25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

T A R T I Ş M A E D İ T Ö R E M E K T U P Bilim kendisinin efendisidin. Acil sorun: Dergi yokluğu Peki, Felsefe? Yaman Örs T oplum bıhmlerınde, genelde de bılımde yontem konusunun Cumhurıyet Bılım Teknık'te gerçekten ıl gı uyandırdığını goruyoruz Konuyu kendı felsefı yaklaşımı açısmdan ele alan Betul Çotuksoken bılım fılozoflarının araştırmalarını bılım tarıhıbılım felsefesı bırlıktelığınde surdurduklerıne dıkkatı çekıyor Sayın Çotuksoken'e gore bunun da otesınde, 'bılım fılozofları, ozellıkle felsefe tarıhının kendılerıne sağladığı söylem zengınlığı aracılığıyla, bılımın ıç ışleyışı uzerıne ve ayrıca dıştan aldığı et kıler uzerıne son derece zıhın açıcı saptamalarda bulunmaktadırlar" Yıne bu felsefecımız (fılozofumuz da dıyebılırım), yapıcı bır yaklaşımla konularına eğılen bılım adamlarının (da) etkınlıklerının aşa malarına ılışkın açıklamalarının çoğun kısa erımtlı olduğunu ılerı suruyor, (çunku) onlar, alanlararası etkıleşımın yapısı, rolu uzerınde pek de durmamaktadırlar 'Ayrıca boyle bır yaklaşım pozıtıvıst etkının ne denlı aşırı boyutlara vardığının da bır gostergesıdır" Sayın Çotuksoken tartış masının bır yerınde de şu goruşu dıle getırmektedır "Alanlararası etkıleşım ozellıkle felsefenın bu çerçevedekı uyarıcı rolu, gerçek bılım adamını bır monad' olmaktan kurtarabılır" (1) rumla ele almaktadırlar Bu, geleneksel, ussalcı ("rasyonalıst") ve "spekulatıf" demek oluyor kı onermelerıne doyurucu dayanak bulamamış felsefecılerın, etkın lıklerıne yuklemeye çalıştıkları "dunyayı doğrudan açıklayabılme" ışlevının yadsınması demektır Amaçları ılkece ortak olan bılımle felsefe arasında boyle bır ışlev ayrımı, her ıkı etkınlığın az ya da çok konumlarıyla doğal olarak bağdaşmaz YÖK yayın ve dokümantasyon merkezi ve üniversite kütüphaneleri M Haluk TürkdemirÖzfer Yeşuada* Bilımle Felsefenın Genışleyen Sınırları Butun bunlara gore, bır ust etkınlık olarak gorulebılecek felsefenın temel ışlevı, olup bıtenlerı doğrudan açıklamak değıl kavramsal duzeyde açıklığa kavuşturmaktır Bır başka anlatımla felsefe, dıl aracılığıyla ortaya konan onermelerın, değerlerın, seçımlerın, beğenılerın vb ılerı surulduklerı bılım, sıyasa, sanat gıbı bağlamlardakı anlamlarını ırdeleyen, sorgulayan bır anlambılgısı ("semantık') etkınlığıdır Tek bır bılım etkınlığının, dolayısıyla bılımlerde ılkece ortak noktaların soz konusu olmadığını, ancak ayrı ayrı bılımlerın bulunduğunu ılerı suren felsefecıler, kendı etkınlıklerı konusunda da yanılmaktadırlar Genel olarak bır bolum etkınlığınden soz edılemezse, bır bılım felsefesınden soz açabılır mıyız? Sanat, sıyasa teknık vb otekı ınsan etkınlıklerını ve bunların altkumelerını duşunursek, o zaman tek bır felsefe mı olacaktır, yoksa felsefeler mı? ötekı etkınlıklerın boyutları artıyorsa ya da sınırları genışlıyorsa, bunların uzerıne duşunmek ve yorum yapmak olarak ozetlenebılecek felsefe etkınlığının gelışmesı de bunun sonucu değıl mıdır? Yazımın başlığındakı alıntı, Reıchenbach'ın bılımsel felsefeyle geleneksel "spekulatıf felsefeyı karşılaştırdıgı yapıtının evrımle ılgılı bolumunun sonunda yer almaktadır Oradakı tumce şoyledır 'Bılım kendisinin efendısıdır ve kendı sınırlarının otesınde bır yetke tanımaz " (4, s 214) Yazının başlığında yer alan "Ya felsefe''" sorusunun yanıtını bu bağiamımızda okuyucuya bırakıyorum Ancak burada son olarak şunu belırtebılırım Fılozotlar gerçekten felsefecı olmak ıstıyorlarsa, bılım etkınlığının urettığı bılgıden de yararlanarak dunyaya bakmasını, bu arada kendı etkınlıklerını ruhbılımle uretılen bılgılerın değerlendırmesını oğrenmelıdırler 1 (^otukksokan B Bılımlerde yontem sorununa katkı Cumhuriyet Bilim Teknık (CBT), Sayı471 30Mart 1996 s 4 2 Murat II CBT, Sayı 76 13 Agustos 1988 3 Örs Y CBT, Sdyı 94 17Aralık1988 s 1? 4 Heırhenbarh H The Rıse of Scıentlfıc Philosophy, Unıv of Calıfornıa Press Berkeley Bılım Felsefe ilışkisi Çotuksoken'ın yazısının çıktığı gun, (tumuyle rastlantısal olarak) Cumhuriyet Bilim Teknik'ın eskı bır sayısının Bılım Felsefesı koşesınde yayımlanmış bır ya zımı buldum Bu metın daha oncekı aylarda "Bılım, felsefesız duşunulebılır mı?" başlığıyla yayımlanan bır başka yazıya (2) yanıt nıtelığını taşıyordu Sayın Çotuksoken'ın goruşlerıne de yazarınız açı sından gerek doğrudan gerekse dolaylı bır yanıtlar kumesını oluşturabılecek o yazının başlığı şuydu "Felsefe bılımsız duşunulebılır mı?' (3) Onun bolum başlıkları, orada ne gıbı temel noktaları ele aldığımı gosterıyor Felsefe bır ust bılım mıdır? Bılımfelsefe ayrımı Bılımsel Felsefe kavramı Bunlardan bırıncısıyle ılgılı yanıtım "hayır'dır" çunku terımın temel bıhmlerı kapsayan ılk anlamına gore felsefe bır bılım değıldır, bır ust bılım de olamaz ve ancak kendı başına bır kume oluşturabılır Uçuncu nokta olan ve ılk olarak Hans Reıchenbach'ın gelıştırdıgı Bılımsel Felsefe kavramını (bkz kay 4) burada tar tışmayacagım Bılım Felsefe ayrımı (daha doğrusu ayırımı) ıse buradakı temel çıkış noktamızı oluşturabılır Bız her turlu karşılaştırmayı, ıkı kume (nesne olgu sureç etkınlık vb) arasın dakı benzerlık ve ayrılıkları saptaya rak yapıyoruz Bılım ve felsefe etkınlıklerının ka nımca en başta gelen ortak nokta sı onların en genış anlamıyla dunyayı anlama ve açıklama amaçlarıdır Ancak bılım cıler bunu (bılımsel) kuramların ışı ğında gozlem deney, olçum gıbı ıl ke olarak az ya da çok doğrudan bır bıçımde gerçek leştırme çabası ıçındedırler Felsefecıler ıse ışlevlerını daha dolaylı bır yakla şımla yerıne getırmekte belkı başta bılım olmak uzere otekı ınsan etkınlıklerını kavramsal duzeyde mantıksal eleştırel bır çozumleme ve yo (ilımsel çalışmaların yapılması ıçın onemlı koşul yeterlı lıteratur ızle"me olanağının bulunmasıdır Eğer ulkemızde çalışmakta olan araştırıcılardan gerçek bılımsel değerler taşıyan çalışmalar yapmaları beklenıyorsa kı beklenmelıdır, dunyayı ızleyebıleceklerı, gerektığınde ulaşabıleceklerı en azından bır yayın merkezının mutlaka bulunması gerekır Ozellıkle Anadolu'dakı kuçuk unıversıtelerde çalışan araştırıcıların dunya lıteraturunu ızlemelerının, dolayısıyla orijinal ve nıtelıklı çalışmalar yapabılmelerının onundekı en onemlı engel yeterlı bır Dokümantasyon Merkezı'nın bulunmamasıdır Gelışmış ulkelerdekı tum araştırma kurumlarında, araştırıcıların hemen yanıbaşında bulunan bu en onemlı bılımsel altyapının tam donanımlı olarak en azından ulkemızdekı bır merkezde bulunması vazgeçılmez bır zorunluluktur Yakın zamana kadar bu konuda yeterlı olmaya yakın olan tek merkez, 9500'un uzerınde perıyodık ve temel başvuru kaynagı bulunan YÖK Yayın ve Dokümantasyon Merkezi olmuştur Ancak 1993 yılı ortalarından ıtıbaren gelmekte olan dergılerın gıderek kesıldığı ve merke zın araştırıcılara verdığı hızmetın aksamaya başladığı görulmuştur Son zamanlarda merkezden yayın ıstemlerıne "5 Nısan Kararları gereğı 1994 ve 95 yıllarında merkezımıze dergı alınmamıştır" gıbı umut kırıcı yanıtlar verılmektedır Neler yapılabılir? 1993 yılı ıtıbarıyle YÖK Yayın ve Dokümantasyon Merkezı'nce abone olunan dergılerın alımına devam edılmesı ve eksık sayılarının tamamlanmasının yanı sıra, tasarlanan bır bılımsel çalışma ıçın en azından geçmış yırmı yılın taranmasının da olanaklı hale getırılmesı, bu kapsamda, mevcut dergılerın 1975 yılından gunumuze kadar tum sayılarının temın edılmesı de merkezın yeterlılığı açısmdan buyuk onem taşımaktadır Eksık ve eskı sayılarının tamamlanmasında, ozellıkle kuçuk umversıtelerın kısıtlı olanaklarını zaman zaman zorlayarak aldıkları ancak surduremedıklen dergılerın bu merkeze devredıl mesınden yararlanılabılır Bır unıversıte kutuphanesıne bellı yıllar arasında olanaklar zorlanarak getırtılmış çeşıtlı dergılerın, orneğın 197882 yılları arasında getırtılmış bır dergının tek başına bır lıteratur değerı olamaz Bu tur satın alınmaktan vazgeçılmış dergılerın bu merkezde toplanarak bır araya getırılmesı onları çok daha değerlı kılar daha çok sayıdakı araştırıcıya daha anlamlı bır kaynak oluşturur Buyuk bır olasılıkla tarafından eleştırılmeyen tek kuruluşu olan bu merkezın maddı değerı tekrar 1993 yılı ışlevı kazan dırılmadığı takdırde 34 yıl ıçerısınde bu yuk olçude duşecektır Bu nedenle, ıvedılıkle çozum bulunmaması halınde bır mıllı servetımız daha zıyan olacak gelışmekte olan araştırma potansıyelımız de onarılamaz yara alacaktır Araştırıcıların bılımsel çalışmalara erışebılmek amacıyla kullana bıleceklerı dığer yontemler, yazarından ıstemek, TUBİTAK'ın Yurtdışı Yayın Buro su ndan ıstemek veya Internet aracılığıyla yurtıçındekı veya dışındakı çeşıtlı unıversıte kutuphanelerınde bulmaya çahşmak gı bı yayına ulaşmayı şansa bırakan veya çok pahalı ve zaman alıcı yontemler olup araştırıcıyı usandırmakta ve verımsızleştırmektedır. Ulkemızın bılımsel çalışmalara ayırdığı desteğın darlığı ve unıversıtelere sağlanan çok kısıtlı maddı olanaklar gozonun alınacak olursa her bırının perıyodık kutuphanesı kurmalarının olanaksızlığı gorulmektedır Her unıversıtenın böyle bır kutuphaneye sahıp olması, mevcut araştırma ve araştırmacı potansıyelıne gore gereklı de olmayabılır Unıversıtelerımızın ortak yayın polıtıkaları oluşturulmadan verımlı çozumler uretmesı olası değıldır Örneğın ozellıkle kuçuk universıtelerımızdekı az sayıdakı kullanıcı ıçın çok sayıda dergıyı getırtmek yerıne, tarama yapma olanaklarını arttırıcı önlemlerın alınması, Current Content ve/veya Abstact CDROM'larının bulundurulması, bunların duzenlı aralıklarla guncelleştırılmesı, çok sayıdakı kullanıcının yararlanabıleceğı en az bır merkezın olabıldığınce genış blr dergı (Journal) ve temel başvuru kaynak kıtaplarını ıçerecek şekılde duşunulmesı gıderek dığer araştırma kurumlarının bu merkeze bılgısayar termınallerı aracılığıyla bağlanması, araştı rıcıların konu taramalarını kendı kurumlarından doğrudan yapabılmelerı gıbı kap samlı çozumler uretıimesı, ıvedı çozumlerın bu sıstemın altyapısını oluşturacak şekılde planlanması ancak buyuk olçeklı ve kurumlar ustu planlama ve organızasyonla mumkun olabılır Ders kıtapları eski Unıversıte kutuphanelerının dığer bır ıçler acısı durumu da, yurutulmekte olan eğıtım programlarını destekleyecek nıtelıktekı ders kıtapları ve yardımcı kaynakların yetersızlığıdır En lyı amaçlarla duşunulmuş olan bır eğıtım programının veya dersın yurutulebılmesı ıçın yarar lanılabılecek kaynakların en yenısı 1983 veya 1985 baskılıdır Oysa geçen 10 12 yıl ıçerısınde ders kıtaplarında pek çok konu veya bunların verılış tarzı değışmış, tepegoz veya bılgısayar ekranlarından ders anlatma ıçın uygun ders materyah gelıştırılmıştır Oğretım elemanının kışısel çabası ve butçesını çok zorlayan maddı fedakarlığı olmadığı takdırde, 10 yıl oncekı ders anlatım teknıklennı kullanarak 10 12 yıl oncesının bılgılerının aktarıldığı eğıtıme unıversıte eğıtımı demek ve ulke geleceğımızı bu kurumlarda yetışen nesıl lerın yukselteceğını ummak haksızlık olacaktır Bır oğretım elemanı olarak, bu konunun Turkıye'nın gundemındekı en onemlı konular kadar onem ve oncelık taşıdığına ınanıyoruz (*) Dr. Inonu Unıv. Oğretım Uyesı Üniversite mi, multiversite mi? M 'itılla Oncı Y ÖK yasasında değışıklıklerın gun deme geldıgı yenı tasarının unıversıte senatolarında goruşulduğu bugunlerde umversıtelerın genel yapılarında tarıhsel olarak yaşanan değışımlerden orneklerı kamuoyunun dıkkatıne sunmak ıstıyrum MÖ 387'de kurulan Eflatun un Akade mısı'nın temel hedefının "ılerıde kral olacak fılozoflar ıçın gerçeğın aranması' ol dugu bılınır Aynı donemlerde Sofıstler "ulaşılabılır başarıyı, ulaşılamayan gerçeğe tercıh eder, Pıtagoras taraftarları ıse "matematık astronomı gıbı konularla" uğraşır Bu uç yaklaşım, uç degışık orta mı gereklı kıldıgından "bılgı peşınde koşmak beraberınde çelışkılerını yaratıyordu Bu çelışkıler, bugune kadar taşın mıştır Bugun Oxford ıle sembolleşen sıstem Berlın Unıversıtesı ıle ortaya çıkan Alman Unıversıte sıstemı ve Amerı kan Unıversıte sıstemı 2300 yıl once ortaya çıkan çelışkılerın gunumuzde krıs talleşmış halıdır Geleneksel anlamda "unıversıte", lısans eğıtımı ıle genel lıberal eğıtımı kap sıyor 1852'de Dublın Unıversıtesı nı ku ran Kardınal Nevvman a gore yararlı bıl gı" peşınde koşmak yanlıştır tek amaç bılımsel ve felsefı buluş ıse o zaman oğ rencıye ıhtıyaç yoktur Unıversıte eğıtımı nın amacını, toplumun entelektuel duze yını tanımlamak, toplumun beynını bes lemek ulusal zevkı arıtmak, çağın fıkırlerını gehştırmek, polıtık guce aracılık et mek ozel hayatın daha rafıne yaşanmasını sağlamak olarak sıralıyor 1930'larda Almanya'da ortaya çıkma
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle