25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TVBELGESEL İLGİNC SORULAR TV 2 10.00 Belgesel "Yaşama Savaşı" TV 2 10.30 Belgesel "Dünyanın Kalbi" TV 2 15.20 Belgesel "Billm Dünyası" Kanal D 13.00 Herşeyin Başı SağlıK Sağlıkla ilgili soruiar ve uzmanların yanıtları. 8 Haziran Cumartesi Leonardo'nun soluduğu havayı mı soluyoruz? SORU: Her nefes ahşımızda, ya da her su içişimizde, bir zamanlar Leonardo da Vinci tarafından da solunmuş ya da yutulmuş atomların bir kısmını kullanmış olur muyuz? Bunu 6O'lı yıllarda bir yerlerde okumuştum, o zamandan beri kafamı kurcalar durur. YANIT 1: Evet.. Gerçekten de zamanında Leonardo da Vinci, Adolf Hitler (ne yazık ki) ve diğer bütün insanların ciğerlerinden geçmiş olan molekülleri soluruz. Bunun hesabını yapmak o kadar zor değildir, işte hesap: Dünya atmosferinin toplam kütlesi yaklaşık 5X10 2 1 gramdır. Havada bir oksijen molekülüne dört azot molekülü karşı geldiğine göre 1 mol havanın yaklaşık 28.8 gram ağırlığında olması gerekir. Herhangi bir maddenin 1 molü, 6X10 2 3 molekül içerir (kimya öğretmeniniz bunu kimbilir kaç kere tekrarlamıştır zamanında. hatırlamaya çalışın bakalım). Bu hesaba göre dünya atmosferinde yaklaşık 1.04X10 4 4 tane molekül vardır. Herhangi bir gazın 1 molü vücut sıcaklığında ve normal basınç koşulları altında 25.4 litredir (sayıya dikkat). Bir insan ortalama olarak bir nefeste 1 litre hava alır veya verir. Yani Leonarda da Vinci, bir nefeste içine yaklaşık 2.4 X 1 0 ^ molekül çekiyordu. Insanlar dakikada ortalama 25 kere nefes alıp verirler. Bu da Leonardo da Vıncı'nin ömrü boyunca (14521519) 2.1X10 3 1 t a n e molekül solumuş olduğu anlamına gelir. Yani dünya atmosferindeki her 5 X 1 0 ^ molekülden biri Leonardo da Vinci tarafından solunmuştur. Her nefeste içimize 2.4 X10 2 2 molekül çektiğimize göre, zamanında Leonardo da Vinci tarafından da solunmuş olan 4.3 X 10 ^ molekülü de bir güzel içimize çekiyor olma olasılığımız oldukça yüksektir. Daha çetrefilli bir hesap, Leonardo da Vinci'nin "son nefesinden" 5 molekülü de içimize çektiğimizi gösterir. Tamam...Burada matematiksel bir sonuca ulaşabilmek için bazı varsayımlar yapmıyor degiliz. Ama yaptığımız hesap o kadar da kötü değil, yani Leonardo da Vinci'nin nefesleri arada geçen 500 yıl boyunca dünya atmosferine iyice karışmıştır herhalde. Bu arada bu fıesabı yaparken modern çağlardaki çevre kirliliğinin atmosferde meydana getirdiği değişikliği de ihmal ettiğimizi belirtmekte ya ATV 16.10 Belgesel "Uzaklar" ATV 02.40 Belgesel "Savaş Yüzyılı" CİNE 5 18.00 Belgesel "Doğu Afrika" Flash TV 15.30 Belgesel "Çocuk ve Turna" rar var. Hidrosferde yaklaşık 5.7 10 4 6 molekül bulunduğu gerçeğinden yola çıkarak Leonardo da Vinci'nin ve bizim içtiğimiz su molekülleri için de benzer bir hesap yapabiliriz. Ağızımıza bir seferde aldığımız su moleküllerinin 18 X10^'sı Leonardo da Vinci ile bağlantılıdır, işin kötü yani bu suyun bir kısmının da Leonardo'nun idrarıyla bağlantılı olmasıdır. Solumadığı hava da var... YANIT 2: Korunum kanununa göre ev rendeki atomlar sürekli bir çevrim halindedirler. Yerçekimi kuvveti de gezegenimize ait olan atomların büyük kısmının burada kalmasını garantiler. Etrafımızdaki bazı atomlar zamanında Leonardo da Vinci tarafından solunmuştur. Ne var ki etrafımızdaki bir kısım atom da Leonardo tarafından hiç bir zaman solunmamıştır ve bunların sayısı diğerlerine kıyasla çok fazladır. Dünyamız yeterince yaşlıdır. Aldığınız her nefes, zamanında bir başkası tarafından (dinozorları da unutmamak lazım) kullamlmıştır. Yediğiniz her elma, zamanında bir insana, bir hayvana, ya da başka bir şeye ait olmuş olan atomlar içerir. Vejetaryen okurlara duyurulur... 9 Haziran Pazâr TV 2 0.9.00 Hayvanlar Alemine Bir Gezinti TV 2 15.20 Belgesel "Cassıope" TV 2 19.20 Belgesel "Bilim Teknoloji ve Biz" TV 2 21.25 Belgesel " Cumhuriyete Kanat Gerenler" TV 3 16.35 Belgesel "Doğa Serüvenleri" TGRT 12.30 Bilim Magazin . Kanal 611.30 Bilgisayar Çağı . TGRT 12.20 Bilim Magazin lOHazlranPazaptesl TV 2 08.30 Belgesel "Dağlar ve Yaşam" • 1971 Haziranında Italyan ve Fransız dağcılardan bir grup Mont Blanc'ın çıkılamayan tek tepesi Freney"e tırmanışa başlarlar. Reklamlar, tüketiciler ve aldatmacalar. Lcvcnl Mete* |eklamcılar kendi reklamlarını yapar!ken, 'seçme hakkı' 3İoganını kullaInıyorlar. Yabancı televizyon kanallarında sıkça gösterılen bu reklam filmlerinde, reklamsız bir dünyanın tekdüzo ve tek sesli bir dünya olacağı ıma edılıyor. Reklamcılara göre, reklamlar, farklı flrmalar tarafından pazara sunulan mal ve hizmetlerin niteliklerini tüketiciye tanıtmakta ve ona bilinçli bir seçım yapma olanagını sağlamaktadır. Oysa, son yıllarda televizyonda yayınlanan reklam filmlerine bir gÖ7 gezdirmek bile, önemli bir bölümünde, tüketiciye iletilen mesajlann tanıtılan ürünlerin niteliğiyle güçlü bir ilişkisinin olmadığını gösteriyor. ömeğin, hangi marka buzdolabının gereksinimlerinize daha uygun olduğu konusunda reklamların size nasıl bir faydası olabilir? Yaşlı bir aktörün havaya zıplayarak tekme attığı bir buzdolabını mı, buzulların arasından fırlayıp çıkan bir buzdolabını mı, yoksa dünyayı büyük salgından kurtaracak ilacın içinde saklandığı bir buzdolabını mı tercih edersiniz? Ya da diyelim ki televizyon alacaksınız. Reklamlarda, bir markanın uzaylılar tarafından en çok tutulan televizyon olduğunu görüyorsunuz. Bir başka firmanın televizyonları ise, bir kamyona doldurularak çölün ortasına götürüldüğünde kısa bir süre sonra değışik uluslar ve çağlara ait yüzlerce alıcının şiddetli talebiyle karşılaşıyor. Diğer bir markanın özelliği, görüntünün ekrandan çıkıp günlük yaşama karışması. Bir diğerı, ünlü futbolcular tarafından en fazla önerilen televizyon olma özelliğini taşıyor. Tüm bu reklam filmlerini izleyerek gereksinimlerinize en uygun televizyonun hangisi olduğuna karar vereceksiniz? Ayrıı durum. ayçiçek yağları için de geçerli. Insanı uçan balon gibi tavana yapıştıran bir markayı mı, yoksa en açık sarı renkte olanını mı kullanmak istersiniz? Ya da, yağın yüzde doksan sekiz hafif olduğunu gösteren ve hangi matematiksel sisteme dayandığı anlaşılamayan garip bir hesaplama sizin için ne derecede bilgi verıci olacaktır? Otomobil alacaksınız, rüzârıyla bir kadının eteklerini havalandıran otomobili mi, hamile bir kadını hastaneye yetiştiren otornobili mı. yoksa Pamukkale travertenlerinde parkeden otomobilı mı alacagımza karar verme hakkına reklamlar sayesinde sahip olabiliyorsunuz. Ancak, reklam filmlerınde gösterılen bu görüntüler, otomobillerin teknik özellikleri hakkında ne kadar bilgüçeriyor? Roklamları izleyerek paranızı hangi bankaya yatıracağınıza nasıl karar vereceksiniz? Beyaz bir at kılığına girip doludizgin koşan bankaya mı? Bogendiginiz TV yıldızının tercih ettiği bankaya mı? Şe hırlerarası yolda önüne çıkan tuhaf tiplerın çağrılarıııa aldırmadan şımşek çakıncaya kadar yürüyen adamın bankasına mı? Dondurma alacaksanız, damak zevkinize daha uygun olanı seçmek için, reklamlar size ipucu veriyor mu? Hangi markanın sıcak kumlardan soğuk sulara dalrnak gibı bir duygu verdiğini, hangisinin danseden kı/lar tarafından tercih edildiğini öğrenmenizin seçiminize nasıl bir katkısı olabilir? Hangi benzin istasyonundan daha iyi bir hizmet alabıleceğinize karar verirken, tanınmış pop şarkıcılarının rol aldıkları, otomobil cambazlığı ve duygusal etkileşimlerle yüklü kısa öyküleri izlemenin ne tür bir katkısı olmaktadır? Ya da bir türkücünün bir sakız markasını öven bir türkü söylemesi, bir dansçının bir halı markası için dansetmesi, bir tiyatro oyuncusunun bir akü markası adına komiklikler yapması tüketiciye nasıl yol göstermektedir? Görüldüğü gibi, birçok televizyon reklamı, tanıtılmaya çalışılan ürünün nitelikleriyle doğrudan ilişkili olmayan ya da zayıf ilişkili imajlar üzerine kurulmaktadır. Bazılarında, ürünün bir niteliği gerçek dışı bir şekilde abartılmakta, bazılarında ise ürünü sattırmak için, onun niteliklerıyle hiçbir ilişkisi olmayan senaryolar kullanılmaktadır. Bu reklamların tüketiciye bilinçli ve özgür seçim yapma hakkı sağladığını söylemek pek olanaklı görünmemektedir. Bilinçlendirmeye yönelik bir çaba öncelikle kişinin kavrayışını arttırma amacını taşımalıdır. Oysa söz konusu reklamlar, insanın çevresinde olup biteni nesnel bir şekilde değerlendirmesini sağlayan gelişmlş bilişsel yapılanndan çok, gizli gereksinimlerine ve arzulanna yönelik mesajlar göndermektedir. Bunun en açık kanıtı, giderek daha yogun bir biçimde kullanılan cinsel çağrışımlardır. Birçok reklam filmi, kadın bedenini cinsel uyarı yaratacak biçimde kullanmakta ve Pavlov'un şartlı tepkı deneylerdekıne benzer şekilde, herhangi bir mal ya da hızmetle eşlemektedir. Böylece, tüketicinin zihnınde, bir gazoz, çikolata ya da çerez markası cinsel bir içerik kazanmakta ve bu cinselleştirme işlemi, çoğu zaman, kişinin bilinçli dikkatinden gizlenerek, onun söz konusu ürüne karşı nedenini bılmediği bir ilgi duymasına neden olmaktadır. Tüm reklam filmleri arasında, tüketici açısından en yaşamsal önemde olanlar, kuşkusuz, politik reklam filmleridir. Bunlar da. buzdolabı ya da otomobil satmak nmacıyla yapılan filmlerle aynı ilkelere dayanmakta ve seçmenin bilinçatına seslenmektedir. Ancak, burada pazarlanmaya çalışılan toplumun birkaç yıllık geleceğidir. Dolayısıyla, yanlış kararın maliyeti oldukça yüksektir. Daha etkili ve 'ciddi' olanlar ise, reklam amacıyla hazırlandıkları ustalıkla maskelenmiş 'haber programlar'dır. Bu prog • •• TV 2 20.35 Belgesel "Kapılar Açılmca" TV 2 21.20 Belgesel "Uygariıklar Ülkesi Anadolu" TV 3 14.00 Belgesel "Colomb'un Yumurtası" Belgeselde bisiklet ve çamaşır makinesinin gelişim tarihçesinden bahsediliyor. , :V ı • 11 Haziran Sah TV 2 08.30 Belgesel "Dağlar ve •, Yaşam" Avrupa'nın en büyük ormanı Vosges Ormanı tanıtılıyor. özgür, bilinçli seçim yok TV 3 11.35 Belgesel "Turlzm" TV 3 12.30 Belgesel "Deniz" i * A h ş a p tekneler ve limanlara zarar veren t a h t a kurtları anlatılıyor. ....•, •..> , 12 Haziran Çarşamba TV 2 08.30 Dağlar ve Yaşam Vosges Ormanı'nda oduncu ve korucuların günlük yaşamı... • ramlarda, tıpkı yazının başında aktarılan örneklerde olduğu gibi, pazarlanması amaçlanan ürün, toplumun ortak bilinçaltında heyecan, coşku ya da güven uyandıran belli başlı imajlarla eşlenmektedır. En sık kullanılan imajlar savaş ve bayındırlık hizmetleridir. Birincisinde, ateşlenen toplar, koşuşan askerler ve dağlara düşen bombaların çıkardığı duman; ikıncisinde ise harç dökme çalışmaları, inşaat alanında dolaşan kamyonlar, ateşlenen uzaktan kontrollü temel patlatma cihazları ve baraj, otoyol, gökdelen görüntüleri ön plandadır. Bir başka reklam türü, bir lıderin, aile büyüklerinden birisi olarak sunulmasıdır. Bu yolla, seçmen, korunmaya, kollanmaya muhtaç bir çocuk rolüne itilmekte ve söz konusu liderin seyecen ve 'yerine göre tatlı sert' otoritesine boyun eğmeye ve ona sığınmaya çağırılmaktadır. Pazarlanmakta olan, toplumsal sınıfların ve kesimlerin ekonomik, sosyal ve kültürel pastadan alacakları payı düzenleyen bir politik programdır. Ancak, bu eşleme yoluyla, seçmende, söz konusu programla birlikte, onu yaşamın zorluklarına karşı koruyup kollayacak, güçlü bir obeveyne de sahip olunacağı yanılsaması yaratılrnaya çalışıimaktadır. TV 2 19.25 Bilimle Iç Içe TV 3 12.30 Belgesel "Dünya ve Gökyüzü Turu" 1600'lü yıllardan önceki, Macellan, Kopernik ve Kepler'in keşifleri.. 13 Haziran Perşembe TV 2 08.30 Dağlar ve Yaşam Günümüz dağcılarının öncülerinden ünlü gezgin Kont Henry Russell'in hayatı anlatılıyor. TV 2 19.20 Çevre TV 3 11.30 Belgesel "Fırat'ın Türküsü" TV 3 12.30 Belgesel "Düş Değil Gerçek" Hindistandaki hastane görevi gören tren tanıtılıyor. TV 3 13.30 Belgesel "Hayvanlar Dünyası Politik reklam filmleri 14 Haziran Cuma TV 2 08.30 Belgesel "Dağlar ve Yaşam" Eski bir dağcının gözüyle Nepal TV 3 11.35 Belgesel "Veliefendi'de Zaman" TRT AVRASYA 13.20 Belgesel "Töremiz Dilimlz" Mal ve hizmet pazarlayan reklamların işleyiş mantığının deşifre edilmesi görevi, öncelikle, gazetelerdeki tüketici köşelerini hazırlayan yazarlara düşmektedir. Böylece, bu sütunlar, kım nasıl bir tüketici ve nereden ne aldım, bozuk çıkınca nasıl değiştirdim/değiştiremedim döngüsünden kurtulacak ve tüketicinin, alışverişe, duygusal çağrışımlarla sıslendirılmemiş, temiz bir bilinçle çıkmasına katkıda buiunmuş olacaktır. Politik program ve lider pazarlayan reklamlar ise, gazetelerdeki bazı köşe yazarları tarafından sürekli deşifre edilmekte, ancak sağlanan etkinin düzeyi seçim sonuçlarından da anlaşılacağı gibi, karşı tarafın kesintisiz ve ustalıklı imaj bombardımanı karşısında yetersiz kalmaktadır. Izel'in, klibindeki, ayakları zincirlı, yarı çıplak haliyle özdeşleşerek, 'Oy Mesut denizleri aş da gel; kurtar bizi bunlardan ne olur' diye yalvarması uygun bulunan Türk seçmeninin toparlanıp, kendi bilin çaltına sahip çıkacak bilince ulaşmasını sağlayacak sihirli bir çözüm olmadığına göre, burada sorumluluk yıne bir tür deşifre makinesi işlevini üstlenecek olan aydınlara düşmektedir. Daha çok çaba ve bu çabayı etkin kılacak bir toplumsal örgütlülük, reklamcılarla rekabet edebilecek bir zihinsel etki yaratabilırse, toplumıı yönetecek kadrolar kendılerını rHklamcılardan çok, aydınlara yakın hissedecekler ve seçmenın bilinçaltını değil. bilincini hedef alnıak zorunda kalacaklardır. (*) Izmir Atatürk Devlet Hastanesi Psikiyatri Kliniği, YeşilyurtİZMİR. önlem
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle