde 1 ila 2 cm. daha genişti. ROC analizinde eğri altındaki alanın %95 güven aralığı erkekte 0.560.69, kadında 0.600.72 ile ileri derecede anlamlı bulundu. Cinsiyet ve yaşayarlı boyun çevresinin uyku apnesi sendrom varlığı için her iki cinsiyette 1.6 kat daha sık ve anlamlı olduğu görüldü. Bunun göbeklilikten bağımsız olup olmadığını sorgulamak amacıyla, regresyon modeline bel çevresi de eklenince, kadında bel çevresinin anlamlılığı sürerken, boyun çevresininki kayboldu. Erkekte ise, uyku apnesi için bel çevresi değil, boyun çevresi bağımsız şekilde anlamlı olup ilgili olasılık oranı 1.44 idi. Uyku apnesinin metabolik sendromla ilişkisi başka toplumlarda bilindiği gibi, anılan durumun toplumumuzda da gerek metabolik sendromla, gerekse bel çevresi ile ilişkisi tarafımızdan daha önce gösterilmişti. Şimdi uyku apnesi Türk erkeklerinde belden çok boyun çevresi ile ilişkili bulunmuştur, yani incelenen konuda boyun çevresi bel çevresine ek bilgi katmaktadır. BOYUN ÇEVRES E K DE ERLER Erkekte 39 cm. ve üzeri, kadında da 35 cm ve üzeri olan boyun çevreleri yalnız göbeklilik için değil, metabolik sendrom ve uyku apnesi için de toplumumuzda en uygun eşik değerleri olarak seçildi. Ancak iki sendrom ve cinsiyet bu eşiklerin tanı değerlerini hayli etkilemekteydi. Öngörü doğruluğu metabolik sendrom için 0.67 ile oldukça yüksek iken, uyku apnesi için 0.51 ile sınırlı idi. Öngörü doğruluğu erkek kadın arasında benzer şekilde bulunduysa da, boyun çevresinin belden bağımsızlığı her iki durum için erkekte CBT 1137/15 2 Ocak 2009