24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yeditepe Üniversitesi ARGE’de büyük oynuyor! İlk ticari ürün hazır: Sivrisineğe ve sera zararlılarına karşı biyolojik ürünler. İkinci sırada: Biyolojik gübre, dünyada 3 etkili tek ürün Üçüncüsü de iddialı: Minerallerin biyolojik çözümü ve selüloz üretimi başladı... İlgi çekici ürünlere yönelik daha pek çok çalışma... “Ticari ürün”ne yönelik ARGE’ye odaklanan Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü ilk ürünlerini verdi! Bölüm başkanı Prof. Dr. Fikrettin Şahin’e göre 20042005’te faaliyete geçen bölüm, bugün 28 projenin sürdürüldüğü dünya çapında bir araştırma merkezi konumunda. Ana hedefleri, araştırmasını yaptıkları tüm ürünleri piyasaya çıkarmak, kısa vadede ticari anlamda üretim yapan bir merkez olmak... Mart ayında ilk ürünlerini dünya piyasalarına çıkarmayı planlıyorlar. Orhan Bursalı Reyhan Oksay versitelerdeki moleküler biyoloji ve genetik bölümlerine çok benzer. Bunlar temel bilimlerdir. Biz temel bilimlere mühendislik bakış açısı katıp uygulama alanı yaratıyoruz; bir anlamda mühendislik bölümü olarak görev yapıyoruz. Projenin yaşamı kolaylaştırmak gibi bir amacı olmalı. Bilimi bilim olarak değil, bilimi insanoğlunun hayat standartlarını yükseltmek için kullanıyoruz. Genel olarak çevre, tarım ve sağlık olmak üzere üç temel alana hitap ediyoruz. Araştırmacılarımızı da herhangi bir alana yönlendirmiyor, tamamen özgür bırakıyoruz. Amacımız araştırmacıların kurumun hedeflerine kilitlenip, yaratıcılıklarını geliştirebilmeleri. Buna destek olmak için de sağlam bir altyapı kurduk. Şu anda deneylerimizde mikroorganzimalar, bitkiler, hayvanlar ve insanlardan yararlanıyoruz. Kaç laboratuvarınız var? Toplam 22 tane araştırma laboratuvarımız var. Bunların arasında nanobiyoteknoloji, kök hücre, doku mühendisliği, immunogenetik, proteomik, nütrigenetik, metabolimik, moleküler diyagnostik, görüntüleme gibi laboratuvarlarımızı sayabiliriz. Bunların dışında 5 tane de lisans öğrencileri için laboratuvarımız var. Bu koşullarda biyolojik sistemler üzerinde çalışan hemen herkesin kendine hitap eden bir laboratuvar bulabilmesini sağlıyoruz. Ayrıca Acıbadem Vakıf binasında hastane ve ARGE’ye hizmet vermek için klinik genetik laboratuvarlarımız var. Buralarda kalıtsal hastalıkların tanısı, doku tiplendirme çalışmaları yapılıyor. Bu hizmeti hem hastanemize hem de dışarıya ve Y editepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü’nde ülkemiz için alışılmadık değişik bir hava var: Fikrettin Şahin yönetimindeki bölümde tüm araştırmaların odağında, ticari ürüne ve insan sağlığına yararlı sonuçlar elde etme düşüncesi oturtulmuş. Henüz 34 yıllık bir geçmişe rağmen, bölümde 28 proje sürdürülüyor ve projelerden bazıları sonuçlanmış, bazıları sonuçlanmak lılık azalacak. Bunun için üretim tesisi kuracağız” diyor. Ürünün pazarlanması için dünyadan da teklif almışlar. Şimdi hedeflerinde karasinek var! Aynı çerçevede laboratuvarda, sera zararlılarına karşı kullanılacak ve ürün verimini birkaç kat arttıracak biyolojik pestisitler de, ürün potasında! Bu çalışmanın devam niteliğinde, afit, kırmızı örümcek ve beyaz sinek gibi zararlılara karşı da ürünler geliştirilmesi gündemde! Prof. Dr. Fikrettin Şahin kim? Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü’nden mezun. Amerika’da 19921996 yılları arasında Ohio State Üniversitesi’nde bakteri genetiği konusunda yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamladı. 19961997 arasında Ohio State Üniversitesi’nde ve 19971998 yılları arasında Kanada’da Western Ontario Üniversitesi’nde biyolojik mücadele konusunda doktora sonrası çalışmalar yaptı. 19992005 arasında Atatürk Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Bitki koruma Bölümü’nde öğretim üyesi ve Biyoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkez Müdürü olarak görev yaptı. 2005 yılından itibaren Yeditepe Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölüm Başkanı ve Biyoteknoloji Enstitü Müdürü olarak görevini sürdürüyor. The Ohio State Üniversitesi (OSU) tarafından verilen ‘Uluslararası Bilim Adamı Ödülü’ne layık görüldü. Bedrettin Dalan’ın daveti üzerine, Erzurum’dan geldi ve Genetik ve Biyomühendislik Bölümü’nü kurdu. üzere, başvurusu yapılmış 5 ve hazırlıkları süren 4 olmak üzere 9 patent başvurusu var. Fikrettin Bey, elindeki poşetleri bize gösteriyor. İçlerinde, sivirisinek larvalarını yok eden biyolojik mikroorganizmalardan üretilmiş ürün var. İsimlerini ticari sır olarak sakladıkları mikroorganizmalar yardımıyla, mikrobiyal bir dizi ürün üzerinde çalışıyorlar. Sivrisinek larvalarına yönelik ürün üzerine testler tamamlanmış ve mart ayında dünya ve Türkiye’de pazarlamasına girişilecek. Bu “ilaç” sadece larvaları sularda ve çöplerde öldürüyor, başka canlılara zarar vermiyor! İki ayrı formülasyon geliştirilmiş ve bir hektar için 1 gram yeterli oluyor... Ürünü oluşturan bakteri havayla temas ettiği zaman aktif hale geçiyor. Çevre dostu. “Bizimki ürün olarak piyasaya çıkınca dışa bağım ÜÇ ETKİLİ TEK ÜRÜN Biyolojik gübre de çok önem verdikleri diğer bir proje. Sentetik gübre içerdiği çevre zararlısı maddeler nedeniyle pek sevilmiyor. Bölümün biyolojik gübre projesi, ciddi bir alternatif olacak. Ayrıca tarım zararlılarına ve hastalıklarına karşı biyolojik mücadeleyi de içerecek. Bunların tarımda pestisit, gübre ve hormon kullanımını gereksiz kılacağı iddiasında Fikrettin Bey. Dünyada bu konuda çok sayıda çalışma var, ancak kendilerinin geliştirdiği, ancak kendi ürünlerinin, 3 etkili tek ürün olması nedeniyle büyük bir avantaj sağlayacağını vurguluyor! Haydi hayırlısı! Fikrettin Bey bu arada, kamuoyunda çok tartışılan, bitkisel üretimde kullanılan hormonların (herbisit orijinli 2..4D dışında) bilimsel olarak belirlenmiş bir zararının olmadığı açıklamasını yapıyor ve bu hormonlar hayvansal orijinli hormonların zararlarıyla karıştırılıyor, bitkinin kalitesini, tadını, tuzunu rengini belirleyen hormonlar değil, diyor. Şahin, bir yıl içinde biyolojik gübre ve pestisit üretimini gerçekleştireceklerini vurguluyor. MİNERALDEN SELÜLOZ Sadece bu kadar değil; Fikrettin Bey bize laboratuar cam kaplarında sıvı içinde bazı oluşumlar gösteriyor. İçlerinde çeşitli mineraller var. Elde ettikleri mikroorganizma formülasyonlarıyla bu mineralleri çözüyorlar ve selüloza dönüştürüyorlar! Diyor ki, kâğıtların hammaddesini ormanlardan değil, minerallerden elde edebiliriz.. Mikroorganizmalarla mineralleri organik ürüne dönüştürüyorlar. İlk sonuçlar çok başarılı! Cam deney kaplarında farklı sonuçları merakla izliyoruz! “Minerallerin biyolojik çözümünde etkili olan mekanizmaların saptanmasına yönelik çalışmalarımız devam ediyor” diyor. Bu çerçevede, antimikrobiyal özellikli değişik ürün projeleri var. Minerali çözen ürünler, aynı zamanda örneğin damarlardaki kireçlenmeler, plaklar da eritilebilir. Dahası, böbrek taşları gibi organlarımızdaki taş oluşumlarına karşı da kullanılabilirliği gündemde. Mineral, toprağın ana maddesi! Bol! “Bu teknoloji tarım alanında da kullanılabilir. Topraktaki mineralin çözümü ile besin elementleri açığa çıkıyor. Böylece topraklaşma sürecini hızlandırmış olu ruz,” diyor. Elde ettikleri mikroorganizmalarla, sağlık, çevre, tarım konusunda tamamen biyolojik ürünleri piyasaya çıkaracaklar! Peki bir veya birkaç üründen ne kadar bir gelir beklentisi var? Fikrettin Bey bir şey söyleyemem, diyor, “ama dünya çapında bir pazarlama ile bir veya birkaç üniversite kuracak kadar kazanç sağlamak mümkün!” Fikrettin Şahin, yazılmamak kaydıyla, sanayi ile çok önemli başka projelerin ARGE’sini yaptıklarını de sözlerine ekliyor. DİĞER AĞIRLIKLI PROJELER Bölümümüzde görev yapan her bir öğretim üyesinin kendi ilgi alanına bağlı farklı çalışmaları var diyor Şahin sorumuz üzerine ve anlatıyor: “20 yaş dişinden elde edilen kök hücre çalışmamız devam ediyor. Araştırma görevlisi Mehmet Emir Yalvaç’ın tez çalışması olarak yürütülen bu proje ile diş folikül hücreleri yeniden programlanarak embriyonik hücre potansiyeli kazandırılmak isteniyor. Bu teknoloji sayesinde birçok hastalığın (Alzheimer, Parkinson, metabolik hastalıklar vb.) tedavisi mümkün olabilir diye düşünüyoruz.” “Bölümümüz öğretim üyelerinden Doç. Dr. Gamze Köse’nin liderliğinde sürdürülen doku mühendisliği çalışmaları ile plastik cerrahi ve ortopedik uygulamalarda kullanılabilecek biyolojik materyallerin (kemik, kıkırdak ve deri) üretimine yönelik projeler yürütülmekte. “Doç. Dr. Mustafa Çulha tarafından nanobiyoteknoloji çalışmaları yapılmakta. Raman Spektroskopisi’ne dayalı SERS metodu kullanılarak klinik önemi olan bakteriyel organizmaların hızlı tanısında önemli başarılara im za atıldı. Bu yöntem, organizmaların moleküler yapısını saptıyor. Bu konuda yapılan çalışmalar ile tekniğin uygulama alanı ve spektrumu genişletilmeye çalışılıyor. Her organizmanın lazerle spektrumu belirlenince, eldeki kütüphaneler kullanılarak, çok hızlı bir şekilde örneğin hastalık etkeni organizmaların tanısını hem ucuz hem de hızlı koymak mümkün. Yani, organizmaların bir tür parmak izi saptanıyor ve eldekilerle karşılaştırılarak ne olduğu belirleniyor. “Ayrıca Prof. Dr. Renad Zhdanov lipodomik konusunda, Doç. Dr. Işıl Kurnaz ise sinir hücrelerinin farklılaşma sürecinde rol oynayan genlerin belirlenmesi, ve Yrd. Doç. Dr. May Ali Korachi ise diş çürümelerine neden olan genetik faktörlerin belirlenmesi konusunda çalışmalar yürütmekte. 2008 yılında ise aramıza katılan yeni 6 öğretim üyesi ile klinik genetik, fonksiyonal genetik, immunogenetik, ve bitki biyoteknoloji alanında yeni projeler başlatıldı. Bundan beş yıl sonrasında hangi noktada olacaksınız? Çok sayıda patent alınmış, ticari anlamda üretim yapan bir bölüm hayal ediyorum. Bugün araştırmasını yaptığımız tüm ürün ve teknolojilerin piyasaya çıkmasını bekliyorum. riyoruz. Böyle geniş bir altyapı gerektiren bölümün kurulması sırasında finansal güçlük yaşadınız mı? Hayır. Aslında Bedrettin Dalan buna hazırdı. İlk etapta 20M dolar ile araştırma ve öğrenci laboratuarlarının önemli bir kısmı tamamlandı. Daha sonra klinik genetik, kök hücre laboratuvarları ve Biyoteknoloji Enstitüsü kurulmasına karar verildi. Sonuçta 40 M dolar daha gerekti ve maliyeti toplamda 6 0 M dolara çıktı. Bu bölümü Türkiye’de nereye koyuyorsunuz? Biz disiplinler arası uygulamalı bir bölümüz. Biyolojik bilim dallarının tamamına hitap eden çok iyi laboratuvar altyapısı, insan kaynağı ve finansal destek ile bilim ve teknoloji üretmeyi hedefliyoruz. Devlet üniversitelerinde benzer bir altyapı bulamazsınız. Biz projelerimizin yürütülmesi için gerekli olan kaynağı diğer bilim insanları gibi çeşitli ulusal ve uluslararası fonlardan almaya çalışıyoruz. Ancak çok zor durumda kaldığımızda Bedrettin Bey genellikle çok kısa bir süre içinde sorunumuzu gideriyor. Minerali çözen ürünler, 9 proje önerimizin de aynı zamanda örneğin dadeğerlendirme aşamasınmarlardaki kireçlenmeler, da. 16 TÜBİTAK, 4 AB Altıncı çerçeve, 2 AB plaklar da eritilebilir. COST, 2 SANTEZ, 4 Dahası, böbrek taşları gibi DPT destekli projemiz var. organlarımızdaki taş oluToplam proje bütçemiz şumlarına karşı da kullanıyaklaşık 25 milyon YTL. Ama bu rakamın içinde labilirliği gündemde. proje ortaklarımıza ait bütçeler de bulunmaktadır. Kaç patent aldınız ve bilimsel yayın sayınız? Sonlanmış patent başvurusu yok. 9 farklı proje ile ilgili patent başvuru çalışmalarımız sürdürülmekte. Bunun 5 tanesi yapılmış, 4 tanesi hazırlık aşamasında. Bizim bölümümüz tarafından SCI kapsamındaki dergilerde yayımlanmış 2007 yılına ait 23 ve 2008 yılında ise 25 makale bulunmakta. YEDİTEPE VE ARGE İ İstanbul Eğitim ve Kültür (İSTEK) Vakfı tarafından 1996 yılında kurulan Yeditepe Üniversitesi, ARGE’ye büyük önem veren bir yapıyı hedefliyor. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nilüfer Eğrican, bu amaçla Avrupa Üniversiteler Birliği (EUAEuropean Universities Association) tarafından yürütülen kurumsal değerlendirme programına katılım kararı alındığını söylüyor. 6 projeyle başlanılan ARGE çalışmalarının üç yıl içinde 161 projeye çıkmasını, ARGE’ye verilen önemin bir göstergesi olarak değerlendiriyor. Proje finansmanı için yıllık ayrılmış belirli bir bütçelerinin bulunmadığını söyleyen Eğrican, projelerin rektörün aracılığı ile mütevelli heyetinden geçtiğini belirtiyor. Ünivresitede tüm bölümlerde toplam 161 projenin toplam maliyeti 60 milyon dolar civarında. “Alınan projelerin %43’ünü TÜBİTAK, %16’sını üniversiteler, %6’sını AB, %18’ini Büyükşehir Belediyesi destekliyor. Bunların içinde Darülaceze ile yaptığımız projeler var. %4’ü SanTez (T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Tezleri Projesi) tarafından desteklenen projelerimiz var. Bizim üniversitemizde projeler için ayrılmış belirli bir fon olmadığı için altyapının kurulmasında sürekli olarak harcanan bir bedel var. Altyapı pek çok üniversiteye göre oldukça iyi.” Öncelikle tıp konusunda başarılı çalışmalara imza attıklarına değinen Eğrican, buna örnek olarak Prof. Dr. Uğur Türe’nin dünya nöroşirürjisinin en prestijli kurumu olarak kabul edilen “World Academy of Neurological Surgery”ye üyelik kabulünü gösterdi. Araştırmaların disiplinlerarası dağılımını Eğrican şöyle açıklıyor: “Elektronik ve biyomühendislik bölümleri de genetik çalışmalarla işbirliği içinde. Örneğin robotiks ve nanofluidik konularında ileri çalışmalar yapıyoruz; biyomedikal bölümünde öğretim görevlisi Prof. Dr. Cüneyt Taş, biyolojik seramikler, ortopedik ve dental kemik dolgu maddeleri, elektronik, optik ve manyetik özellikleri olan nanoseramiklerin üretimi dikkat çeken gelişmelere öncülük ediyor. Bu çalışmalar çok yönlü, çeşitli alanlarda uygulaması var. NETAŞ işe özel bir protokol yaptık. Bu tamamen ARGE mühendisi yetiştirmeye yönelik yüksek lisans açılması çalışması olacak. NETAŞ’ın laboratuvarlarını kullanacağız, Tezler NETAŞ’ın çalışma alanı içine giren konularda olacak. ARÇELİK ile benzer bir sözleşme daha imzalanmış durumda.” Bu arada Sağlık Bilimleri Fakültesi de kuruldu, Eğrican, burada hemşirelik, fizik tedavi ve beslenme konularında eğitim verileceğini söylüyor. Son günlerde ilgi çeken bir başka çalışma da kalp pompası çalışmaları. Eğrican, bunun Debakey’inkinden farklı bir yapıda olduğunu belirtiyor. Mühendislik ve tıbbın mükemmel bir birliktelik oluşturduğu bu çalışma daha sonuçlanmamış. 22 LABORATUVAR VAR Genetik ve Biyomühendislik Bölümü, şu anda 35 öğrencilik bir kontenjana sahip. Bölümde lisans programı çerçevesinde öğrencilere gen, protein, doku mühendisliği, moleküler biyoloji ve genetik, fonksiyonel genomik, metabolimik, biyobilişim (biyoinformatik), protein kimyası, protein mühendisliği, nanobiyoteknoloji, kök hücre, gen terapisi, immunogenetik ve nutrigenetik alanlarda gerekli bilgi ve beceri kazandırılması hedefleniyor. Soruyoruz: Laboratuvarlarda kimler çalışıyor? Fikrettin Şahin: Doktora ve master öğrencilerinin yanı sıra 5 teknik elemanımız var, 2 tane daha almayı planlıyoruz. Bunların tümü üniversite mezunu; moleküler biyoloji ve genetik, biyoloji ve kimya mühendisi dallarında eğitim almış kişiler. Bizim bölümümüz dışarıdan bakıldığında diğer üni CBT 1131/8 21 Kasım 2008 CBT 1131/9 21 Kasım 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle