Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kültür Türkiye, kadın ve erkek diye ikiye mi bölünecek? Gelin, kadının evde oturup geleceğin dünyasında yaşayabileceğimizi düşünenlerleyazortak bir hayal kuralım... Doğan Kuban tiri Ö zellikle gazetelerin sürekli vurgulayarak halkı içine hapsettikleri konu ve kavramların içerik ve kapsamı çağdaş toplumlarla aramızdaki farkı açıklamak açısından aydınlatıcıdır. Köylülükten kentliliğe, folklordan uygarlığa geçmekte zorlanan toplumun idaresi de kendine uygun. Bu, genel çizgileriyle işleyen bir demokrasi modelidir. Örneğin oy atarken kadınlar kocalarını, aşiretler ağalarını, tarikatçılar şeyhlerini dinlerler. Bir bölüm halk da sadaka ekonomisine bağlıdır. Oyların kukla ipleriyle kontrol edildiği bir demokraside eğer çağdaş bir kalite aranırsa bunun en önemli göstergelerinden biri toplumun ilgilenip sorduğu sorular ve onlara verdiği yanıtlar olduğu savlanabilir. Bunun tersi de doğrudur. Çağdaş toplumların tartışabildiği soruları soramamak ve yanıtlayamamak da aynı şekilde gelişmemişlik göstergesidir. mıştı. Türkiye’nin yaşamı bu bağlamda büyük çelişkilerle doludur. Sabancı Holding başkanı bir kadın, TÜSİAD başkanı bir kadın. Kısa bir süre önce Anayasa Mahkemesi başkanı da bir kadındı. Kadın başbakanımız oldu. Kadın rektörlerimiz, dekanlarımız, başhekimlerimiz, profesörlerimiz, avukatlarımız, hâkimlerimiz, orta ve ilk öğretimde yüz binlerce öğretmenimiz, subaylarımız, polislerimiz var. Kadın iş gücü erkeğe yakın, toplamın %40’ı oranında. Türkiye ile karışlaştırılacak bir başka İslam ülkesi yok. Burada Cumhuriyetin devrimsel başarısı açık. ÜRETİM SORUNU İslam ülkelerinin gelecekteki temel sorunu, nüfusun yarısının katılmadığı üretim sorunudur. Dünya daha kalabalık ve daha aç olduğu, susuz ve enerji kısıntısı içinde yaşadığı zaman, kadına özel elbise giydirseler de, Müslüman toplumlar onu üretim sürecine katmak zorundalar. Müslüman kadının bugünkü durumu kentlileşememiş ülkelerle, petrol mirasyedisi olan ülkelerde iç açıcı değil. Petrol bittiği zaman bütün Arap ülkeleri Dubai gibi olmayacak. Almanlar seksen milyonluk bir Almanya üzerinde gelecek planlarken, Türkiye kırk milyon erkek üzerinde gelecek hesabı yapabilir mi? 100 yıl önce nüfusun %90’ı köylerde yaşarken tarımsal üretim köylü kadının sırtındaydı, köylü kadınlar tarlada çalışırlardı. Köyler kentlere taşındıktan sonra bu katkı çok azaldı. Dünyaya at gözlüğü ile bakıp nesnel olarak değerlendiremeyenlerin anlamadıkları ama içinde yaşadıkları evrensel bir olgu var. Kadın politikada, eğitimde, sporda, ticarette erkek kadar yer alıyor. Kadın çağdaş dünya yaşamı ile bütünleşmiş bir imgedir. Türkiye’nin kadınları da bu imgenin içinde yetiştiler. Türbanlı bir kadın 19. Yüzyılın gravürlerinden çıkmışa benziyor. Evet, kapalı kadın bir Türkiye gerçeğidir. Fakat bunu din bağlamında tartışmak anlamsızdır. Kuran tartışılamadığı için Kuran’dır. Ama kaza, ölüm, üretim, mutluluk ve konfor insanların tartışmak zorunda olduğu yaşamsal gerçeklerdir. SİZ NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ? Alman Spiegel dergisi geçenlerde Alman kamu oyunun dikkatine sunulan üç konu sunmuştu: 1. Erkekler mi, kadınlar mı daha iyi şef oluyor? 2. Bankaların batmasında suç kimin? 3. Partisiz seçmen, partilere alternatif olabilir mi? Bu üç soruyu Türkiye ortamında kendimize sorsak ne olur? Kadınları paketlemek ve evlere hapsetmek isteyenlerin çokça olduğu bir toplumda kadın’ın erkek’ten daha iyi idareci olup olmadığı sorulabilir mi? IMF’nin TÜSİAD’ın başkanı Arzuhan Yalçındağ jest ve mimiklerine bakarak hareket eden bir hükümetin idare ettiği bir toplumda kapitalizme, Amerikalıların bile söylediği ‘tefecileşmiş, yağmacı kredi sistemi’ desek, yıllardır tersini dinleyen bir kamuoyu ne der? Televizyonun mütebessim liberal ekonomi yorumcuları bir yıl önce neler söylediklerini acaba hatırlarlar mı? Partisini bir futbol kulübü olarak kabullenen insanlara politik bilinci uyanmış bağımsız seçmenin varlığını anlatmak kolay mı? Bu üç konuyu Türkiye’de kırsalkültüregemen medya düzeyinde tartışmanın yaratacağı kafa karmaşası açık. Fakat kadın sorunu gelecek açısından bir ölümkalım sorunudur. Henüz herkesin türban takıp, çarşafa girmemiş olduğu Türkiye’de bu çok ağırlıklı olguyu tartışmak zorundayız. Olasılıkla Türkiye’nin en büyük sosyal ve kültürel sorunu budur. Geçen gün Emre Kongar kadın örgütlerinin, kadın hareketlerine duyarsızlığı ile ilgili haklı bir eleşCBT 1127/ 8 24 Ekim 2008 KADINSIZ DÜNYA HAYALİ Gelin, kadının evde oturup geleceğin dünyasında yaşayabileceğimizi düşünenlerle ortak bir hayal kuralım: Önce büyük mağazalar ve alışveriş merkezlerinden başlayalım. Buralardaki kadın saKadın olgusunu bir iç kavga, laik Müslüman tıcıları evlerine gönderelim, yerlerine bıyıklı perspektifinde görmenin bir aptallık olduğunu gençleri koyalım. Sonra bankalardaki kadın kavramak için, bir fırtına gibi gelen 21. yüzyılmemurları ayıklayalım, yerine kabak kafalı da Türkiye büyüklüğünde bir ülkenin nasıl yagenç adamları koyalım. Sonra ilköğretim öğretmenlerinin kadın olanlarını evlerine şayacağını sorgulamak temel işimizdir. gönderelim, yerlerine imam hatip okulu mezunu erkekleri yerleştirelim. Sonra sırasıyla kadın avukatları, doktorları, mimarları, mühendisleri, devlet dairelerinde çalışan sekreter ve müdürleri evlerine gönderelim, ya da onlara, yerlerine yeterli erkek bulana kadar, şimdilik, uzun pardösüler ve türbanlar giydirelim. Sonra turistik otellerde çalışan kadınların hepsine, turistik olsun diye, şalvar giydirip başlarına da güzel yemeniler bağlatalım. Yüzlerine tül peçeler de takarsak daha gizemli olur. Sonra kadın askerleri, kadın polisleri terhis edip evlerine gönderelim. Kuşkusuz daha önce toplumun ahlakını bozan kadınlı reklamları ortadan kaldırmamız ve modellik mesleğini yasaklamamız gerekir. Avrupa’dan gelen dergilerin de, Suudi Arabistan’da yapıldığı gibi, kadın resimli olanlarının mahzurlu olanlarını keserek sansürden geçirmemiz gerekir. Bu büyük bir iş alanı açacaktır. Önemli bir makalenin ilk sayfasının arkasında bir kadın resmi varsa o sayfa okunmayacak. Ben 1986 da Suudi Arabistan’da çalışırken buna bir çare bulamamışlardı. Turizmi bu koşullarda gerçekleştirmek için bütün otellerin çevresine ciddi bariyerler çekilmesi, etraflarına da nöbetçi konması gerekecektir.