Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR A LEN N GEÇM 4600 YIL ÖNCES NE UZANIYOR insanların ancak yedi metrelik mesafede seçebildikleri ayrıntıları yirmi metreden görebilmiş. Bu açıdan bakıldığında otistikler, insanların ancak altı metreden görebildiklerini, yirmi metreden seçebilen doğanlar kadar iyi görebiliyor. Otizm özellikle de genler ve sinirlerdeki değişimlere dayanan bir iletişim bozukluğudur ve daha çok erkeklerde görülür. Bilim insanları otistik insanların çok özel ilgi alanları olduğunu uzun süredir biliyorlardı, fakat son araştırmada otistiklerdeki değişimlerin bedensel özelliklere de yansıdığı kanıtlandı. Almanya’nın SachsenAnhalt eyaletindeki Eulau kentinde bulunan taş devri mezarlarını inceleyen İngiliz ve Alman bilimciler, çekirdek ailenin varlığını gösteren en eski kanıtları buldu. DNA analizlerinden anlaşıldığı üzere, insanlar 4600 yıl öncesinden beri aileler içinde yaşıyor. Gömülen dört iskeletin, dünya genelindeki en eski çekirdek aile olduğu doğabilimsel olarak kanıtlandı (Proceedings dergisi). İnsanların taş devrinde aileler içinde yaşadıkları, eksik kanıtlara rağmen kabul ERKEN BEYAZLA AN SAÇLAR ESK RENG NE KAVU ACAK GENET K MÜDAHALE LE DAHA UZUN ÖMÜR gören bir görüştü. Bununla birlikte geçmişteki aile yapısının günümüzdeki aile modellerine benzetilmesi eleştirilmekteydi. Buluntu yerindeki iskeletlerin analizi, kadınların civar bölgelerden gelerek burada evlendiklerini göstermekte, diyor Alman arkeolog Harald Meller. 4600 yıllık mezarda anne, baba ve iki çocuğa ait iskeletlerin yüzleri birbirine dönük ve el ele tutuşmuş durumda. Mezar yerinin bulunduğu 2005 yılında, insanların hastalık yüzünden öldükleri tahmin ediliyordu. Oysa ayrıntılı incelemeler sonucu, yaşlıların, yaralıların, kadınların ve çocukların gömüldüğü alandaki iskeletler üzerinde balta, ok ucu ve benzeri silahların izleri saptandı. Arkeolog Wolfgang Haak’a göre, Eulau’daki insanlar gördükleri şiddete karşı savunmasızlardı. İspanyol bilim insanlarının genetik değişimden geçirdikleri fare daha uzun yaşıyor, ayrıca kansere yakalanma olasılığı da daha düşük. Çalışmanın temeli yaşlanma sırasında telomerazların etkilerini dayanıyordu. Telomerazlar gerçi hücreleri yaşlanmaktan koruyor ama aynı zamanda da tümör oluşumunu tetiklemekte. İspanyol Ulusal Kanser Araştırma Merkezi (CNIO) moleküler biyologu Maria Blasco ile çalışan ekip iki özelliği bir araya getirmiş. Bilim insanları telomeraz genlerinin etkinliğini değiştirirken aynı zamanda kanserden koruyan birçok geni (p53, p16, p19ARF) güçlendirmiş. Bu şekilde ortaya çıkan “süper fare” diğerlerinden yüzde kırk daha uzun ömürlü. Cell dergisindeki yazıya göre, insanda bu tür genetik değişimlere gerek yok. İlaç endüstrisi şu sıralar, hücrelerde kısalan telomerazları uzatacak ilaçlar üzerinde çalışıyor. Hastalık veya aşırı stres nedeniyle saçları yaşlanmadan önce beyazlaşan insanlar için umut doğdu. Manchester ve Lübeck Üniversitesi araştırmacıları doğadan esinlenerek, kırlaşmış saçları yok edecek bir molekül ürettiler. Altı kadınının saç folikülünü inceleyen bilim insanları iki saç hastalığı saptadı: saçların dökülmesine yol açan Alopecia areata ve strese bağlı dökülmeyle birlikte saçları kırlaştıran Telegon Effluvium. Bu teşhisten sonra foliküllere önce yapay K(D)PT molekülü, daha sonra ise melanin aşılanmış. Lübeck Üniversitesi tıp uzmanı Ralf Paus, yapay olarak uyarılan melanin üretiminin, kırlaşmış saçlara yeniden renk kazandırmanın bir yolu olabileceğini söylüyor (BBC). Yeni molekül henüz insanda denenmedı ve olası tedavi yaşlılığa bağlı kırlaşmada değil, sadece zamanından önce beyazlaşan saçlarda işe yarayacakmış. TÜMÖRLER N KANDAK ZLER Kötü huylu beyin tümörleri basit bir kan testiyle saptanıp, değerlendirilebilecek. Amerikalılar, tümörlerin, özellikle zarla çevrili kabarcıklar attığını ve kanda saptanan bu oluşumların çok özel işaret molekülleri taşıdığını buldu. Glioblastom (kötü huylu beyin tümörü) hastası 25 kişiyle gerçekleştirilen ilk testler başarıyla sonuçlanmış. Yeni yöntem, tümörden alınan doku örneklerine kıyasla çok daha kesin bilgiler veriyor. Glioblastomlar, genelde büyük beyinde oluşan çok agresif tümörlerdir. Bunlar oluştuktan sonra, en yakın çevrelerini, tümöre en iyi büyüme koşullarını yaratacak şekilde değiştiriyorlar. Hatta bu amaçta tümör hücresinden kopan ve komşu hücreler tarafından alınan zar keseciklerinden (exosom) bile yararlanıyorlar. Bu kesecikler içindeki çeşitli türlerdeki mesaj ve sinyal molekülleri her şeyden önce tümör hücrelerinin büyümesini sağlarken, bedenin savunma sistemini baskılıyor ve tümörü besleyecek yeni kan damarlarının oluşumunu tetikliyor. İşte bu sinyal moleküllerinin bileşimi, keseciğin içeriği sayesinde ana tümörün özellikleri hakkında bilgi veren karakteristik glioblastom işaretleri olarak kabul edilmekte. Tümör hücreleri ayrıca çok sayıda zar kesecikleri ürettikleri için, bazıları kan beyin bariyeri üzerinden kan dolaşımına ulaşmakta. Kötü huylu beyin tümörleri bu sayede kan testiyle saptanabilecek. Nilgün Özbaşaran Dede Beyin araştırmaları OT ST KLER YIRTICI KU LAR KADAR Y GÖRÜYOR RENKLER ÖNCE SA , SONRA SOL BEY N YARISIYLA ALGILANIYOR İngiltere’deki Surrey Üniversitesi’nde Anna Franklin ile çalışan araştırmacılar, küçük çocukların renkleri tanımayı öğrendikten sonra, renklerin algılanmasından sorumlu beyin bölgesinin, sağ beyin yarısından sol beyin yarısına geçtiğini buldu. Yaşları iki ila beş arasında değişen çocuklarla yapılan deneyler, dilin hangi beyin bölgesinin hangi işlevini yerine getireceği konusunda etkili olduğunu gösterdi. İnsanlar farklı kategorideki (mavi ve yeşil) renk tonlarını, aynı kategoridekilere kıyasla daha kolay ayırt edebiliyor. Bu tür renk algılaması yetişkinlerde sol beyin yarısında, küçük çocuklarda sağ beyin yarısında gerçekleşir. Franklin ve arkadaşları şimdi bu değişimin, çocukların renkleri isimleriyle tanımaya başlamalarından sonra meydana geldiğini buldu. Yaşları iki ila beş arasında değişen 37 çocuğa, bilgisayar ekranında yeşil veya mavi fon üzerinde yanıp sönen mavi veya yeşil noktacıklar gösterilmiş. Bilimciler, göz hareketlerini takip eden bir kamera yardımıyla, çocukların, ekranın sağ veya sol yarısında görünen noktacıkları ne kadar çabuk keşfettiklerini saptamış. Farklı kategorideki renk tonlarını renklerin isimlerini bilen ve bilmeyen çocuklar daha çabuk görmüşler. Fakat renklerin isimlerini bilenler sadece ekranın sağ yarısındaki noktacıkları görebilmiş. Bu da renk tanıma bölgesinin sol beyin yarısında bulunduğunu gösteriyor. Renklerin isimlerini bilmeyenler ya da henüz öğrenmekte olanlar ise sadece ekranın sol yarısındaki noktacıkları seçebilmişler ki, bu da sağ beyin yarısındaki etkinliğe işaret etmekte. Araştırma, çocuk beynindeki organizasyonun, konuşmayı öğrendikten sonra değiştiğini göstermesi açısında önem taşımakta. CBT 1133/ 4 5 Aralık 2008 Yaklaşık 10.000 kişiden üçü doğuştan iletişim sorunu yaşıy o r . Duyuları diğer insanlara kıyasla daha hassas olan otistikler çok iyi görme yetisine sahip! Cambridge Üniversitesi’ndeki araştırmanın sürpriz sonucuna göre, otistikler neredeyse doğanlar kadar görüyor (Geo). On beş otistik katılımcı, deneyler sırasında normal