Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Yeni yılın bu ilk çalışma gününde bu köşede iyi bir şeyler yazılmış olmasını doğrusu çok isterdim; ama olmadı. Yine de dileğim, okurlarımın her şeye rağmen umutlarını diri tutmaları... “Stratejik Hedef’lerde görev almaya hazırız” 2004 yılında Washington’da çoğunluğunu genç bilim insanlarının oluşturduğu TASSA (ABD’deki Türk akademisyenlerin örgütü), toplumsal dönüşümü tetikleyecek somut projelerde fiilen çalışmaya gönüllü. TASSA Onaral “Hepimiz ulusal seviyede heyecan yaratacak ‘Büyük Hedef’ projelerinde görev almaya adayız” diyor. Özlem Yüzak ortas nda, hepsi ile kültürel de erlere sahip bir konumday z. Bunu art de ere dönü türemezsek çok yaz k olur” diyor. Bugüne kadar yapılan görüşme ve toplantılarda gelinen noktada konu gelmiş biyonano tekstil alanında toplanmış. Onaral, “inovasyon ve stanbul’u birle tirdik; inovist diye bir kavram ortaya ç kard k. Tabii bu yaln z stanbul ile s n rl olaca anlam na gelmiyor, ayn tarz yap y örne in Mersin ya da ba ka bir kentte de olu turmak mümkün. Maksat bir çekim alan yaratabilmek” diyor. Tekstil sektürünü, stratejik, sermayenin de akabileceği, istihdam yaratabilecek, moda, tasarım ve tekstil ARGE’Sİ ile hızla katma değere dönüşebilecek bir alan olarak gördüğünü söyleyen Onaral, var olan bilim ve teknoloji altyapısını sarmallamak, içine gençleri de çekebilecek bir ARGE ortamı ve Bid de ‘KOBİ Stratejisi” Meselemiz Var... Mesele KOBİ’lerle ilgili bir stratejimiz olmaması değil; çünkü var, adı da “KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı (20072009).” Bundan önce de “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı, KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı, Ocak 2004” başlığını taşıyan bir KOBİ stratejimiz ve eylem plânımız vardı. 10 Kasım 2003 tarihli Yüksek Plânlama Kurulu Kararı ile onaylanan bu belge, AB Katılım Ortaklığı Belgesi’nde (2003), ‘Avrupa Küçük İşletmeler Şartı’ ve ayrıca yine AB’nin ‘İşletme ve Girişimcilik İçin Çok Yıllı Programı’ ile uyumlu bir ulusal KOBİ stratejisinin geliştirilmesi öngörüldüğü için hazırlanmıştı. 20072009 dönemini kapsayan yeni bir strateji ve eylem plânı hazırlanması da, 2006’da kabul edilen son AB Katılım Ortaklığı Belgesi’nde ve AB müzakere sürecinde KOBİ’lerle ilgili olarak öngörülen hususlara uyum sağlamak için mevcut stratejide değişiklik yapma ihtiyacından doğmuştu. Sonuç olarak, hangi ihtiyaçtan kaynaklanmış olursa olsun, bugün bizim bir KOBİ stratejimiz var... Ve bu stratejinin de beş ana ‘eylem alanı’ var: • Girişimciliğin geliştirilmesi; • İşletmelerin geliştirilmesi; • KOBİ’lerin uluslararası pazarlarla bütünleşmesi; • İş ortamının iyileştirilmesi (KOBİ’lerle ilgili olarak AB’ye uyum sağlama konusunda en çok vurgulanan şart budur); • Teknoloji ve yenilikçilik kapasitesinin geliştirilmesi... 18 Mayıs 2006’da yürürlüğe giren “Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri ve Sınıflandırılması Hakkında[ki] Yönetmelik”e göre “Yasal statüsü ne olursa olsun, bir veya birden çok gerçek veya tüzel kişiye ait olup, bir ekonomik faaliyette bulunan” ve “iki yüz elli kişiden az yıllık çalışan istihdam eden...” bütün işletmeler KOBİ sayılıyor. Yeni Strateji’de temel alınan TÜİK2003 verilerine göre, bu tanıma giren 1.720.598 işletme varmış! Strateji’miz bu işletmelerin hepsini mi kapsıyor? Hem Strateji belgesindeki ifadelerden hem de uygulamada koordinasyon görevinin Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı’na (KOSGEB) verilmesinden anlaşılıyor ki, Strateji, ‘imalât sanayii işletmeleri’ni kapsıyor. Ne var ki, onların da sayıları az değil. Aynı verilere göre, tam 245.982... Evet, Türkiye’de çalışan sayısı 250’nin altında olan 245.982 imalât sanayii işletmesi varmış. Bu rakamın ne ifade ettiğini anlatabilmek için 250’nin üstünde çalışanı olan işletme sayısının 917’den ibâret olduğunu belirtelim. Demek ki, sanayi işletmelerimizin %99,63’ü KOBİ niteliğinde. Ve 220.030 işletmede, demek, imalât sanayii işletmelerinin %89,12’sinde, 19 kişi çalışıyormuş. Başka bir deyişle, mikro işletmeler çoğunlukta... Bunlar 2003’ün verileri. Aynı stratejide, 2001 verilerine dayandırılmakla birlikte, mikro işletmelerdeki temel sorunu apaçık ortaya koyan şu iki veri de çok çarpıcı: Mikro işletmeler, imalât sanayiinde toplam istihdâmın %31,41’ini sağlarken yaratılan katma değerdeki payları sâdece %5,70’ten ibâret! Kısacası üretkenlikleri (prodüktiviteleri) çok düşük. Mikro işletmeler kadar olmasa bile aynı durum bütün KOBİ’ler için geçerli. Evet, veriler 5 yıl ve 7 yıl öncesine ait; ama bugünkü resmin de bundan çok farklı olduğu sanılmamalı. KOBİ’ler teknolojideki gelişmelere, sanayinin düne göre çok farklı hâle gelen normlarına ayak uydurabilmek ve üretkenliklerini artırabilmek için çok ağır sorunlarla başa çıkmak zorundalar. Üstelik bu durumdaki KOBİ’lerin, özellikle de mikro işletmelerin sayıları da muazzam. Meselenin özü de zâten bu noktada... Evet, bir KOBİ stratejimiz var; ama bu onların sorunlarını çözmek için değil de; âdetâ, AB’ye uyum yolunda yasak savmak için hazırlanmış gibi gözüküyor. Niçin böyle düşündüğümün açıklaması gelecek haftaya kaldı... “D ışardan baktığınızda, Türkiye’nin kaynaklarının artık büyük işler yapmaya, belki dünya ile rekabet edip, farklılıklar yaratmaya müsait olduğu görülüyor, ama bölük pörçük. Statejik bir yaklaşım takip edilmediğinden bireysel seviyede kalıyor. Bunları birleştirmesi, ilişkileri yönetmesi ve güçbirliği sağlaması gereken bir üst yapının oluşması şart...” Bu sözler Türk Amerikan Bilim İnsanları ve Akademisyenleri Derneği (TASSA) Başkanı Prof. Dr. Banu Onaral’a ait. Onaral, Drexel Üniversitesi BioMedical Mühendisliği Bilim ve Sağlık Sistemleri Bölüm Başkanı. Türk havacılığında bir efsane olan Nuri Demira 'ın torunu olan Prof. Onaral'ın başkanlığını yaptığı kürsü, suni kalpler, damarlar, tomografisi sistemleri, genetik kodlar gibi insan sağlığıyla ilgili yeni buluşların üretilip izlendiği bir bölüm. Onaral, Drexel Üniversitesi’nin bir dönem içinde bulunduğu durumu hatta yer aldığı Philedelphia eyaletini Türkiye’nin şimdiki haline benzetiyor: “Philedelphia yöresi 20 yılımı yedi. Ellerinde her türlü imkânı var, beyin zenginliği dahil; üstelik sermaye alabildiğine var ama birlikte çalışmayı ve risk almayı unutmuş bir yerdi. Üniversitede ben ve tarafsız kişi özelliğini koruyan birileri çıktı ve güçleri birleştirdi. Bugün US Word Report’a göre en yenilikçi üniversite sıralamasında 6. Sıradayız.” TÜRK YE’N N POTANS YEL GÜCÜ Onaral’a göre kamuyu, ekonomik kalkınma kuruluşlarını, meslek, ticaret ve sektör örgütlerini ve ulusal inovasyon girişimi gibi sivil toplum kuruluşlarını, ortak çalışma platformunda bir araya getirecek heyecan verici bir projenin içinde yer almalarını sağlamak mümkün. Zaten kendisi de bu amaçla hem Türkiye’nin pek çok yerindeki üniversitelere, meslek kuruluşlarına ve ilgili kamu kurumlarına her vesile ile çeşitli ziyaretler yaparak bu çatının oluşmasına katkıda bulunmayı amaçlıyor. Onaral, “Türkiye’nin kimsenin de erlendiremedi i bir özelli i daha var. O da bulundu u co rafi konumu. Art k önemli bir güç haline gelmeye ba layan Asya Pasifik’e Avrupa’dan daha yak n. Ortado u, Rusya, Türk Cumhuriyetleri ve Akdeniz ülkelerinin CBT 1137/ 6 2 Ocak 2008 yaşam alanı yaratmak istediklerini belirtti. Banu Onaral’ın vurgulamaya çalıştığı noktalardan biri de, TASSA’nın bu oluşumların sağlanmasında “köprü” olma potansiyeli ve isteği... GÖREV ALMAYA HAZIRIZ 2004 yılında Washington’da çoğunluğunu genç bilim insanlarının oluşturduğu TASSA,