Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Gönülden Bilime Ahmetlnam Türkiye'de bir Arda Denkel olmak Arda Denkel meslekdasımdı, arkadaşım değildı. Beyninde ölümcül ur olduğu haberiyle sarsılmış, ziyaretine gitmeyi düsünmüştüm. Başaramadım. I ürkiye'de yaşamış "titizince" feisefecilerdendi. Uluslararası ünu vardı. Kendi anlayısındaki felsefe çevrelennde kendini kanıtlamıs, saygm bir düşünürdü. Arda 'nın nedense, düşünceleri değil de kisiliği, yasamı hep ilgimi çekmiştir. Yirmili yaşlarda, tiril tiril takım elbisesiyle Nusret Hızır'ın seminerlerinden anımsıyorum. Ne denli ölçülü, kendine yakışan bir adamdı! Sanınm Austin üzerıne yazdığı bir yazıyı Sevgıli hoıatn Hüseyin Batuhan'a götürürken karşılamıştık: Ingiltere'ye telsefe okumayı gideceğini soylemiştı. Çarptlıp kalmıstım: Bu gorunüşüyle elbette Heidegger okumaya Almanya'ya gidemezdi, kendine yakısan felsefesi nasıl da bulmuş diye düşunmüş, hayran olmuştum. Ciüı. Basardı. Celdi. Citmeden, aklım sıra o kısacık konuşmamızda, Türkiye'deki (elsefenin tablosunu çizmeye çalışmıştım kendısine. "Türkiye'deki felseleciler hakkında lazla bilgım yok"demişti. Calıha, dondukten sonra da, uğradığı düş kırıklıklarından dolayı (azlaca öğrenmek istememisti Türkiye'yi. Nesını oğrenecekti ki, Türkiye'de "ciddi", "düzeyli" bir felsefe yoktu ki! Elbette haklıydt, kendi hakış, yaşayış, anlayış, felsefe yapıs açısından. Bir Batı dıh ile felsefe yapmayı başarıp, sesini Batı'daki belli bir fehefeöler topluluğuna duyurarak, orada, saygın dergilerde, tartısmalara katkılarda bulunan makaleler yayımlamak, kitap yaztp, kıtaplarda görünmek, bunun için çok ama çok çalışmak, yasamın; bitkilehn, yemeklerin, içkilerin keyfini çıkurarak çalışmak, Arda Denkel olmanın önemli bilesenleriydi. Yapay zekâ 'deha' sayılabilir mi? Bilgisayar programlannın ne bilinci ne de ruhu var. Ancak yapay zekâ insan dehasıyla ilgili önemli ipuçlan veriyor. I azz grubunun pıyaruslıyle \ lorkıısyoncusu diasmdd oturan kontrbasçı, Chazlie Parker'ın bir teması uzerine muthış bir doğaçlama yapıyor Izleyıciler bu okğanustu yeteneğı taruınayd çalışıyorlar Oysa bu kontrbnsçı Paris'tekı Bügisayar Laboratuvdiı'ııda gelıştırılmuj bir makineden ibaret. Impact adh makınenın yaratıcısı Turkçe de yazdt. Fehefe anlayışının terimlerini Türkçeleştirmeye çabaladı. Oğrenaler yetiştirdi. Yıllarca Boğaziçi Üniversitesi'nin "tituinıe" hocast olarak gençlere ornek oldu. Takma adla yazılar yazıp, kendt kendiyle tartıstı. Kimi felsefea dostlar onun "felsefe teknisyeni" oluşunu elestirdiler. Kimi zaman bu eleştirilerin ölçüsü kaçtı, hakarete dönüştü. Hiç unutmam, bir doçentlik sınavında, kendisiyle ağır biçimde tartışttğı, meslekdasıyla aynı jürideydi. Arda'nın meslekdaşına gösterdiğı saygı ve ilgiyi hayranlıkla i/lemiştim. Ölçülü, dengeli davranışlan bir ke? daha beni etkilemişti. (Ben, aslında, zorlamalı, gösterişe dayanan ölçülüğu sevmem. Arda'nınki öyle değilmiş gibi geldi bana!) Arkadaşım değildı, galiba olamazdı da. 0 kadar farklı iki dünyada idik ki! Ben halk edebıyatını, folklörü, klasik Türk Muziğını, Divan Şiirini, Osmanlıca'yı, Farsça ve Arapçayı seven, bunlarla ilgilenen, buyulenen biriydim. llahıyatçı çok saygın, sevdığim dostlarım vardı (Dimız olmama Mutator sahnede Ingillz rağmen) At arabaalanyla bir kahvede oturup sohbet etmeyi sevebılirdim, reaam \Nlfllam Pekı, dış dunyayla ıhşkılerınde belli bir ozgurlıi(}u Kürt aksanı, Laz aksanıyla konusmayı, eski Türk filmlerini, Salt Faik'i, Latham ıtarafından gellitirilen olan bir makıne duşunulebüiı miydi'1 lngılız William Mutator, rastgele verilen bir ; Nâzım'ı, Edip Cansever'i, Bilge Karasu'yu. Sonralan daha yumuşak, daLatham'n gelıştirdığı Mutator adlı bilgisayar, rastgele reslm üzerinde bir dizi geometrlk ha ilgili olmavna kary, uzaktan görebildiğimiz, Arda bu toprağın kültudeğlfikllkler yapabiliyor. Maklne, veıılen bir resmı degıştııebıliyordu Bu ışlem bııkaç kez rüne benım anladığım anlamda bakmıyor, lazla da ilgı duymuyordu. "Yıher aşamada olası değiflkllk seçe tekrarlandıgmda program hiç beklenmedik bir grafık talışık", "nğ", "tutamzhklarla dolu", düşünme biçimleri onu rahatsız edineklerlni sunarken Latham en asarımı ortaya koyabüıyordu yordu. tetlk olanı iedyor. Bu bir dizi deAncak bunun yapılabümesı için programın her tuı ğlslkliğln araından program son Alanında başanlı çoğu düşünür gibi, kendi alanı dışındakı felsefe aerece özgün bir yapıt ortaya kokapsamdan bagımsız olması ve dış dunyayla etkileşıme anlayışlanna sıcak bakmıyordu. Bir gün, şimdilerde emekli olmuş bir hoyuyor. Mutator ın ürünu Plcaıgırmemesi gerekiyordu Tamamen dış dunya tarafından canın felsefe tarihi ağırlıklı eğitimi bölümde yaygın hale getirmeye çalıy 50 nunklyle karfilaftırılabillr mi? belirlenen yapay kontrbasçının performarısının tersıne moi/ndon dolayı, sevgili Ahmet Arslan'a, Izmir'de, "Yahu, Ahmet, bizim olan Brezılyalı Geber Raıtıalho yapay muzısyeninin Mutator'\n yapıtlan tamamen ıçsel bır duzenlemenın bolumde felsefenin diızeyi epey düştü" deyişine kulak misafiri olmustum. belleğıne kontrbas notalarını yukleyıp jazz muzi<*pnin ururnuydu Üolayısıyla .ortaya koydu^u yapıtlar da buAtina'ya bir grup felsefeciyle gıdıp, orada bir kongreye katılmıştık. O, kobellı başlı ilkelerını, parçalarının yapısını ogrettı. Daha tunuyle rastlantısal olduğu içm estetık kalıtesı ne oluısa nusmaa idi. Ben yalnızca dinleyia, Etkili, bilgi yüklü, aydınlatıa konuşsonra ıse, perkusyonların kuvvetme goıe notalardakı riemalannı anımsıyorum. Yunanlılar hayran olmuştu. Sonralan Yunan Üniolsun sanatsdl bıı yaratıcüıktan soz edüemezdi gışımleri programladı versitelerinde bir sure ders verdiğini duydum. Atina'da, bir başka yazımIçsel olarak dış bır dunya yaratabılecek olan ilk da da anlattığım gibi "Türk felsefesi" diye bir felsefenin olup olmayacağı üzerinde kendisi ile atesii tartışmalar yapmıştık. tlbette anlasamadık. felsefe evrenseldi, Türk'ü, Ingiliz'i falan olmazdı ona göre. Elbette derdimi anlatamadım. Yüzüme karşı hiç söylemedi ama gozlerinden bana söyle Herkes dâhi olamazsa da, çok sayıda insanın yaratıcı olabileceği ileri sürülüyor. Iddialasesiendiğini isitir gibi oldum: "Evrensel boyutlarda adam gibi, felsefe yapamayanlar, yerelliğin mucizesi olduğunu sanıyorlar. Sığ, kapalı, yalapra göre hepimiz hayatımızda bir kez olsun orijinal bir şeyler üretebildik. sap, köylu dusuncesinden başka bir şey değil bu!" Beni kafası karışık, yuHepimiz, daha iyi işlenmesi ve geliştirilmesi mümkun olan, az çok gizli bir yaratıcı kapasiteye sahibiz, Ço^ muşak (onun deyimiyle "soft minded"), her şeyi her şeyle kanştıran, her cukların doğal yaratıcuığı da bunun en iyi kanıüdır, Yaratıcılık sadece sanat dünyasını degü gunumuzde çalışanlaşeye burnunu sokmus bir ucube gibi gördüğünü duşünüyorum. Bu beni nndan daha iyi performans beklentisinde olan profesyonel dunyayı da ügilendiriyor. Yonetici kadrolan, mühendisuzmuyor. Üzmedi de. O Arda Denkel'di. Turkçe yazılarını okumasam da ler ve diğer profesyonellerm daha yaratıcı olmasına yonelik araştırmalar ABD'de psıkologlar için iyi bir pazar oluşbirkaç Ingilizce makalesi beni buyulemişti. Tutarlı, zengın, incelikli bir Inturmuş durumda. Hubert Jaoui, koşinin yaratıcüığını değerlendirmeye başladıgıanda onu dönüştürmeye de başgilizce! Çalıştığı düsünce çerçevesi içinde ustalaşmış bir akıl yürütme tekladığını belirtiyorve yaratıcı potansiyeli geliştirebilmenin püf noktaları soruldugunda da şu onerilerde bulunuyor: niği. Düşüncesi yaşaytşma bu denli oturmus çok az insan gördüm. Felse1) Merakınız her zaman tetikte olsun, Çok çeşitii konularla ilgüenin. Her konuda nasıl, niçin sorularını sorun. feyi yaşadı. Dostları, öğrencileri ile üretti. Duşündü. Tartıştı. Çalıştı. Ödün 2) Sizden çok farklı kokenlerden insanlarla bir arada bulunmaya çalışın. vermedi anlayışından. Cörüşlerinin kavgasını verdi. Çatıstı. Eleştirdi. Celıstirdi. İki ayrı dünyaydık. O ne yapsa, düzgun, ne yapsa yetiştiği orta3) Geçmişteki ve günumüzdeki buluşlarla ilgilenin, Bu buluşlara götüren sureçleri izleyın, ma uygundu. Ne yazsa, gereken "format"la yazıyordu. Bense her yazdı4) Hayal kurun. Kafanızı kurcalayan bir sorun varsa çözüm aramak yerine dinlenin ve hayal kurmaya çalışın. ğım yazıda imlâ hataları, deyis yanlısları yapıyordum. Cereksiz sözcükler, 5) Olabildiğince çok sayıda kisiyle diyalog kurun; 2 yaşındaki çocukla bile konuşmaktan çekınrneyin. merama ters düşen ifadeler, can sıkıa tekrarlar oluyordu. Arda sev6) Fiziksel ve zihinsel etkinliklerinızı dengeleyin. meyecek ama bir benzetme ile bitireyim (ruyamda gördum!): Arda altın2) Çeşitii egzersizlerle beyin jimnastiği yapın, da bas.it, alçak gonullü, ama sağlam, uzeri hiç çizilmemis bir arabayla 8) Bir sanat dalını uğraş edinin. önümdpn el sallayarak geçiyordu. Ben her tarafı çizikler, göçüklerle dolu 9) Kaışılaştığımz kışüer ve durumlarla benzerlikler kurmaya çalışın, arabamda ona selam vereyim derken elim direksiyondan uzaklaşıyor, 10) Beklenmedik gclişmeleri pozitif bir durum olarak degerlendirin. onümdeki kaldınma çakılıp kalıyorum. Sevgili Arda'yı Türkiye'deki fel11) Yılmayın Kendinize guvenin ve gelecekteki başanlarınız için hatalannızdan ders almaya bakm sefeye getirdiği incelikli titizliklerden dolayı saygıyla anıyorum. Uzmanlaı bu denpyın amacının muzisyenlerı ışsız bırakmak degıl, yaraüna surccini taklıt etmek olduğunu soylediler. 1956 yılında, psıkoloji, noroloji ve bücpsayarın kesişme noktasında yer alan yeni bir bıUm dalı olan yapay zekânın sorumlulan, zekânın her tur ozelhğı ve ogrenme surecmın her aşaması kesın olarak tanımlanabilecegi için bu sureci taklıt edebilecek bir makıne ortaya konulabilecegını kaydettüer Ancak yapay zekâ, dahılerırı birkaç nota ya da birkaç fırça darbesıyle hdiıkalaıı nasıl yarattığıru açıklamada zorlandıgmdan, bu oldukça ıddıalı bir ıştı Araştırrnacüar her şeye ra^nıen yaratıcı yapay zekâyla ilgili araştırmaların boşuna olmadıgını qosterdiler. Yapay zekâyı mercek altına alanlar, kımse insan zekasıru tarn olarak açıklayamddığma gore, yaratıcı bu makine oluşturmanın yararlı olduğunu duşunduler Paris'tekı laboratuvaıda ortaya konulan yapdy muzısyen de, dış ortamdakı koşullaıın kendi bellegıne sunulan verilerle tarnaınen ortüşmesı halinde olaganustu bir performans sergileyebıleceğiıü gosterdi Pasıf ve kışisel esinlenmeden uzak olan makıne, kendısine ogretılen kurallar doğrultusunda başarılı olabılıyordu, Ancak yaratıcılık dış dunyaya gore bellı bir ozgurluk ve ozerklık gerektirdıgi içın bu elektıonık kontrbasçının muzıği ye~ niydi, ancak yaratıcı değildı Yaratıcılığın püf noktaları 769/2