15 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KONGRELERDEN GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam Ben bugün için dünyayı nasıl gördüğümü çok kısa olarak birbirinden pek de kolay ayrılamayacak maddeler halinde dile getireceğim. Dünya Bu mu? Nasıl bir dünyada yaşıyoruz? Dünyayı kavrayışımız, yorumlayışımız tarihe ve geleceğe alacağımız tavrı bir ölçüde belirliyor. Zaman zaman dünya yorumumuzu ortaya koymaya çalışarak dünyanın neresinde durduğumuzu gözden geçirebiliriz. Ben bugün için dünyayı nasıl gördüğümü çok kısa olarak birbirinden pek de kolay ayrılamayacak maddeler halinde dile getireceğim. Ortaya karanlık bir tablo çıkacak. Okur da yapabilir kendince yorumunu. Bu karanlıkta biz ışığı arayanların umudu hep olacaktır. Yeter ki, içimizdeki daha dürüst daha güzel bir dünya arama enerjisi hiç bitmesin. Bu enerjiyi kuşaklar boyunca genç insanlara aktarabilelim. Umutsuzluğu görerek, gerçeği yitirmemeye çalışarak umutlu umutsuz olabilelim. Safdil bir umuttan hesap soran, gerçekçiliğin umutsuzluğundan umut çıkaran gelecek yolcuları olabilelim, geçmişin zor patikalarından geçmenin deneyimini unutmadan. Şimdi görelim birlikte dünyayı nasıl gördüğümü: 1. "Sürüklenen" insanların sayısının giderek arttığı, bunları "denetlemeye" çalışanların gücü ele geçirmeye çalıştığı dünya. Bu çağın bir görünüşü değil bu: Yüzlerce yıldır bu gezegen, sürüklenendenetleyen karşıtlığını yaşamakta. 2. Çâresiz, aç, yoksul olanlarla "çıkarlarını" sürekli artırmaya çabalayanların karşıtlığının yaşandığı çâresizçıkarcı zıtlığındaki dünyadayız. 3. "Sürü" hâlinde yaşıyoruz, "gütmeye kalkan"lar var, bu yüzden! Sürüler ve güdenler karşıtlığı yaşamış, yaşamakta dünya! 4. Dünyaya egemen olan düzen, ortak yaşam yaratma gücüne sahip: Modalar, tüketim seferberliği, medyayla ele geçirilmiş bakış, düşünüş biçimleri. Bu düzene "özenen" insanlarla, onları özendiren, düzene kendini kaptırmış insanlar yaşıyor bu dünyada. Özenenözendiren karşıtlığı var bu dünyada. 5. Gücü elinde tutanlar, yalnızca siyasal, yalnızca ekonomik, askeri anlamda değil, "kültür" olarak da gücü elinde tutanlar, kendi dünya görüşlerine körü körüne bağlı kalarak, kendisi gibi düşünmeyen, inanmayanlar üzerinde büyük bir ezici güç uygulayıp amaçlarına varmak için "piyon"lar, "maşa"lar kullanıyorlar! Kör inançlılar ve onların kullandığı insanlarla dönüyor, dünya. Maşalarkör inançlılar dünyası bu dünya. 6. Çağımız teknik yoğun yaşanan bir çağ. İnsanlar akıl odağında bakmaya çalışıyorlar sorunlara. Yaşamı sorun ve çözüm öbeklerinden oluşmuş bir bütün olarak görüyorlar. "Gerçekçi" gözle bakıldığında sorunlar "orada"dır, akıl yoluyla çözülebilirler; bilimsel veriler ve mantıksal yöntemlerle çözümler üretilebilir. Sorunlar, "büyük", "tepeden inme" kuramlarla açıklanamaz, çözülemez; her sorunun kendi yapısına uygun çözümler aranmalı, deyim yerindeyse sorun mühendisliği gerçekleştirilmelidir (Felsefede Karl Popper’ın yaklaşımı!). Dünya, sorun yaşayıcılarla, sorun çözücüler’in dünyasıdır! 7. Dünyaya egemen olan düzen, birey olarak bağımsızlığına kavuşamamış, bunun da farkında olmayan insanların sayısını çoğaltıyor. Bir topluluğa, bir düşünceye, bir inanca körü körüne sığınmak isteyen bu isteyenlerin elbette koruyucuları da çıkıyor. Sığınmacıkoruyucu bir dünyadayız. 8. Böyle bir dünya, kendini saklayan, olmadığı gibi göstermeye çalışan, bilgisini çevrenin beklentileri doğrultusunda kullanıp irdeleme gücünü gerçekleştiremeyen insanlarla dolmakta! Sığ bilgili, sığ oluşumlu insanlarla onların gözünü boyayan, göz bağcılık yapan insanlar bu dünyanın gidişini belirlemeye çalışmaktadır. Sığlargöz boyayanlar karşıtlığını yaşıyor nicedir dünyamız. 9. Bu sığlık içinde her soruna, her bilinmeyene yanıt olabilecek kalıp çözümler, yanıtlar aranmaktadır. Her kapıyı açabilecek maymuncuklar… Ezber kalıpları içinde kolay anahtarlar. Çağım maymuncuk arayanlarlamaymuncuk sunanlar çağı. 10. Sığ insan "öte"yi göremediği için, çıkarlarıyla sınırlanmış alanın darlığı içinde, bu gezegendeki yaşamı geliştirme çıkarını anlayamadığından, en yakınındaki nesneye, bedenine abanır! Bedenini sömürür. Haz budalasıHaz satıcısı birbirlerini bütünleyerek kaplar dünyamızı. 11. İkili ilişkileri başarmakta zorlanan insan, ilişkileriyle çoğalacağına, azalır. Bir kişi, bir diğer kişiyle ilişkiye geçince ortada yarımşardan, iki eksik kişinin oluşturduğu tek kişi kalır! (Kimi keskin yaşam gözlemcilerinin söylediği gibi…) İlişkide azalanlarlailişkiyi sömürenlerin dünyasındayız. 12. Bilgisiyle dönüşemeyen, oluşamayan, bilgisinin altında ezilen papağanlarla, onlara papağanlık öğretenlerin düzeni, papağan ve papağan yetiştiricisi ezberinde bir dünya sunuyor bize. Soldan sağa Dr. Erkut Bahçeci, Prof. Dr. Muhit Özcan ve Doç. Dr. Mutlu Arat 32. Ulusal Hematoloji Kongresi’ndeki yeni bilgileri açıkladılar. 200 hematoloji uzmanı ile senede 500 başarılı kök hücre tedavisi 3 2. Ulusal Hematoloji Kongresi ve 1. Balkan Hematoloji Günleri 812 Kasım 2006 tarihlerinde Antalya’da yapıldı. Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Muhit Özcan yaptığı açıklamada Türkiye’de yapılan kök hücre araştırmalarından, klinik tedavilerden, çarpık sağlık politikasından, yetişmiş uzman eksikliği sıkıntısından bahsetti. Kök hücre tedavisinin dünyada 40 yıl, Türkiye’de ise 30 yıllık bir geçmişi olduğunu söyleyen Özcan, bu tedavi sayesinde binlerce ölümcül kan hastalığının tamamen tedavi edildiğini, senede 500 kişiye kök hücre tedavisi uygulandığını belirtti. Muhit Özcan “ Ancak son yıllarda kök hücrelerin değişik alt tipleri olduğunu ve bunların henüz bilemediğimiz farklı özelliklere sahip olduğu anlaşıldı. Bu durum, araştırmaların bu alanda yoğunlaşması sonucunu doğurdu. Bir ilacın veya yaklaşımın tedavi haline dönüşmesi için uzun araştırmalar yapılması gerekir. Örneğin ilaç sektöründe üretilen yüzlerce ajandan sadece bir kaçı 810 yılı aşan bir süreç sonrasında ilaç haline gelir. Bu nedenle kan hastalıkları dışında kök hücrenin gerçek bir tedavi seçeneği olup olmadığını bugünden saptamak mümkün değildir. Bu araştırmalar mutlaka yapılmalıdır. Üstelik bu araştırmalar çok büyük finansal ve fiziksel altyapı gerektirmediği için ülkemizde gerçekleştirmek de zor değildir. Sadece bu araştırmaların tıbbi ahlak kurullarının onayından geçmesi gerekir. Araştırmalar sonuçlanmadan, yeterli tıbbi kanıtlar elde etmeden “felçli hastaların yürüyebileceğini” söylemek, geleceğe yönelik umut ticareti yapmak bilim ahlakı kavramı ile uyuşmamaktadır’ dedi. ÜLKEMİZ NEDEN YETERSİZ? Evrensel verilerin ülkemize uyarlanması ile Türkiye’de yılda 45 bin nakil yapılması beklenmekte iken kayıtlı nakil sayısı bunun sadece onda biri olduğunu söyleyen Özcan, “Türkiye’nin bu alanda sağlıklı bir stratejisi yok, sağlıktaki finansal sıkıntı ve geri ödemelerin yapılamaması, işgücü, nitelikli eleman ve alt yapı konusunda plansızlık ciddi sorunlardır. Ülkemizde kök hücre tedavilerinin maliyeti dünyadaki maliyetlerin çok altında ve başarılı sonuçlar elde ediliyor. Yatak sayısının arttırılması tek çözüm değil. Kök hücre nakli bir takımekip isidir. Bu ekibin üyeleri de çok deneyimli olmalıdır. Türkiye’nin kapsamlı ve etkin kemik iliği merkezlerinde ve ülkemizdeki benzer ilgili bölümlerinde mevzuattaki yetersizlik ve yasal boşluklar nedeniyle, yetiştirilmek üzere sağlık çalışanı ve yardımcı sağlık personeli alınmamakta” diyor, ve devam ediyor: “Ayrıca, kardeş doku grubu uyumlu vericisi olmayanlar için çok önemli olan, bu olgularda akraba dışı kemik iliğikök hücre naklini olanağı saylayabilecek olan “ulusal doku bankası” yönetmelikte yer almasına rağmen hâlâ kurulamamıştır. Ankara ve İstanbul Üniversitesi’nde iki merkez bu işi mevzuat ve geri ödeme zorlukları altında yürütmeye çalışıyor.” CBT 1027/11 24 Kasım 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle