Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) Obama’nın ilk sözü, internetin açıklığını koruma ile ilgili. internetin tarihinde ve doğasında yer alan “açıklık” olgusunu benimsemiş görünüyor ve buna karşı tutum içinde olacakların karşısında yer alacağını net olarak belirtiyor. Hünkârbeğendi’den Milletbeğendi’ye 28 Ağustos 1928 tarihli Cumhuriyet gazetesinin “Hem nalına, hem mıhına” sütunundan: Hazırlayan: Osman Bahadır Teceddüd Azmimiz Geçen sene Paris’e seyahat ettiğim zaman tanıştığım zeki, şen, cevval bir Fransız, görmek ve gezmek üzere şehrimize gelmiş. Beni buldu. Beyoğlu’nda alaturka bir lokantada yemek yeme arzusunu izhar etti (gösterdi). Abdullah Efendi Lokantası’na götürdüm. Şehriye çorbası kelimelerinin içindeki “şehriye”ler Latin harfleri şeklinde idi. Fransız dostum hayretler içinde kaldı. Allahım, ne yaman teceddüd (yenileşme) azmi! dedi. Yemek listesinde eski “hünkârbeğendi”, “milletbeğendi” olmuştu. Halis muhlis bir Türk yemeği olan “Milletbeğendi”den ona da, kendime de ısmarladım ve yemeğin isminde vaki olan tebeddülü (değişmeyi) izah ettim. Fransız sordu: Peki bu yemek ismini tebdil (değiştirme) için hükümetçe emir mi verildi? Hayır, halk bunu kendi idrak ve arzusuyla yapmıştır. İsmi “Hünkârbeğendi” olduğu için bu nefis yemekten vazgeçemezdik. Türkiye’de “Hünkar”ın yerine kaim olan (geçen) “millet”i, yemeğin isminde de onun yerine bizzat lokantacılarımız ikame ettiler. Fransa’da olsa kırk yıl bu yemeği yer, fakat ismini değiştirmeyi akıl etmezdik. Cumhuriyetçilikte halkınız çok hassas olduğunu gösteriyor. Sonra benim vasıtamla, lokantayı cidden hüsni idare eden (iyi yöneten) Abdullah Efendizade Hikmet Bey’i çağırdı. Ona ve bana dedi ki: Sizin gibi, yemeklerinizin ismini bile değiştirecek, çorbalarınızın içinde dahi teceddüd arzusunu gösterecek kadar samimi ve ateşin (ateşli) inkılabçı fertlerden mürekkep olan Türk milletinin istikbali memundur (emindir). Türkiye kelimenin iki manasıyla da gençtir. Gençliğini yemeklerinde bile gösteriyor. Yaşamak ise gençlerin hakkıdır. Aynı adam, bir sene evvel Paris bulvarlarında bir Fransız lokantasında yine beraber yemek yerken Türkiye hakkında bu kadar nikbin (iyimser), Türkler için bu kadar ümitvar görünmüyordu. Obama: İlk eBaşkan? Başbakan Erdoğan “Ben Youtube’a girebiliyorum” diyerek internet yasaklarına yeni bir boyut kattı. Demek ki neymiş “iş bilenin kılıç kuşananın”. Siz de o kadar meraklıysanız teknolojinin imkânlarından istifade ederek Youtube’a erişebilirsiniz. Arayın bulun. Bu arada bu kadar zahmete katlanamayacak olanlar da (çoğunluk) erişememeye devam etsin. Kasım ayında ABD’nin 44. başkanı seçilen Obama ise farklı düşünüyor. Kendi ismiyle yayında olan web sitesinde bakın teknoloji ve internet konusunda ne gibi açılımlar getirme sözü veriyor. İlk sözü, internetin açıklığını koruma ile ilgili. İnternetin tarihinde ve doğasında yer alan “açıklık” olgusunu benimsemiş görünüyor ve buna karşı tutum içinde olacakların karşısında yer alacağını belirtiyor. Buna paralel gündeme getirdiği ikinci nokta, medya sahipliğinin tekelleşmesinin engellenmesi. Medyanın teknoloji ve internetle doğrudan bir ilgisi yok ki, diye düşünüyorsanız bir kez daha düşünün. Beş on sene içinde internet ile medya arasındaki son farklılıklar da ortadan kalkacak ve ikisi et ile tırnak statüsüne kavuşacak. Internet, sözü olanın konuşabilmesi için dünya kültürünün geliştirmiş olduğu en yeni öğe. İnternetin herhangi bir nedenle sınırlandırılması, engellenmesi ya da yasaklanması aslında çok daha derin bir anlama gelmektedir. O da interneti yasaklayan ülke ya da toplumun aslında açıklık olgusuna hazır olmamasıdır. Bu son tümceyi biraz daha irdelemek gerekir. Acaba hazır olmayan o toplum mu, yoksa açıklıktan zarar göreceğini düşünen yöneticiler mi? Kısaca bir anımsayalım ülkemiz çok kanallı TV yayıncılığına nasıl geçti? Ya radyoların yaygınlaşması? Kamuoyunu yönlendirme gücüne sahip herhangi bir kuvvet söz konusu olduğunda bu açılımlar hep pratik zorlama ile gerçekleştirildi. Özel TV kanalları kendi imkânları ile yayına geçti; yani resmi statüde “korsan” idi. Sonra yasalaştılar. Keza radyoların yaygınlaşmasında da benzer bir durum gözlendi. Benzer bir süreç internet için de yaşanmakta. Önce internet erişimi sunan firmalar kuruldu, ancak Nuh Nebi’den kalma yasal zorunluluklar nedeniyle bu şirketler en az iki sene hizmet veremediler. Bugün artık telefon hattı olan internete de erişebiliyor. Ancak bu kez engelleme genelden nokta atışı hedeflere odaklandı. Dün hapiste olan ve hakkında siyaset yapamaz hükmü olan bir TC vatandaşı, yıldırım hızıyla yapılan yasal düzenlemelerle yeniden siyasete dönebiliyor; yapılan bir itiraz nedeniyle yenilenen seçim bölgesinden aday olup Meclis’e girebiliyor ve ardından da başbakan olup altı sene aralıksız başbakanlık yapabiliyorsa, internete yasak getirmenin nedenlerini yasaların yetersizliğine bağlamak tatminkâr bir açıklama olamaz. İstenirse internet üzerindeki tüm engellemeler, yasaklar bir gecede çözüme kavuşturulabilir. Obama’nın web sitesinde, dijital uçurumun en aza indirilmesi, hükümetin şeffaf bir modelle yönetilebilir hale getirilmesi, özel yaşama saygı gösterilmesi de var. Öte yandan teknoloji sadece bilişim ve internet ile sınırlı değil. Sağlık konuları da en az internet kadar önemli. Kök hücre araştırmaları, genetik ve biyoloji bilimleri özellikle altı çizilerek destekleniyor. Yakın gelecekte dünyada hâlâ çaresiz hastalıklar statüsünde yer alan kansere, kalple ilgili hastalıklara kalıcı çözümler bulma imkânı yeniden gündeme gelmiş oluyor. Obama şu sıralarda yeni yönetim ekibini oluşturmakta. Bu kişilerin pek çoğu, bir önceki Demokrat yönetim olan Clinton yönetiminde de önemli görevler icra etmişler. Bu açıdan bakıldığında Clinton yönetiminin kaldığı yerden devam edileceği sonucunu çıkarmak zor değil. İster teknoloji ya da internet olsun ister otomotiv sektörü, önemli olan en üst düzeyde bu konulara stratejik önem verilmesi. Sözle değil eylemle. Obama’nın kampanya sırasındaki teknoloji kullanımına bakarak, bu konuda ciddi gelişmelerin olacağını düşünmek hayal olmayacak. Gelişim ’08 Kongresi Kapanış Bildirgesi 2122 Kasım 2008 tarihlerinde toplanan Gelişim‘08 Kongresi, “Liderlik Öğrenmektir” paradigması bağlamında, aşağıdaki alanlarda liderlerin temel işlevleri şöyle belirtiliyor. E itim: Öğretme, benimsetme, koşullandırma, ezberletme, yaklaşımları yerine, öğrenme olgusunu geçirmek, herhangi bir ideolojiyi benimsetmek üzere koşullandırmamak ve bu yolla bir çesit “zihinsel bekaret”i korumaya özen göstermek olduğu, yeni neslin bu yeni yaklaşımlara yatkın, hatta bu yaklaşımları zorlamakta olduğu, Siyaset: Toplulukların her türlü potansiyellerini, özellikle de öğrenebilirlik potansiyellerini ortaya çıkarmak olduğu; böylece de toplum sorunlarının bu yolla çözülmesi için yeni bir yol ortaya çıkacağı, Rekabet gücü ve i yaratma: Küresel kriz ortamlarını iyi okumak (yani krizden öğrenmek) olduğu, yeni işlerin, üzerinde yapılanacakları yeni ihtiyaçları öğrenmek ve bu yolla krizleri fırsata dönüştürmeyi öğrenmek olduğu, Bilim ve Teknoloji: Diğer toplumlardaki başarı / başarısızlıklarından öğrenmek ve öğrenmeye dayalı olmayan uygulamaların, nadir kaynakların verimsiz kullanımına yol açacağı, Mizah, kültür ve sanat: Her sanatçının, kendisinden etkilenen kitleleri etkileyip onlara ilham verdiği ve bu yolla da toplum yaşamlarını etkileyebilen liderler olduğu, sanatçının, bu rolünün farkında olarak “liderlik” işlevini yapması gerektiği, Medya: Toplumun çeşitli kesimlerinin öğrenme ihtiyaçları için “zengin öğrenme ortamları” hazırlamak olduğu, Terör mücadelesi: Terör örgütlerinin, aslında büyük küresel güç mücadelesinin araçları olduğu, terörist eylemlerin aslında birer “algı yönetimi” ürünü olduğu, terörün ortaya çıkardığı her yeni duruma uyum sağlamayı öğrenmek gerektiği ve yeni liderlerin politik, ekonomik, sosyal vb. açılardan öğrenmeleri yoluyla mücadelenin başarıya ulaşabileceği vurgulanmıştır. Din: “Öğretme” olgusunun, otomatik biçimde koşullandırmayı getirmesi nedeniyle sorgulanmaya açık olduğu, islam anlayışında, her kesimin doğal olarak önce kendi kendisinin lideri olduğu ve liderliğin bilgili olmak ve önce kendisini öğrenmek anlayışı bulunduğu, dini lider olarak adlandırılan kesimin belli bir mezhep anlayışına ait öğretileri öğreten değil, kişilerin kendi tercihlerinin kendilerince öğrenilmesine yardımcı olan kişiler olarak anlaşılması gerektiğinin altı çizilmiştir. Sorun çözme ve geli me: Öğrenmenin, sosyal bağışıklık sisteminin güvencesi olduğu, öğrenmenin statik bir durum değil hareketli bir “arayış süreci” olduğu, öğrenmenin ilk koşulunun, bilindiği sanılanların sürekli sorgulamak olduğu, rehberlerin (liderler) görevinin insanların içindeki cevheri ortaya çıkarmak olduğu, bu amaçla kullanılabilecek en etkili araçlardan birisinin “her güçlüğün bir güç oluşturduğu” ilkesi olduğu, Sa l k: Geçmişte usta – çırak yöntemiyle lider olabilen hekimler (örn. İbni Sina), bugün ancak çok dar bir alanda, çok uzun eğitim ve deneyim sonunda lider olabiliyor (örn. Gazi Yaşargil) ve her iki durumda da usta–çıraklık yoluyla öğrenmek birinci derecede rol oynuyor. Spor: Bireysel spor dallarında herkesin kendi yeteneklerini öğrenmesi yoluyla liderlik yapacağı; takım oyunlarında ise hem kendini hem takımını öğrenerek yine liderlik rolü üsteleneceği vurgulandı. CBT 1133/ 11 5 Aralık 2008