Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AYDIN SAYILI’YA GÖRE İslam dünyasında bilimin gerilemesinin nedenleri Osman Bahadır, bahadirosman@hotmail.com rin gelişimi için çok yaygın olarak rtaçağ’da İslam ülkelehizmet veriyordu. Fakat bu eğitim, rinde 8. yüzyılın sonlaözellikle 13. yüzyıldan başlayarak rında başlayarak büyük sadece nakli bilimler temelinde bir gelişme gösteren bilim, yaklaverilmeye başlandı. Akli bilimler şık dört yüz yıllık parlak bir döve felsefe medrese müfredatının nemin ardından 12. yüzyılın sondışında kaldı. larından itibaren gerilemeye ve 5 Akli bilimlerin ve felsefesönmeye başladı. Bilimin İslam nin medrese eğitiminin dışında dünyasındaki yükselişinin ve sökalması, bu bilimlerin inceleneAydın Sayılı nüşünün nedenleri yıllardan beri bilmesinin, eğitiminin alınabilbirçok araştırmanın ve tartışmanın mesinin ve yaygınlaşabilmesinin konusu olmuştur ve günümüzde de olmaya de sadece özel imkânlara bağlı hale gelmesine yol vam etmektedir. açtı. Oysa Avrupa’da durum çok farklı bir biBüyük bilim tarihçimiz Aydın Sayılı çimde gelişti. Aristoteles üzerine konan ya(19131993) da bu konuda çok önemli araş saklamalar 13. yüzyılın ortalarına gelindiğintırmalar yapmıştır. Sayılı, son derece kapsamlı de ortadan kalktı ve o tarihten itibaren analizlerle bu konuya en aydınlatıcı açıkla Aristoteles üniversite eğitiminde önemli bir maları getirmiş olan bir bilim insanımızdır. pozisyon elde etmeye başladı. Aydın Sayılı’nın Ortaçağ’da İslam ülkelerin6 Seküler bilimlerin ve felsefenin de büyük bir gelişme gös İslam’ın erken dönemlerinde daha kabul editermiş olan bilimin daha lebilir olmasının bir nedeni de, o dönemlerBilimlerin nakli ve sonraki gerilemesinin ne de İslami teolojinin henüz yüksek bir düzeye denleri arasında saydığı ulaşmamış olması olabilir. Başlangıçta Yunan akli bilimler olarak iki sınıfa ayrılması, faktörlerden bazıları şun filozoflarıyla İslam düşünürleri arasındaki anlardır: laşmazlık noktaları henüz çok açık değildi. bu iki sınıf bilim 1 İslam dünyası, 7 Hıristiyanlık kilisede örgütlenmişti ve arasında birinciler Galileo’lar, Kepler’ler, Müslümanlıkta buna eşdeğer bir kurumsalNewton’lar yaratmadı, fa laşma yoktu. Bilindiği gibi İslamda lehine değer kat Avrupa’da yeni bilim Hıristiyanlıktakiyle karşılaştırılabilecek bir difarklılaşmasına sel çağın nihai doğuşunun ni hiyerarşi yoktur. Bu nedenle İslam teoloyol açtı. zeminini hazırladı. İslam jisindeki gelişmeler bireysel çabalara bağlıydünyası, Yunan biliminin dı, doktrinlerin resmi olarak kabul edilmesidüzeyinden daha yüksek noktalara çıkılma ni sağlayan bir mekanizma niteliğinde konsında rol oynadı, fakat muhtemelen bu sıra seyler bulunmuyordu ve bunun sonucu olarak da kuvvetini çok harcadı. da İslamda fikirlerin uyuşması için ilahiyat2 Din merkezli toplumlarda bilim ile çıların ve hatta halk kitlelerinin uzlaşması gedinin uzlaştırılması, bilimin gelişiminde önem rekiyordu. lidir. Avrupa’da bu uzlaştırma sağlanabildi, fa8 Din ve felsefe arasında uzlaşma sağkat İslam dünyası bunu başaramadı. Avrupa’da lamaktaki başarısızlığın sonucu olarak da, teoloji tüm bilimlerin kraliçesi olarak görü Müslümanlar doğal süreçlerin belirli değişmez lüyordu. Felsefe ve bilimler, dinin hizmetin ilkelere bağlı olarak işlediğini kabullenme kodeki etkinlikler olarak kabul ediliyordu. nusunda kararsız kaldılar. Ayrıca teologlar en eğitimli kesimi oluşturu9 İslamda teoloji ve felsefe, birbirleyordu ve bu kesim bilimsel ve felsefi bilgiyi rinden kesin bir biçimde ayrılmıştı. Oysa edinmeye en hazır durumda olan kesimdi. Avrupa’da teoloji ve felsefe arasında böyle açık Buna karşılık Müslümanlar bilgiyi nakli ve ak bir ayrım ve karşıtlık yoktu. Gazali, “Ben teoli bilgiler olarak ikiye ayırdılar. Bu iki bilgi tü lojiyi bitirdikten sonra felsefeye başladım.” dirünün edinme metotları da farklıydı. Akli bi yordu. limler insan zihninin, nakli bilimler ise vah10 İslam dünyasında politik iktidarların yin ürünü olarak kabul ediliyordu. sık sık değişmesi, genellikle kültürel merkez3 Bilimlerin bu şekilde iki sınıfa ay lerin de değişmesine neden oluyordu. Bu korılması, doğal olarak iki sınıf bilim arasında de nudaki istikrarsızlık bilimin gelişmesini de ğer farklılaşmasına yol açtı. Nakli bilimler da olumsuz yönde etkilemiştir. ha değerli bilimler olarak görüldü, akli bilimler Kaynak: Aydın Sayılı, “The causes of the decise ikinci sıraya düştü. line of scientific work in islam”, The Observatory 4 İslam dünyasında eğitime büyük in İslam and its place in the general history of the önem veriliyordu. Eğitim kurumları bireyle observatory, 1988, ikinci baskı, Ankara, s.407429 İçme sularındaki uranyum ve sağlığa etkisi Almanya'daki 'Besin İzleme Örgütü'nün (Food Watch) yayımladığı 'Şişe sularındaki Uranyum' başlıklı bildirisi, TV haberlerinde, gazete ve internet sayfalarında tartışıldı. Bu örgütün görevlileri, Almanya'nın tüm eyaletlerindeki ilgili devlet kurumlarından içme sularında ne miktarda uranyum bulunduğunu öğrenmeye ve içilen sular yoluyla uranyumun insana etkilerini araştırmaya çalıştılar. Şişe ve musluk sularından alınan 8200 örneğin 200 kadarında oldukça yüksek uranyum belirlendiği bu örgütçe açıklandı. Yüksel Atakan, Fizik Y.Müh.Dr. Almanya, ybatakan@gmail.com O U ranyum Nasıl Bir Element? Havada, toprakta ve sularda doğal olarak çok az miktarda bulunan çeşitli radyoaktif maddelerin yanı sıra uranyumla da birlikte yaşamaktayız. Uranyum, normal bir toprağın her kilogramında ortalama olarak 3 miligram var (ya da 3 ppm (= milyonda üç oranında). Bu, 10 tonluk bir kamyon toprağa, bir yemek kaşığı dolusu (30 gram) kadar uranyumun homojen olarak karıştırılmasına eşdeğer. Bu miktar doğal uranyumdan kaynaklanan toprağın aktivitesi ise kilogram başına ortalama olarak 30 Bq kadar . Özellikle granitte uranyum daha çok bulunduğundan, bu ortamdaki yeraltı sularının uranyum derişimi (konsantrasyonu) de fazla oluyor. Uranyum da kurşun, civa ve plutonyum gibi ağırmetal olduğundan bunlar ve bileşikleri vücuda girdiklerinde özellikle böbrek ve karaciğerde bir süre kalıp hasara neden olabiliyor. Uranyumu ölçülmemiş sular Uranyumun kimyasal zehirliliği, radyoaktifliğinden daha etkin. Uranyum topraktan hava ve suya, bunlardan doğrudan doğruya da bitki ve hayvanlar yoluyla insana ulaşıyor. İÇME SULARINDA SINIR DEĞERLER? Gerek AB ve gerekse Almanya ilgili yönetmelikleri sulardaki uranyum için herhangibir sınır değer öngörmüyor. Başka birçok yabancı maddeler için sınır değerlerin bulunduğu Almanya'daki yönetmeliklerdeki 'içme suyu yabancı maddelerden arındırılmış' genel kuralına ve uranyumun özellikle bebeklere olumsuz etkileri olabileceği bulgusuna dayanılarak 'Besin İzleme' örgütü, içme sularındaki uranyum için bir sınır değer belirlenmesini öneriyor. Bununla ilgili olarak Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) önerdiği 'vücudun kg'ı başına günde en çok 0,6 µg' dan gidilerek bir sınır değer bulunmaya çalışılıyor (TDI=Tolarable Daily Intake ' Vücuda alınacak uranyum için günlük tolerans değeri). 60 kg'lık bir kişi için bu, 36 µg uranyumun vücuda girmesi demek. WHO, bir kişinin günde 2 litre su içtiğini ve uranyumun %80'nin vücuda sudan alındığını (%20'i sebze, meyve, tahıl, et ve balık yoluyla) ileri sürerek, günlük 'yönlendirici sınır değer' olarak 15 µg/litre'de kalınmasını öneriyor. CBT 1127/ 14 24 Ekim 2008