17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tozlar akciğer gelişimini olumsuz etkiliyor Fransd'da Vıenne'deki çocuklar ıçm unıversıte hastanesinden doktorlaı, kentlerde veya koylerde, sanayı bolgelerinden uzak ya da işlck yol lann yakınlannda, sekız degışık yerde yasayan 8 1 1 yaş arası 860 çocuğu 3 yü boyunca ınccledılcr Bu araştırma suresınce ozondakı kukurt dıyoksidi, azot dıyoksıdi ve 10 mıkronurı dltmddkı dıesel paı çacıklarmm oranmı olçtuler Bu arada, anababalara da alışkanlıklan ,ozellıkle sıgara ıçıp ıçrnedıklerı ve çocuklarının semptomlan hakkında sureklı sorulaı soruldu, denek çocukların solunum kapasıteleri de yılda ıki kez olçuldu Araştırma sonunda, ozellikle taşıtlardan, fuel ısıtma sısteınlerınden ve bazı endustrılerden yayılan çapı 10 mıkrondan daha kuçuk parçacıkların belü baslı solunum yollarının gelişımi uzerınde "onemlı bır olumsuz etki"ye sahip oldukları belirlendi Ozon ve azot dıoksıdı de akcıgeıleım gelışımı uzerınde olumsuz bır rol oynuyor Akcığerlerin kapasıtesıran zayıflarhası da yetışkınlerde kronik solunum yolları hastalıklanna yol açabıliyor. Zümrüt'ten akisler A. M. C. Şengör Bir bilimsel modelin gelişme süreci Sizler bu yazıyı okurken ben sevgili dostum ve İTÜ'den meslekdaşım Prof. Dr. Boris Alekseyiç Natal'in ile birlikte Çin'de olacağım. Bu seferki hedefimiz Çin'in kuzeydoğusundaki jilin eyaletinin başkenti Çangçun. Çangçun'da Uluslararası jeolojik Deneştirme Programı (International Ceological Correlation Programme) çerçevesinde bir toplantı düzenlenmiş. Konusu kıt'a kabuğunun evrimi. Cumhuriyet Bilim Teknik okurları hatırlayacaklardır: 30 Temmuz 1993 tarih ve 332 sayılı Cumhuriyet Bilim Teknik nüshasınm 8. sahifeiinden / 7. sahifesine kadar bu dergi için uzunca sayılacak "Orta Asya'da dağ oluşumu ve kıt'a evrimi" başlıklı bir makalede, aynı hafta Nature dergisinde yayımlanmış (ve kapak konusu olmuş) bir yazının Türkçe özeti sunulmustu. Bu yazıda geliştirilen kıt'a evrimi modeli, Buyuk Okyanusun batı kenarındaki derin deniz hendekleri gibi yerler boyunca okyanus tabanlarının yer mantosu içine daldığı dalmabatma bölgeleri boyunca gelişen büyuk yığışım karmaşıklarının kıt'alara yeni malzeme ilavesi yaptığı, hattâ, dünyanın ilk çağlarında ortada hiç kıt'a yokken, dalmabatma bölgeleri boyunca gelişen yığışım karmaşıklarının ilk kıt'ları oluşturduğu iddiasına dayanıyordu. Bu iddianın jeolojik temelleri, benim ve adı geçen yazıyı benimle birlikte imzalamış olan meslekdaşlanm Boris Natal'in ve Valentin Burtman'ın yıllardır Asya kıt'asının çeşitli yerlerinde yaptığımız gözlemlerdi. Bu gozlemler Asya' yı oluşturan dağ kuşaklarında karşımıza çıkan çökel kayalarının mineral bileşimleri, cokelme orBİlİmİn DC SinM, ne mMiyetİ, ne Öe başkü Toıların akciğer fonksiyonlan üzerinde olummz ve kalıcı bir etklil var. Burada ilyah renkte, 11 yofindaki bir çocuğun sağlıksız clğerleri görülüyor. Rakamların da renkleri var Smestezık kapasıtenın varlığı sonundd kdnıtlandı Ender rastlanan bu ozellik, renkleri seslerm ya da tatları şekıllerın uzerine koyarak dlgüarı bırbırıne karıştırmaya dayamyor ABDNashvüle'dekı Vanderbüd Unıversitesı'nden psikologlaı her rakamı beHı bır renkte gordugunu ileri suren bır kışının sınestezısım olçtuler. Bu kişi 2 rakamını tu runcu, 5'i ise yeşıl rengınde gordugunu soyluyordu Arastırmacılar ondan bır tamlarını ve mekanizmaların, gosteren çokelme yapılan, Sinestet, rakamlan renkll görüyor. 2 rakamı ona, yefll renkll 5 lerin arasında tunıncu göziikUyor. tablo uzerinde rasgele yazılmış 5 rakamlan arasmdan 2'yı belırlemesını ıstedıler Sonuçta, sınestetın 2 rakamını normalden çok daha çabuk bulabüdıgı gozlendi. Arastırmacılar, bu kişinin rakamı farklı bir renkte algüadığı için hemen gorebildigmi ifade ettiler Buna karşılık aynı kışı 8 rakamları arasmda gızlenmış 6 rakamını aynı hızdabulamıyordu. Bununnedeni ise, 6 ile8ıbirbırıne çokyakınkoyu mavı rcnklerde algıla yıp hemen ayırt edememesiydi ÇEVRE DOSTU BOYA Boyama işlemi oldukça pis bir iştir Kumaş boyama fabrıkalan bu ışlemı gerçekleştırirlerken buyuk mıktarlarda tuz kullamrlar Kumaşın boyayı ıyıce çekmesi ıçin, kimi zaman kullanılan tuzlann ağırlığı kumaşın agırhgını buluı Ne var ki, bu tuzlar sonunda atık sulara kanşarak ırmaklardakı balıkların olumune ve topragın brlenmesıne yol dçarldi Boyama ıslemi sonucunda ortaya çıkan en sorunlu künyasahn tuzlar olduguna dıkkat çeken Leeds Unıversıtesı uzmanlarrndarı Richard Blackburn artık tuzun yerini tutacak zararsız bır polimer bulduğunu belırtıyor Blackburn'un patentlı surecınde pamuklu kumaş boyanmadan once seluloz benzeri polimerlerden oluşan bır eriyiğin içıne batırüıyor Seluloz bitkisel karbonhıdratlan oluşturan temel bıleşenlerden biri oldugundan, soz konusu polimerle liflerin fıziksel yapıları birbırlerini çok andınyor Yapılardaki bu benzerlık ve polımerın pozıtıf yuklu olması onun kumaşa anında ılişmesini saglıyor Bunun sonucunda pozitıf elektrık yüklenen kumaş negatif yüklü boyayı çekiyor ve karşıt kutuplar nedeniyle aralarındaki daha da guçlu bir kimyasal bağ oluşuyor Bağın daha guçlu olması boyama ve durulama süreçlerinde kullanılan suyun %80 oranında azalması ve daha az boyanm zıyan edılmesı dnlamına geliyor Kuzey Cdiuluıa Eyalet Üniversitesi'nden Peter Hauser ise bu polımerlerin çok buyuk olduklarına ve bu nedenle boyanın yuzeyde kalarak kumaşa yeterince sinmediğine dıkkat çekiyor. Bu soruna çozum olarak, Ouat188 adıyla bilinon ve ozunde trimetilamonyum klorid ıçeren bır kımyasaldan yararlanarak, kumaşa pozıtıf elektrık yukleyen farklı bir yontem gelıstirdi Ouat188 kansere yol açtığı sanılan bir kimyasal olmakla birlikte, Hauser kimyasalın pamukla tepkimesı sonucunda bu ozelügının yok oldugunu, bu nedenle kumaşın giyümesınde bir sakınca gorulmediğini one suruyor. ' .^. lan dağ oluşum olayları esnao m f l C / gerçeÖİ sında meydana gelmiş yamulma yapıları ve bunları kesip geçen granit gibi katılaşım kayaçlarının genel mineral bileşimleriydi. Ancak bunların hiçbiri kayaçları oluşturan minerallerin birincil kökeni hakkında bilgi vermiyordu: Bunlar daha once var olan bir kıt'anın aşınmasıyla da oluşmuş olabilirlerdi, kıt'aların altında yer alan yer mantosundan da çıkmış olabilirlerdi. Bu konuda kesin bir yargıya varabilmek için bu kayaçlar içindeki eser elementler ve oksijenin değişik atom ağırlıklarına sahip izotoplarına bakmak gerekiyordu. Sevgili dostum, büyük jeofizikçi Dan McKenzie, bana ,bizim modele inanmakta guçluk çektiğini soylediydi. Dan'i rahatsız eden, kıt'a kabuğunun sunduğu eser element tablosuydu. Bu tabloya göre, bilhassa rubidyum, barium, neobiyum, sezium, kurşun, stronsiyum, çinko ve yitriyum gibi elementlerin kıt'a kabuğu içindeki dağılımı, kıt'a kabuğunun çok az bir kısmî ergime ile oluşmuş olması gerektiğini gosteriyordu. Halbuki dalmabatma bölgeleri boyunca kısmî ergime bolca oluyor, zengin magma cepleri oluşuyordu. Dan, bu ortamda, kıt'a kabuğunda gözlenen eser element dağılımının oluşamayacağı kanısındaydı. Dan'in bu itirazı üzerine ben Caltech'deyken oradaki jeokimyaa dostlarım Paul D. Asimov ve john M. Eiler ile birlikte mevcut kıt'alardan beslenmediklerini bildiğimiz bazı faal yığışım karmaşıklarının eser element dağılımlarına baktık. Sonuç Dan'e değil, bize hak veriyordu. Daha sonra Istanbul'a donunce, İTÜ'de Yard. Doç, Dr. Şafak Altunkaynak'tan diğer bazı yığışım karmaşıklarındaki eser element dağılımına da bakmasını rica ettim. Şafak'ın bulguları da tipik kıt'a kabuğu eser element dağılım örneğinin daha ilk nesil yağışım karmaşıklarında ortaya çıktığını gosterdi. Biz bu çalışmaları yaparken, bir jeolog ordusu da Orta Asya'da bizden once Ruslar ve Çinliler dışında pek kimsenin iltifat etmediği yerlere üşüşerek bizim modelin jeolojik çıkanmlarını kontrola başladı. Işte Çangçun'da bütün bunları konuşacak ve amaa büyük ölçüde bizim modeli kontrol etmek olan yeni bir Uluslararası jeolojik Deneştirme Programı projesi oluşturacağız. Bilimin ne sınırı, ne milliyeti, ne de başka gruplaşmaları vardır: Tek amaa gerçeği bulmaktır. Bu amaç için bütün dünyadan koşup gelen diğer bilimcilerle buluşmak; bilgi, fikir ve heyecan alışverişi yapmak. Işte evren hakkındaki bilgilerimizi oluşturan modellerimız boyle hoş ortamlarda gelişip serpiliyor ve insanlık hergün bir oncekinden daha çok şey biliyor. Özür ve düzeltme: Celal Şengor'un 802 sayılı BT'deki 'joâo de Barros ve Turkçenın kaderi' adlı ya/ısının son pragrafı yayımlanmamıştır. Paragrafı yayımhyor, yazardan ve okurlanmızdan ozur dıhyorvz. Dil, devrimlerle, dil kurumlarıyla, politik bezirgânlıklo değil, o dilde yazılan ve tum dunyaca vazgeçilemeyen eierler yaratmakla oluşturulur ve yaşatılır Sonu gelmeyen, kısır dil tartifmalan yapacağımıza, boyle eserler verebilen insanları yetiftirecek ortamı nasıl yaratmz, gelin onu tartiialım. bunlann daha sonra uğradık Çruplaşmalan VardlH Tek ' ' > 803/5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle